Oyunlar
Skecler
Tiyatrolar
Cocuk oyunları
Cocuk skecleri
Cocuk tiyatroları
Vatan Sağolsun Tiyatro Metni
Vatan Sağolsun Tiyatro
Vatan Sağolsun Tiyatrosu
Vatan Sağolsun Skeci
Vatan Sağolsun Oyunu
Vatan Sağolsun



Vatan Sağolsun

OYNAYANLAR:
AYŞE KADIN : 50 Yaşlarında koylu bir kadın.
ERKEK SESİ : Dışardan yukselen ses.
KADIN SESİ : Dışardan gelen ses.
2. SES : Dışardan gelen erkek sesi.
1. ASKER : Yunan askeridir ve uzerinde o devrin asker kıyafeti vardır.
2. ASKER : Birinci asker gibidir.
3. ASKER : Birinci asker gibidir.
KOMUTAN : Otuz beş yaşlarında bir Yunan subayı. Uzerinde uniforma vardır.
NOBETCİ : Komutanın kapısında nobet bekler.
TEĞMEN : 25 yaşlarında bir Yunan subayı.
CORBACI: Yunanlılar hesabına calışan bir hain.
FATMA : 50 yaşlarında Osman Ağa'nın eşi.
OSMAN AĞA : 55 yaşlarında bir Turk koylusu.
DİMİTRİ: Yunanlı asker.
MUHTAR : 55 yaşlarında koyun muhtarı.
1. ADAM : İhtiyar heyeti uyesi.
2. ADAM : İhtiyar heyeti uyesi.
3. KADIN: Muhtarın karısı.
4. KADIN: 1. İhtiyar heyeti uyesinin karısı.
5. KADIN : 2. İhtiyar heyeti uyesinin karısı.

1. PERDE

DEKOR : (Geniş bir koy evinin salonudur. İki yan tarafta divan vardır. Orta yerde kilim bulunur. Duvarlardan birinde gaz lambası ve ayna asılıdır. Salonun ceşitli yerlerinde şilteler bulunmaktadır.)
Ayşe kadın — (Salonun tam ortasındaki kapağı kaldırmış iceriye cephane dolu sandıkları yerleştirmeye calışmaktadır. Bir yandan da kendi kendine mırıldanır.) Duşman koye geliyormuş. Onlar buraya ulaşmadan şu sandıkları ortadan kaldırmalıyım.
ERKEK SESİ — (Dışardan) Ayşe kadın!.. Ayşe kadın! Cabuk hazırlan! Duşman neredeyse koye girmek uzere.
AYŞE KADIN — (Cephane sandıklarından birisini daha evin bodrumuna indirir.) Biraz daha işim var. Bitirir bitirmez ben de geleceğim. Siz yolunuza devam edin.
ERKEK SESİ — (Dışardan) Elini tez tut!... Biz ormana doğru gidiyoruz...
AYŞE KADIN — Ben kadınım... Duşman (bilgi yelpazesi) koye girse bile bana dokunmazlar. Fakat siz erkekleri duşman ele gecirirse parcalar (diye yuksek sesle dışarıya bağırır. Sonra tekrar cephane sandıklarını bodruma indirmeye devam eder.)
İKİNCİ SES — (Dışardan) Ayşe kadın duşman hemen tepenin ardında. Cabuk ol... Sen de bizimle gel...
AYŞE KADIN — (Yuksek sesle bağırarak) Cok az işim kaldı... Siz yolunuza devam edin.
İKİNCİ SES — Ormanda seni bekleyeceğiz... Elini biraz cabuk tut.
AYŞE KADIN — Peki... Siz yolunuza devam edin.
(Ayşe kadın guclukle bir sandığı daha bodruma indirdi. Sonra elinin tersi ile alnındaki terleri siler. Bu sırada dışardan silÂh sesleri yukselir. Yaşlı kadın son sandığı da bodruma indirir kapağını guzelce kapatır. Uzerine de kilimleri serer. Ardından divanın uzerinden seccadeyi alıp bodrum kapağının uzerine sererek) artık cok gec. Duşman koye girdi bile... En iyisi namazımı da kılıp kaderimle başbaşa kalayım...
(Ayşe kadın namaza durur. Bu sırada dışarıdan ayak sesleri ve konuşmalar yukselir. Ayşe kadın namazını bitirip dua etmeye başladığı sırada gurultuyle evin kapısı acılır ve iceriye uc duşman askeri girer. İclerinden biri Ayşe kadına saldırır.)
1. ASKER — Soyle bakalım moruk sen neden diğerleriyle
kacmadın. Mutlaka bir bildiğin olmalı...
(Ayşe kadın cevap vermez)
2. ASKER — (Ayşe kadının yanına gelir ve saclarından
ayağa kaldırarak.) Evet evet bir bildiğin olmalı. Haydi konuş.
(Ayşe kadın cevap vermeyince iki asker birden yaşlı kadını hırpalamaya başlarlar.)
1. ASKER — Konuşsana be kadın.
2. ASKER — (Diğerlerinin yanına gelerek) Rahat bırakın
kadını. Komutan onu konuşturmasını bilir.
1. ASKER —Biz de biliriz...
2. ASKER — (Elindeki silÂhın dipciği ile kadına vurmağa
yeltenir.) Soyle koyluler nereye kactılar?
3. ASKER — Sakin ol... (diyerek 2. askerin hareketine en
gel olur.)
AYŞE KADIN — (Askerlere donerek) Sizler ancak yaşlı bir kadına karşı erkekliğinizi gosterirsiniz.
1. ASKER — (ucuncu askere donerek) Goruyor musunuz? Senden cesaret alıp bize catmaya başladı.
AYŞE KADIN — Hic birinizden cesaret almama gerek yok. Ben cesareti Turkluğumden Turk ordusundan alıyorum.
(Birinci asker tam tokadı indireceği bir sırada iceriye komutan girer.)
KOMUTAN — Ne oluyor burada... Bu kadın da nesi?
(Askerler hemen hazır ol durumuna gecerler.)
1. ASKER — Koyden kacmayan yalnız bu kadın var komutanım... Burada kaldığına gore bir maksadı olmalı...
(Komutan geniş salonu baştan aşağı dolaşır. Elleri arkasına bağlıdır. Yuzunde mağrur bir insanın edası vardır. Tam kadının onunde durur.)
KOMUTAN — Adın ne senin?
AYŞE KADIN — Ayşe kadın.
KOMUTAN — Sen nicin diğerleriyle gitmedin?
AYŞE KADIN — Gorduğunuz gibi ben yaşlı bir kadınım. Gitmemle kalmam arasında hic fark yok. Eğer oleceksem kendi koyumde olmek isterim.
KOMUTAN — Kendine cok guveniyorsun.
AYŞE KADIN — Her Turk gibi.
(Komutan Turk kelimesini duyunca ofkelenir. Yuksek sesle ve işaret parmağını Ayşe kadının burnuna uzatarak.)
KOMUTAN — Turk gibi ha.. Cok cesur oldukları icin mi topraklarını bırakıp kactılar?
AYŞE KADIN — Onlar kacmadılar... Cepheye Mustafa Kemal'in saflarına katılmak icin gittiler.
KOMUTAN — (Kahkaha atarak) Cepheye mi gittiler? Mustafa Kemal'in yanına ha...
AYŞE KADIN — Evet Mustafa Kemal'in yanına...
KOMUTAN — (Ayşe kadının sert cıkışı uzerine) Alın bunu karşımdan. Bir odaya hapsedin. Onu daha sonra sorguya cekeceğim. (Askerler Ayşe kadını kıskıvrak yakalayıp odadan cıkarırlar. Komutan yalnız kalır... Odanın icinde bir aşağı bir yukarı dolaşır. Gozu yerdeki seccadeye ilişir. Ayağı ile onu odanın bir ucuna savuna: Sonra dışarıya seslenir.) Nobetci...
NOBETCİ — (Elinde silÂhı ile bir nobetci iceri girer ve komutanı selamlar.) Buyurunuz komutanım...
KOMUTAN — Koydeki en guzel bina bu. KarargÂh olarak kullanmağa karar verdim. Hemen burasını oturacak hale getiriniz.
NOBETCİ — Baş ustune efendim.
KOMUTAN — (Tam nobetci dışarıya cıkacağı bir sırada) Teğmene soyle Corbacı'yı alıp buraya gelsin.

