KURTUBİ Tefsirinde nakledildiğine gore, sahabîlerden biri Nebiler Sultanının mubarek huzurlarında hep kederli gorunurlerdi.. Yuzunde ızdırap cizgilerinin izleri vardı.. Bir gun Allah'ın Peygamberi o sahabîye dediler ki:
Seni hep uzuntu ve keder icinde goruyorum. Neyin var? Seni bu derece uzen şey ne ola?
Gercekten o sahabî pek kederliydi. Can kuşu ten kafesinde cırpınıp durmaktaydı.. Birden gozleri buğulandı, dudakları acı ile buzuldu. Dili duğum duğum oldu da tek kelime soyleyecek takati kendinde bulamadı. Ne var ki, şefkat ve merhametin ve en guzel huyun sahibi Cenab-ı Peygamber (Sallallahû Aleyhi ve Sellem), onun yanık yureğine bir damla inayet suyu serpti:
Ey Allah'ın kulu, dedi, bana acamadığın derdini başka hic kimseye acmak imkanın olmaz... Benim indimde ayıplanıp kusurlu gorulmezsin. Seni bu hale sokan derdini bana anlat ki, deva olayım!..
O iki Cihanın Saadet Guneşi, o herkesin imdadına yetişen Rahmet Peygamber demirin gonlundeki pası bile giderirdi. Kaldı ki bir insanın derdine deva olmasın...
Biraz cesaret bulan sahabînin dilindeki duğum birden acıldı. Ah ve enin ederek anlatmaya başladı:
Ey Allah'ın Rasulu, ey kokusu hoş Nebi!. Allah beni sana feda kılsın... Benim oyle bir gunahım vardır ki, bunu hatırladıkca uzuntuye gark oluyorum. Oyle zannediyorum ki, Rabbi Kerîmimin huzurunda bu gunahın hesabını veremeyeceğim!..
Kainatın Efendisi, umit dalları kurumuş gibi gorunen bu sahabîye teselli etti ve dedi ki:
Sen gunahının ne olduğunu anlat!.. O sahabî, iki gozleri iki ceşme halinde şoyle anlattı:
Ey Allah'ın Rasulu, İslam'dan onceki cehalet devrinde ben de kızlarını olduren bedbahtlardan biriydim. O korkunc gunler bir kabus gibi beni de sarıvermişti. En son olarak tek kızım kalmıştı. Annesi:
Ey efendi, diyordu, bu işve fidanıma kıyma!.. Boyle bir gulu dalından koparmak reva mıdır?..
Onun yalvarışları karşısında ben de tek kızımı oldurmekten vazgecmiştim..
Ne var ki, kızım da gunden gune buyuyor, gittikce guzelleşiyordu. Oyle bir yuzu vardı ki, sanki nar ciceğine benzemedeydi. Allah'ın Kudret eli ona canlar yakan bir guzellik vermişti. Beni bir namus gayretidir aldı. Cehalet damarım alev seli halinde kopurdu, akıl ve idrak aynası catladı:
Onu diyordum, bir başkasının evine bir başka adama nasıl verebilirim?
BUYUYUP serpilen, servi gibi nazla salınan kızımın evde beklemesini istemediğim gibi, kocaya verip de bir başkasına terk etmeyi de hazmedemiyordum. Hasılı, kanlı cehalet beni zehir pencesinde nefes nefes sıkıyordu. Adem evlatlarının ezeli duşmanı şeytan da sahnedeydi, meydanlarda zıpzıp oynuyor, beni durmadan durtuyordu.
Vah sana!.. Sen nasıl bir adamsın. Sende hic namus gayreti yok mu?
Nihayet lanetli İblîs galebe caldı. Aileme:
Ey iyi hatun, dedim, şu koydeki akrabamı ziyarete gideceğim, kızımızı da giydirip susle, onu da beraber goturmek istiyorum!..
Zavallı kadın ne bilsin... Kurdun eline kuzuyu teslim ediyordu. Pek sevindi ve nar cicekleri gibi taze kızını giydirip susledi. Bende kızın elinden tutup yola cıktım... Yolları elime dolayıp gidiyordum...
O nur yumağı masum cocuk ardımca kuşlar gibi sekerek geliyordu. Olume gittiği nereden bilecekti.
Nihayet yolumuz ıpıssız bir vadiye uğradı. Orada tasarladığım bir kuyu vardı. Bu kuyu oldukca derin ve korkunctu. İcine duşenin cıkmasına imkan yoktu. Nice can Yusuf'unu yutacak derinlikteydi. Adeta ağzını acmış bir canavara benziyordu.
