18 Mart 1915 sabahı İngiliz ve Fransız gemilerinden muteşekkil duşman donanması Canakkale boğazına girdi. Burasını kolayca gecip İstanbul’a gideceklerini duşunuyorlardı. Bu suretle Osmanlı İmparatorluğu teslim olacaktı. Ondeki zırhlılar, boğazın Anadolu ve Rumeli yakalarındaki Osmanlı tabyalarını seri ateşli ve uzun menzilli ağır toplarıyla doğmeye başladıkları sırada, duşman filosunun diğer gemileri de hucuma gectiler. Saat 14.00’de bombardıman muthiş bir hal aldı. Sahil kasabaları ateş icinde kalmıştı. Osmanlı tabyaları kısa menzilli toplara sahip ve cephaneleri sıınırlı olduğundan duşmanın gemilerinin iyice yaklaşmalarını bekledikten sonra mukabil ateşe başladı. Fakat bu pek tesirli olmadığı gibi, duşman bombardımanının sabit hedefler uzerine yoğunlaşması na da sebep oldu. Nereden bir ateş acılsa gemiler hemen namlularını oraya ceviriyor ve olum kusuyorlardı. İngilizlerin meşhur Queen Elizabeth zırhlısı kendisine hedef olarak Rumeli yaka sındaki Mecidiye tabyasını secmişti. Bu yuzden duşmanın kudurmuş toplarına mukabele etmek şoyle dursun, tabyada top başında kalmak bile mumkun değildi. Takım kumanda nı Fahri Bey, “sığınağa gir” emrini vermişti ki, batarya cephaneliğine bir mermi isabet etti. Topcu erlerinden Edremitli Mehmed oğlu Seyit, kendisine gelip de gozlerini actığın da, arkadaşı Niğdeli Ali’yi başında bekler buldu. Ne olup bittiğini sorunca, cephaneliğin infilak ettiğini, 14 şehid ve 24 yaralı verdiklerini, yaralıların sargı yerine taşındıklarını ve tabyada yalnız iksinin kaldığını oğrendi. Bundan sonrasını Edremitli Seyit’ten dinleyelim:“Deli gibi olmştum. Ayağa kalktım. Gozlerimi şehid arkadaşlarımın uzerinden ayı ramıyordum. Bazılarının bedeninden kopmuş el ayak parcalarına baktıkca tuylerim diken diken olup, hırsımdan zangır zangırt titremeğe başladım. Denize doğru bir baktım, hınzır gavurlar ateş yağdıra yağdıra hÂl ilerliyorlardı. Toplara baktım, bizim top meydanda. Oteki iki top toprağa gomulmuş. Bizim topun mataforası (mermiyi kaldıran vinc) kopmuş Sonra o topun yanındaki gulleleri gordum. Onlara bakarken o iri gulleler bana ufacık ufa cık birer oyuncak gibi gelmeğe başladı. Ali’ye seslendim; “Ali, cabuk yetiş, bana yardım et” dedim ve yurudum gullelere doğru. Ali benim ne yapmak istediğimi anlamıştı. “Ne yardımı Koca Seyit? Delirdin mi sen, kac okkadır onlar bilir misin? Tam 215 okka (275 kilo) İki kişinin harcı mı onları namluya koymak?” dedi. LÂkin benim gozum kızmıştı bir kere. Belki de Allah, “Yuklen Seyit, gucun kuvvetin bende” diyordu. Ali’ye; “Ali, bu acılara dayanılır mı? Bana cok dokundu bu ya... Hani benim teğmenim, hani benim Mehmed cavuşum, hani benim Konyalı Omer’im, hani 36 arkadaşım, neredeler onlar?” dedim ve Besmele cekip “Y Allah” deyip bir karakcak ettim gullenin birisini, amma havaya kaldır mışım. Ali bunu gorunce “Yaşa Koca Seyit” dedi ve koşa koşa yanıma geldi. Namlunun ici ne mermiyi surerken yardım etti gayrı. İyice yerleştirdik gulleyi namluya. Onde giden geminin birisine nişan aldım. “Ali, dedim, sen ondeki gemiye iyi bak” sonra da “Y Allah” deyip de bir ocakladım ona. Ali hemen “Vurdun Koca Seyit” diye bağıra duştu. Ben, “Sahi mi Ali, deme” deyip inanmıya inanmıya gozlerini o tarafa kaydırdım. Geminin olduğu yer de bir duman yayılıverdi. Biraz sonra duman dağılınca bir de gorduk ki, gemi yanlamış, icinde bir telaş, bir tarafını su gommeğe başlamış bile.”Edremitli Koca Seyit, tek başına ateşlediği top ile tek atışta tam isabet kaydede rek, İngilizlerin Ocean zırhlısını sulara gomdu. O gunun akşamı duşman donanması ağır zayiat vererek Boğaz’ı terkettikten sonra Canakkale Mustahkem Mevki Kumandanı Cevad Paşa, gazileri tebrik icin tabyalara geldi. Koca Seyit’in akıllara durgunluk veren başarısını duymuştu. Mecidiye tabyasına gelince ilk once bu kahramanı gormek istedi. Yine Koca Seyit’in ağzından dinleyelim:“Akşam gec vakit Cevad Paşa geldi yanımıza. Hem şehidler icin gozyaşı doktu, em de benim yanaklarımdan optu. Bir de onbaşılık nişanı getirmiş, onu da kendi elleriyle koluma taktı ve “soyle oğlum, mukafat olarak başka ne istersin?” dedi. Ben “Sağol Paşa baba, mukafatımı verdiniz, başka bir şey istemem” dedim. Cevad Paşa “Olmaz oğlum, se nin hizmetin cok buyuk, iste daha bir şeyler” diye ısrar edince bu defa ben “Cift tayın ve rirseniz memnun olurum” dedim. Paşa “Ne demek oğlum, sana cift değil, beş tayın bile azdır. Hemen bu gunden itibaren verilsin” dedi. Birkac gun cift tatın yedim, fakat herke se tek tayın verilirken cift tayın boğazımdan gecmedi, sonra kumandanlarıma soyledim tek tayın verin diye, tekrar tek tayın yemeye başladım.”Seyit Onbaşı, Canakkale Savaşından sonra Millî Mucadeleye de katıldı. Buyuk Taarruzun ucuncu gunu 28 Ağustos 1922’de yaralandı ve terhis oldu. 10 sene askerlikten sonra doğduğu yer olan Edremit’in Camlık koyune dondu ve kahramanlara yakışır bir tevazu icinde sade bir hayat surdu. Kimseden bir lutuf, bir iltifat ve bir yardım bekleme den, meşe komuru satarak gecimini temine uğraştı. 1939 yılında, yaşadığı zor hayat şartlarının neticesinde zaturreye yakalandı ve bu hastalıktan kurtulamayarak 50 yaşında hayata veda etti.
__________________