(Sahne değişmeye başlar.) Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

2. PERDE

DEKOR : (Salonun şekli değişmiştir. Yerdeki şilteler kaldırılır. Divanlar da yoktur. Onların yerine buyuk bir masa yerleştirilmiştir. Masanın etrafında sekiz sandalye vardır. Masanın başında komutan calışmaktadır. Bu sırada kapı calınır.)
KOMUTAN — (Hic istifini bozmadan) Giriniz...
(İceriye teğmen ve Corbacı girerler. Corbacı elinde şapkasını evirip cevirmektedir. Teğmen komutanı selamladıktan sonra.)
TEĞMEN — Beni emretmişsiniz komutanım.
KOMUTAN — (Başım kaldırıp gelenlere bakar.) Evet Teğmen... Şoyle oturunuz. Sen de Corbacı gec otur. (Teğmen ve Corbacı yerlerine oturduktan sonra) Ev sahibi olan kadın hayli inatcı birine benziyor. (Corbacıya donerek) O kadını tanıyor musun?
CORBACI — Bu yorede Ayşe kadını kim tanımaz ki komutanım. Eşi Karabıyık Mustafa Buyuk savaşta şehit oldu. Şimdi de iki oğlu cephede size karşı savaşıyor.
KOMUTAN — Cok ilginc... Fakat bana karşı koymanın ne demek olduğunu ben ona gosteririm.
CORBACI — Yaşlı olduğuna bakmayınız. Oldukca dinc birisidir. Duyduğuma gore kendisi de cepheye cephane taşıyor-muş.
KOMUTAN — Cephane mi taşıyormuş? (diye soylenerek ayağa kalkar odanın icinde bir aşağı bir yukarı dolaştıktan sonra) Oyleyse cephane deposunun yerini de biliyordur (diyerek sinsi sinsi guler. Kapıya doğru donerek Nobetci... Nobetci
NOBETCİ — Buyurun komutanım.
KOMUTAN — Bana o ihtiyar kadını getirin.
NOBETCİ — Baş ustune efendim. (Odadan cıkar.)
KOMUTAN — Onu bulbul gibi konuşturup cephaneliğin yerini oğreneceğim.
CORBACI — Konuşacağını hic sanmıyorum.
TEĞMEN — Biz onun dilini cozmesini biliriz.
KOMUTAN — Teğmenin hakkı var. Onu bulbul gibi konuşturacak bir cok metotlarımız var. (Ardından da bir kahkaha savurur. Diğerleri de onun kahkahasına katılırlar. Kapı calınır. Komutan kahkahayı kesip kapıya doğru donerek Giriniz. (İceriye iki askerin arasında (bilgi yelpazesi) Ayşe kadın girer. Askerler kadını komutana doğru iterler. Bir ara Corbacı ile Ayşe kadın dikkatle birbirlerine bakarlar. Corbacı başını başka yone cevirir.)
TEĞMEN — (Ayağa kalkarak.) Şu tarafa gecin!...
AYŞE KADIN — (Teğmenin işaret ettiği tarafa doğru ilerlerken) Benim gibi yaşlı bir kadından ne istiyorsunuz?
KOMUTAN — Henuz bir şey istemiş değiliz... İsteklerimizi daha sonra bildireceğiz. (Corbacıyı işaret ederek) Bu adamı tanıyor musunuz?
AYŞE KADIN — (Nefretle Corbacıya bakarak) Şehirden tanıyorum. Bir mala ihtiyacımız olduğunda ondan alış—veriş ederiz.
CORBACI — (Başım onune eğer ve kekeleyerek) Şey efendim. Doğru soyluyor. Ne zaman şehre gelseler hep benden alış—veriş yaparlardı.
AYŞE KADIN — Senin duşmanla işbirliği kuracağını bilseydik hic yapar mıydık... Eğer sonunda hain cıkacağını bilseydik dukkanını başına yıkardık.
CORBACI — (Başını onune eğerek.) Nasıl olsa ordunuz yakında yenilecek. Siz de aklınızı kullanın da Yunanlılardan yana olun. Boylece hem canınızı hem de malınızı kurtarmış olursunuz.
AYŞE KADIN — Alcak!... (diye bağırarak Corbacıya saldırır. Askerler kollarından yakalayıp engel olurlar.)
KOMUTAN — Kocan gibi yarın oğulların da olecek... O genc insanların sorumlusu da sen olacaksın. Onları askere gondermekle hic de iyi etmedin.
AYŞE KADIN — (Gururla) Vatan uğruna hepimiz seve seve canımızı vermeye hazırız. Daha on cocuğum olmuş olsaydı onları da gozumu kırpmadan gonderirdim.
KOMUTAN — Kes sesini... Şimdi şoyle karşıma gec de sorularıma cevap ver.
(Ayşe kadın istifini bozmaz. Bunu uzerine teğmen kadını komutanın onune doğru iter.)
TEĞMEN— Ne soyleniyorsa onu yap.
AYŞE KADIN — Cek ellerini uzerimden.
KOMUTAN — Şimdi beni iyi dinle. Eğer sorularıma doğru cevap verirsen kılına bile dokunmayız.
AYŞE KADIN — Soyledim ya ben yaşlı bir kadınım. Benden ne oğrenebilirsiniz?
KOMUTAN — Cok şey... Corbacının anlattığına gore cepheye cephane taşıyanların arasında sen de bulunuyormuşsun.
Soyle bakalım cephaneleri nereden alıyorsunuz?
AYŞE KADIN — (Hiddetle Corbacı'ya bakarak) Corbacı bizim cephane taşıdığımızı bildiğine gore yerini de biliyordur. Ona nicin sormuyorsunuz?
KOMUTAN — (Once Corbacı'ya bakar sonra da Ayşe kadına donerek) Burada soruyu sen değil ben soracağım. (Sonra sesini yukseltir.) Soyle cephanelik nerede?
AYŞE KADIN — (Başını dimdik tutar ve gururla odada-kileri suzerek) Bilmiyorum.
KOMUTAN — Yalan soyluyorsun... Zorluk cıkarmadan her şeyi bize anlat.
(Ayşe kadın gozlerini belirli bir noktaya diker ve cevap vermez. Kısa suren sessizliği teğmen bozar.)
TEĞMEN— Komutanım izin verin ben konuşayım onunla. İki dakika icinde bulbul gibi şakıyacağından hic kuşkunuz olmasın.
KOMUTAN — (Yaşlı kadının burnunun ucuna sokularak) Seni teğmene teslim edersem emdiğin sutu burnundan getirir.
AYŞE KADIN — (Kılını bile kıpırdatmadan) Ben bir şey bilmiyorum.
TEĞMEN — Yalan soyluyorsun.
AYŞE KADIN — (Tekrar başını Corbacı'ya cevirerek.) Nicin Corbacı'ya sormuyorsunuz? O benden cok şey biliyor. Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

