KOYUN KECİ VEBASI
TANIM
Kucuk ruminantların vebası (Koyun Keci Vebası, Peste des Petits Ruminants, PPR) koyun ve kecilerde, yuksek ateş, sindirim sistemi mukozasında hemoraji, erozyonlar, gastroenteritis, ishal ve bronco-pneumoni ile karakterize, mortalite ve morbidite oranı yuksek viral bir hastalıktır.
ETİYOLOJİ
Peste des petits ruminants virusu (PPRV) Paramyxoviridae familyası, morbillivirus grubu icinde yer almaktadır. Daha once sığır vebası virusu (RPV), PPRV, kopek genclik hastalığı virusu ( canine distemper virus, CDV) ve kızamık virusunun (measles virusu, MV) yer aldığı morbilli virus grubuna deniz memelilerinde hastalıklara neden olan vi-rusler de dahil edilmiştir. PPRV, serolojik olarak tek tiptir ve aynı grup icinde yer alan sığır vebası virusu ile antijenik yakınlık gosterir.
PPRV fiziksel ve kimyasal etkenlere karşı oldukca duyarlıdır. 60°C' de bir saatte, pH 4-10 dışındaki değerlerde de kolayca inaktive olur. Ancak, pH değerleri 7,2-8,0 arasındaki durumlarda daha stabildir. Bilinen dezenfektanlara karşı oldukca duyarlı olan PPRV icin yağ eriticiler (alkol, eter, fenol) ve %2 sodium hidroksit de (24 saat litre/m2) dezenfektan olarak kullanılabilir. Ultraviole ışınları ve guneş ışığında da-ya-nık-sız olan bu etken, soğuk şart-larda (-20°C' de veya daha duşuk ısılarda) uzun sure canlılığını muhafaza eder.
PPRV primer kuzu bobrek, VERO ve trans-forme lymphoblast hucrelerinde ureti-le-bilir. PPRV hucre kulturlerinde sito-patik etki (CPE) şekillendirerek ureme gosterir. Deney hayvanı olarak PPRV icin koyun ve keci yaygın olarak kullanılan hayvan turlerini oluşturur.
EPİDEMİYOLOJİ
Son yıllarda ulkemizde de gorulen koyun keci vebası hastalığı, haritada gorulduğu uzere Orta Afrika, Arap Yarımadası ve Orta Doğu ulkeleri ile Hindistan, Pakistan ve Afganistan'da gorulmektedir.
Hastalık doğal şartlarda evcil hayvanlardan koyun ve kecilerde gorulur. Her iki tur arasında duyarlılık acısından onemli farklılıklar mevcuttur. Keciler koyunlara nazaran hastalığa daha duyarlıdır. Birbirine yakın surulerde bile koyunlarda hicbir klinik semptom oluşmadan kecilerde hastalığa bağlı olumler gorulebilir.
Sığır ve domuzlar ise gerek doğal gerekse deneysel koyun keci vebası enfeksiyonlarında son konakcıdırlar. Virusa karşı immun cevap şekillenmesine rağmen bu hayvanlarda (sığır ve domuz) klinik enfeksiyon ve virus sacılımı
gorulmez.
Yabani hayvanlardan antiloplar, laristen koyunları ve yabani siyah kecilerde tabii PPRV enfeksiyonlarına rastlanmaktadır. Antilopların PPR'ın epidemiyolojisinde, ozellikle Orta Doğu ulkelerinde, onemli olabileceği ve yabani hayatta PPRV'un ekolojisi ile ilgili bilgilerin yeterli olmadığı bildirilmektedir.
PPRV'a karşı duyarlılıkta turler arası farklılıklar kadar, yaş grubu da onemli rol oynar. Ozellikle endemik bolgelerde 3-18 aylık genc hayvanlar yetişkinlere oranla daha hassastır. Mevsimsel bir insidens farklılığı olmamasına karşın, yağmurlu ve soğuk mevsimlerde, hayvan hareketlerinin yoğun olduğu donemlerde ve doğum mevsiminde hastalık daha sık gorulmektedir.
