Evsiz barksız, kimsiz,kimsesiz bir muflis vardır. Zindana duşmuş, amansız bağlara giriftar olmuştu. Bir bahane bulup zindandakilerin yiyeceklerini yerdi. Tamahı yuzunden halkın gonlune Kafdağı gibi ağır gelmekteydi. Şerrinden kimsenin bir lokma ekmek yemeye kudreti yoktu. Cunku hemen ucundan tutup kapardı.
Allah davetinden uzak olan, sultan bile olsa gozu actır. O adam da muruvveti ayak altına almıştı. O lokma kapıcının yuzunden bir cehennem kesilmişti. Bir rahata kavuşurum umidiyle nereye kacsan orada onune bir afet cıkar. Afetsiz, felaketsiz hicbir koşe yoktur. Allahnın halvet yerinden başka hicbir yerde dinlenmek, rahata kavuşmak mumkun değildir.
Kurtulmaya hicbir care olmayan bu dunya zindanının ayakbastı parası alınmayan, hapishane dayağı atılmayan bir bucağı yoktur. Vallahi fare deliğine girsen yine bir kedi penceliye catarsın. Ademoğlu, hayalle gelişir. Hayalleri guzelse onunla rahatlaşır. Yok... Eğer gozune kotu hayaller gorunurse ateşten eriyen mum gibi erir gider.
Yılanların akreplerin icinde bile olsan Allah, seni guzel hayallerle avutursa, Yılanlar, akrepler sana munis olur. Cunku , hayalin, aşağılık şeyleri altın yapan bir kimyadır. Sabır, guzel hayallerle tatlılaşır.
Cunku her şeyden evvel icinde bulunduğun sıkıntıdan kurtulma hayaline duşersin. O, kurtuluş umidi, icteki imandan gelir. İman zayıflığından da umitsizliğe, ic sıkıntısına uğrarsın. Sabır, iman yuzunden baş tacı olur. Bundan dolayıdır ki sabrı olmayanın imanı da yoktur.
Peygamber “Allah, gonlunde sabrı olmayana iman da vermemiştir.” Dedi. O, senin gozune yılan gibi gorunur ama otekinin gozune guzel gorunur. Cunku senin gozunde onun kufrunun, kotuluğunun hayali var, halbuki dostun gozunde onun muminlik hayali cilve etmekte. Goruyorsun ya..
Bu bir kişide iki iş de var. Gah balık oluyor, gah olta! Yarısı mumin, yarısı kafir. Yarısı hırs, yarısı sabır! Allahnın “ İcimizde mumin var de var, kafir ve eski putperest de” dedi. Okuz gibi... yarısı kara, yarısı ay gibi bembeyaz. Bu yarısını goren onu almaz, obur tarafını goren almak ister, ustune duşer.
Yusuf, kardeşinin gozunde canavar gibiydi, fakat yine o Yusuf, Yakub’un gozune huri gibi geliyordu. Fer’e ait goz, kotu hayal yuzunden onu cirkin gordu, asli gozse ortada yoktur. Zahiri gozu, o asli gozun golgesi bil. O ne gorurse bil ki, bu da onu gorur. Sen bir mekandasın, aslın lamekandır. Bu dukkanı kapa da o dukkanı ac. Altı cihete kacma, cunku o cihetlerde altı kapı vardır. Tavlada altı kapı da alındı mı karşıda ki mat olu! Mat.
Zindandakiler, Kadının anlayışlı vekiline şikayet ederek dediler ki: “ Hemen bizim selamımızı kadıya gotur, bu aşağılık adamdan incindiğimizi soyle. O, boşboğaz, obur ve muzır herif, bu zindanda kalıp duruyor. Kotu ve cirkin huyu yuzunden sinek gibi cağrılmadan selamsız,sabahsız her yemeğe konmada.
Altmış kişinin yemeği ona yetişmiyor. Ne kadar soylesek vurdumduymazlıktan geliyor. Yuzlerce hileli tedbirlerle sofraya oturdu mu zindandakilere bir lokma bile kalmıyor. Sofra serildi mi o cehennem boğazlı herif hemen gelip oturuyor. Delili de şu: Allah, yiyin dedi! Uc yıllık kıtlığa benzeyen bu adamdan elaman .