CORBACI — (Korkuyla oturduğu yerden ayağa kalkar. Once Ayşe kadına sonra da komutana doner ve ellerini iki yana acıp yalvarırcasına konuşur) İnanın ki komutanım ben bir şey bilmiyorum. Bu şeytan kadın bana iftira atıyor.
KOMUTAN — Otur yerine sen Corbacı. (Corbacı korkuyla yerine otururken komuta?! Ayşe kadına doner.) Soruma cevap ver. Aksi halde seni teğmene teslim etmek zorunda kalacağım.
AYŞE KADIN — Daha once de soyledim. Cephanelik hakkında ben tek bir şey bilmiyorum.
KOMUTAN — (Bağırarak) Yalan soyluyorsun.
AYŞE KADIN — (Aynı tonda sesle) Hayır...
TEĞMEN — (Heyecanla ileri atılarak) İzin verin komutanım ona metotlarımızdan birini uygulayayım.
KOMUTAN — Goruyorsun ki teğmen acele ediyor. HÂl konuşmamakta ısrar edecek misin?
AYŞE KADIN — Ben bir şey bilmiyorum.
KOMUTAN — (Teğmene donerek) Goturun bu kadını karşımdan ve konuşturmak icin ne gerekirse onu yapın.
TEĞMEN — (Pis pis sırıtır ve kadının saclarından yakalayıp surukleyerek kapıya doğru goturur.) Merak etmeyin komutanım iki dakika sonra bulbul gibi konuşacaktır.
KADIN — (Debelenir ve teğmene karşı koymaya calışır. Bir yandan da avazı cıktığı kadar bağırarak.) Bu yaptıklarınızın hic biri yanınıza kalmayacak... Turk ordusu kısa zamanda buraya gelecek ve hepinizi denize dokecek. (Ayşe kadın ve teğmen dışarı cıkarken komutan kahkaha ile guler. Corbacı ise şaşkın şaşkın olup bitenleri izlemektedir. Tekrar iceriye giren komutan orta yerdeki masanın başında oturur. Birkac saniye suren sessizlikten sonra masaya hiddetle bir yumruk vurarak ayağa kalkar. Odanın icinde bir aşağı bir yukarı dolaşırken de kendi kendine konuşmaktadır.)
KOMUTAN — Ne dayanıklı bir kadınmış... Tam bir aydır yapılan işkencelere karşı koydu. Olacak şey değil... Eğer ona yapılan işkence bana yapılmış olsaydı coktan obur dunyayı boylardım... (Sağ eliyle boğazını keser gibi bir işaret yapar. Sonra kapıya doğru doner ve yuksek sesle) Nobetciler... (Diye bağırır.)
NOBETCİ — (Koşarak iceri girer.) Buyurunuz komutanım.
KOMUTAN — Bana tutsak kadını getirin.
NOBETCİ — Baş ustune efendim.
(Nobetci dışarı cıkarken kapıda teğmenle carpışır.)
TEĞMEN — (Nobetciye cıkışır.) Onune baksana be adam.
NOBETCİ — Affedersiniz efendim.
TEĞMEN — (Nobetcinin dışarı cıkışını izler. Sonra komutana doğru ilerler. SelÂm verir.) Gunaydın komutanım.
KOMUTAN — Gunaydın teğmen.
TEĞMEN — Komutanım hic bu kadar inatcı birisine rastlamadım. Ne yaptıysak hepsi boşuna... Ağzını bile acmıyor.
KOMUTAN — Oyleyse yemeğini kesin. Belki aclığa dayanamayıp konuşur.
TEĞMEN — Bizim kesmemize gerek yok komutanım. Uc gundur ağzına bir lokma ekmek bile koymuyor.
KOMUTAN — Uc gundur yemek yemiyor mu?
TEĞMEN — Evet efendim...
KOMUTAN — Bu hareketi onun olmeye karar verdiğini gosterir.
TEĞMEN — Ben de oyle tahmin ediyorum efendim.
KOMUTAN — Konuşmadan olmesini istemiyorum.
TEĞMEN — Fakat komutanım kendini oldurmeye karar verdiyse ona engel olamayız.
KOMUTAN — Doğru ya...
TEĞMEN — Sizin bir oneriniz var mı?
KOMUTAN — (Masanın başına gecer. Başını ellerinin arasına alır. Teğmen de karşısındaki bir sandalyeye oturur.) Doğrusunu istersen ne yapmamız konusunda kesin bir karara varamıyorum.
TEĞMEN — Ben de.
KOMUTAN — Acaba kadın gercekten hic bir şey bilmiyor mu?
TEĞMEN — Sanmıyorum. Bu kadının cephaneliğin yerini bildiğini sanıyorum. Ne var ki ağzını acıp tek kelime bile konuşmuyor.
KOMUTAN — (Koltuğunun arkasına yaslanarak) O halde ne yapıp yapıp konuşturmalıyız onu. Cephanelik Turklerin eline gecerse bu hepimiz icin cok kotu.
TEĞMEN — Aklıma bir fikir geldi komutanım.
KOMUTAN — Neymiş o?...
TEĞMEN — Kadını serbest bırakalım.
KOMUTAN — Serbest mi bırakalım?
TEĞMEN — Evet komutanım.
KOMUTAN — Cıldırdınız mı siz? Eğer onu serbest bırakırsak her şeyi berbat ederiz. Bir Turkle konuşsa her şeyi anlatır. Mevcudumuzun ne kadar olduğunu cephane durumumuzu her şeyi acıklar.
TEĞMEN — (Ayağa kalkar.) Fakat hic kimse ile konuşmasına meydan vermeyiz. Gittiği yer mutlaka cephanelik olacaktır. Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

KOMUTAN — Kendinden cok emin gorunuyorsun.
TEĞMEN — Bu kez başaracağımdan eminim komutanım.
KOMUTAN — Olmaz... Buna asla izin veremem.
TEĞMEN — Bir kere denemekte yarar goruyorum ben.
KOMUTAN — Bundan bir ay once de yanılmayacağını ve kadını iki dakika icinde bulbul gibi konuşturacağını vaad etmiştin. (Komutanın bu konuşması uzerine teğmen cevap vermez kısa bir sessizlikten sonra kapı calınır komutan.) Giriniz... (diye seslenir. Kapı acılır ve iceriye Corbacı girer. Komutan canı sıkılmış bir şekilde eliyle bir işaret yaptıktan sonra) Gel Corbacı...
CORBACI — (Kasketi elinde iceriye girer. Korkulu ve şupheci bir hali vardır. Hızlı adımlarla komutanın masasının başına doğru ilerler.) Gunaydın komutan bey. Turkler bu yoreye doğru geliyorlarmış.
KOMUTAN — Gelecekleri varsa gorecekleri de vardır. (Diyerek kahkaha savurur.)
TEĞMEN — (Alaylı bir tavırla Corbacı ya yaklaşarak) Turklerin bu yoreye doğru ilerlemesi seni korkutuyor mu Corbacı?
CORBACI — (Kekeleyerek.) Pek... pek korkmuyorum. Fakat Turkler hic belli olmaz. Bir bakarsınız hemen buraya da saldırabilirler. Şehirde olum sessizliği hukum suruyor. Bu sessizlik iyiye alÂmet değil. Herkes Başkomutanları Mustafa Kemal adından bahsediyor.

KOMUTAN — (Elini masanın uzerine vurur.) Bizi hic kimse yolumuzdan ceviremez. Butun dunya bizim yanımızda. Mustafa Kemal tek başına ne yapabilir? Etrafta dolaşan sozler bir dedikodudan ibarettir.
TEĞMEN — Haklısınız komutanım. SilÂh ve askeri olmayan bir ulke ne yapabilir.
CORBACI — Ben Turkleri cok iyi tanırım. Onlar silÂhsız da olsa guvendikleri bir onderin ardından koşa koşa giderler. Bundan hic kuşkunuz olmasın.
KOMUTAN — (Yumruğunu tekrar masanın uzerine indirir.) Ne o Corbacı? Şimdi de Turklerin tarafını mı tutuyorsun?
CORBACI — (Korkulu nazarla komutan ve teğmene baktıktan sonra) Yooo... Hayır boyle bir şey soylemedim. Hem sonra bundan boyle Turkler'in tarafını tutsam bile aralarında barınamam ki...
KOMUTAN — O halde neden paniğe kapıldınız?
CORBACI — (Kekeleyerek) Pa... Pa... paniğe falan kapılmış değilim komutanım. Sadece sizi uyarmak istedim.
KOMUTAN — Neden uyarma gereksinimi duydunuz? Bunu acıklar mısınız?
CORBACI — Ne de olsa Turklerin ne yapacağı belli olmaz. Bu bakımdan muhtemel bir saldırıya karşı hazırlıklı bulunmanızı soylemek istemiştim.
KOMUTAN — (Bu sırada kapı calınır. Komutan koltuğuna yaslandıktan sonra Giriniz. (İceriye uc askerin yardımı ile Ayşe kadın girer. Kadın oldukca bitkindir. Askerlerin yardımı ile yuruyebilmektedir. Yuzu kan icindedir. Elbiseleri de lime lime olmuştur. Yaşlı kadın komutanın karşısında dimdik durmaya calışır. Komutan sandalyeden kalkar. Eline kırbacını alıp yaşlı kadını yakından inceledikten sonra) Kendinize hic acımıyorsunuz. Eğer inat etmeyip konuşmuş olsaydınız bunlar başınıza gelmeyecekti.
AYŞE KADIN — (Gulmeye gayret ederek) Asla... Cephaneliğin yerini asla oğrenemeyeceksiniz. Oğrendiğiniz an orası size mezar olacaktır.
KOMUTAN — Demek oluyor ki cephaneliğin yerini biliyorsun...
AYŞE KADIN — Cephaneliğin yerini asla oğrenemeyeceksiniz.
KOMUTAN — (Ayşe kadının bu sozleri komutanı cok hiddetlendirir. Elindeki kırbacı havaya kaldırarak) Beynini dağıtmadan cabuk konuş...
AYŞE KADIN — (Kılını bile kıpırdatmadan gulumseyerek) Ne duruyorsun. Ne duruyorsun. İndirsene kırbacı. İndir de işimi bitir. Boylece hem siz hem de ben kurtulmuş oluruz.
GURULTU — (Bu sırada dışardan buyuk bir gurultu duyarlar. Odadakiler dışarıdaki seslere kulak kabartırlar.) Durun... Durun diyorum size... Yol verin... Yol verin... Onları komutana gotureceğiz.
KOMUTAN — Ne oluyor dışarıda (Teğmene donerek) Git dışarıya bak bakalım. Bu gurultunun sebebini oğren.
TEĞMEN — Baş ustune efendim... (Diyerek kapıya doğru ilerler. Odadan cıkar. Odadakilerin hepsinin gozleri kapıya cevrilir. Az sonra iceriye teğmen ardından da iki Turk koylusu salona girerler. Teğmen biri kadın olan koyluleri komutana doğru iter.) Gecin şu tarafa bakayım.
AYŞE KADIN — Osman Ağa... Fatma...
(diye bağırır.) Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

