İki kardeştiler. Biri koyde cobanlık yapmayı tercih ederek diyordu ki: Bu zamanda şehre gitmek, oranın gunahlı hayatına karışmak cok kotu. İyisi mi, ben koyun cobanlığını yapayım, gunahlardan uzak kalayım. Diğeri ise şehre gitti. Bir mahallede kucuk bir tamir kulubesi acıp başladı ayakkabı tamirine. Coban dağda koyunları, kecileri otlatıyor, hicbir namazını kacırmıyor, hicbir şekilde de nÂmahreme nazar etmiyordu. Butun gun ormanın sessizliği icinde zikirle, fikirle, şukurle yaşayıp gidiyordu.
Bu sebeple de manen bir hayli ilerledi, kerametlere mazhar oldu. Duşunuyordu ki, kardeşi şehirde bir suru gunah ve nÂmahreme nazar ile manen sukût ediyor... Bir ara ona acıyarak ziyaretinde bulunmayı duşundu. Otlattığı koyunlarından bir miktar sut sağıp bir bez torbaya doldurarak ağzını bağlayıp şehrin yolunu tuttu. Sora sora bir mahalledeki eskici kulubesinde kardeşini buldu.
Torbadaki sutunu duvardaki bir civiye asıp oturarak hal hatır sormaya başladı. Bu sırada bir hanım geldi, ayakkabısını cıkarıp topuğunu gosterdi. Kardeşi baktı. Tamir edebileceğini soyledi. Hanım cıplak ayakla beklemeye başladı. Kadın az sonra ayakkabısını giyip giderken ormanda gormediğini goren cobanın zihnindeki temizlik de gitmeye yoneldi. İşte o sırada yukarıdan bir şeyler dokulmeye başladı. Başlarını kaldırıp yukarıya baktıklarında bunun sut damlası olduğunu anladılar. Meğer o anda torbadaki sut de damlamaya başlamış.
Eskici kardeş şoyle bir baktı ve soylendi:
- İnsanlardan kacarak dağ başında veli olmak kolay şey. Butun mesele işte bu insanların icinde veli olabilmekte. Anladın mı şimdi farkı?
Coban başını sallayarak cevap verdi:
- Sen haklısın şehirli kardeşim. Demek senin manen yukselmene mani bu gibi manzaralar. Bunun icin duşuş var sende.
Eskici cevap verdi:
- Nereden bildin bende duşuş olduğunu?
- Baksana, bir anda duştum senin yanında. Sen ise her gun bunlarla yuz yuze, goz gozesin. Duşmemen mumkun mu?
Eskici cevap verdi:
- İşte ben de onu soyluyorum sana. Asıl mesele bunların icinde kendini muhafaza etmektedir. Rabb'ime şukurler olsun ben kendimi şimdiye kadar muhafaza ettim, bundan sonra da muhafaza ederim, inşaallah.
Coban buna itiraz etti.
- Beni bir anda makamımdan duşuren manzara seni her gun neden duşurmesin? Sen coktan duşmuşsun de haberin bile yok.
Eskici buna bir cevap vermek istiyordu. Bunun icin şehadet parmağını ağzına goturup dilinin ucuyla ıslattıktan sonra doğruca torbanın sut akan yerine Bismillah diyerek bastırdı. Bir de baktılar ki, şıp şıp diye akan sut anında kesildi.
Birbirlerine bakıştılar. Bir anlık sessizliği yine cobanın feryadı bozdu. Kucakladığı kardeşine şoyle diyordu:
- Sen haklıymışsın şehirli kardeşim! Asıl mesele, dağ başına kacmak değil, insanlar icine girmek, onların arasında durumunu muhafaza etmekmiş.
Siz ne dersiniz bu olaya? Dağ başına mı gitmeli, yoksa şehir icinde mi muhafaza olmalı?
__________________
Dağ başına mı Şehir İcine mi?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●33 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Dağ başına mı Şehir İcine mi?
-
13-09-2019, 00:19:05