Efendimizin omru ebedi olsun! Ya bu sırrı zindandan defolup gitsin, yahut doyması icin vakıftan bir maaş tayin edilsin. Ey hem erkeğin, hem kadının memnuniyetini kazanan, bize imdat eyle imdat!”Tatlı sozlu vekil, kadının yanına gelip halkın şikayetlerini bir ,bir anlattı.
Kadı, o adamı zindandan cağırttı. Kendi adamlarından da işi tahkik etti. Zindandakilerin şikayetlerinde haklı olduklarını anladı. “ Hemen zindandan git; sahipsiz kalası herif, var evine yıkıl!” dedi. Herif dedi ki: “ Benim evim, barkım, senin ihsanından ibaret. Kafir gibi, zindanın bana cennettir.
Eğer beni zindandan surersen yoksulluktan, ihtiyactan oldum gitti! İblis gibi, Yarabbi, beni kıyamete kadar yaşat. Ben bu dunya zindanında rahatım. Beni yaşat da duşmanımın evladını tepeleyeyim. Kimin imandan nasibi varsa , kimin yol icin bir lokma ekmeği mevcutsa, Ondan, o azığı o, ekmeği gah hile, gah hud’a ile alayım da pişmanlıktan feryada başlasın.
Onları bazen yoksullukla korkutayım, bazen guzelliğin saclarıyla, benleriyle gozlerini bağlayayım. Dedi. Bu zindanda iman azığı azdır. Bu azığa sahip olanlar da kopeğin korkusundan ıstırap icindedir. Namazdan, oructan, yuz turlu caresizlikten meydana gelen zevk azığını da gelip birden alır, goturuverir. Allah Şeytanından Allahya sığınırım; ah, onun azgınlığından helak olup gittik! Bir kopek ama binlerce kişiye saldırmada, kime saldırır, kimin kanına girerse o adam da Şeytan kesiliverir.
Kim seni haktan, hakikatten soğutursa bil ki Şeytan o adamın icindedir. Derisinin altında gizlenmiştir. Boyle bir adamın icine girip, boyle bir adamın suretine burunup seni aldatmazsa hayaline girer de seni o hayalle kotuluğe sevk eder. Seni gah, gezip eğlenme, gah dukkan acıp alışveriş etme, gah ilim oğrenme, gah ev bark kurup coluk cocuk sahibi olma hayallerine duşurur. Kendine gel hemen “ lahavle” de. Ama sade dille değil; candan gonulden!
Kadı “ muflisliğini ispat et” dedi. Adam, “ İşte butun zindandakiler tanık” deyince. Kadı “ Onlar, senden şikayetci. Senden kacıp kurtulmak istiyorlar, senin elinden kan ağlıyorlar. Senden kurtulmak istedikleri icin yalan yere şahadette bulunabilirler” dedi. Mahkemede bulunanların hepsi “Biz onun hem muflisliğine,hem kotuluğune şahidiz”dediler. Kadı, o adamı kime sorduysa “Efendim, bu muflisten elini yıka,bundan hayır gelmez” dedi. Kadı dedi ki: “ bu muflis fazlasıyla da dolandırıcı bir adam diye şehri alenen dolaştırın.
Tellallar, yer ,yer bağırıp onun muflisliğini her tarafta ilan etsinler. Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borc vermesin. Birisi hilesine uğrar da o yuzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam. Cunku iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var,ne pulu!” dedi. Ademoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dunya hapishanesinde kalır.
Allahımız da İblisinin muflisliğini Kur’anla bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır. O hilekar,muflis ve kotu sozludur. Onunla hicbir suretle ortak olma, oyuna girişme. Alışverişe girişirsen kar edemezsin, cunku o muflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? Diye anlatmıştır. İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kurdun devesini getirdiler.
Zavallı Kurt, hayli feryadetti, hatta memura para verdi, fakat kar etmedi. Devesini cağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler. O muthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi. Taraf, taraf yer, yer gezdirip butun halka teşhir ettiler.
