Kudus ve Filistin, Nazilere sapka cikarttiran gaddar Siyonistlerin ve azmettiricisi Batili emperyalistlerin zulmune ve soykirimina sahne olmaktan ne yazik ki kurtulamiyor.Osmanli'nin elinden ciktigindan beridir kutsal topraklarin huzun ve esĂ‚reti bitmek bilmiyor. Zuhur eden yurek parcalayici hĂ‚diseler dun oldugu gibi bugun de Muslumanlara surekli SelĂ‚haddin-i Eyyûbî'yi hatirlatiyor ve ona mersiyeler ve serenatlar yagdirmaya vesîle oluyor. Biz de bu munĂ‚sebetle, "Sark'in en sevgili Sultani" SelĂ‚haddin'in Kudus'e olan muthis tutkusunu, Onu Hacli tasallutundan kurtarmak gĂ‚yesiyle tesebbus ettigi buyuk cihĂ‚dini, Dogu ve Bati Alemi'nde efsĂ‚nelesen kahramanligini, dillere destan seciyesini ve hĂ‚sili bunlarin gunumuze mĂ‚tuf mĂ‚nĂ‚ ve ibret dolu yansimalarini, biraz daha derinlemesine kaleme almaya calisacagiz.

Kudus'un Fethine Giden Yol

SelĂ‚haddin-i Eyyûbî, 1167'de amcasi Sirkuh (Musul Atabeyi Nureddin Mahmud b. Zengi'nin onemli bir komutani) ile beraber Siî FĂ‚timî hĂ‚kimiyetine son vermek amaciyla cikilan Misir Seferinde, onun yardimcisi sifatiyla kendini ilk kez tarih sahnesinde gostermisti. Sefer esnĂ‚sindaki el-BĂ‚beyn Meydan Muharebesi ve Iskenderiye Muhasarasinda sergiledigi basarilarla goz dolduran SelĂ‚haddin, ilerisi icin buyuk umitler vĂ‚deden bir emir oldugunu herkese ispatlamasini bilmisti. 1169'da Mahmud Zengi, buyuk bir orduyla Kahire'yi fethedip, idĂ‚reyi vezir tĂ‚yin ettigi Sirkuh'a birakacakti. Ancak Sirkuh cok yasamayacak; yerine 26 Mart 1169'da ittifakla SelĂ‚haddin Eyyûbî getirilecek ve ayni zamanda Nureddin'in ordu komutani da olacakti. Iste bu tarihten sonra SelĂ‚haddin, kendisinden tarihin bekledigi esas rolleri îfĂ‚ etmeye baslayacakti. Eylul1171'de Nureddin'in emriyle, Misir'da FĂ‚timî hĂ‚kimiyetini ve hilĂ‚fetini nihĂ‚yeteerdirecek ve IslĂ‚m Dunyasi'ni tehdit eden/bolen Siî-BĂ‚tinî tehlikesini bertaraf edecekti. Ayrica, CĂ‚miu'l-Ezher'deki FĂ‚timilerin propaganda merkezini kapatarak, Sunnî akideyi yaymak icin medreseler acma yoluna da gidecekti.

Bu arada SelĂ‚haddin, hep Nureddin adina hareket ediyor ve tĂ‚biiyetini surduruyordu. 15 Mayis 1174'te Nureddin olunce, devlette saltanat kavgasi bas gostermis; Emirler, Haclilarla mucadele edecek yerde birbirlerine dusmustu. SelĂ‚haddin, Sam'dan gelen dĂ‚vet uzerine Ekim 1174'te Misir'dan ayrilacakti. Muhaliflerini saf disi ettikten sonra 6 Mayis 1175'te istiklĂ‚lini ilan edecek ve adina hutbe okutup para bastiracakti. Boylelikle, kendisinin ve kurucusu oldugu Eyyûbî Devleti'nin siyasî gelecegi yeni bir donum noktasina girecekti. 1186 yili Mart ayina kadar Halep ve Musul Atabeyliklerine hukumranligini kabul ettirmesiyle Trablusgarp'tan Hemedan'a kadar olan IslĂ‚m topraklari SelĂ‚haddin'in hĂ‚kimiyetine gececekti. Nureddin Zengî'nin olumuyle parcalanan IslĂ‚m birligi boylece daha da kuvvetlenmis olarak yeniden saglaniyordu. Artik sartlarin olgunlasmasiyla, Kudus'un fethi icin de yavas yavas kapi aralanacakti.