Hasta hayvanlarda goz yaşı, burun akıntısı, salya ve gaita yuksek oranda virus icerir. Hastalık, kontamine materyallerle indirekt olarak bulaşabilirse de en onemli bulaşma yolu yakın temasla direkt bulaşmadır. Ozellikle hastalığın gorulmediği ulke veya bolgelere inkubasyon donemindeki veya subklinik hasta hayvanların getirilmesi en onemli enfeksiyon kaynağını oluşturur. Hastalıktan ari bolge ve ulkelerde bir surude enfeksiyon şekillendikten sonra, kısa surede hastalık suru icinde ve suruler arasında hızla yayılır. Ekzootik bolgelerde salgınlar şiddetli iken endemik bolgelerde daha az yaygın ve klinik seyir cok şiddetli değildir.
PATOGENEZ
PPRV'nun doğal bulaşmasında en onemli gi-riş yolu nasofarangial mukozadır. Deneysel olarak enfekte doku suspansiyonlarının parenteral yolla verilmesiyle enfeksiyon oluş-turulabilir. PPRV lenforetikuler dokulara, sindirim sistemi ve solunum sistemi mukoz membran epitel hucrelerine buyuk affinite gosterir. Enfekte akciğer dokusu koyun ve kecilerde yuksek oranda virus ihtiva eder. Nasofarangial lenf yumrularında lokal primer enfeksiyonu takiben viremi fazı oluşur, daha sonra virus affinitesi olan dokulara yayılır ve dokularda virus replikasyonu sonucu hastalığa ozgu lezyonlar şekillenir. Lenfoid dokulardaki lenfositlerin yıkımı sonucu oluşan leukopeniye bağlı olarak immundepresyon şekillenir ve latent persiste enfeksiyonlar aktive olur. Aktive latent enfeksiyonlar hastalığın klinik teşhisinde onemli gucluklere neden olur.
KLİNİK SEMPTOMLAR
Koyun keci vebasında klinik seyir; hasta-lı-ğın ekzootik veya endemik olmasına, hayvan-ın turune, yaşına ve alınan virus miktarına bağlı olarak perakut, akut ve subakut seyredecek kadar değişen farklılıklar gosterir. Tipik semptomlar, hastalığın akut klinik formunda gorulur. Olum oranı hastalığın klinik seyrine ve hastalanan hayvanların yaşına bağlı olarak %3-80 arasında geniş sınırlar icindedir.
Perakut form
Genellikle kecilerde veya genc hayvanlarda gorulur. İnkubasyon suresi 2 gune kadar duşer. Hastalık ani yuksek ateş, depresyon, iştahsızlık ve solunum gucluğu ile başlar.
Bazı olaylarda mukoz membranlarda konjesyon ve hemorajiler gorulerek kısa surede olumle sonuclanır. Morbidite %100 iken mortalite %90 civarındadır.
Akut form
İnkubasyon suresi 4-6 gundur. Bazı olaylarda 3-10 gun arasında farklılık gosterir.Yuksek beden ısısını (41-42 0C), iştahsızlık, genel duşkunluk, burun ucunun kuruması ve konjuktivaların konjesyonu takip eder. Başlangıcta seroz karakterde olan goz ve burun akıntısı hastalık ilerledikce mukoprulent bir hal alır. Yuksek ateşin gorulmesinden 2-3 gun sonra diş etlerinden başlamak uzere dudak mukozalarında, dilde, yumuşak ve sert damakta, papillalarda ve burun mukozasında eroziv lezyonlar şekillenir.