Her hamamın, her carşının onunde biriken halk ona bakıyordu. Turk, Kurt, Rum, Arap ve sair milletlerden sesi gur olan tellallar da kendi dillerince, “ Bu muflistir, hicbir şeyi yoktur. Ona hicbir kimse bir pul bile odunc vermesin. Zahiren, batınen bir habbesi bile yok. Muflisin biri, kalpın biri, kotu adamın biridir; bir hile, hud’a kabıdır. Kendinize gelin, aklınızı başınıza alın, onunla arkadaşlık etmeyin.
Size satmak icin bir okuz bile getirse mutlaka calmıştır,okuzu hemen tutup bağlayın. Eğer aldanır da bu herifi davaya kalkışırsanız ben bu olu herifi zindana atmam. Bu herif, tatlı sozludur, boğazı da pek boldur. Ustundeki libas yenidir ama icindekiler paramparca. Hile icin o elbiseyi giyerse bilin ki kendisinin değildir, halkı aldatmak icin giymiştir” diye bağırıyorlardı.
Ey temiz kalpli, hakim olmayan kişinin dilindeki hikmet sozunu de iğreti elbise bil! Hırsız, bir guzel elbise giyse bile o eli kesik, senin elini nasıl tutar, sana nasıl yardım edebilir? Akşam vakti muflis deveden inince Kurt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de gec. Kuşluk cağından beri deveye bindin. Arpadan vazgectim,hic olmazsa bir avuctan az bile olsa biraz saman ver!” Muflis “ Şimdiye kadar nicin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hic anlamadın mı? Muflis olduğuma dair davul caldılar, sesi yedinci kat goğe kadar vardı; duymadın mı?
Kulağın galiba ham tamahla dolu. Tamah insanı sağır ve kor eder. Bu sozleri kerpice, taşa kadar her şey işitti. “ Bu kaltaban muflistir, muflis” diye bağırıp durdular.” Dedi. Bu sozu akşama kadar soylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı. Kulakta, gozde Allah muhru var; işitmiyor,duymuyor.
Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var! Allah guzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse goze onu gosterir; Guzel sesten, mujdelerden,coşkun ve neşeli sozlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur. Sen şimdi, ondan gaflettesin ama ihtiyac vaktinde Allah onu izhar eder. Peygamber “Kadri yuce Allah, her derde bir derman yarattı” demiştir. Fakat sen, onun fermanı olmadıkca o dermandan derdine yarayacak bir renk goremez, bir koku duyamazsın.
Ey carelere başvuran, olunun gozu nasıl cana bakarsa sen de gozunu Lamekan alemine cevir, aklını başına al. Varlık alemi carelerle doludur da Allah, bir yere perde cıkmadıkca yine care yok! Bu cihan, cihetsiz Lamekan aleminden meydana gelmiş, bu cihana lamekan aleminden bir mekan verilmiştir.
Allahı candan gonulden istiyorsan varlıktan yokluğa don. Bu yokluk, gelir yeridir; ondan kacınma. Bu varlık da cok olsun az olsun, gider yeridir! Allah sanatının tezgah evi, mademki yokluktur... O halde tezgah evinin dışında ne varsa değersizdir. Ey Hilim sahibi Allah; bize, duyanın insafa gelip kabul edeceği ince sozler hatırlat. Dua da senden, icabet de. Emniyet de senden korku da.
Yanlış soylediysek duzelt. Ey soz sultanı,duzeltme de senden. Oyle bir kimyan var ki onu değiştirebilir, kan ırmağıysa Nil haline getirirsin. Bu ceşit tebdil edişler, senin işin, bu turlu iksirler senin sırlarındır. Suyu toprağı birbirine kattın; sudan topraktan adem teninin suretini duzdun.
Sonra onu karıya,dayıya,amcaya,binlerce duşunceye, neşeye ve gama kattın. Daha sonra da bazılarına hurluk verdin; bu gamdan, bu neşeden kurtardın: Kendisinden, soyundan halas etti, her guzeli, gozune cirkin gosterdin. Boyle adam, his alemine mensup ne varsa reddeder, gorunmeyene dayanır.
Aşkı meydandadır da maşuku gizli. Zahiri sevgili de, cihanda o gizli maşukun bir imtihanından ibaret. Bunu bırak, surette olan aşklar mutlaka surete ve guzel kadına değildir. İster bu cihanın aşkı olsun ister o cihanın aşkı . Hakiki maşukta suret yoktur. Hakikaten surete aşıksan sevgili olunce onu niye terk ediyorsun?
