NÂM-I DİĞER PARMAKASIZ SALİH


KUMAR MANEVİ BİR İLLET, CARESİ DE ANCAK MANEVİ OLABİLİR diyor Ustad.

1949 yılında Turk Neşriyat yurdunca yayınlanan Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, 1948-1949 kış sezonunda İstanbul Şehir tiyatrosunda temsil edilmiş ve “Ustad’ın sahnelenirken durdurulan ve oyundan kaldırılan eserlerinden birisi” sıfatıyla tarihteki yerini almıştır. Bu sıfatla ilgili Mehmet Kısakurek Kaşgar Dergisinin 31. sayısında(Ocak-Şubat.2003,Sh. 144) kendisiyle yapılan bir soyleşide şunları paylaşır :
” Şehir tiyatroları tarihinde bir kere daha bir eser, sahibi tarafından sahneden indirilmiş. Eseri kim indirmiş biliyor musunuz? Babam Necip Fazıl KISAKUREK. Eser: Parmaksız Salih. Yanılmıyorsam, başrolu oynayan aktor de Galip Arcan. Necip Fazıl ilk gun gidip bakmış ki kendi eseriyle oynanan oyunun hicbir ilgisi yok. Ki, Galip Arcan, kendisinin dostu. İtirazları netice vermeyince, indirilmiş. Affetmemiş. Hem de ne diyerek: ‘Bir cins atı, eşek seviyesine indirmiş!’ diyerek, Galip Arcan icin. Sanatı soz konusu olunca hassasiyeti bu.”

Bir kumarbazın hayatını anlatan Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, sonradan And Film sahibi Yonetmen Turgut N. Demirağ tarafından iki defa filme alınmış ve geniş ilgi gormuştur.

PARMAKSIZ SALİH

Yonetmen : Faruk Kenc
Senaryo : Necip Fazıl Kısakurek
Goruntu Yonetmeni : Kemal Baysal
Oyuncular : Muzaffer Tema, Talat Artemel, Nevin Seval, Melahat İcli, Vahi Oz, Cahit Irgat, Leyla Nil, Nurhan Nur
Yapımevi (şirket) : And Film (Turgut Demirağ)
Konu : Kumarhane sahibi bir babayla, kumara duşkun genc oğlunun oykusu

İlacı olmayan hastalık diyerek adlandırdığı kumarın, insan hayatını nasıl sardığını ve hastayı kendisine mahkum ettikten sonra bırakıp gittiğini, giderken de insana ait her şeyi beraberinde goturduğunu Nam-ı Diğer Parmaksız Salih eserinde tum acıklığıyla ortaya koymuştur Ustad.
İnsana sığınacak bir liman gibi gorunen, son care diye başvurulan caresiz hastalık, eserde hem Parmaksız Salih’in hayatında, hem de

SALiH — O benim kanımı taşıyor!
MACiDE — Sizin kanınız pis mi?
SALiH — Pis!

dediği oğlunun hayatında tum acıklığıyla anlatılmıştır.

17 yıldır oğlunu arayan, kumar yuzunden parmağından olan, kumarhane işletmesinin sahibi olmasına rağmen her fırsatta kumarın, onu oynayanlar tarafından gormezden gelinmeye calışılan yuzunu dile getiren Parmaksız Salih, 22 yıl sonra oğluyla karşılaşır. Hem de hayatını mahveden, oğlunun yuzunu 22 yıldır gorememesinin tek nedeni olan kumar illetine bulaşmış bir haldeyken.
Belki bundan sonrasını kurtarabilirim diye Yusuf (oğlu) un peşinden koşar ama gec kalmıştır. Kısa bir zaman once başkası icin Parmaksız Salih’in katkılarıyla hazırlanan tuzağa duşmuş ve
“Olursem şerefim temizlenmiş olmayacak. Aynı şerefsizliği sana ve cocuğuma
devretmiş, sonra da bunun dunyadaki azap ve mesuliyetinden kacmış olacağım! “diyecek kadar herşeyini kaybetmiş halde bulur.
Torunu ve gelini icin yapabileceği tek şey kalmıştır. Bunun gercekleşmesinin tek yolu Salih’in terk-i dunya etmesidir..
Eserin son sahnesinde Yusuf'un, Parmaksız Salih’in oğlu olduğunu ve kurtuluşun yolunu oğrenmesi aynı anda olur.