FATMA — (Ayşe kadına doğru koşarak) Ayşe kadın!... Ayşe kadın!... Bu halin ne boyle? İşkence yapmışlar sana!...
KOMUTAN — (Ayşe kadına doğru koşarak gelmekte olan Fatma'ya bağırarak) Dur olduğun yerde.
FATMA — (Komutanın sert sozleri uzerine olduğu yerde civilenmiş gibi durur. Sonra parmağı ile Ayşe kadını gostererek) Fakat onun yardıma ihtiyacı var.
KOMUTAN — Onun yardıma ihtiyacı olup olmadığına biz karışırız.
FATMA — (Yalvarır.) Ne olur izin verin de (bilgi yelpazesi) yaralarını sarayım.
OSMAN AGA — (Karısının yanına doğru yuruyerek) Fatma'nın hakkı var. İzin verin de Ayşe kadının yaralarını saralım.
KOMUTAN — Kes sesini.
AYŞE KADIN — Komutanın dediğini yapın... Benim yardıma ihtiyacım yok. Siz bana Mustafa Kemal'den haber verin. Bana yapabileceğiniz en buyuk yardım bu olur.
OSMAN AĞA — Mustafa Kemal'in ordusu Bursa'dan duşmanı attı. Şimdi hızla Eskişehir'e doğru ilerliyorlar... Son aldığımız habere gore bir arslan gibi kukreyen askerlerimiz Bilecik'i de almak uzereymiş...
KOMUTAN — Kes sesini...
OSMAN AĞA — (Konuşmasını surdurur.) Kocabaş koyunden bir atlı geldi. Kahraman ordumuz bir kac gun sonra Sarıhoyuk'te yani burada olacakmış.
CORBACI — (Birden oturduğu yerden fırlar.) Komutanım sizi uyarmıştım... Az once soylediğim gibi Turkler bu tarafa gelmeden hemen kacmalıyız.
KOMUTAN — (Corbacı ya sert sert bakarak.) Sana soz hakkı verilmeden benimle konuşmaya nasıl curet edersin karşımda.
CORBACI — Fakat efendim...
KOMUTAN — (Corbacı'nın sozunu keserek kes sesini yoksa şimdi seni bir kurşunla gebertirim. (Corbacı korku ve dehşete kapılmıştır. Şaşkınlıkla etrafına bakımı: Bu sırada Osman Ağa ile goz goze gelirler.)
OSMAN AĞA — (Dişlerini gıcırdatarak) Demek aramızda bir domuz beslemişiz. (Diye ofkeyle soylenir.)
AYŞE KADIN — (Corbacı'ya donerek) Hem de iki taraflı calışan bir domuz beslemişiz.
TEĞMEN — Ne? (diyerek Ayşe kadına doğru atılır.) İki taraflı mı calışıyor? Sen nereden biliyorsun?
AYŞE KADIN — (Nefretle Corbacıya bakarak) Mehmet Cavuş Corbacı'nın Yunan ordusunun kuvveti ve sayıları hakkında kendilerine bilgi getirdiğini... hatta Yunan askerlerinden aldıkları silÂhları Turklere sattığını soylemişti.
KOMUTAN — (Corbacı ya doğru yurur.) Bu kadının soyledikleri doğru mu?
CORBACI —Asla...
KOMUTAN — Ya Turklere silÂh sattığın...
CORBACI — Ayşe kadın yalan soyluyor. İşbirliğimizi yıkmak istiyor.
KOMUTAN — Bunu ispatlamalısın...
CORBACI — Nasıl?
KOMUTAN — Az once bize Turklerin saldırıya gectiğini sen soyledin.
CORBACI — Evet... Size yakın olmasaydım boyle bir şey soyler miydim?
KOMUTAN — (Elindeki kırbacı Corbacı'nın gırtlağına dayayarak) Bu Turklerle temas halinde olduğunu gostermez mi?
CORBACI — İnanın bana komutan bey. her şeyi bir rastlantı sonucu oğrendim.
KOMUTAN — (Teğmene donerek) Corbacı hakkında siz ne duşunuyorsunuz teğmenim.
TEĞMEN — Para karşılığında babasını bile satabilecek yaradılışa sahip. İki taraflı calışan bir adam.
KOMUTAN — (Corbacı'ya) Teğmenin duşuncesine ne dersin?
CORBACI — (Komutana doğru koşar. Ayaklarının dibine kapanır.) Yemin ederim ki komutanım sizlere hic ihanet etmedim. Turklerin sozlerine sakın kanmayınız.
KOMUTAN — İhanet sozunu de nereden cıkarıyorsun. Biz sana hic ihanet ettiğine dair bir şey soyledik mi?
CORBACI — (İki eliyle komutanın ayaklarını tutar.) İnanın bana komutanım doğruyu soyluyorum.
KOMUTAN — (Cizmesiyle Corbacıyı iterek) Pis ellerini cek uzerimden (diyerek hiddetle bağırır. Sonra Ayşe kadının yanına giderek) Sen... HÂl susmaya devam edecek misin?
AYŞE KADIN — (Gururla) Size daha once de soyledim. Cephaneliğin yerini bilmiyorum.
KOMUTAN — (Bakışlarını Osman Ağa'ya cevirir. Sinsice gulerek onun yanına doğru ilerler.) Belki sen bir şeyler biliyor-sundur. (Sonra da Fatma kadının yanına gelir ve bu kez de kırbacının ucunu gırtlağına dayar.) Belki de sen. Bakalım sizler Ayşe kadın kadar dayanabilecek misiniz?
FATMA — (Korkuyla komutana bakar) Biz bir şey bilmiyoruz.
OSMAN AĞA — Bizler zavallı ihtiyarlarız. Orduyla hic ilgimiz yok.
KOMUTAN — Fakat Mustafa Kemal'in ordusunun Bursa'yı aldığını Bilecik'e girmek uzere olduğunu biliyorsun. Hani sizin ordu ile bir ilişiğiniz yoktu.
OSMAN AĞA — (Caresizlik icinde once komutana sonra da Ayşe kadına bakar. Gozleri hÂl yerde yatmakta olan Corbacı'ya takılır. Sonra da komutana doğru yurur.) Karım doğru soyluyor. Biz hic bir şey bilmiyoruz.
KOMUTAN — (Teğmenin yanına gelir.) Teğmen goturun bu adamı işkence odasına. Belki orada dili cozulur.
TEĞMEN — (İleri atılır. Osman Ağa yi omuzundan yakalayıp kapıya doğru surukler.) Yuru bakalım.
KOMUTAN — (Masanın başına gelir. Yerde yatan Corbacı ya bakar. Sonra da yuksek sesle bağırarak) Ayağa kalk Corbacı. Yerde yatıp kendini acındırmaya calışma. Şu karşında duran kadınlar kadar bile yurek yokmuş sende.
AYŞE KADIN — O yurekli biri olsaydı hain olur muydu hic?
KOMUTAN — Soru sorulmadıkca ağzınızı acmayın (diye bağırır. Bu sırada dışarıdan acı bir feryat yukselir. Osman Ağa'nın sesidir bu. Salonda bulunanların hepsi sesin geldiği yere kulak kabartırlar. Fatma Ayşe kadına doğru koşar ve boynuna sarılır.)
AYŞE KADIN — Metin ol Fatma... Metin ol...
FATMA — (Komutana doğru koşar ve masaya ellerini yaslar.) Zavallı ihtiyar bir insana işkence yapmaya utanmıyor musunuz?
KOMUTAN — (Masaya yumruğunu indirerek yuksek sesle konuşur.) Yeter... Artık sizi dinlemek istemiyorum. Nobetciler alın bu kadınları karşımdan. Kapatın zindana...
(Nobetciler komutanın emri uzerine iki kadını kollarından yakalayıp salondan cıkarırken komutan Cobacı'yı işaret ederek) Bu adamı da bir odaya kapatın. Dışarı cıkmasına asla izin vermeyiniz.
NOBETCİ — Baş ustune efendim (der ve Corbacı'dan yana gider. Corbacı bitkin bir haldedir. Nobetcinin kolunda guclukle yurur.)
CORBACI — (Tam salondan cıkacakları bir sırada) Ne olur komutan bey beni serbest bırakın... Bana kıymayın.
KOMUTAN — Defol... Yıkıl karşımdan hain herif. (Nobetci ve Corbacı dışarı cıkarlar. Komutan masanın başına oturup ellerini başının arasına alarak Turkler gercekten de buraya geliyorlarsa halimiz duman demektir (diye kendi kendine soylenir. Sonra kendisi de sahneden cıkar.) (iceriye Ayşe kadın ve Fatma girerler. Kapının tam karşısında ayakta dururlar. Fatma devamlı ağlamaktadır. Ayşe kadın ise onu teselli etmeye calışmaktadır.)
FATMA — (Uzgun bir ifadeyle) Komutan bizi niye cığırdı dersin Ayşe kadın?
AYŞE KADIN — (Sol elini sağa sola sallat) Neden olacak? Osman Ağa'yı konuşturmayı başaramadılar. Şimdi tekrar işe bizden başlayacaklar da ondan.
FATMA — Osman Ağam gibi bizim de gozumuzu oyarlar mı dersin?
AYŞE KADIN — Bu adamlardan her şey beklenir. Osman Ağa'nın bir gozunu cıkardılar. Dua edelim de bizim iki gozumuzu cıkarmasınlar.
FATMA — Cok korkuyorum.
AYŞE KADIN — Şunu aklından cıkarma Fatma... Korkak insan bin kere cesur kimse ise bir kere olur. Korkaklığı bırakalım ve kendimizi olume hazırlayalım.
FATMA — (Bir koşeye cekilir. Ellerini goğe kaldırıp dua etmeye başlar.) Yuce Allah'ım sen bize yardım et... Bize cesaret ver.
AYŞE KADIN — Amin... (diyerek avuclarıyla yuzunu sıvazlar.)
FATMA — (Birden Ayşe kadının yanına gelerek) Mustafa Kemal ve ordusu bizim imdadımıza yetişir mi dersin? Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