Sureti yine yerinde, bu terk ediş neden? Aşık iyice ara, maşukun kim? Sevgili hisle idrak edilseydi her hisle idrak edilene aşık olurdum. Vefa, aşkı artıyorsa,suret nasıl olur da vefayı değiştirir? Guneşin ziyası duvara vurdu, duvar kendinden olmayan bir parlaklık, bir ziya elde etti.
Ey temiz ve saf kişi neden bir kerpice gonul veriyorsun? Ebedi olan bir aslı iste. Ey kendi aklına aşık olan ve kendisine surette tapanlardan ustun goren! Hissine hakim olan, akıl ziyasıdır. Bunu, bakırının ustundeki altın bil. İnsanlardaki guzellik, altın yaldızdır. Oyle olmasaydı nasıl olurdu da sevgilin kart bir eşek haline gelirdi? Melek gibiyken Şeytana dondu ya.
Elbette cunku o guzellik ona ariyetti. O guzelliği yavaş ,yavaş alıyor, taze fidan gitgide kuruyor. Var, “Yaşattıkca kuvvetlerini azaltır” ayetini oku da gonul iste, kemiğe gonul verme. Cunku o gonul guzelliği, baki guzelliktir. O guzellik devleti, Abıhayata sakidir. Esasen abıhayat da kendisidir, saki de kendisi, sarhoş da.
Tılsımın bozuldu mu ucu birleşir. Fakat bu birliği kıyas yoluyla bilemezsin. Kulluk et ey kendini bilmez, sacma sapan soylenme. Senin mana sandığın surettir, eğretidir. Sen kendince ovunup seviniyorsun! Mana odur ki seni senden alır; suretten mustağni kalır. Seni kor ve sağır eden, insanı, surete bir kat daha aşık eyleyen, mana olamaz. Kore nasip olan, ancak gam arttıran hayallerdir.
Gozun nasibi bu fani hayallerden ibarettir. Korler, Kuran’ın harflerini ezberlemişlerdir. Eşeği gormezler de semeri dovup dururlar! Gozun acıksa kacan eşeği gor; ey puta tapan, niceye dek semercilik?! Eşeğin oldukca semer de mutlaka az cok gelir. Eşeğin sırtı hem dukkandır, hem mal, hem mal kazanılacak yer. Kalbinin incisi, yuzlerce kalbe sermayedir. Ey boşboğaz, eşeğe cıplak bin. Peygamber, cıplak binmedi mi?
Peygamber, cıplak eşeğe bindi. Yaya yurudu de denmiştir. Eşek nefsin kacıyor, onu bir kazığa bağla. Ne zamana kadar işten, yukten kacacak? İster yuz yıl olsun, ister otuz yıl. Mutlaka sabır ve şukur yukunu yuklemeli. Hic bir suclu başkasının sucunu cekmedi. Hicbir kimse ekmeğini bicmedi.
Ekmeğini bicmeyi dilemek ham tamahtır, oğul, o ham tamaha kapılma. Ham şey yemek insana hastalık verir. Birisi bir define buluverir; ben de onu istiyorum., dukkanla,alışverişle ne işim var? Der. Baht işi bu, fakat nadirdir. Tende kudret oldukca calışıp kazanmak gerek. Calışıp kazanmak define bulmaya mani değil ya. Sen işten kalma da nasibinde varsa define de arkandan gelsin.
Boyle yap ki “ Eğer” illetine uğramayasın, “ Eğer şunu yapsaydım, yahut bunu yapsaydım” deyip tereddude duşmeyesin. Cunku halkla hoş gecinen peygamber “ Eğe demeyi menetti, “ Onu soylemek munafıklıktandır” dedi. O munafık da “eğer” derken, işi şarta bağlarken oldu, bu şarta bağlayıştan obur dunyaya ancak hasret goturebilirdi!
Bir yabancı adam, acele bir ev arıyordu. Bir dostu onu harap bir eve goturup “ Eğer tavanı olsaydı benim yanı başımda ev sahibi olur, otururdum. Evde bir oda daha olsaydı coluğun ,cocuğun rahat ederdi” dedi. Adam dedi ki: “Evet, dostlara bitişik komşu olmak iyi, fakat “ Eğer” de oturmaya imkan yok!” Butun alem, hoşluğu ister, bu yuzden de ateş icindedir. İhtiyar olsun, genc olsun herkes altın ister.
