İKİNCİ GUN
*
Neyin sesi hafif ve tatlı bir inilti halini almıştı.Dalmışım.
Yine gezinmeye başladım.

Belh şehrinde bir evde bulunuyordum.Henuz yatağımdan yeni kalkmıştım.Odama bir kadın girdi.Bu benim hanımım imiş.İkimiz de Farsca ile Sanskritce arasında bir dille konuşuyorduk.
Garip olan şu ki,ben de bu dili tamamen biliyordum.İki kişiden meydana gelen birisiydim.Ben,hem ben idim hem binlerce yıl once yaşayan bir Parslı.
Kadın dedi ki:
-Gec kalıyorsunuz .Artık elbisenizi giyininiz de zamanında Temaşa Toreni'nde bulunabilesiniz!

Once guzelce karnımı doyurdum.Sonra elbiselerimi giydim.
Elbisem,sırtıma giydiğim şaldan uzun bir gomlek ile belime sardığım bir kulaktan meydana geliyordu.Başımda sivri bir kulah ,sokağa cıktım.
Kalabalık bir topluluk telaşla yurumekteydi.Ben de onlara katıldım.
Sokakları dolaşa dolaşa bir meydana cıktık.Binlerce,yuz binlerce insan toplanmıştı.

Meydanın tam orta yerinde buyuk bir cadır kurulmuştu.Niye geldiğimi ve ne olacağını bilmediğimden yanımda bulunan adamlardan birisine sormak zorunda kaldım.Adam cevap olarak:

-Bugunden itibaren kırk gun Temaşa Toreni 'dir.Şimdi tellallar bağırıp herkesi imtihana cağıracaklar.

Herkes birer birer Zerduşt'un huzuruna gidecek.Her kim 'doğru soz'u soylerse hakikatleri temaşa etmeyi hakedecek,alnına cennetlik yazılacak.
Her kim de soyleyemezse bu temaşadan mahrum olup alnına cehennemlik yazısı kazınacak.Fakat bu kişi,iyi işler yapar ve guzel davranışlarda bulunursa o yazı alnından kaybolur.Coluk cocuğu ,akraba ve dostları sevinclerinden duğun yaparlar.''dedi.

Ben hicbir şey bilmediğim icin haliyle imtihanda başarılı olamayacaktım.Alnıma cehennemlik yazısı yazılacaktı.Geldiğime pişman oldum.Evime donmeye karar verdim.Onceden konuştuğum adama duşuncemi actım.
Adam:

-Sakın gideyim deme!Cunku gelmeyenlerin ve gelip de imtihana girmeden donenlerin alnına cehennemlik cizgisi cekilir.''dedi.
Bu sıkıntılı durum karşısında ,en iyisinin imtihana girmek olduğuna kara verdim.

Tellallar bağırınca herkes birer birer ve duzenli bir şekilde cadıra yaklaşmaya başladı.Benim bulunduğum yer cadıra cok uzak değildi.Bir saat sonra cadırın kapısında bulunuyordum.Bir nobetci herkesi teker teker cadıra alıyordu.

Sıra bana geldi.,girdim.Zerduşt yuksekce bir tahta oturmuş,başında altından bir tac ,uzerinde değerli bir kaftan vardı.
Cevresinde kırk kadar ihtiyar ,ellerini goğuslerine bağlamış bir halde buyuk bir saygıyla ayakta bekliyordu.Meclisin heybetinden şaşırdım,kaldım.
Cahilliğimin yuzunden utanc verici bir durumda kalmamak ve bir yalnışlık yapmamak icin icimden dua etmeye başladım.

Zerduşt sordu:
-Nerden geldin?

Kalbime ilham edilen şu cevabı verdim:
-Sebep ve hikmeti yaratan Allah'tan.
-Nicin gonderildin?
-Allah,aydınlık ile karanlıkları ayırmak,aydınlığıyla adil,karanlığı ile kahredici olmayı istedi.Aydınlığa 'ben',karanlığa 'benden başkası'dedi.
-Aydınlığı nedir,karanlığı nedir?
-Aydınlığı Hurmuz,karanlığı Ehrimen'dir.
-Hangisi galiptir?
-Şimdi her ikisi de eşittir.Ne Hurmuz Ehrimen'e ne Ehrimen Hurmuz'e ustun gelebilir.
-Bu keşmekeşlik nedir?Sonucta ne olacak?
-En sonunda Hurmuz ,Ehrimen'e ustun gelecek.Alem hep aydınlık olacak.
-Sonra ne olacak?
-Allah,'hep ben'diyecek,'benden başkası 'demeyecek.
-Sen kimsin,kiminsin?
-Ben aydınlık taraftarıyım.Hurmuz'un yanındayım.
Zerduşt elini kaldırdı :
-Allah seni aydınlık etsin ''dedi.

Tam o sırada yuzumde iki kaşımın ortasına kadar inen dik yeşil bir cizgi peyda oldu.Zerduşt'un yanındaki ihtiyarlar:
-Allah mubarek etsin,Allah mubarek etsin ''dediler.