Eserde, “en canhıraş sebepleri ve neticeleriyle doktor ve ilacı olmayan hastalığı, ‘kumarı’ gostermek” istediğini soyleyen Necip Fazıl, Parmaksız Salih ile ilgili olarak kendisine yoneltilen bir suale şu cevabı veriyor: “Eserde ifadelendirmek istediğim tek dava, bin bir tezad ve bin bir zıt kader cereyanı icinde hakiki fışkırışını bulamamış ve hatta kotuluk baskısı altında uyuşmuş bir ruhun, en buyuk saike kavuşur kavuşmaz birden şahlanışı; ve tam 55 yıl bilmeden hasret cektiği ve daima istekli yaşadığı ulvî aksiyona şiddetle atılışıdır.”

(Yazıldığı tarih: 1948)



Ustad'ın ,”hasta kumarbazın not defteri” eserinden alıntı

”Bir veliden birkac satır:

-Ben varlığın her zerresiyle, sağa ve sola kıpırdayamayacak şekilde bir gayeye percinli olmanın hakikatini bir kumarbazdan oğrendim. Malını, mulkunu, ruhunu ve haysiyetini kumarda tukettikten sonra, ayağındaki eski pantolona ve kalbindeki son şeref zerresine kadar kendini kumara adamakta devam eden bir kimseye sordum: (nicin bu acık felaket yolundan donmuyorsun?) Ne cevap verse beğenirsiniz: Ben bu yoldan donemem! Kayıplarımı bana her defa misilleriyle geri verseler, yine ona iade etmeye mecburum. Felaket dediğin şeyin cazibesinden daha cekici bir saadet tanımıyorum! Hicbir işte bağlılığın bu şekli kumardan cozulup Allah’a iliştirilecek olsa, gayelerin gayesi gercekleşmiş olur..
Ben, hasta kumarbaz, veli’nin bu sozune bayıldım ama onun yakıcı gerceğine doğru hicbir adım atamadım.”


Gaziantep devlet tiyatrosunun Parmaksız Salih piyesi icin hazırlattığı afiş :


Herkes haziran ayında kabuğuna cekilmişken biz yine sahnedeyiz. Seyirci kaygısı cekmeden, sahne dolacak mı sorunu gutmeden, herşey sanat icin sloganıyla yine sahnedeyiz.

Bir duygudur Tiyatro, bir şiir, bir resim, bir muziktir tiyatro, bence tiyatro herşeydir. Butun sanatı icine alan koskoca bir dunyadır. Tiyatro yaşanılması ve yaşatılması gereken en buyuk olgudur.

Tiyatro Bir Yaşam Bicimidir

Necip Fazıl Kısakurek anısına…
PARMAKSIZ SALİH

Bir kumarbazın kumarı nasıl bırakmak zorunda kaldığını, taşıdığı kan yuzunden oğlunun da bu hastalığa nasıl bulaştığını ve onu bu hastalığından kurtarmak icin nelere katlanmak zorunda kalacağını anlatan bir oyundur bu.


Necip Fazıl Kısakurek’in yazmış olduğu “PARMAKSIZ SALİH” adlı oyun; Bir kumarcının, oğlunu, işlettiği bir kumarhanede bulması ve oğlunun kumar yuzunden muvekkillerinin dahi parasıyla oyun oynayacak hale gelmesini anlatmaktadır. Oğlunun artık kurtulması mucizedir, cunku Avukat Yusuf ertesi sabaha kadar 3000 YTL bulmak zorundadır. Borcu 12 bin lirayı aşmıştır. Oğlunun kurtulması avukatlık barosundan kovulmaması, hapislere duşmemesi, şerefi ve en onemlisi torununa iyi bir gelecek icin Parmaksız Salih’in olmesi gerekmektedir. Cunku Parmaksız Salih’in hayat sigortası diye biriktirdiği 100,000YTL lik bir parası vardır ve varisi oğludur.