AYŞE KADIN — (Gururlu bir edayla) Yalnız bizim değil milletin imdadına yetişecek Mustafa Kemal... Bundan hic kuşkun olmasın Fatma...
FATMA — Cephaneliğin yerini soyleseydin ne kaybederdik?
AYŞE KADIN — Neler sacmalıyorsun sen... Eğer cephane duşmanın eline gecerse savaşı bile kaybedebiliriz. Duşman burada umduğunu bulamayınca paniğe kapıldı. Hem sonra cephaneyi bulurlarsa bu defa da bizim yerimize cephedeki cocuklarımızı vuracaklar. Hem de kendi kurşunumuzla. (Sonra ellerini iki yana acar.) Şimdi onların yerine biz oleceğiz... Fakat bir cok askerin de hayatını kurtarmış olacağız.
FATMA — Yerden goğe kadar haklısın Ayşe kadın. İşin bu yonunu hic duşunmedim.
AYŞE KADIN — Bu uğurda her şeye katlanmaya (bilgi yelpazesi) razıyım.
FATMA — Duşman tesadufen cephaneliğin yerini oğrenirse o zaman ne yaparız?
AYŞE KADIN — (Başını ve sağ elini yukarı kaldırır) Bulamazlar.
FATMA — Bundan emin misin?
AYŞE KADIN — Elbette. Tesadufen bulsalar bile onu alamayacaklar. Cephanelik onların mezarı olacaktır.
(Bu sırada dışarıdan sesler gelir iki kadın sese kulak verirler. Seslerini kesip beklerler. Kapı acılır ve iceriye komutan gelir. Gulumseyerek kadına doğru yaklaşır.)
KOMUTAN — Osman Ağa ikinci gozunu de oyacağımızı soylediğimizde cephaneliğin yerini gostermeye razı oldu.
AYŞE KADIN — O halde bizi serbest bırakın.
KOMUTAN — Sizi serbest bırakmasına bırakacağız. Fakat once bizi cephaneliğin bulunduğu yere gotureceksiniz.
FATMA — Cephaneliğin yerini biz bilmiyoruz.
AYŞEKADIN —Bende.
KOMUTAN — (Fatma'ya doğru ilerler. Tam onune gelince durur.) Kocan cephaneliğin yerini senin bildiğini soyledi. Eğer bizi oraya goturmezsen kocanın ikinci gozunu de oyduracağım.
FATMA — (Korkuyla once Ayşe kadına sonra da komutana bakar.) Yemin ederim ki bilmiyorum.
AYŞE KADIN — Mademki Osman Ağa yerini biliyormuş. O neden sizi goturmuyor?
KOMUTAN — Kes sesini sen!...
AYŞE KADIN — Yalan soyluyorsun? Bizler gibi Osman Ağa da cephaneliğin yerini bilmiyor. Bizi konuşturmak icin bu yalanı uydurdunuz. Oyle değil mi komutan?
KOMUTAN — (Avazı cıktığı kadar bağırır.) Kes sesini be kadın.
AYŞE KADIN — (Aynı tonda bir sesle cevap verir.) Beni oldurmeden susturamazsınız. Bunu aklınızdan cıkarmayınız.
KOMUTAN — (Kapıya doğru donup bağırır) Nobetci... nobetci...
NOBETCİ — (Kapıdan iceri girer) Buyurunuz komutanım.
KOMUTAN — Defedin bu kadınları başımdan.
NOBETCİ — Baş ustune efendim! (diyerek kadınlara doğru ilerler.)
CORBACI —(Aynı anda buyuk bir telÂşla Corbacı iceriye girer. Komutana doğru koşarak ilerler.) Komutanım... Komutanım Turkler Kocabaş koyune girmişler. Eğer acele etmezsek hepimizi sunguden gecirirler.
NOBETCİ — (Kadınların yanına gelir onları yakalamaya calışarak) Komutanın sozlerini duydunuz. Haydi dışarı cıkın.
AYŞE KADIN — Cek o pis ellerini uzerimden.
NOBETCİ — (SilÂhın dipciğini Ayşe kadına indirir. Yaşlı kadın yere yıkılır. Fatma da ona yardıma koşar.) Cek elini o pis ihtiyarın uzerinden.
FATMA — (Olduğu yere civilenmiş gibi kalır. Gozlerini nobetciye diker.) Pis olan sizlersiniz. Gucunuz sadece bizim gibi ihtiyar kimselere yeter.
CORBACI — (Komutanın ayaklarına kapanır.) Ne olur komutanım Turkler koye girmeden bu koyu terk edelim.
KOMUTAN — (Ayağı ile Corbacı'yı iter.) Bakıyorum canın cok tatlı.
CORBACI — (Dizlerinin uzerine oturur ve ellerini başının hizasında birleştirir.) Yaşamak istiyorum.
KOMUTAN — En az senin kadar biz de yaşamak istiyoruz.
CORBACI — O halde hemen koyu terk edelim.
KOMUTAN —Neden?
CORBACI — Hayatımızı kurtarmak icin komutanım
KOMUTAN — Seninle uğraşarak kaybedecek vaktim yok.
(Sonra kadınlara donerek) Siz de defolun hemen karşımdan.
NOBETCİ — (Yerde yatan Ayşe kadının kolundan tutarak kalkmasına yardım etmek ister.) Haydi cabuk toparlan.
AYŞE KADIN — Cek elini... Ben kendi kendime kalkarım.
KOMUTAN — Neler sacmalıyor o kadın?
FATMA — (Ayşe kadına yardım ederek ayağa kaldırır.) Bir yerine bir şey olmadı ya.
AYŞE KADIN — Bir şeyim yok.
NOBETCİ — Haydi canlanın biraz... (diyerek iki kadını silÂhının dipciğiyle iter.)
AYŞE KADIN — (Tam Corbacı'nın yanından gecerken yuzune tukurur.) Senin sonun bizlerden de kotu olacak Corbacı... Bu yaptıklarının hic biri yanına kalmayacak.
CORBACI — (Elinin tersiyle yuzundeki tukurukleri siler.) Sus be kadın (diye ofkeyle başını iki yana sallar.)
KOMUTAN — Bırakın gevezeliği...
NOBETCİ — (Kadınları tekrar itekler) Haydi dışarı.
KOMUTAN — (Nobetci tam dışarı cıkacağı sırada komutan ardından bağırır.) Onları hapsettikten sonra bana Osman Ağa'yı getirin.
NOBETCİ — Emredersiniz efendim... (diyerek dışarı cıkar.)
KOMUTAN — (Masanın başına gecer ve koltuğuna oturur. Cebinden bir sigara cıkarıp yakar. Dumanını ufleyerek) Ehh Corbacı!... HÂl koyu terk etmeyi duşunuyor musun?
CORBACI — (Bulunduğu yerden cevik bir hareketle kalkıp komutanın masasının yanına gelerek Evet sayın komutanım.
KOMUTAN — Fakat Turklerin seni yakalamasından korkmuyor musun?
CORBACI — Onlar benim daha kim olduğumu anlamadan sınırı aşarım. Hem sonra yakalasalar bile onlardan yana olduğumu soylerim.
KOMUTAN — (Komutan masasından ayağa fırlayarak bağırır.) Ne? Ne dersin ne?
CORBACI — (Şaşkınlıkla) Kime ne derim komutanım. KOMUTAN — Turkler 'e... CORBACI — Turklere mi? KOMUTAN — Evet Turklere...
CORBACI — Hic komutanım...
KOMUTAN — Seni iki yuzlu pis herif seni... {diyerek Corbacı'nın uzerine yurumeye yeltendiği bir sırada kapı calınır. Komutan başını kapıya cevirerek) Giriniz...
NOBETCİ — (Kapıdan iceriye nobetci girer.) Tutsağı getirdim komutanım.
KOMUTAN — İceri alın. (Sonra Corbacı'ya donerek) Sen şoyle kenara cekil. Seninle daha sonra hesaplaşacağım.
NOBETCİ — (Osman Ağa'yı itekleyerek iceri sokar. Osman Ağa'nın sol gozu bir bezle kapatılmıştır. Duşman askerleri işkence sırasında yaşlı adamın sol gozunu dağlamışlardır.) Haydi gir iceri
KOMUTAN — (Tekrar masasının başına oturur.) Karşıma getirin onu.
NOBETCİ — (Yaşlı adamı ite kaka komutanın masasının onune getirir. Sonra da omzundan bastırıp yere cokmesini ister.) Cok yere de komutanı selamla.
KOMUTAN — (Nobetciye) Onu rahat bırak. (Sonra Osman Ağa'ya oturması icin karşısında bir yer gosterir.) Cekinmeyin şoyle buyurun oturun.
OSMAN AGA — (Kuşku icinde komutana bakar. Yavaşca gosterilen yere oturur. Kısa bir sessizlikten sonra) Beni istemişsiniz komutan.
KOMUTAN — (Osman Ağa ya bir sigara ikram eder.) Sigara... (Osman Ağa eliyle geri cevirir. Komutan paketi masaya bırakır.) Demek kullanmıyorsunuz...
OSMAN AĞA — Evet kullanmıyorum.
KOMUTAN — Size bir haberim var. Sanırım bunu duyunca bana hak verecek ve başkalarını suclamayacaksınız. Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

