İki cihan guneşi sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) İslÂm dinini hızla yaymaya başlayınca başta Ebu Cehil olmak uzere Kureyş Boyu'nun butun ileri gelenleri bir gun amcası Ebu Talib'e başvurdular. Dediler ki, "Ey Ebu Talib! Yeğeniniz Muhammed atalarımızın dinine aykırı yeni bir din ortaya attı. Dupeduz bizim ilÂhlarınıza hareket ediyor, atalarımızı lanetliyor. Biz bu işe sırf sizin yuksek hatırınız icin goz yumuyoruz. Fakat daha fazla sabredemeyiz. Eğer bu maceradan vazgecip de bize uyarsa ne ÂlÂ! Yok, ortaya attığı bu yeni dinde ayak diretirse işimizi kılıcla halledeceğiz. Ne dersiniz?

Konuşulanları buyuk bir dikkat ve vakarla dinleyen Ebu Talib, "Lutfen biraz oturun. Oturun da yeğenim Muhammed'i cağırtalım. Bu soylediklerinize kendisi cevap versin" diye cevap verir.

Ardından yeğeni Hz. Muhammed'i cağırttı ve O da hemen geldi. Bu sırada Ebu Talib sedir uzerinde tek başına oturuyordu. Şikayete gelen Ebu Cehil ve arkadaşlarından hic birisi O'nun yanına oturmaya cesaret edemiyordu. Cunku Ebu Talip Kureyş boyunun baş reisi idi. Hz. Peygamber (s.a.v.) daha gelir gelmez doğruca gecip amcası Ebu Talib'in yanına oturdu. Bu durumu goren Ebu Cehil ve arkadaşları hemen ortaya atılarak, "Ey Ebu Talib!" dediler. "Yeğeninizi goruyor musunuz? Size karşı nasıl saygısızca hareket ediyor, bizim omuzlarımızın uzerinden atlayarak sizin oturduğunuz sedire oturuyor?"

Ebu Talib bu fesat kumkuması sozlere şu cevabı verdi: "Ey Kureyş ileri gelenleri! Eğer yeğenim Muhammed dediği gibi peygamberlik davasında haklı ve doğruysa bugun benim sedirime, yarın da sizin omuzlarınızın uzerine oturacaktır. Ustelik bu oturmayı da hak etmiş olacaktır. Bu beklenmedik cevap karşısında şaşırıp kalan Ebu Cehil ve arkadaşları ayıldıktan sonra şoyle bir teklifte bulundular. Dediler ki; "Ey Ebu Talib! Yeğenimiz gercekten peygamberse soyleyin de şurada huzurunuzda davasını ispat etsin. Hep birlikte biz de iman edelim."

Bunun uzerine Hz. Ebu Talib yeğeni Hz. Muhammed'e peygamberlik davasını ispat etmesini teklif edince O da, "ne istiyorlarsa soylesinler derhal ispata hazırım" diye cevap verdi.

Bu sırada Ebu talib, Ebu Cehil ve arkadaşları evin bahcesinde oturmaktaydılar. Bahcede de buyuk bir kaya bulunuyordu. Ebu Cehil ve arkadaşları Hz. Muhammed'in bu kaya uzerinde bir ağac yeşertmesi hususunda goruş birliği ettiler. Bu kocaman kaya uzerinde oyle bir ağac yeşerecekti ki, bir dalı doğuya, bir dalı da batıya doğru uzanacaktı.

Teklifi hemen yerine getirmeye koyulan sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) yuce Allah'a dua etmeye başladı. Duaya başlar başlamaz Cebrail (a.s.) inerek, "Ey Muhammed!" dedi. "Yuce Allah (c.c.) şoyle buyuruyor: Bu kocaman kaya parcası yaratıldığından bu yana ben bilmekteyim ki bu adamlar senden boyle bir mûcize isteyeceklerdir. Onun icin kayayı yarattığımızda icine bir de ağac yerleştirdik. İşte şimdi kayanın uzerinde o ağacı yeşerteceğiz. Senin bir işaretin kÂfi." Bu ilÂhi emir uzerine sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şehadet parmağıyla işaret verir vermez kaya uzerinde ağac yeşeriverdi. Hatta tıpkı onların istediği gibi ağacın iki dalından biri doğuya, biri de batıya uzanmaktadır.

Durumu goren Ebu Cehil ve Kureyş ileri gelenleri, "Ey Muhammed! Cok guzel bir mûcize gosterdin, fakat biz sana bu ağacı tekrar eskisi gibi kayanın icine yerleştirmediğin muddetce iman etmeyiz" diye ayak diretirler. Bu donekce hareket karşısında derin derin, duşunmeye başlayan Hz. Peygamber'in karşısına yine Cebrail (a.s.) cıkarak şoyle der: "Ey Muhammed! Yuce Allah'ın sana selÂmı var. Diyor ki dua etmek senden kabul etmesi de bizden hic cekinmesin, ne isteği varsa hemen yerine getiririz."

Bunun uzerine tekrar duaya başlayan sevgili Peygamberimizin bu dileği de kabul edilir ve ağac eskisi gibi kayanın icine girerek ortadan kayboluverir. Bu defa Ebu Cehil ve Kureyş ileri gelenleri hepsi de oturdukları yerden ayağa kalkarak, "Ey Muhammed!" derler. "Sen buyuk bir sihirbazsın. Gercekten şimdiye kadar senin gibisini hic gormedik." Boylece de kufur ve inkÂrın koyu karanlığında devam etmekte ayak diretirler.
__________________