Hastalık ilerledikce eroziv karakterdeki ağız lezyonları ulseratif bir hal alır ve ağızda pis bir koku hissedilir. Oksuruk cok sık rastlanan bir diğer klinik semptomdur. Bu donemde mukoprulent bir hal alan burun akıntısı solunumu gucleştirir. İshalin başlaması ile beden ısısı duşer. İshal her zaman hemorajik karakterde olmayabilir. Bu donemde gebe hayvanlarda abort gorulebilir. Solunum gucluğu, hipotermi ve dehidrasyonu takiben 8-10 gun icinde olum şekillenir. Morbidite %100'e ulaşırsa da mortalite geniş sınırlar icinde farklılık gosterir. Canlı kalan hayvanlar 2 hafta icinde iyileşebilirler veya hastalık latent enfeksiyonların aktivasyonu sonucu sekonder ve mix enfeksiyonlar ile sonuclanır.
Subakut veya subklinik form
Lokal ırkların doğal direncine, hayvanın yaşına, turune ve alınan virus miktarına bağlı olarak yetişkin hayvanlarda oldukca sık gorulur. Hastalık suresi 10-15 gun kadardır. Klinik semptomlar belirgin değildir. Duzensiz beden ısısının dışında herhangi bir semptom gorulmez dolayısıyla kolaylıkla gozden kaca-bilir. Pneumopati en onemli klinik bulg-u-dur. PPR'da hastalığın subklinik formu-nun son donemlerinde ağız ve burun mukozası-nda papuloz, pustuloz, ektima benzeri değişik-likler oluşur ve bu oluşumlar klinik teşhiste onemli karışıklıklara neden olur. Hastalığın subklinik formu hastalığın yayılması acısından oldukca buyuk oneme sahiptir.
TEŞHİS
Klinik teşhis
Subklinik ve perakut formların dışında PPR'ın akut formunda klinik bulgular hastalıktan şuphe edilmesi icin yeterlidir. Ancak perakut ve subklinik formlarda anemnestik bilgiler değerlendirilerek solunum ve sindirim sistemi semptomlarının birlikte gorulduğu olgularda diğer bakteriyel, viral ve paraziter hastalıklarla birlikte PPR'da goz onunde bulundurulmalıdır, kesin teşhis ancak laboratuvar muayeneleri ile mumkundur.
PPR şupheli vakalarda tipik semptom-ların hepsini bir hayvanda gormek her zaman mumkun olmayabilir. Bu nedenle klinik muayenelerde mumkun olduğu kadar fazla sayıda hayvana bakılmalı ve tipik semptom gosteren hayvanlar tespit edilmelidir. Klinik muayeneden once filyasyon tespitinde yardımcı olacak aşağıdaki soruların cevapları bulunmalıdır.
• Hangi klinik semptomlar goruluyor ?
• Hastalık ilk ne zaman goruldu ?
• Hastalanan hayvan turleri nelerdir ?
• Hastalık oncesi aynı turden hayvanlarla temas var mı?
• Yeni hayvan alımı oldu mu?
• Hayvan pazarı, ortak mera ve su kaynağı yonunden hastalık ihtimalleri soz konusu mu?
• Uygulanan aşılar nelerdir ?
• Yaş grubuna gore hastalık ve olum oranları nelerdir ?
• Benzer hastalık tablosu daha once goruldu mu ?
• Hastalıktan etkilenen başka suru veya suruler var mı ?
Aşağıda belirtildiği şekilde yapılacak sistemik muayenelerde, muayene sonucları duzenli olarak kayıt edilip alınacak orneklerle birlikte laboratuvara ulaştırılmalıdır.
Genel durum;
Durgunluk, iştahsızlık, susuzluk, yuksek ateş, geviş getirmeme duru-mu, ishalin varlığı,
Solunum;
Solunum şekli, oksuruk,
Lenf yumruları;
Lenf yumrularının buyukluğu,
Gozler;
Bakışlardaki durgunluk, konjesyon, goz yaşı akıntısı ve ozelliği,
Burun;
Burun ucunun kuruluğu, burun akıntısı ve ozelliği, burun mukozasının durumu,
Ağız;
Diş etleri, ağız mukozası, damak, papillalar ve dilin duru-mu, ağızda koku mevcudiyeti,
Dehidrasyon;
Derinin dehidrasyon yonunden durumu,
Ayaklar;
Ayak lezyonları, yonunden incelenir.