OSMAN AĞA — Sizin vereceğiniz haber beni hic ilgilendirmez.
KOMUTAN — Bu defa ilgilendirir. (Osman Ağa cevap vermez. Komutan konuşmasına devam eder.) Eşiniz ve Ayşe kadın sizin diğer gozunuzun de dağlanmasına razı olmadılar ve cephaneliğin yerini bize tarif ettiler (dedikten sonra gulumser.)
OSMAN AĞA — (Başını iki yana salladıktan sonra) Cephaneliğin nerede olduğunu ne ben ne de onlar bilir komutan. Eğer onlar cephaneliğin yerini biliyoruz dedilerse mutlaka bana bir kotuluk gelmesin diye yalan soylemişlerdir.
KOMUTAN — Yanılıyorsun Osman Ağa bize yolu senin gostereceğini de soylediler. Eğer bizi oraya goturmezsen once eşinin; sonra Ayşe kadının daha sonra da senin gozunu dağlatacağım. Sana duşunmen icin yarım saat sure tanıyorum. (Masadan kalkar ve Osman Ağa'nın yanına doğru ilerler.) Yarım saatin sonunda once eşinin gozleri dağlanacak... (Osman Ağa'nın arkasında durur.) Sonra yarım saat daha bekleyeceğim. Eğer yine bizi cephaneliğin (bilgi yelpazesi) olduğu yere goturmezsen bu kez de Ayşe kadının gozlerini oyduracağım. Sonra bir yarım saat daha bekleyeceğim. Yine bizi cephaneliğe goturmemek icin direnirsen bu kez de senin diğer gozunu kendi elimle oyacağım... (diye bağırır ve Osman Ağa'nın boynundan yakalar. Bir elini de gozune goturur.) İşte boyle...
OSMAN AĞA — (Komutanın saldırısından kurtulmağa calışır.) Boşuna zahmet ediyorsun komutan... Bizden laf alacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Değil cephaneliğin bir merminin nerede olduğunu bilsek onu bile size soylemeyiz.
KOMUTAN — Yarım saat sonra da acaba boyle mi konuşacaksın? Onu merak ediyorum.
OSMAN AGA — (Komutanın elleri arasından kurtulduktan sonra oturduğu yerden ayağa kalkarak) Merak etmenize gerek yok. Biz şu karşında gorduğun aşağılık Corbacı gibi ulkesine ihanet edecek kimselerden değiliz. Vatanımız uğruna bir cok Ayşeler bir cok Fatmalar feda olsun (der ve Corbacı'dan yana tukurur.)
CORBACI — Komutanım eğer Turklerin eline gecersem beni paramparca ederler. Ne olur beni bırakın da başımın caresine bakayım.
KOMUTAN — (Sert bir ifadeyle) İkiniz de sesinizi kesin.(Sonra masasının başına oturup koltuğa yaslanır.) Ne inatcı insanlar be bu Turkler. Nal deyip mıh demiyorlar. Fakat bu kez mutlaka konuşturacağım onları (diye ortaya konuşur.)
CORBACI — (Korka korka komutanın masasına doğru ilerler. Ellerini ovuşturarak) Komutanım... Komutanım...
KOMUTAN — (Hic oralı bile olmaz. Bu sırada dışardan gurultu yukselir. Nal sesleri duyulur.)
3. SES — Komutan nerede... Cabuk komutanı gormeliyim.
KOMUTAN — (Dışardan gelen seslere kulak verir.) Allah Allah dışardan gelen bu sesler de nesi... (Nobetcilere seslenir.) Ne var ne oluyor dışarıda...
NOBETCİ — (TelÂşla iceriye girer.) Komutanım... (diyerek masaya yaklaşır.) Komutanım... Gozcu grup dondu. Dimitri hemen sizi gormek istiyor.
KOMUTAN - Alın iceri...
NOBETCİ — Baş ustune efendim...
KOMUTAN — (Nobetci dışarı cıkarken kendisi de ayağa kalkar. Salonun ortasında durur. İki elini yana acıp dudak buker.) İnşallah bir aksilik cıkmamıştır.
DÎMİTRİ — (Koşar adımlarla iceri girer ve komutana doğru yurur.) Komutanım... Komutanım Turkler... (Gozlerine Osman Ağa ve Corbacı takılınca sozlerinin sonunu getiremez. Dikkatle icerdekileri suzer sonra Sizinle yalnız goruşmek istiyorum komutanım.
KOMUTAN — (Corbacı ve Osman Ağaya) Siz dışarı cıkın (diye seslenir.) Nobetciler... Corbacı ve tutsağı bir odaya kapatın.
CORBACI — Baş ustune komutan bey.(diyerek kapıya doğru ilerler.)
OSMAN AGA — (O da cıkmak icin salonun ortasına doğru yurur. Tam komutanın hizasına geldiğinde.) Turkler geliyor değil mi?(diye alaylı bir tavırla sorar.)
KOMUTAN — (Hırsla) Ayağımın altına alıp ezmeden cabuk defol karşımdan.
OSMAN AGA — Gidiyorum... Gidiyorum (diyerek kapıya doğru ilerler ve dışarı cıkar. Dimitri ve komutan onun cıkışını izlerler.)
KOMUTAN — (Osman Ağa gozden kaybolunca) Evet ne olmuş Turklere.
DİMİTRİ — Turkler yarına kalmaz burada olurlar komutanım.
KOMUTAN — (TelÂşla) Nereden biliyorsun?
DİMİTRİ — Gozleme sırasında karşı dağın arkasından patlamaları duyduk.
KOMUTAN — (İyimser gorunmeye calışarak) Patlama sesleri bizim askerlerin duşmanı puskurten silÂh sesleri olmadığını nereden biliyorsun?
DİMİTRİ — (Başını iki yana sallar.) Sanmıyorum komutanım.
KOMUTAN — (Ellerini arkasına bağlar.) Demek sancıyorsun? (Der ve odanın icinde dolaşmaya başlar?)
DİMİTRİ — (Komutanın arkasından onu takip eder) Evet komutanım.
KOMUTAN — (Birden durur ve arkasındaki askere donerek) Demek Turkler buraya geliyor...
DİMİTRİ — Evet komutanım... Şimdi ne yapmayı duşunuyorsunuz?
KOMUTAN — (Kendinden emin bir tavırla) Hic bir şey!...
DİMİTRİ — (Şaşkın şaşkın bakar) Hic bir şey mi Komutanım? Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

