KONAK
Belh Sultanı İbrahim b. Ethem, sarayında ayak divanını toplar. Vezirleri, alimler, kumandanları, tebaası hazırdır. Divanın ic yuzunu savunurken, dışını berbat eden dervişler hakkında konuşulmakta, Sultan, o kum yığınları arasında altın parcalarının da bulunduğuna inanmaktadır. Bir ara kalabalıktan birisi konuşmaya başlar. Her sozu ile sultanın yureğini deşmektedir. Yaklaşır. İbrahim Ethem:
- Sen kimsin?... İşin gucun ne?... Gozum pek tutmadı seni?... der.
- Ben işsiz, gucsuz, evsiz, barksız biriyim, der adam. Rast geldiğim yere konarım, şimdi sana konuk olmaya geldim.
İbrahim Ethem sinirlenir, han işletmediğini, orasının konak olmadığını soyler. Adam:
- Burası han değil mi?... diye sorar.
- Burası İbrahim Ethem'in sarayı...
- Senden once kim vardı burada?...
- Babam...
- Ya ondan once, ondan once?...
- Babam, babalarım...
- Birinin konup gittiği, oburunun gelip konduğu yer han değil de nedir?...
İbrahim Ethem donar kalır.

* * *

İnsan dunyayı bir uğrak yeri bilip, yığınağını, hazırladığını asıl kalacağı diyar icin yapmalıdır. Dunyanın en akılsız adamıdır ki, tedarik ettiği şeyleri yollara bıraksın, gideceği yere goturmesin... Epiktetos'un dediği gibi insan, karar verirken olumu iki kaşı arasında duşunurse isabetli karar vermiş olur.


KAYNAK: AKAR, Mehmet; Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001, s. 68-69
__________________