Postmortem muayene
Perakut ve subklinik formlarda onemli bir otopsi bulgusuna rastlanmazken tipik otopsi bulguları akut klinik formda gorulur. Bu nedenle eğer mevcut ise acık tipik klinik semptom gosteren hasta hayvanlar oldurulerek otopsi yapılmalıdır. Hastalık sonucu olen hayvanlarda ise postmortem muayeneler mumkun olduğu kadar cabuk yapılmalıdır. Hastalığın cok erken yada son donemlerinde olen hayvanların postmortem muayenelerinde onemli bir otopsi bulgusu gorulmeyebilir.
Otopsi bulguları
Karkas;
Hastalık sonucu olen hayvan-lar dehidre, goz goz cukurlarına gomul-muş ve perianal bolge ishal sonucu kirlidir. Periorbital ve perinasal bolge mukoprulent akıntıdan dolayı kapanmış olabilir.
Ağız;
Dudak, diş eti, dilin serbest ucu, yanak papilaları ve larenkste eroziv stomatitise ozgu lezyonlar vardır.
Sindirim sistemi;
Yemek borusunda ve on midelerde onemli herhangi bir de-ğişiklik gorulmezken abo-masumda kanamalar ve erozyonlar mev-cuttur. Pyolorik bolgede genellikle pseudo membranla kaplı ulserasyonlara sık rastla-nır. İnce barsaklarda hemoraji, payer plak-larında ise nekroz bazende ulser-as-yonlar gorulurken iliosekal bolgede kon-----jes-yonlar gorulur. Kolon ve rektumda zebra cizgisi olarak tanımlanan hemo-ra-jilerin gorulmesi en onemli otopsi bulgusunu teşkil eder.
Solunum sistemi;
Sekonder bron-co-p-neumoni oldukca yaygın gorulur. Akciğer lezyonlarına genellikle apikal ve kardial loplarda rastlanır. Konselidasyon atalaktazi ve koyu kırmızı renkte hepatizasyon akciğerlerde gorulen diğer otopsi bulgularıdır. Bazı olaylarda pleuritis ve hidrothoraks gorulebilir.
Lenfoid doku;
Lenfo retikuler dokularda ise dalak normalden buyuk, mediastinal ve mezenteriyel lenf yumruları konjesyone ve od-e-mlidir. Hastalığın uzun surduğu olaylarda ise lenf yumruları kuculmuş ve buruşuk bir gorunum almıştır.
Klinik ayırıcı teşhis
Etkilenen yaş grubu ve aktive olan protozoon, bakteriyel ve viral hastalıklara bağlı olarak oldukca komplike olabilir. Sindirim ve solunum sistemi semptomu ile seyreden hastalıkların yuksek ateş doneminde mukoz membranlardaki konjesyon ve erezyonlar kolaylıkla klinik olarak koyun keci vebası olarak duşunulebilir. Klinik olarak PPR'ın şuphe edildiği olaylarda aynı zamanda bulaşıcı keci pleurapneumonia, pastorollosis, mavidil, ektima, cicek, şap, koksidiosis, kriptosporidiosis, mineral zehirlenmeler ve ozellikle genc hayvanlarda kolibasillosis her zaman dikkate alınmalıdır. Ozellikle sığırlarda sığır vebası eradikasyon calışmalarının serolojik ve klinik izleme donemlerinde koyun ve kecilerde gorulen PPR olaylarının sığır vebası olmadığının teyidi zorunludur.
Sığır vebası:
Koyun ve kecilerde sığır vebasını klinik olarak PPR'dan ayırt edilmesi imkansızdır. En onemli klinik ayırıcı teşhis hastalığın aynı anda sığırlarda da gorulmesidir.
