Halife Hazret-i Omer, hazinenin gelirleri arttıkca bazı sahÂbîlere ve bilhassa Peygamber Efendimiz'in Ehl-i Beytʼine zarûrî ihtiyaclarını karşılamaları icin yıllık tahsisat bağlamıştı. Bunlar arasında Âlemler SultÂnı Efendimiz'in muhtereme zevcelerinden biri olan Zeynep bint-i Cahş'a, Beytu'l-MÂl'den tahsis edilen miktar ise on iki bin dirhemdi.
İlk tahsîsÂtı kendisine gonderildiğinde Zeynep VÂlidemiz, bu kadar cok parayı bir arada gorunce şaşırdı ve getiren şahıslara:

"-Allah TeÂlÂ, Omer'i affetsin. Diğer kardeşlerimin hisseleri de bunun icinde mi?" diye sordu.

Onlar, buyuk bir edep icerisinde:

"-Hayır, bu gelenin hepsi sizindir, tasarrufu tamamen size Âittir." karşılığını verdiler. Bunun uzerine Zeynep VÂlidemiz:

"-SubhÂnallÂh!.." diyerek bir ortu ile bu paranın ustunu orttu ve hizmetkÂrına:
"-Elini ortunun altına sok, o paradan bir miktar al, falan oğullarına gotur. Tekrar bir miktar al, filÂna ver..." diyerek kendisine gelen tahsisÂtını akrabasına ve kimsesizlere dağıttı. TÂ ki, ortunun altında az bir şey kaldı. Bunu goren hizmetkÂr:

"-Ey mu'minlerin annesi!.. Allah sizi affetsin. Bunda bizim de payımız yok mu?" deyince Zeynep VÂlidemiz, hizmetkÂrın gonlunu hoş etmek icin kendisine:

"-Ortunun altında kalanlar da senin olsun." buyurdu. Boylece gelen paranın hepsini dağıttı. HizmetkÂr, ortuyu kaldırıp kalan parayı saydığında, on iki bin dirhemden geriye sadece seksen beş dirhem kaldığını gordu. Onu da kendisi aldı. Zeynep VÂlidemiz'e bu paradan bir dirhem dahî kalmadı.

Bu hÂdiseyi oğrenen Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh-, Zeynep VÂlidemiz'in evine geldi, kapısının onunde durdu ve iceriye selÂm verdikten sonra:

"-Daha once gonderdiğim dirhemleri dağıttığınızı duydum. Bin dirhem daha gonderiyorum ki, onu ihtiyaclarınız icin elinizde tutasınız." diye seslendi.

Daha sonra Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh-, Zeynep VÂlidemiz'e bin dirhem daha gonderdi. Fakat Zeynep bint-i Cahş -radıyallÂhu anha-, daha once yaptığını aynen tekrar etti ve elindekinin hepsini, muhtac, kimsesiz, garip, yetim ve hastalara dağıttı.

İnsanın, malının fazlasından kendine lÂzım olmayanı vermesi comertliktir. Kendisi muhtac olduğu hÂlde başkasını kendine tercih ederek infak etmek ise, comertliğin zirvesi olan îsar hÂlidir. ÎsÂrın mukÂfÂtı, kulun fedÂkÂrlığı nisbetindedir.
__________________