Huzurdan cıktım.Alnımdaki yeşil cizgiyi goren halk,bana yol vermekteydi.Cadırın kapısında ,yanıma verilen rehberin yardımıyla meydanın bir tarafında bizi bekleyen atlara bindik.Doğu tarafında gorulen zumrut tepelere doğru yol aldık.
Birkac saat yolculuktan sonra bir tur kervansaraya ulaştık.O gunun geri kalan saatlerini orada gecirdik.Ertesi gunu seher vakti uyandırıldık.Rehberim beni bir odaya goturup dedi ki:

-Cok korkunc bir savaşa gireceksin.Kılıc,kalkan,gurz gibi savaş aletlerini kullanmakta becrin var mı?Haydi gel,bir tecrube edelim.

Rehberimle birlikte girdiğimiz oda turlu turlu silahlarla doluydu.
Rehberim,bana bir zırh giydirdi.Bir gurz almamı işaret etti.Ben kendimde buyuk bir kuvvet ve yetenek hissediyordum.Gurz oyunlarında ve kılıc kullanmada rehberimin beğenisini kazandım.Oradaki silahların en iyi ve sağlamlarından birer takım aldıktan sonra kanatlı atlarımıza bindik.

Akşama kadar uctuktan sonra buyuk ve korkunc bir dağın eteklerine ulaştık.Dağ o kadar yuksekti ki ,tepesi gorunmuyordu.
Rehberime bu dağı sordum.

-Fark Dağı''dedi.

O geceyi dağın eteğinde gecirdik.Guneşin doğuşuyla birlikte atlarımıza bindik.Bu kez dağın tepesine doğru ucuyorduk.
Atlarımızın ilk hızı,her hayalin otesindeydi.Nihayet dağın tepesine ulaştık.Burada gozlerimize carpan manzara,insan gozunun gormediği ,hicbir hayalin erişemediği bir durumdu.

Dunya kadar geniş bir meydan goruluyordu.Bu meydanın sol tarafındaki yarı kısmı,en karanlık gecelere aydınlık dedirtecek kadar karanlıktı.Sağa gelen yarısı ise aydınlığı sonuk bırakacak kadar parlaktı.


Gozlerimiz akıl ve sır ermez bu acayiplikler sebebiyle ,o parlaklıklara dayanabildiği gibi,o cehennem karanlığını andıran siyahlığın da her tarafını aydınlıkmış gibi gorebiliyordu.Sanki mahşer meydanını andıran bu yerde ,sayısız insan toplanmıştı.Bunların bir kısmı meydanın sağ tarafında ,yani aydınlık denizinde,diğer bolumu ise karanlık denizinde bulunmaktaydı.
Meydanın ortası boştu.
Bu boşluğun iki tarafında,iki buyuk taht kurulmuştu.

Bunlardan aydınlık tarafında bulunanın uzerinde Hurmuz oturmakta ve gulen yuzunden cıkan guzel parıltılar,o aydınlıklar icerisinde bile farkedilebiliyordu.

Karanlıklar icinde kurulmuş olan tahtın uzerinde en korkunc yaratıklardan daha cirkin ve en korkunc devlerden daha iğrenc yuzlu Ehrimen oturmakta idi.Fakat Ehrimen ve Hurmuz'un tahtları arasında ve her ikisinin başları hizasında gokte asılı duran bir taht daha vardı.
Biz meydana vardığımız zaman doğruca Hurmuz tarafına katıldık.Biraz sonra meydanda bir dalgalanma oldu.
Her ağızdan:
-Bakınız,bakınız.Allah'ın emri yeryuzune indi!''sozleri cıkıyordu.

Gokyuzundeki tahtın uzerinde ,insanın hayal edebileceği butun guzellikleri kendinde toplamış peri yuzlu birisi,ayakta bekliyor ve elinde bir kure tutuyordu.Bu kurenin doğuda kalan kısmı aydınlık,batıda kalan kısmı ise karanlıktı.
Aydınlık ile karanlık arasında oyle bir denge vardı ki,ne aydınlıktan karanlığa ve ne de karanlıktan aydınlığa zerre kadar bir ışık karışıyordu.
Sağ taraftaki sayısız insan topluluğu hep bir ağızdan :

-Ey Allah'ımız!Karanlığı yok et!''diye bağırdılar.
Ehrimen taraftarları ise:

-Ey karanlık!Gucunu goster!''dediler.
Mucizeyi andıran bir şekilde ,uzak ve yakındaki her kulağın duyabileceği tatlı bir sesle yuzu aydınlık peri cevap verdi:

- Bu meydan ,adalet ve imtihan meydanıdır.

Bunun uzerine herkes derin bir sessizlik icinde kaldı.Her iki taraf da huşu ve sukunetle dua etmeye başladı.
Sessizliğin surduğu sırada Hurmuz ayağa kalktı ve şu konuşmayı yaptı:

-Ey insanoğlu!Allah sizi kendisi gibi aydınlık olmanız icin yarattı .Sizi butun varlıklara ustun kıldı.Size her turlu nimetleri ihsan etti.Fakat sizi,aydınlık iken karnlıklara kattı.Ruh iken cesetle birleştirdi.

