İstanbul’daki İngiltere Buyukelcisi Sir Henry Elliot, buyukelcilik binasındaki odasının, cıkış kapısına hakim penceresinden dışarıya bakıyordu. Eski sadrazam, yeni Şûray-ı Devlet Reisi Mithat Paşa ile haberleşmelerinde aracı olan kişinin, hızlı adımlarla binadan cıkışını gozleriyle izlerken, dudaklarındaki gulumsemeye engel olamadı. Mesleğinin 35’inci yılını suren 60’lık kurt diplomata, son gunlerde elde ettiği başarıların verdiği zevk, donuk mavi gozlerini adet canlandırmış, sinsi pırıltılarla doldurmuştu. İstanbul’da gecirdiği 9 yıl boyunca yuruttuğu calışmalar, sonunda meyvesini vermişti. Birtakım devlet ricaliyle dost olmuş, İngiliz emellerine uygun yonetime bir turlu yanaşmayan padişahın tahtından indirilmesi yonunde, İngiltere hukûmetinin maddî, manevî her turlu desteğini bunlara sunmuştu. Yuruttuğu calışmaları finanse etmek uzere 1875 yılı İngiltere butcesinden tahsis ettirdiği 7 milyon İngiliz altınının işe yaradığı bir gercekti. Buyukelci Sir Henry Elliot, once en buyuk rakibi olan Rus Buyukelcisi General Ignatiev’e yakınlık gosteren Mahmut Nedim Paşayı, cevirdiği entrikalarla 11 Mayıs 1876 gunu sadrazam lıktan duşurmuştu. Gerci beklediği gibi ondan boşalan yere Mithat Paşa getirilmemişti ama zararı yoktu. Onun yerine, 65 yaşındaki eyyamcı ve urkek tabiatlı Mutercim Ruştu Paşa sadrazam yapılmıştı. Ama, padişahın duşurulmesinden sonra makam ve para va’dettiği iki paşadan biri serasker (savunma bakanı ve genel kurmay başkanı) ve diğeri devlet nazırı (bakanı) sıfatlarıyla kabineye girmişti. Bu ikili bir adım daha atmış, padişahın hocası Şeyhul islÂm Hasan Fehmi Efendiyi de azlettirip yerine padişaha diş bileyen bir başkasını, Hasan Hayrullah Efendiyi meşihat makamına getirtmişlerdi. Boylece padişahı tahtından indirecek dortlu cete tamamlanmış, kabinede uye olarak yerlerini almışlardı. İngiltere’nin İstanbul Sefir-i kebiri Sir Henry Elliot son gunlerde yaptığı bazı goruşmeler uzerine, beklediği sondan artık cok emindi. O yuzden, onun acısından padişahın tahttan indirilmesinin gercekleşmesini bekle meye luzum yoktu. Pencerenin onunden cekildi ve masasına oturdu. İngiliz hukûmetine gondereceği, Osmanlı Devleti hukumdarının birkac gun icinde duşuruleceğini bildiren raporunu yazmaya başladı. Takvimler 26 Mayıs’ı gosteriyordu.Cetenin birinci adamı Huseyin Avni Paşa, muşir (mareşal) rutbesinde, 55 yaşında bir askerdi. 1 yıl kadar once seraskerlik de uhdesinde olmak uzere 14 ay muddetle sadrazamlık yapmıştı. Kendinden onceki sadrazam Şirvanizade Mehmet Ruştu Paşaya, Mithat Paşa ile birlikte daha o zamanlar padişahın tahttan indirilmesi hususunu acmıştı. Şirvanizade sadrazam olduktan sonra bu meseleden artık bahsetmez olunca, kendisini padişaha gammaz lamış ve azlettirmişti. Sadrazam olur olmaz yaptığı ilk işlerden biri, Şirvanizade’yi Taif’te zehirleterek oldurtmek oldu. Fakat az sonra azledilmekten kurtulamadı. Cunku hakkındaki ruşvet iddiaları ayyuka cıkmıştı. Daha sonra ceşitli desiselerle seraskerlik makamını ele gecirmiş, ancak saraydaki hizmetci kalfa ve kızlarla ilişkisi ortaya cıkmıştı. Bu defa sadece azledilmekle kalmamış, rutbesi ve nişanları alınarak askerlikten tardedilmişti. Ama daha sonraları, o zamanlar yine sadrazam olan Mutercim Ruştu Paşa tarafından affedilmesi sağlanmıştı. Son olarak seraskerlikle birlikte sadrazamlığı da yakalamışken, yine rezil olarak azledilmesi, padişaha beslediği kinini daha da azdırmıştı. Hastalığını bahane ederek guya tedavi maksadıyla Avrupa’daki kaplıcalara gitmişti.Sir Henry Elliot, yazmakta olduğu rapordan başını kaldırdı. Şimdi tekrar serasker yaptırıp ordunun başına gecirttiği