KOMUTAN — Evet.
DİMİTRİ — Savaşacak mıyız?
KOMUTAN — Gerekirse evet.
DİMİTRİ — Ya cephane olmazsa ne yaparız?
KOMUTAN — Merak etme yakında onun yerini de bulacağız. Elimizdeki tutsaklar er gec konuşacaklardır. Cephaneyi ele gecirince de Turkleri buraya girdiklerine pişman ettireceğiz. (Dimitri'nin yanına yaklaşarak) Cabuk git bana o kadınları getir.
DİMİTRİ — (Hazır ol durumuna gecip selam verir) Baş ustune komutanım.
KOMUTAN — (Dimitri'nin arkasından dışarı cıkışını izler. Salonda yalnız kalınca kendi kendine konuşur.) Demek Turkler geliyor. (Salonun icinde dolaşmaya başlar.) Eğer buraya gelirlerse halimiz duman olur. Ne pahasına olursa olsun kadınları ya da adamı mutlaka konuşturmalıyız. Ancak cephaneyi ele gecirirsek canımızı kurtarabiliriz. Zira kacmak icin bile zamanımız kalmadı. (Kapı calınır komutan kapıya doğru bakar.) Giriniz.
CORBACI — (İceriye elinde kasketiyle girer. Komutana doğru ilerlerken) Duydunuz mu komutan bey... Turkler buraya yaklaşıyorlarmış. İzin verin de hic olmazsa ben gideyim.
KOMUTAN — Kes sesini!...
CORBACI — Fakat komutanım...
KOMUTAN — (Bağırarak) Sesini kes dedim sana!...
CORBACI — Peki efendim (der ve bir koşeye cekilir. Tekrar kapı calınır. İceriye Dimitri ile Ayşe kadın ve Fatma girerler.)
DİMİTRİ — (Kadınları komutana doğru iterler.) Haydi kıpırdanın biraz.
KOMUTAN — (Sakin bir tavırla yerine oturur. Kadınlar masanın başına geldiklerinde kaşlarını catarak) Az sonra Osman Ağa cephaneliğin yerini soylemezse senin gozlerini oyduracağım. (Diyerek parmağı ile Fatma'yı işaret eder.)
AYŞE KADIN — (Fatma'ya bakar. Kadın hayli heyecanlıdır. Sonra bakışlarını komutandan yana cevirerek) Cephanenin yerini bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir şeyin yerini nasıl soyleyebiliriz ki...
CORBACI — (Soze karışır) Bal gibi biliyorsun. Koyluler senin orduya sırtınla cephane taşıdığını soyleyip dururlardı. (Komutana donerek) Yalan soyluyor komutanım. Bu kadın cephanelerin yerini mutlaka biliyor.
AYŞE KADIN - (Ters terk Corbacıya bakarak) Madem cephane taşıdığımı biliyorsunuz mutlaka sen de cephaneliğin yerini biliyorsundur. Sen niye komutana yerini soylemiyorsun.
KOMUTAN — (Ayşe kadına) Kes sesini be kadın. Burada soru soracak biri varsa o da benim. Ben emir vermeden ağzını bile acmayacaksın. Anladın mı?
AYŞE KADIN — Once Corbacı'yı sustur sen komutan bey...
CORBACI — Ben doğruyu soyluyorum komutanım.
KOMUTAN — (Masasından kalkar ve kadınların yanına sokulur.) Az once de soyledim. Eğer on dakika icinde bana cephaneliğin yerini soylemediğiniz takdirde Fatma'nın gozlerini oyduracağım. Bunu sakın aklınızdan cıkarmayınız (diyerek gevrek gevrek guler.)
AYŞE KADIN — (Yuzunu sahneye donerek) Olumle bizi korkutacağınızı sanıyorsanız cok yanılıyorsunuz. On dakika beklememize gerek yok. Cağır askerlerini hemen oydur gozlerimi...
AYŞE KADIN — (Fatma'nın cesur konuşması (bilgi yelpazesi) karşısında gurur duyar. Kadını kucaklayıp boynuna sarılır.) Fatma'nın hakkı var. Gozlerimizi oydurmak icin on dakika daha beklemenize hic gerek yok. İkimizin birden işini burada bitiriverin. Boylece biz de kurtulmuş oluruz. Tabii sizler de... (Ellerini kadının boynundan ceker ve komutana doner.) Ne duruyorsun?... Emir versene askerlerine.
KOMUTAN — (Hırsla başını sağa sola sallar.) Ne inatcı insanlarmış şu Turkler. Bile bile olume gidiyorlar.
CORBACI — (Telaşla ileri atılır.) Konuşsanız ne cıkar sanki. Cephaneliğin yerini soylerseniz hem biz kurtuluruz hem de sizler...
AYŞE KADIN — (Corbacı'nın uzerine atılır ve yakasından yakalayıp savurduktan sonra) Sen de bizimle birlikte oleceksin hain kopek...
FATMA — Bu domuz herifin can verişini gormek isterdim Acaba olumu nasıl olur dersin Ayşe kadın... Onu mutlaka kurşuna dizerler. Oyle yaparlar da ancak o zaman yaptığı kotuluklerin tum cezasını cekmiş olur...
AYŞE KADIN — O bile azdır o domuz herif icin.
CORBACI — (Korkuyla komutana bakarak) Goruyorsun ya komutan bey benim icin olum şeklini bile hazırlamışlar. Ne olur beni serbest bırakın da vakit varken kacıp gideyim.
AYŞE KADIN — Yedi kat yerin dibine saklansan Turk askerleri seni bulup cıkarır ve cezanı verir... (diye bağırır.)
KOMUTAN — Susun... Susun artık. Sizi dinleyecek zamanım yok.
DİMİTRİ — (Ayşe kadının uzerine doğru yuruyerek) Kesin sesinizi. Sabrımı taşırmaya başladınız.
AYŞE KADIN — (Alaylı bir ifadeyle) Ay siz de sabır denilen şey de mi var. Bak bunu hic bilmiyordum.
KOMUTAN — (Ayşe kadının sozlerine sinirlenir. Hızlı adımlarla kadının burnunun dibine yaklaşarak) Kes sesini. Eğer bir kelime daha konuşacak olursan dilini kestirmek zorunda kalacağım.
AYŞE KADIN — (Korkusuzca) Karşınızda bizim gibi iki ihtiyar buldunuz. Dilediğinizi yaparsınız (sonra goğsunu kabartarak) Eğer şu anda karşınızda yağız bir Turk askeri olsaydı kacacak delik arardınız kendinize. Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

