Turkan Hanım dindar bir ailede buyumuştu. Annesi her fırsatta ona
ve
kardeşlerine namaz kılmalarını soyler, hatta kızarak onları uyarırdı.
Turkan Hanım namazın kılınması gerektiğine inanır, ama yine de
kılmazdı, cunku kılmak nefsine zor geliyordu. Bazen başlar, sonra
terk
ederdi.


Evlendi ve cocukları oldu. Annesi her geldiğinde aynı şekilde namaz
kılmaları icin ikaz etmeyi surduruyor, o da ısrarla kılmamaya devam
ediyordu. Cok istemesine rağmen bir turlu nefsine galip gelemiyordu.
Bir gun arkadaşları ona oturmaya geldi. İclerinden biri annesini de
yanında getirmişti. Teyze cok mubarekti. Oyle tatlı konuşuyordu ki,
onu dinleyen saatler gecse usanmazdı. Teyze bir ara namaz konusuna
değindi. O anlatırken, Turkan Hanım annesini hatırlamış ve annesinin
eski gunlerdeki namaz ikazlarını duşunuyordu. Misafirler de teyzeyi
zevkle dinliyordu.

Turkan Hanımın kucuk oğlu Zekeriya, dort yaşındaydı. Oynadığı
oyunu
bırakmış, teyzenin koltuğu dibinde iki elini yumruk yapıp yuzune
dayamış bir şekilde, kıpırdamadan dinliyordu. Annesi ikram icin
mutfakla salon arasında koşturup dururken mevzu değişmişti. O da
onların yanına oturup sohbetin guzelliğine kapılarak cayını
yudumlamaya başladı.


"Anne, senin yerine ben namaza başlayacağım"

Tam bu sırada mutfaktan bir gurultu geldi. Arkasından da oğlunun
cığlığı duyuldu. TelÂşla mutfağa koştu Turkan Hanım. Misafirler de
korkuyla peşinden gittiler. Oğlu bir sandalye koyarak lavaboya
cıkmıştı. Bir ayağı lavabonun icinde, diğeri ise dışarıdaydı.
Sandalye
devrilmiş yerde dururken, oğlu da lavabonun kenarında korkmuş bir
şekilde asılı duruyordu. Koşup kucağına aldı. Su iceceğini zannederek:

"İsteseydin ben verirdim yavrum, ya duşup bir yerine zarar verseydin"
diye cıkıştı.

Turkan Hanım oğlunun verdiği cevabı, uzun yıllar gecmesine rağmen
hÂlÂ
unutamaz; cunku şoyle demişti cocuğu:

"Anne, ben abdest alacaktım. Teyze dedi ya, namaz kılmayanlara Allah
ceza verecekmiş diye. Ben de, sen ceza almayasın diye senin yerine
namaza başlayacaktım."

O an Turkan Hanım, tepeden tırnağa titrediğini hissetti. Allah,
yıllarca namaz kılmayan Turkan Hanıma oğlunun davranışıyla muthiş bir
ders vermişti. Yavrusuna sarılıp dakikalarca ağladı.

Bu hikÂye bircok bakımdan ders verici. Aslında cocuklar buyuklere
değil, anne babalar evlÂtlarına namazı oğretmeli. Cunku, Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) cocuklarımıza yedi yaşına geldiklerinde namaz
kıldırmamızı ve on yaşına geldiklerinde ise ciddi bir şekilde uzerinde
durmamızı emreder.

Cocuklarımıza -kucuk yaşlarda gerek camilere goturerek, gerek ise
evde
cemaat yaparak- namazı sevdirmeli ve onlara ornek olmalıyız. Namaz
cocuklara tatlı bir uslûpla, sevdirilerek anlatıldığı takdirde
cocukların namaza karşı ilgi ve sevgileri kacınılmaz olur.

__________________