SelĂ‚haddin'in Kudus'e Meftûniyeti

Hiristiyan Bati Alemi, Kudus'u kurtarmak gĂ‚yesiyle, tarihin o en barbar taarruzu olan "Hacli Seferleri"ne start vermekte gecikmemisti. Haclilar, Hz. Omer'in 638'deki Yermuk Zaferinden 460 yil sonra, I. Hacli Seferi sonunda (1099) Kudus'u ele gecirip, bir krallik kurmaya muktedir olacaklardi. Vahsî Haclilar, gecmiste bir benzeri daha gorulmemis canavarlik numunelerini gosterime sunmaktan zerrece cekinmemislerdi. Yapilan hunharliklar sirasinda, sehrin su tanklari kana bulanacak kadar sokaklarda 3 gun boyunca oluk oluk kan akmis, mĂ‚betlerde bile yuz binlerce Musluman acimasizca katledilmis ve pek cok yerde oluler dev piramitler hĂ‚linde yigilip yakilmisti. Kisacasi, irtikap edilen vahsîlikler, yamyamlari dĂ‚hi hicĂ‚ba sevk edecek olcude korkunc ve tĂ‚rifsizdi.

SelĂ‚haddin Eyyûbî, aradan 88 yil gecmesine ragmen, Kudus'un Haclilarin tahakkumu altinda bulunmasini bir turlu icine sindirememisti. IslĂ‚m'in ilk kiblesi ve KĂ‚inatin Efendisi Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Mirac'a yukseldigi mukaddes beldenin, Hacli sultasinda bulunmasini kabullenemiyordu. O kadar ki, Sultan SelĂ‚haddin'in Ă‚detĂ‚ bir mecnun gibi dolastigi; yemegi ve uyumayi unuttugu; gulmeyi, zevk u sefĂ‚yi kendine haram ettigi ve Kudus'un fethine dek hep cadirda kaldigini tarih hazin bir bicimde kaydetmistir. Bahauddin b. Seddad, SelĂ‚haddin'deki bu derin hicrani su muhtesem sozlerle sĂ‚hikalastirmisti: "O, Kudus hakkinda o kadar gamli idi ki, onun bu gam ve kederini daglar kaldiramazdi. O, cocugunu kaybetmis bir ana gibi sasirmis kalmisti. Atini bir yerden bir yere kosturup Muslumanlari, Kudus'u kurtarmak icin cihĂ‚da davet ediyordu. DĂ‚imĂ‚ huzunle gozyasi dokuyor, goz pinarlari hic kurumuyordu. Hele Akka'ya baktigi zaman, kendine bir turlu hĂ‚kim olamiyor, halkina yapilan zulum ve iskenceleri hatirlamak istemiyordu. Bogazina bir turlu yemek girmiyordu. O soyle diyordu: "Kudus ve Mescid-i Aksa, Haclilarin isgĂ‚linde oldugu muddetce, ben nasil olur da gulebilirim, sevinebilirim, istedigim gibi rahat yemek yiyebilirim ve hele gozume uyku girebilir?!"