Mavi dil:
Bulaşıcı olmayan ve Culico-ides'lerle nakledilen viral bir hastalıktır. Vektorlerin aktif olduğu donemlerde gorulur, dolayısıyla mevsimsel bir ozellik gosterir. Tur olarak koyunlar hastalığa kecilerden daha hassastır. Akut olaylarda mortalite %2-10 arasında değişiklik gosterir. Ancak mortalite oranı kuzularda daha yuksek olabilir. Ağız mukozasında gorulen infla-masyon, erezyon, ulserasyon ve nekrozlar PPR'a benzerse de dilin siyonotik renk alması, coranitis ve pododermatitis klinik olarak PPR enfeksiyonlarında gorulmez. Subakut mavidil olaylarında ise zayıf kuzu doğumu, abortlar ve anomaliler (ataksi, AH sendromlu kuzular) gorulur ve mortalite oranı duşuktur.
Koyun keci ciceği:
Generalize, vezikulopapilloz, exanthem ana semptomu ile karakterize akut seyirli bulaşıcı viral bir hastalıktır. Morbidite oranı %70-90 arasında olmasına karşın mortalite oranı klinik seyre ve hastalanan hayvanların yaşına bağlı olarak %5-80 arasında farklılık gosterir. Yuksek ateş, goz - burun akıntısı ve konjuktivitisi takiben vucudun kılsız bolgelerinde (burun, dudak, meme, bacak araları, karın ve kuyruk altında) şekillenen cicek lezyonları klinik ayırıcı teşhiste en onemli bulguları teşkil eder.
Ektima (orf):
Pustuler dermatitis ana semptomu ile karakterize bulaşıcı viral bir hastalıktır. Mevsimsel karakter gostermekte olup genellikle kuzulama mevsiminde gorulur. Kuzu ve oğlaklar en fazla etkilenen yaş grubunu teşkil eder. Morbidite %100' ulaşabilirse de mortalite oranı %20-50 arasında değişiklik gosterir. Klinik olarak labial, podal, genital formlarına rastlanır. En belirgin klinik semptom dudak, meme ve tırnak aralarında şekillenen tipik pustullerin oluşumudur. Pustullerin sekunder bakteriyel enfeksiyonları prognozu olumsuz etkiler.
Şap:
Sığır, koyun, keci ve domuzlarda yuksek ateş, ağız mukozası ve tırnak aralarında vezikul ve aftların oluşumu ile karakterize bulaşıcı viral bir hastalıktır. Morbidite oranı yuksek olmasına rağmen mortalite oranı duşuktur. Ozellikle genc hayvanlarda myokarditise bağlı ani olumlere oldukca sık rastlanır. Enfeksiyon spektrumunda sığırların yer alması, ağız mukozasına ilaveten tırnak aralarında vezikul ve aftların varlığı ve salyanın mukoid ozellik gostermesi hastalığı PPR'dan ayıran en onemli klinik bulgulardır. Ancak koyun ve kecilerde şap hastalığına ozgu lezyonlar sığırlardaki kadar belirgin değildir.
Koyun ve Keci Pastorollosisi:
Yuksek ateş, gastro-enteritis, deride odemler ve akcigerlerde nekrotik krupoz pneumoni ile karakterize bakteriyel bir hastalıktır. Genc hayvanlar yetişkinlere oranla daha hassastır.
Genc hayvanlarda perakut ve akut klinik form yetişkin hayvanlarda ise kronik şekil daha sık gorulur. Klinik semptom olarak yuksek ateş, iştahsızlık, baş ve boyunda odemler, dil ve mukoz membranların siyanotik renk alma-sı, oksuruk ve kaslarda tremorlar gorulur.
Koli basillosis:
Doğumdan sonraki ilk gun-lerde genc hayvan-larda (3-8 haftalık) daha sık gorulen genellikle perakut seyirli bir hasta-lıktır. Hastalık etkeni E.coli'nin değişik serotip-leridir. Perakut klinik seyirde herhangi bir klinik semptom oluşma-dan olumler şe-killenir. Akut klinik seyirde ise duşkunluk en yaygın gorulen klinik semptomdur. Kimi olay-larda enteritis ve ishal gorulur.
