Hazret-i MevlÂn zamanında kırk rÂhip birleşir, Konya’ya gelirler.
- Şu MevlÂnÂ’ya haddini bildirelim, derler.
Nasıl mı?
Kırk cetin sual secmişlerdir İslÂmiyetten. Gûya imtihan edeceklerdir bu buyuk velîyi. Yola cıkar, MevlÂn dergÂhına yonelirler.
Yol boyunca;
- Bu sualleri cevaplaması imkÂnsız, derler.
Derken bir “Fırın”ın onunde Âniden karşılaşırlar kendisiyle. Ne diyeceklerini şaşırırlar.
- Eee şeyy, der bir tanesi. Sizi ziyarete geliyorduk.
Buyuk velî;
- Buyurun, der. Biliyorum niyetinizi.
Ve ilÂve eder:
- Haydi sorun bakalım.
İlk darbeyi yemişlerdir. Ayakustu sorarlar:
- Siz diyorsunuz ki, Kur’Ânda; “Her nefis, Cehennemden gececektir” buyuruyor cenÂb-ı Hak.
- Evet, oyle buyuruyor.
- YÂni kÂfirler de, Muslumanlar da Cehennemden gececek, oyle mi?
- Elbette.
- Pekii mÂdem Muslumanlar da Cehennemden gececekse, “İslÂmın ustunluğu” nasıl belli olacak?
- İyi ama Cehennem ateşi, Muslumanları yakmayacak ki.
- Nasıl yÂni?
- Şoyle ki, Muslumanlar Sırat’tan gecerken, Cehennem onlara; “Ey mu’minler, cabuk gecin ki, nûrunuz ateşimi sonduruyor” diye seslenecek. Hatt ateş, o nurlara dayanamayıp sonecek. Ama aynı ateş kÂfirleri yakacaktır.
Rahipler îtiraz edip;
- Hayır, olmaz oyle şey, derler.
Buyurur ki:
- İsterseniz deneyelim.
- Nasıl?
- İşte fırın. Cıkarın gomleklerinizi.
Cıkarırlar.
MevlÂnÂ, onları top yapar, uzerlerine kendi hırkasını sarıp atar fırına.
Az sonra cıkarıp bakarlar.
Netice mi?
Mubarek hırkada yanıktan iz bile yokken, icindeki gomleklerin hepsi yanmıştır.
Bunu gorup, hepsi de insafa gelir.
Kırkı da “Îman”la şereflenir.

__________________