paşanın, Londra’da bulunduğu sırada Sultan Abdulaziz Hanın tahttan indirilmesi konusunda İngiliz bakanlarla fikir alışverişi yaptığı haberinin kendisine iletildiği gunleri duşundu. Kendi kendine gulumsedi. Evet, evet...Kurduğu mekanizma kusursuz bir şekilde işliyordu. Sultan Abdulaziz Hanın tahttan indirilmesinde baş rolu oynayan dortlu cetenin ikinci adamı Mithat Paşa, gercekte beyin gorevini ustlenmişti. O ceteyi, onu da Sir Henry Elliot idare ediyordu. Elcinin İstanbul’a geldiği yıllarda Tuna valisi olan paşa bir ara Şûray-ı Devlet reisi olup kabineye de girmişti. Valilik yaptığı donemlerde sık sık Avrupa basınında boy gostermiş, ozellikle İngilizlerce şişirilmişti. Artık o kendince İngiltere’yi de arkasına almış, Osmanlı Devleti’ndeki en yetenekli ve yeterli şahsiyetti. Edirne valiliğine atanınca, padişahın huzuruna cıkmıştı. Bu goruşmede, işi siyasete dokmuş ve mevcut sadrazam Mahmut Nedim Paşayı kotulemeye başlamıştı. Zaten sadrazamı değiştirme niyetinde olan padişah, Mithat Paşayı sadarete getirivermişti. Ancak, acığı olan butcede gelir fazlası olduğunu soyleyerek padişaha yalan soylediğinden, sadarette daha 3 ayı dolmadan azledilivermişti. Kendisini padişahtan bile buyuk goren ve olunceye kadar sadrazamlık yapacağını uman paşa, neye uğradığını anlamamıştı.Daha o zamandan beri padişahına duşman olan Mithat Paşa, Mahmut Nedim Paşanın bu son sadrazamlığı sırasında, Huseyin Avni Paşayı Bursa valiliğine surmesi ve kendisinin de adliye nazırlığından istifa etmek zorunda kalması uzerine telÂşlandı. Artık Huseyin Avni Paşa ile birlikte birkac yıldır uzerinde calıştıklarıpadişahı tahtından indirme ve yerine kendilerine yakın gordukleri Veliahd Şehzade Murad Efendiyi gecirme plÂnını hayata gecirmenin zamanı gelmişti. Sultan Abdulaziz Hanı tahttan indiren dortlu ekibin ucuncu şahsiyeti Sadrazam Mutercim Ruştu Paşaydı. Askerlikten yetişerek muşir (mareşal) rutbesine kadar ilerlemiş, daha once uc defa daha sadrazam olmuştu. Ancak hicbirinde senesini dolduramamıştı. Otede beride padişah icin “saltanatı zamanında 11 sene azledilmiş bir halde kaldım” der, kinini acığa vururdu. Ekibin en yaşlısı ve kıdemlisi olan ve o tarihte 65 yaşında bulunan paşa, korkak ve sorumluluk taşımaz bir karaktere sahipti. Kıdemi itibariyle olunceye kadar sadrazam kalmak amacıyla ekibe dahil olmuştu. 11 Mayıs 1876’daki iktidar değişikliğinde, kadronun tamamlanması ve ekibe ilmiye sınıfından bir uyenin de dahil edilmesi icin padişaha, “şerrullah” lÂkaplı Hasan Hayrullah Efendi’nin şeyhulislÂm olması icin baskı yapılmıştı. Kendisi Huseyin Avni Paşanın sadrazam lığı sırasında, 40 yaşında şeyhulislÂm yapılmış, ancak sadrazamdan sonra gelen bu yuce makamda 38 gun kalabilmişti. Koruyucusu Huseyin Avni Paşa gibi o da padişaha derin bir kin beslemeye başlamıştı. Sultan Abdulaziz Han bunun icin, (O, sarayda iken, mufsit imam denirdi. Ruştu Paşanın tavsiyesi ile şeyhulislÂm yaptık, Allah vere de, bir halt etmese) demişti. Huseyin Avni Paşa, ihtilÂl gunune birkac gun kala Askerî Şûra Reisi Muşir (mareşal) Redif Paşayı elde etti. O da Harbiye ve Askerî Mektepler Nazırı (Kumandanı) Mirliva (Tumgeneral) Suleyman Husnu Paşayı kendisine tavsiye etti. Huseyin Avni Paşa, 38 yaşındaki bu genc paşayı Seraskerlik’teki makamına cağırdı ve Harbiye’den eski oğrencisini ikna etmekte gucluk cekmedi. İhtilÂli gercekleştirenler arasında, padişahın tahttan indirilmesinin bir vatanperverlik olacağına inanan tek adam da o idi. Ayrıca Bahriye Nazırı Kayserili Ahmet Paşa ve onun aracılığıyla Donanma Kumandanı Bahriye Mirlivası (Tumamiral) Arif Paşa ekipteki yerlerini aldılar. Huseyin Avni, Mithat, Mutercim Ruştu ve Suleyman Paşalar, padişahın tahttan duşurul mesi icin geniş bir propagandaya giriştiler. Padişahı tahttan indirmek icin gerekli uydurma fetva, ekip uyesi ŞeyhulislÂm tarafından kolayca hazırlandı. 