KOMUTAN — (Ellerini yumruk yapar.) Yeter... Kes sesini ihtiyar bunak (diyerek vurmak icin havaya kaldırdığı bir sırada dışarıda silÂh sesleri duyulur. Komutan olduğu yerde durur ve Dimitri'ye donerek) Ne oluyor dışarda?
DİMİTRİ — (İki elini yana acarak) Bilmiyorum komutanım. Gidip bakayım.
KOMUTAN — (Dimitri'nin telÂşla odadan cıkışını izler. Sonra sahnenin onune gelerek) Yoksa Turkler mi geldi. Aman Tanrım eğer Turkler geldiyse hepimizin sonu geldi demektir. (dedikten sonra telaşla odanın icinde sağa sola dolaşıp saklanacak yer arar.)
AYŞE KADIN — Ne o komutan? Bakıyorum birden bire telaşa kapıldınız... Daha bu bir şey değil... Asıl Mustafa Kemal'in askerleri koye girdiğinde yuzunu gormek isterdim.
TEĞMEN — (Ayşe kadın sozlerini bitirdiğinde telaşla iceriye teğmen girer.) Komutanım... komutanım tutsak kactı. Osman Ağa'yı elimizden kacırdık.
KOMUTAN — (Hırsla teğmene yuruyerek.) Aptallar... Kocaman bir boluk ihtiyar bir adamı zaptedemediniz demek haa... Yakalamak icin arkasından asker gonderdiniz mi?
TEĞMEN — Evet komutanım. Yirmi kadar asker peşine duştu. Oyle sanıyorum ki tepeyi aşmadan onu yakalarlar.
KOMUTAN — Yazıklar olsun size. (diye teğmeni azarlar sonra birden olduğu yerde durur ve sol elinin işaret parmağını sakağına goturerek) Bana kalırsa bu adam doğru cephaneliğin bulunduğu yere gitmiştir. Cabuk peşine duşelim. Cephaneliği havaya ucurmadan onu yakalayalım. (Komutan duvarda asılı silÂhın yanına gider. SilÂhını kınından cıkarır ve masanın uzerine bırakır. Sonra Teğmene donerek) Biz buradan cıkınca kapıyı kadınların uzerine kilitler ve kapıya da bir nobetci dikersiniz. (Sonra Corbacı'ya donerek) Sen de bizimle geleceksin.
CORBACI — Komutanım ne olur beni bırakın. Vakit varken ben de başımın caresine bakayım.
KOMUTAN — Seni serbest bırakayım. Sen de doğruca Turkleri bul ve bizi gammazla... iyi olur değil mi? (diyerek palaskasını kuşanmak icin masanın yanından ayrılıp aynanın karşısına gecer.)
CORBACI — (Şaşkınlık icinde etrafına bakımı: Bu arada gozu masanın uzerindeki silÂha takılır. Hızla masaya koşar ve tabancayı kapıp namluyu komutandan yana cevirir.) Artık bana engel olamazsınız komutan (diye bağırır ve tetiğe basar. Ancak tabancanın emniyeti kapalı olduğundan ateş almaz.) Hay Allah kahretsin niye patlamıyor bu tabanca.
TEĞMEN — (Corbacı'nın duraksamasından yararlanır ve belinden tabancasını cıkarıp peş peşe uc el ateş eder.) Sonunda cezanı buldun.
CORBACI — Yandım anam... (diye acı icinde kıvranarak yere duşer.)
KOMUTAN — (HÂl şaşkınlık icindedir.) Vay namussuz herif vay... Eğer tabancanın emniyeti acık olsaydı şu anda onun yerine biz obur dunyayı boylayacaktık. (Hızlı adımlarla Corbacı'nın yanına gelir ve yaralı govdesini tekmeler.)
CORBACI — (Acı icinde kadınlardan yana bakarak) Yardım edin... Yardım edin bana.
AYŞE KADIN — (Ofkeyle Corbacı'ya bakarak) Ulkemizi duşmana satmaya kalkan adama mı yardım edeceğiz? Teğmen seni vurmakla cok iyi etti. Senin pis kanınla ellerimizi kirletmekten bizi de kurtarmış oldu.
FATMA — Ey yuce Allah'ım... Bize bugunu de gosterdiğin icin cok mutluyuz. İnşallah Mustafa Kemal'in ordularının da koyumuzu kurtardığını goruruz...
(diye bağırır.)
AYŞE KADIN — İnşallah Fatma... Onun da koyumuze girmesi an meselesi.
KOMUTAN — (Sinirli bir şekilde yerden silÂhını alır ve kınına yerleştirir. Sonra kadınlara donerek) Donduğum zaman da sizinle hesaplaşacağız.
AYŞE KADIN — Donunce yine konuşuruz komutan...
KOMUTAN — (Teğmene donerek) Vakit kaybetmeden adamın peşine duşelim.
(Komutan ve Teğmen salondan cıkarken iki yaşlı kadın onları izler. Kapı kapanır ve uzerlerinden kilitlenir. Corbacı yattığı yerden doğrulmak ister. Ancak doğrulamaz ve son nefesini verir. Yalnız kalan iki kadın yan yana gelirler.)
FATMA — Bu adamın vurulması cok iyi oldu.
AYŞE KADIN — Hem de cok cok iyi!...
FATMA — Ayşe kadın doğrusunu istersen Corbacı'nın olumune cok sevindim.
AYŞE KADIN — Şimdi Corbacı'yı bırak. Osman Ağa'nın kurtulması icin Allah'a dua edelim. Komutan onu bir eline gecirirse paramparca eder.
FATMA — (Uzgun bir ifadeyle) Cok doğru soylersin Ayşe Kadın.
AYŞE KADIN — (Kapıya doğru ilerler. Kapının kilitli olup olmadığını kontrol eder. Sonra salonun ortasına doğru ilerleyerek) Fatma... Fatma...
FATMA — Ne var? Nicin kapıyı kontrol ettin.
AYŞE KADIN — (Parmağı ile sus işareti yapar) Şimdi beni iyi dinle. Burada durup duşmanın bizi oldurmesini bekleyeceğimize silÂhlanıp biz onlara karşı koyalım.
FATMA — (Merakla) Nasıl? Biz silÂhı nereden bulacağız?
AYŞE KADIN — Cabuk bana yardım et. Onlar buraya gelmeden işimizi bitirmemiz gerekiyor.
FATMA — Anlayamadım burada ne işimiz var bizim?
AYŞE KADIN — Şimdi gorursun. (Diyerek orta yerdeki masayı yan tarafa cekmeye calışır.) Haydi bana yardım et. Cabuk masayı kaldıralım ve bodrumun kapağını acalım.
FATMA — Bodruma saklanmayı mı tasarlıyorsun?
AYŞE KADIN — Gevezeliği bırak şimdi. Masanın kenarından tut da şunu yerinden kaldıralım. (İki kadın olanca gucleriyle masayı kaldırırlar. Sonra cabucak altındaki kilimi cekerler ve yine birlikte bodrum kapağını acarlar. Kapak kalktığında Fatma bodruma bakar. Hayretle yerinden fırlayıp)
FATMA — Aman Allah'ım... (diye bağırır)
AYŞE KADIN — Ne bağırıyorsun. Butun Yunan askerini başımıza mı toplamak istiyorsun
FATMA — Demek cephanelerin hepsini buraya taşıdın? Vatan Sağolsun Tiyatro Metni

AYŞEKADIN —Evet...
FATMA — Nasıl yaptın bu işi?
AYŞE KADIN — (Bodrumun kenarına diz cokerek) Duşmanın koyu işgale geldiğini duyan herkes ormana sığınıyordu. Ben ise cephanenin duşman eline gecmemesi icin hepsini alıp buraya taşıdım. Fakat kacmaya zaman kalmadan duşman koye girdi ve beni tutsak ettiler.
FATMA — Burada koc