Necip Fazıl gibi buyuk bir ustadın kaleme almış olduğu bu enfes dram oyunu 25 haziran 2005 gunu Gaziantep devlet tiyatrosunda sergilenecektir. Seyir tiyatrosu oyuncularının kendilerine prensip haline getirdiği” ucretsiz” felsefesi bu oyun icin de gecerlidir. Herkesin oyun izlemesi ve sanatsız kalmaması duşuncesiyle buyuk ustadın olum yılı etkinlikleri kapsamında oynanacak olan bu oyuna herkes davetlidir

Oyun adı: Parmaksız Salih

Yazan: Necip Fazıl KISAKUREK

Yonetmen: İhsan ATA

Işık tasarımı: Gokhan YAKIN



Millî Nizam Davası’nda Necip Fazıl’ın avukatlığını yapan Suleyman Arif Emre bir soyleşide Ustad’ı anlatırken şunları paylaşır:
“Ustad Nam-ı diğer Parmaksız Salih”i yazmak icin kumarhaneye gider. İhbar sonucu baskın olur. Ertesi gun butun Bab-ı Ali’de gazeteler Ustad’ın kumarhanede yakalandığını yazarlar. Tabi Ustad, Seyyid Abdulhakim Arvasi’yi tanımadan kumar oynamıştır. Ancak ondan sonra terk etmiştir. Aleyhinde yazan gazetelere Buyuk Doğu’da “Moskova Lağımının İğrenc Fareleri” başlıklı korkunc bir yazıyla cevap verdi. O yıllarda Buyuk Doğu dedin mi, akan sular dururdu.”



DÂrul Muallimin-i Aliye’de okurken (Yuksek Oğretmen Okulu), Maarif VekÂleti, Avrupa universitelerinde tahsile gondereceği ilk Cumhuriyet talebeleri icin bir imtihan acar. Necip Fazıl da imtihana girer, iyi derece ile kazanır ve Marsilya’ya Sorbonna Universitesine Felsefe tahsili icin gonderilir. Marsilya’da Ustad icin sadece felsefe hayatı değil bohem hayatı da başlar. Parmaksız Salih eserinin Ustad’ın hayatıyla kesiştiği yer burasıdır. O da Yusuf gibi dunyanın en korkunc sihrini ve cazibesini kumarda bulduğu icin kendisini ilacı olmayan bu hastalığın kollarına atmıştır (Ustadın kumara bağlanma nedeninin ruhî calkantılarından, bitmez tukenmez vehimlerinden bir kacış, bir anlık da olsa onlardan kopuş, bir nefes alış ve ruhunu doyuracak olan şeyin hasretinin cereyanı icerisindeki buyuk sarsılış olduğu da goz ardı edilmemelidir. Bu hususta daha fazla malumata sahip olmak icin Ustad’ın O ve Ben ile BabıÂli isimli eserleri okunmalıdır) Ama hikÂyelerinin sonları farklıdır. Yusuf babasını bulduktan ve her şeyini kaybettikten sonra hastalığın panzehirini bulmuş olur, Ustad ise Efendisi Seyyid Abdulhakim Arvasi'yi tanıdıktan sonra panzehiri bulmuştur.


Ustad’ın "Bence sahne, toprak ustune tebeşirle cizilen esrarlı bir dort koşe..." şeklinde tarif ettiği tiyatronun bu tanıma uygunluğunun anlaşıldığı eserini okurken, Ustad’ın bu dort koşeyi nasıl ustalıkla kullandığına bir kez daha şahit oluyor insan. Ustad’ın imzasının olması tavsiye edilmesi icin yeterince gecerli bir sebep ama yine de Parmaksız Salih’in okunmasını tavsiye etmeyi bir borc biliyorum