Cok eski zamanlarda bir şehirde cok kotu bir adam vardı. Gecimsiz, huysuz ve kafirdi. ALLAH’a inanmazdı. Her gorduğu cocuğa ‘ALLAH yoktur olsa idi onu gormemiz gerekirdi’ derdi.
Cok akıllı olduğunu soylerdi....
- ‘Senin aklın varmı’ diyenlere,
- ‘Elbette var’ derdi.
- ‘Haydi aklını goster, deyincede gosteremezdi. Oysa goremediği icin ALLAH’ı inkar ediyordu. Aklını ise goremediği halde inkar etmiyordu. Kafirdi. İnkarcı idi. Kendisini yaratan ALLAH’a inanmazdi işte...

Bu Kafir adamın birde komsusu vardı. Cok iyi bir ihtiyardı. ALLAH’a inanır, namazını kılar, kufretmez, kotu sozler hic soylemezdi. Herkese karşı iyi davranırdı. Mahallenin cocuklarını başına toplar, onlara:

Seni kim yarattı? Diye sorardı. Eğer bilmiyorlarsa oğretirdi.
Seni ALLAH yarattı evladım, derdi.

Peygamberimizin ismi Hazreti Muhammed, dinimiz islam, kitabımız Kur’an, mezhebimiz Ehli-sunnet vel cemaat, diye cocuklara ezberletirdi. Ezberleyenlere şeker alıverir, para verirdi. Oyuncaklar alırdı.

Bir gun kafir komşusu bu iyi ihtiyarın yanına geldi. Beraberinde de kendisi gibi ALLAH’a inanmayan bir suru adam vardı. O iyi ihtiyara:

Sana tam uc soru soracağız. Fakat cevapları cok zor. Bakalım cevap verebilecek misin? dedi.
Sorun bakalım dedi, o iyi ihtiyar, sorunda alın cevabınızı dedi. Kafir adam soze şoyle başladı:

Birinci sorum: ALLAH vardır diyorlar, fakat ne goruyor ne de gosteriyorlar. Onun icin ben yoktur diyorum. Ne dersin?

İkinci sorum: Cehennemde şeytan da yanacaktır, diyorlar. Halbuki şeytan ateşten yaratılmış. Ateş ateşi nasıl yakar?

Ucuncu sorum: Madem ki kader vardır. Herkes yaptığından nicin sorguya cekilsin? dedi.
O iyi adam kafir adama:

- İşte ucune birden cevabım, dedi. Yerden bir kuru toprak parcası alıp kafirin kafasına vurdu. Herkes şaşırdı kaldı.

- Bu nasıl cevap?! dediler. Kafirin kafasından kanlar aktı. Doğru karakola gitti. O iyi ihtiyarı
şikayet etti. Mahkemeye cıktılar. Hakim iyi ihtiyara:

Bu adamın başına toprak parcası ile vurmuşsun, eğer vurdu isen nicin vurdun, dedi. O iyi ihtiyar: Evet hakim bey onun kafasına toprakla vurdum. Yalnız benim bu hareketim onun bana sorduğu uc sorusuna cevabı idi.

Birinci sorusu şu idi: Madem ALLAH vardır, nicin goremiyoruz. Goremediğimize gore yoktur, buna ne dersin? dedi. Benim cevabım ise şu oldu: Kafasına toprakla vurdum. Şimdi başında acıma olduğunu soyluyor. Bana başındaki acıyı gostermedikce başının acıdığına inanmam. Madem gormediği her şeyi inkar ediyor, ben de başının acıdığını kabul etmiyorum.

İkinci cevabım da bunun icindedir. Demişti ki, şeytan ateşten yaratıldı. Cehennem de ateş olduğuna gore ateş ateşi nasıl yakar?

İnsanın da aslı topraktır. Ateş ateşi yakmayacağına gore attığım toprak parcası da aslı toprak olan insanı acıtmaması lazımdır.

Ucuncu sorusu da, Madem herkes kaderine gore hareket ediyor; hic kimse yaptığı işten sorulmamalı demişti. Oyle ise onun kaderinde kafasına toprakla vurulmak varmış, nicin şikayetci olup mahkemenizi meşgul ediyor, dedi. Hakim o kafir adama baktı:
Bu anlatılanlara ne dersin, dedi. Kafir şoyle soyledi:

Bu komşumun soylediklerinin hepsi doğru ve o haklı. Ondan şikayetci değilim.
Şimdi ben de ALLAH’ın varlığına inanıyorum. Bazı şeyler bizim şu gozlerimizle gorulmezler. Cunku bizim gozlerimizin yapısı her şeyi gorecek şekilde yapılmamıştır, oteki dedikleri de doğrudur.

Şimdi bana da mahallemizdeki cocuklara oğrettiği gibi Muslumanlığı oğretsin, dedi.
Hep beraber mahkemeden cıkıp evlerine gittiler. Cok iyi komşu oldular, Artık birbirlerine hep iyi davrandılar ...

__________________