Oyle ki,nefret ettiği karanlığı ,kendisi icin makbul aydınlıkla kaldırasınız.!

Ey insanoğlu!Aydınlık benim,bana gelin,ben olun.Aydınlığın gereği olan guzelliklerle donanınız.Allah'tan korkunuz...
Mutlaka Allah'a şukrediniz.Her ne verdiyse kanaat ediniz.Kısacası bir imtihandan aydınlık olarak gidiniz ki ,aydınlık dunyalar sonsuza kadar durağınız olsun.''

Hurmuz oturdu.Ehrimen ayağa kalktı:

-Ey insanoğlu!
Gozunuzu acınız.Yaratılışınızın gereğini iyice duşununuz.Şairce ve fakat yalancı sozlere uyup omrunuzu boşuna gecirmeyiniz.Gulunuz,eğleniniz,hayatın tadını cıkarınız!Yiyiniz,iciniz!
Dunyada iken arzu edilip gaye edinilen sadece iki şey vardır.Gerisi yalandır. Kibir ve şehvet.Bu iki arzuya insanı sevk eden benliğinizdir.Kendinizi her şeye tercih ediniz...
İşte hakikat budur!Benliğinizden başka varlık,zevkinizden başka arzu tanımayınız.

Hurmuz yavaşca ayağa kalkarak:
- Ey insanlar!Ehrimen denilen alcak yaratığı dinlemeyiniz.Sozleri yalandır.Gercek kulluk ,kibir denilen sahta gurura gore daha buyuk bir zevktir. Nice manevi zevkler vardır ki,şehvet onun yanında nefret duyulacak bir şey kalır.Ehrimen'in dediği benlik,hayvanlara ozgu bir davranıştır.
İnsanın benliği ,ahlakının guzelliği ya da cirkinliğine gore duzenlenmiştir. İnsan tabiat bağında yetişmiş guzel bir cicektir.Fakat bu cicek,gonullere ferahlık veren bir kokuyla,yani akılla diğer ciceklerden daha seckin bir ozelliğe sahiptir. Hayvanlar alemi icin gecerli olan kanunların coğu insana gore duzenlenmiş,bir kısmı adeta değiştirilmiştir.Onu dinlemeyiniz''dedi.


Bu kez Ehrimen soze ofkeyle başladı:
-Hurmuz yalan soyluyor.Sizi bir takım kanunların,hayal urunu kuralların bağımlısı ,acizlik ve emre itaatte en adi hayvanların seviyesine indirmek istiyor.Sizi uc-beş gunluk zevkinizden de alıkoymayı arzu ediyor.Onu dinlemeyiniz.''dedi.
Bundan sonra her ikisi birbirini yalanlaya yalanlaya nihayet birbirine saldıracak oldular.Ancak onlardan yuksek bir tahtta oturan ,elindeki kureyi aralarına uzatıp:
- Henuz vakit gelmedi.Boş yere uğraşmayınız.Carpışma ilk once seckin askerleriniz arasında olacak !''dedi.

Bunun ustune Hurmuz:
-Beni seven meydana cıksın''dedi.Aynı sozu Ehrimen de soyledi.
O sırada rahberimle beraber sağ taraftaki savaşcılara katıldım.O geceyi orada gecirdik.Mukemmel bir ikram ve saygı gorduk.
Ertesi gun davullar caldı.Ehrimen'in askerlerinden biri meydana cıktı,vuruldu.Bizim taraftan da biri onu karşıladı.Boylece o gun iki taraftan yirmi kadar savaşcı cıkıp birbiriyle savaştı.Bazen Ehrimen tarafı bazen de bizim taraf galip geliyordu.Her gun karşılıklı carpışmalar devam ediyordu.İki taraftan da bir hayli savaşcı kırılıyordu.
Yedinci gunu bizim taraftan cıkan guclu bir savaşcı ,akşama kadar herkesi yendi.Ehrimen taraftarlarından elli kişiyi oldurdu.Artık bizim tarafın sevinci doruktaydı.Ehrimen'in cıkardığı savaşcıların birer birer olduğu goruldukce,bizim tarafta zafer calgıları calınıyordu.

O gece bizim tarafın casusları ,ertesi gunu Ehrimen'in yenilgi gormeyen savaşcılarından birinin meydana cıkacağını haber verdiler.Herkes telaş icindeydi.
Rehberimle ben casuslardan birinin cadırına gittik.Casusla uzun uzadıya konuştuk. Ertesi gunu Ehrimen'in NİFAK adındaki cadısının meydana cıkacağı anlaşıldı.Garibi,oradaki bu NİFAK cadı kıyamete kadar yaşamaya mahkummuş.İşte herkesta gorulen telaşın sebebi buymuş.
Ben fevkalade merak ettim.Sabaha kadar uykumda garip carpışmalar gordum.



__________________