Fakat herkesin gozu kalp parayı altından fark edemez ki. Halis altın kalp akcaya bir ziya, bir parıltı vermiştir. Fakat ayar olmadıkca zan ile altını secmeye kalkışma. Ayarın varsa altın sec, yoksa yuru, kendini bilen bir kişiye teslim et. Yahut da ruhundan mehenk olmalı. Bilmiyorsan yapayalnız yola uşup ilerleme. Yolda gulyabaniler vardır, sesleri bildik sesine seni mahvetmeğe ceken tanıdık sesine benzer. “ Ey kervan halkı, buraya gelin, işte yol, iz buracıkta” diye bağırırlar. Yolda gulyabaniler vardır, sesleri bildik sesine seni mahvetmeğe ceken tanıdık sesine benzer
“ Ey kervan halkı, buraya gelin; işte yol, iz buracıkta” diye bağırırlar Gulyabani kervan halkını yok etmek, onları da yok olanlara katmak icin birer, birer adlarıyla cağırır. Cağrılan kişi, oraya varınca bir de bakar ki karşısında kurt, aslan. Omru zayi olmuş, yol uzun, gun de geciyor.! Ey iyi huylu kişi, gulyabani sesi nasıldır? “Mal isterim, mevki isterim, şeref, isterim!” işte boyle. İcimden bu sesleri menet de sırlar keşfedilsin. Allahı an da gulyabanilerin seslerini mahvet. Nergis gibi olan gozunu bu gergese karşı kapa. Subhu sadıkı, subhu kazipten, şarabın rengini kadehin renginden ayırdet ki. Bu sabır ve sebatla şu yedi renkli zahiri gozden başka bir goz elde edersin.
O gozle bu renklerden başka renkler, taşlar yerine mucevherler gorursun. Hatta gevher nedir ki? Sen, kendin bir deniz olur, goklerde seyreden bir guneş kesilirsin. İş sahibi, iş yurdun da gizlidir. Yuru, onu ancak iş yurdunda apacık gorursun. Madem ki iş yurdu; iş sahibinin mekanıdır, dışarıda kalan gafildir. O halde iş yurduna, yani yokluğa gel ki sanatı da sanatkarı da bir arada goresin. Madem ki iş yurdu;apacık goruş yeridir, tabii iş yurdundan dışarısı da hicap mahallidir. İnatcı Firavun, varlığa yuz tuttu cunku, onun yerini gormuyordu. Hulasa kaderi değiştirmek istiyor, kazayı savuşturmak arzusunda bulunuyordu. Kaza da o hileciye bıyık altından kıs, kıs gulmekteydi. Allahnın hukmunu, Allahnın takdirini bozmak icin yuz binlerce cocuk oldurttu.
Bu suretle Musa Peygamberin zuhuruna mani olmak istiyordu., boyuna binlerce zulum aldı, binlerce kana girdi. O kadar kan doktu ama Musa, yine doğdu ve onu kahretmek icin hazırlandı, Eğer zevali olmayan Allahnın sanat yurdunu gorseydi eli, ayağı kurur, hile yapamazdı. Musa, onun evinde rahatca yaşadığı halde o, dışarıda beyhude yere cocukları oldurup durmaktaydı.
Tenini besleyip yetiştiren; nefsine hizmet eden, sonra da başkalarının kendisine haset ettiğini,duşmanlıkta bulunduğunu sanan kişi gibi. Bu, benim duşmanım, şu bana haset ediyor, der durur, halbuki kendisine haset eden, kendisine duşman olan o tendir,kendi nefsidir. O, adam Firavuna benzer, bedeni de Musa’ya. Boyle olduğu halde dışarıda “ Nerede duşman?” diye koşmaktadır. Nefsi ten evinde nazla, naimle beslenmektedir. Kendisi başkalarına kin gudup elini ısırmakta.
Mesnevi'den Hikayeler
Alıntı
__________________
İflası sabit oluncaya kadar
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- İflası sabit oluncaya kadar
-
13-09-2019, 00:21:43