Nakşi yolunun buyuklerinden AbdulhÂlık Gucdevanî (k.s) (vefat: hicri 617, miladi 1220) genclik yıllarında hocası Şeyh Sadreddin Efendi’den tefsir dersi alıyordu. Şu ayete geldiler:



“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. O haddi aşanları sevmez”50 Hocası ayetin tefsirini bitirince, AbdulhÂlık Gucduvanî, hocasına şunu sordu:

“Efendim! Bu ayette bahsedilen gizli dua ve zikir nasıl yapılır. Eğer insan zikir ve duayı acıkca yapsa insanlar gorur ve işitir. Bunda gosteriş tehlikesi var. Eğer bu zikri kendi icinden yapacak olsa onu da şeytan fark eder. Cunku hadis-i şerifte: “Kan damarları icinde kanın dolaşması gibi, şeytan da insanın icinde dolaşır.”51 Buyruluyor. İnsanlara ve şeytana fark ettirmeden Yuce Allah gizlice nasıl zikredilir?” Hocası soruyu hayranlıkla karşıladı ve:

“Evladım! Bu ledunni, ilahi bir ilimdir. Allahu Teala dilerse seni dostlarından birisi ile buluşturur, o sana bu gizli zikri oğretir.” Dedi. Abdulhalik Gucduvanî (k.s) o dostu beklemeye başladı. Nihayet Allahu Teala kendisini once Hz Hızır (a.s) ile ve daha sonra buyuk arif Yusuf Hemadanî Hz.leri ile buluşturdu. Hz. Hızır (a.s) kendisine gizli yolla nefy u isbat (La ilahe illallah) zikrini oğretti. Hz. Yusuf HemadÂnî (k.s) ise onun manevi terbiyesi ile meşgul oldu. Sonucta onu insanları irşatla mezun etti.

Meşhur Hoca Ahmed Yesevî (k.s) de Yusuf Hemadanî’nin halifesi ve Abdulhalık Gucdevanî’nin yol arkadaşıdır. Bu iki buyuk veli aynı kaynaktan terbiye almışlardır. Tarihte ve gunumuzde Turklerin ekseriyeti bu iki koldan gelen manevi feyiz ve terbiye ile tanışmıştır.

__________________