Keciciğer ağrısı:
Kecilerde akciğer ve pleuranın yangısı ile karakterize mikoplazmaların neden olduğu bulaşıcı infeksiyoz bir hastalıktır. Hastalığa genellikle sıcak ve rutubetli yerlerdeki kecilerde daha sık rastlanır. Durgunluk, yuksek ateş, konjuktivitis, mukoprulent karekterde kanlı burun akıntısı ve oksuruk başlıca klinik semptomları teşkil eder. Bazı hayvanlarda boyun, baş ve vucudun başka yerlerinde odemler, eklemlerde şişme ve topallık gorulebilir. En onemli postmortem bulgu akciğerlerin damarlı mermer gorunumunde olması, pleurada kalınlaşma ve fibrin toplanmasıdır.
Laboratuvar teşhisi
Laboratuvara gonderilecek materyallerin alınacağı hayvanlar dikkatle secilmelidir. Ozellikle hastalığın sonlarına doğru olmuş ve ileri derecede ishalin şekillen-diği hayvanlardan alınacak numuneler yeterli oranda virus icermediğinden virolojik muayeneler icin uygun değildir. Numunelerin alınması ve nakli sırasında soğuk zincir şartlarının sağlanması gerek-lidir. Virolojik muayeneler icin gon-derilecek numuneler aseptik şartlarda, hicbir şey ilave edilmeden buz akuleri yada buz icinde gonderilmeli ancak dondurulmamalıdır.
Laboratuvar muayenelerinin esasını viral antijenlerin tespiti, virus izolasyonu ve 14 gun ara ile alınan kan serum orneklerinde spesifik antikorların tespit edilmesi teşkil eder. Bu amaclar icin kullanılan laboratuvar testleri şu şekilde ozet-lenebilir.
Viral antijenlerin tespiti;
Bu amac icin kullanılan agar gel immunodiffusion (AGID), counter electrophoresis (CIEF), immuno flourescent antikor test (IFAT) ve ımmunoperoxidase (IPS) testlerde polyklonal serumlar kullanıldığından antijenik yakınlıklarından dolayı ancak sığır vebası ve koyun keci vebası icin grup spesifik antijenler tespit edilebilir. Bu amac icin spesifik monoklonal antikorların kullanıldığı immunocapture enzyme linked immunosorbent assay (I-ELISA) ve immunohistopatolojik teknikler teşhis ve ayırıcı teşhiste kısa surede sonuc veren laboratuvar metotlarını oluşturur.
Virus izolasyon ve identifikasyonu;
Ateşli donem ve acık klinik semptom gosteren hayvanlardan aseptik şartlarda alınan orneklerin duyarlı hucre kulturlerinde (primer kuzu bobrek, primer oğlak bobrek, primer buzağı bobrek, vero ve transforme lymphoblast hucre kulturleri) virus izolasyonu mumkunse de uzun zaman alması nedeniyle cabuk bir teşhis metodu değildir. İzole edilen virusların identifikasyonunda kros virus notralizasyon test (VNT) veya biomolekuler teknikler kullanılmaktadır. Hucre kulturu şartlarının mumkun olmadığı durumlarda şupheli materyallerin sığır ve kucuk ruminantlara ozellikle kecilere paranteral yolla verilmesi ile virus izolasyonu yanı sıra ayırıcı teşhis de mumkundur.
Viral RNA tespiti;
PPRV spesifik cDNA hibridasyon ve reverse transcriptase polymerase chain reaction (RT-PCR) ve gen sekuens analiz testleri kullanılmaktadır. Bu amacla kullanılan testler ayırıcı teşhisi sağlamasının yanı sıra elde edilen cDNA analizleri ile molekuler epidemiyolojide ve molekuler filyasyonda attenue ve virulent suşların ayırt edilmesinde ve aynı virustaki suş farklılık-larının değerlendirilmesinde faydalanılmaktadır.