Hittin'deki Buyuk Zafer ve III. Hacli Hezîmeti

SelĂ‚haddin, Kudus Hacli Kralligi'na ilk buyuk seferini 14 Kasim-9 Aralik 1177'de gerceklestirmisti. Yaklasik 10 yildir hasretle bekledigi zafer anini, nihĂ‚yet 1187'de Hittin'de yakalamisti. Ortaya koydugu muazzam inanc, cesĂ‚ret ve kahramanlikla Haclilara hĂ‚dlerini bildirmis ve Kudus uzerindeki heveslerini inkisĂ‚ra ugratmisti. Hittin'de Haclilar, Dogu'ya saldirdiklarindan beri ilk defĂ‚ bu denli agir bir hezîmete mĂ‚ruz kalmislardi. Oyle ki, Papa III. Urbanus kahrindan olmustu. Sultan SelĂ‚haddin, devletini kisa surede bolgenin tek hĂ‚kim kuvveti durumuna getirmisti. Sultan'in yaninda harplere katilan ve olaylari yaziya doken ImĂ‚deddin, Hittin'in IslĂ‚m Tarihi'ndeki onemini soyle belirtmistir: "Haclilar, Dogu sĂ‚hillerine geldiklerinden beridir Muslumanlar, boyle bir zafer kazanmamislardi. Diger hukumdarlarin yapamadigini Allah, Sultan'a nasip etti." 2 Ekim 1187 Cuma gunu "Mirac Kandili'nde" kilic hukmunde emanla Kudus teslim olmustu. Fethin ardindan Mescid-i Aksa'ya gelen muzaffer Sultan,

Haclilarca tahrip edilen ilk kiblegĂ‚hi elleriyle supurup gul yagi ile yikamisti. Ilk Cuma Namazi'nda, Zekiyiddin Ali el-Kurasi, fethin emsĂ‚lsiz mevkiini su hutbeyle taclandirmisti: "Allah, kullari arasindan sizi secmemis olsaydi, bu fazileti kazanamazdiniz. Ne mutlu size! Rasûlullah'in mûcizesi Bedir vak'alari, Hz. Siddik'in idealleri, Hz. Omer'in fetihleri, Hz. HĂ‚lid'in hucumlari sizinle yeniden gerceklesti! Allah Nebîsi Muhammed (a.s.) sizi en guzel ovgu ile ovdu. Dusman icine dalarak gosterdiginiz kahramanligin ecrini verdi. Ona yaklasmak icin doktugunuz kanlari kabul etti. Size, mutlu insanlarin karargĂ‚hi olan cenneti verdi." Kudus'un yeniden Muslumanlara gecmesi, Hacli Alemi'nde oyle bir sok meydana getirmisti ki, hemen Papa'nin cagrisiyla tum Avrupali Devletler, fevkalĂ‚de kalabalik ve kuvvetli yeni bir hacli ordusu duzenlemekten geri kalmamislardi. "Krallar Savasi" olarak da bilinen III. Hacli Seferinin basinda, Alman Imparatoru Frederick Barbarossa, Fransa Krali Philippe Auguste ve Ingiltere Krali meshur Arslan Yurekli Richard'in yani sira, sohretli komutanlar vardi. Bunlardan Alman Imparatoru Barbarossa, Kudus onlerine gelmeye muvaffak olamadan Silifke Irmaginda bogularak can verecekti. Bir ara iki ordu arasindaki dengesizligi goren Sultan SelĂ‚haddin'in askerleri, cekingenlik gostermislerdi. SelĂ‚haddin ise, su muthis sozlerle azim ve cesĂ‚retlerini bilemeye kĂ‚dir olmustu: "MĂ‚dem ki olumden korkuyoruz; nicin evlerimizde oturup coluk cocugumuzla zevk ve sefĂ‚ icinde yasamiyoruz? Bizim vazifemiz dusmanin azligini ve coklugunu mukĂ‚yese etmek degil, onun karsisina cikmaktir!" Netîcede Richard'in onculugunde sulh istemek zorunda kalan Haclilar, 1 Eylul 1192'de imzalanan anlasmayi muteakip cekilmislerdi. SelĂ‚haddin, Haclilari tek basina perisan edip muhtesem bir ders daha vermeye ve husranla geri donmeye mahkûm etmisti. SelĂ‚haddin sahsinda, Muslumanlarin ustunlugunu Haclilara bir defa daha tasdik ettirmis; Kudus ve Ortadogu'daki IslĂ‚m varligini ortadan kaldirmanin mumkun olmadigini tekrar ispatlamisti.