30 Mayıs 1876 Salı gunu sabahı, saat 04.30’da harekete gectiler. Merkezi Şam’da bulunan Beşinci Ordu’dan İstanbul’a eğitilmek uzere gelen birkac boluk Arab asıllı asker ile 300 kadar Harbiye oğrencisi, Dolmabahce Sarayı’nı cevirdi. Kendilerine, padişaha suikast yapılacağı, bunu kendilerinin onleyeceği, cok şerefli bir gorevi yerine getirecekleri anlatılarak yalan soylenmişti. Sultanın her zaman uzerine titrediği donanma da deniz tarafını kontrol altına aldı. Şiddetli bir yağmur yağıyordu. Sultan Abdulaziz Han kayıkla alınıp, ailesiyle birlikte Topkapı Sarayı’na goturulerek, buyuk amcası Sultan Ucuncu Selim Hanın şehit edildiği odaya hapsedildi.Abdulaziz Hanı halk sevmekte, ikinci bir Yavuz olarak gormekteydi. Uzerinde durduğu en muhim mesele ordu ve donanmanın yeniden tanzim edilmesi, yeni usullere gore tekÂmul ettirilmesiydi. Avrupa’dan elde edilen kredilerin pek coğu bu sahada sarf edilmişti. Donanma, dunyanın sayılı deniz kuvvetlerinden birisi olmuştu. Saltanatının ikinci yılında Mısır’ı ziyaret etmişti. Kalabalık bir heyetle beraber, Mısır’a yapılan bu gezi cok gosterişli olmuştu. Yavuz Sultan Selim Handan sonra Mısır’a gelen ilk Osmanlı sultanına halk cılgınca sevgi gosterilerin de bulunmuştu. Sultan Abdulaziz Han, Kahire’yi at ustunde dolaşmıştı. Bu seyahat Mısır halkı nın devlete olan bağlılığının guclenmesini sağlamıştı. 1867 yılında imparator Napolyon’un davetini kabul ederek Fransa’ya gitmişti. Bu seyahatlerinde Fransa İmparatoru Ucuncu Napolyon, İngiltere Kralicesi Victoria, Belcika Kralı İkinci Leopold, Prusya Kralı Birinci Wilhelm, Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı Birinci Fransuva-Josef, Romanya Prensi Birinci Karol ile goruşmuştu. 30 Mayıs sabahı top sesleri İngiliz Sefarethanesi’ne kadar gelmişti. Buyukelci Sir Henry Elliot icin, gecen hafta hukûmetine rapor ettiği olayın gercekleştiğini anlaması zor olmamıştı. Ellerini ovuşturdu. Kara ve deniz ordusunu kuvvetlendiren, memleket icinde ve dışında yaptığı gezilerle ulkenin prestijini artıran bu hukumdarı nihayet bertaraf etmişti.Bu arada sarayın bir başka odasının penceresinden bakan bir cift goz, olayı ağlayarak seyrediyordu. Sevgili amcası, yağan şiddetli yağmur altında ıslanarak kayığa bindiriliyordu. Yeğenleri ve yengeleri gorevli subaylarca itilip kakılıyordu. Hatta yengesi, 28 yaşındaki Neş’erek Nesrin Kadınefendinin omuzlarındaki şal, altında mucevher saklıyor bahanesiyle bir gorevli tarafından cekilip alındı. Kendini kayığa atan kadınefendi, cıplak kalan omuzlarına yol boyu yağmur yedi. Zaten zayıf bunyeli olan bu hanım, o gun hastalanıp yatağa duşecek ve birkac gun sonra da olecekti. İşte bu kadınefendinin kardeşi ErkÂn-ı Harp Sağ Kolağası (Kurmay Kıdemli Yuzbaşı) Cerkes Hasan Efendi, 15 gun sonra Mithat Paşanın Bayezid’deki konağında yapılmakta olan toplantıyı basmış ve meşru hukumdarı gecerli bir sebep olmadan duşuren ve daha sonra katleden Serasker Huseyin Avni Paşayı oldurmuştu. Şu an icin elinden ağlamaktan başka bir şey gelmeyen bu gozlerin sahibi, daha sonra tahta gececek ve ihtilÂlin sorumlularına hakettikleri cezayı verecek olan Şehzade Abdulhamid Efendi idi. Sir Henry Elliot’un tilki kafasında ucuşan plÂnların arasında bu ayrıntının da bulunmasına tabiî ki imkÂn yoktu. Elci cenapları ve hukûmetinin, Osmanlı Devleti uzerindeki emellerini gercekleştirmeleri icin 33 yıl daha beklemeleri gerekecekti.
__________________