Spesifik Antikorların tespiti;
Spesifik antikorların tespitinin, aşılanmamış hayvanlarda teşhis amacıyla kullanılabilmesi icin kan serum orneğinin alındığı hayvanın aşı gecmişinin bilinmesi zorunludur. Kros serum notralizasyon test (SNT) ve competi-tive ELISA (C-ELISA) bu amacla en yaygın kullanılan testlerdir.
Laboratuvara gonderilecek numuneler
Aşağıda belirtilen numuneler kesin ve ayırıcı teşhis amacıyla soğuk şartlarda ve en kısa zamanda laboratuvara ulaştırılmalıdır.
Canlı ve beden ısısı yuksek hayvanlardan; burun ve goz sıvapları, defibrine kan ornekleri ve lenf nodulu biyopsi ornekleri,
Olen yada oldurulen hayvanlardan; dalak, mezenteriyel ve mediastinal lenf yumruları, akciğer, tonsil, dil ve dudak parcaları,
İyileşen hayvanlardan; aşı gecmişi acık olmak kaydıyla kan serum ornekleri.
Ancak PPRV'un cevre şartlarına ve ısıya olan hassasiyeti dikkate alınarak olen hayvanlar-dan alınacak materyaller olumu takiben en gec iki saat icinde, virus izolasyonunun gerekli olduğu şartlarda ise materyaller mumkun olduğu kadar bakteriyel super enfeksiyonlar oluşmadan alınmalıdır.
Materyallerin soğuk şartlarda nakletmenin mumkun olmadığı şartlarda ise bu materyal-lere ilaveten lezyonlu dil, dudak ve damak parcaları, tonsiller ve akciğer ayrı olarak %10 formol icinde gonderilmelidir.
BAĞIŞIKLIK
Koyun keci vebası hastalığından iyileşen hayvanlarda omur boyu devam ettiği duşunu-len uzun sureli bir bağışıklık şekillenir ve bağışıklıktan notralizan antikorlar sorumludur. Aktif olarak bağışıklık kazanmış analarda antikorlar kolostrumla yavruya gecer. Kolostrumla kazanılan pasif bağışıklık suresinin analardaki antikor seviyesine bağlı olarak 3-6 ay arasında olduğu bildirilmektedir. İmmun sistem uzerinde PPRV'un etkisi ile ilgili detaylı bir calışma bulunmamakla birlikte, etkenin lenforetikuler dokuya affinitesi nedeniyle immundepresyonun şekillendiği ve latent persiste enfesiyonların aktive olduğu bildirilmektedir.
MUCADELE VE KONTROL
Koyun keci vebası hastalığı, istisnai durum ların dışında her zaman hastalıktan ari ulke veya bolgelere hasta hayvan girişleri ile nakledilmektedir.Bu nedenle mucadelede hayvan hareketlerinin kontrolu buyuk onem arz eder. Kucuk ruminantlarda PPR hastalığının cıkmasından sonra hastalığın cevreye yayılması oldukca hızlıdır. PPR gorulduğunde uygulanacak karantina tedbirleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur. Hastalık tesbit edilen yerlerde hastalığın gorulmediği fakat sirayete maruz hayvanlara cevreden merkeze olmak kaydıyla yapılacak aşı uygulamaları ile hastalığı kısa surede kontrol altına almak mumkundur.
Koyun keci vebası hastalığı, 21 Ekim 1997 tarih ve 23147 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Koyişleri Bakanlığının 1997/10 No' lu tebliği ile ihbarı mecburi hastalıklar listesine alınmıştır.Şupheli her vak’a mutlaka takip edilmeli, hastalık gorulmesi durumunda derhal ihbarı yapılmalıdır. Hayvan hareketlerinin kontrolu, karantina tedbirlerinin uygulanması ve hasta hayvanların imhası icin İlgili Kanun hukumleri uygulanmalıdır.
kaynak
__________________
Koyun - Keci Vebası [PDT®]
Tarım ve Hayvancılık0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Tarım ve Hayvancılık
- Koyun - Keci Vebası [PDT®]