Ebediyete Ibret-nûmĂ‚ IrtihĂ‚li

SelĂ‚haddin Eyyûbî, 1193'te 56 yasinda Sam'da vefat etti. Haclilari tĂ‚rumar eden Kudus FĂ‚tihi, olum dosegindeyken, emri geregince sehre dagilan munĂ‚diler, mizraga gecirilmis kefenini gostererek su ibret yuklu sozu haykirmislardi: "Ey ahĂ‚li!.. Sarkin hĂ‚kimi Sultan SelĂ‚haddin olmek uzeredir. Ahirete ancak su bez parcasini goturebilecektir. Oyleyse, Allah'a kullukta gevseklik gostermeyin!.." Sohreti cihĂ‚na mĂ‚lolan IslĂ‚m MucĂ‚hidi vefat ettiginde, geride mîras olarak biraktiklarinin dunya nĂ‚mina hicbir degeri yoktu. Tum mal varligi sundan ibĂ‚retti: 1 Misir dinari, 36 veya 37 Nasirî dirhemi. Koca Sultan, zuhd ve takva icinde kĂ‚mil bir hayat surmustu.

SelÂhaddin'in Muruvveti ve EfsÂnelesmesi

SelĂ‚haddin, fetihlerden sonra gosterdigi musĂ‚maha, merhamet ve insanlikla, Haclilari, bidĂ‚yette isledikleri vahsetten oturu utandirmisti. Magluplarin sefĂ‚letine gosterdigi muruvvet ve Ă‚licenaplik her turlu senĂ‚ya degerdi. Frenkler ve Latinlere, isterlerse 40 gun icinde Kudus'u terk etmelerine musĂ‚ade etmisti. Esirleri, fidyelerini odemeleri icin fazla zorlamamis; 7 bin zavalliyi toptan 30 bin dinarla Ă‚zat etmeye rĂ‚zi olmustu. Ayrica, 2-3 bin kisiyi hicbir bedel talep etmeden birakmaktan da kacinmamisti. SelĂ‚haddin Eyyûbî'nin sergiledigi muhtesem insanlik manzaralari, hasimlari ve Avrupali tarihciler tarafindan bile takdirle karsilanmisti. Yerli Hiristiyanlar ve Mûsevîler onun idĂ‚resini, Frenklerinkine tercih etmislerdi. Yuce Sultan butun bunlarla, sĂ‚dece IslĂ‚m Dunyasi'nda degil; Bati Alemi'nde de bir "SelĂ‚haddin EfsĂ‚nesi"nin dogmasina sebebiyet vermisti. Avrupa'da yayilan efsĂ‚neler, onun sovalyelik ruhu, asĂ‚leti, adĂ‚leti, cesĂ‚reti, mertligi ve kudreti etrĂ‚finda yogunlasmisti. 13. ve 14. Yuzyillarda Avrupa'da ondan bahseden pek cok Latince eser yazilmisti. Basta Erakles olmak uzere, fazla sayida tarihci, onu metheden kitaplar kaleme almislardi.

SelĂ‚haddin-i Eyyûbî, Batililarin hĂ‚fizasinda engin bir hayranliga degecek kadar yer etmesine karsilik, suur altinda derin bir kĂ‚bus uyandiracak kadar unutulmaz bir tesir de birakmistir. MeselĂ‚, Fransiz Generali Garo, 1920'deki Meyselun Savasi'ni muteakip Sam'a girmis ve Sultan SelĂ‚haddin'in kabrini teptikten sonra Ona, Hacli ruhuna tercuman olan su mustehzî sozle seslenerek; Batililar adina sanki Hittin'in ocunu almak ve kabaran ofkeyi bosaltmak istemisti: "Ey SelĂ‚haddin! Hacli Seferi simdi bitti! Iste biz donduk!.."