Gokte guneş fokurduyor, yerde kumlar kavuruyordu. Colun oldurucu sıcağı beynimizi kaynatmak uzereydi. Kut kut adımlarla yuruyerek kuyunun başına geldik. Kızım benim urkek halimden şuphe etmişti. Yaralı keklikler misali titriyor, iri iri gozlerle yuzume bakıyordu...
Olum kuyusu ağzına kadar su ile doluydu. Artık muradım hasıl olacak, ben bu kızdan ebedî olarak kurtulacaktım. Bu sırada kızımın elinden tutup suya bakması icin kuyu ağzına kadar getirdim. Masum yavru, ak guvercinler gibi titreyerek cığlığı bastı:
Vah başıma gelen!.. Demek babam beni boğmak istiyor, demek yine şeytan yol kesiyor?.. Demek ben de sırf kız olarak dunyaya geldiğim icin olume mahkum ediliyorum?..
Bir an vicdanım harekete gecti, cehalet sisleri aralandı, akıl yayı oku attı. Onu bıraktım. Başımı iki ellerim arasına alıp duşunceye daldım...
İcimde bir acayip tufan, bir ateş seli... Bu kotu işten vazgecmeyi murad ediyordum, fakat cehalet timsahı vicdan kuşunu yutuveriyordu. Lanetli İblîs de kulağımın dibinde tezgahını kurmuştu:
Sen, diyordu, ne beceriksiz adamsın!.. Bu kızı kuyuya atıp helak etmezsen, bir başkasının eline verecek, namusunu ciğneteceksin. O zaman daha mı iyi olacak? Kendine gel, onu buracıkta oldur, yuzunun akı ile evine don!..
Şeytanın fitne davulu beyin zarımı catlatmış olacak ki, bir canavar gibi kızımın ustune atıldım. Onu surukleye surukleye kuyunun başına getirdim. Kız son bir gayretle cırpınıyor ve:
Ey babam, diyordu, kıyma bana!.. Benim gunahım ne ki, olume layık goruluyorum!..
Artık ne akıl, ne idrak, ne vicdan calışmıyordu. Kızımın cığlıkları collerde yankılar yapmaktaydı... Nihayet onu tepesi uzerine kuyunun icine atıverdim. Her şeye hayat kaynağı olan su, kızıma olum kıskacı oluvermişti. Karanlık su, cığlığıyla beraber kızı da yutuvermişti... Kuyunun dalgaları bir ip gibi kıvrım kıvrım kıvrılarak cocuğu dibe cekti...
Gozleri bulut gibi yaşlar doken sahabî, bir nefes durup yaşlı gozlerini Allah Rasûlunun mubarek yuzune dikti ve şoyle devam etti.
Ey Allah'ın Rasûlu, ey eşi bulunmaz inci!.. Daha sonra Allah bize acıdı, bize kendi icimizden bir Peygamber gonderdi... Bizi Nubuvvetle şereflendirdi... Siz de bizi İslam ile, îman ile tezyin ettiniz. Ve evvelce işlediğimiz şeylerin ne kadar cahilce olduğunu anladık... Oyle de, vicdanım sızlayıp durmadadır... Yureği yaralı bir baba, nasıl kederden kurtulur, huzunden azade olur?..
Ey Nebiyyi Ahirzaman!.. İşte beni devamlı gam seline surukleyen derdim budur!..
NİHAYETSİZ olan Mulkun Seyyidi ve Kevser Havuzunun Sahibi, bu yurek parcalayan sahneleri yeniden yaşıyormuş gibi titredi ve mubarek gozleri yaşlarla doldu.. Mecliste bulunan diğer sahabîler de hıckırıklarını tutamıyorlardı...
Allah'ın Şerefli Nebisi, ona derin derin baktı "Senin gunahın affolmaz" demedi.. Şoyle buyurdu:
Eğer cehalet devri gunahları bağışlanmasaydı seni de aynı şekilde cezalandırmaktan geri kalmazdım!..
O karanlıktan bu aydınlığa eriş, işte Nebiler Sultanının sayesinde oldu. Taş kalbli insanları gozu yaşlı ceylanlar haline getirmek devleti O'na bahşedildi. O'nun muhabbetiyle gonullerini yakanların sayısı gokteki yıldızların sayısını gecmiştir. İnsanlık alemi Peygamberler Peygamberini tanıdığı ve O'na bağlandığı gun kurtulacaktır...
Muhammed Hak Elcisi...
Nur, rahmet, sonsuz guzel,
Ey can, O' nu sev!..
Olmaz, hicbir şey O'nsuz guzel!..
__________________
Neyin Var A Kişi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Neyin Var A Kişi
-
13-09-2019, 00:30:35