Essiz Sahsiyeti ve Hafizalardaki Yeri

Sultan SelĂ‚haddin, yuksek insanî meziyetlere mĂ‚lik, iyi huylu, comert, Ă‚dil, kulturlu ve musĂ‚mahakĂ‚r bir yapiya sahipti. Turkce, Arapca, Farsca ve Kurtce'yi bilen, iyi tahsil gormus bir hukumdardi. Kur'an-i Kerim ve Ebû Temmam'in Hamase'sini cok mukemmel bir sekilde ezberlemisti. Zamanindaki cesitli Ă‚limlerden hadis ve fikih dersleri almisti. ItikĂ‚dî mezhebi Es'arî, ameldeki mezhebi ise Safiî idi. Edebî zevkleri ustun, tarihî mĂ‚lumati engindi. Verdigi sozu tutar, insanlarin kendisine guvenini sarsmamaya titizlikle gayret ederdi. AdĂ‚lete ehemmiyet verir, gerektiginde kendisi de hĂ‚kim karsisina cikmaktan sarf-i nazar etmezdi.

Engin tevĂ‚zuu, hilmi, hosgorusu ve comertligi "Onunla oturan bir sultanla oturdugunun farkina varmaz; bir arkadasiyla oturdugunu sanirdi. Anlayisli, hatalari affeden, dindar, temiz, samîmi bir kimseydi. Kusurlari gormezden gelir, kizmazdi. Mutebessim davranir, yuzunu asmazdi. Bir sey isteyeni, eli bos cevirmezdi." Devrin buyuk Ă‚lim ve dusunuru AbdullĂ‚tif el Bagdadî'nin, SelĂ‚haddin'i ziyareti munĂ‚sebetiyle sarfettigi satirlar ise en az yukaridakiler kadar carpici: "Huzuruna vardiginizda gozleri heybet, kalpleri muhabbetle dolduran bir hukumdar gordum. Insanlar Onda, Peygamberlerde gorulen meziyetlere benzer seyler goruyorlardi. Iyi-kotu, Muslim-Gayri Muslim herkes tarafindan sevilirdi."

SelÂhaddin'e Bitmeyen Ozlem!

Bugun Filistin'de, SelĂ‚haddin gibi bir kurtaricinin cikmasi ve IslĂ‚m sancaginin Kudus semĂ‚larinda yeniden sehbĂ‚l acmasi; zĂ‚lim Siyonistlerin ve suc ortagi Batililarin hĂ‚lĂ‚ kĂ‚busudur. LĂ‚kin, Kudus ve Filistin topraklarinin, istiklĂ‚l icin SelĂ‚haddin gibi kahramanlara ve liderlere muhtac oldugu da mutlaktir. O, bu anlamda bir "sembol" ve "timsĂ‚l" mevkiindedir. Kudus, SelĂ‚haddin Eyyûbî'sini hasretle aramakta ve 'Cagin Firavunlarina' dur diyecek o sanli FĂ‚tihinin cikacagi ani buyuk bir inkisarla beklemektedir. Bunu, Kenan Seyithanoglu'nun "Kudus" siirindeki ozlem, nedĂ‚met ve serzenis yuklu su efsunkĂ‚r ifadeler ne muthis bir sekilde bayraklastiriyor:

Her vuslata mehtap olmus beldeye bak!

Eyvah! Yaliyor ufkunu bir kanli safak

Sabret Kudus'um silmek icin gozyasini

Elbet bir Omer bir SalÂhaddin cikacak.
__________________