Ebû Muslim HavlÂnî, mÂneviyat buyuklerinin hem de ileri gelenlerindendir. Kendisi ibadette, ahlÂkta, zuhd ve takvÂda ornek bir tasavvuf buyuğudur. TÂbiîn zamanında İslÂm’a girmiş, ciddî bir araştırma tahkikten sonra girdiği İslÂm’da oylesine ilerlemiş ki, kendinden once girenler ondan sonraya kalmış, ondan feyiz alıp nasihat dinler olmuşlardır.
Ebû Muslim’in kendisi ilerleyip de hanımı geride kalmış değildi. Hanımı da hemen kendisine yakın şekilde mÂnen ilerlemiş, beyinin takvÂsına yaklaşan bir iktisad ve kanÂat ehli hÂline gelmişti.

Bu yuzden birlikte oruc tutarlar, birlikte gece namazı kılarlar, yine birlikte vakit namazlarına hazırlanırlardı.

Hatt “Hılletu’l-Evliy”da anlatıldığına gore, Ebû Muslim camiye giderken tekbir alarak evinden cıkar, namaza yonelirdi. Hanımı da onu tekbirle uğurlar, yine tekbirle karşılardı.

Ancak, bir gun durum değişti. Ebû Muslim, cami donuşu evinin avlusuna girdiği halde tekbir sesi işitmemiş, bunun bir sebebi olacağını duşunmeye başlamıştı. Halbuki hanım evden dışarıya da pek cıkmaz, habersiz bir yere gitmezdi.

– Hayırdır inşÃ‚allah, diyerek kapıdan giren Ebû Muslim, az sonra elinde yemeklerle hanımının geldiğini gordu. Sofrayı hazırlayan hanım şoyle bir koşeye “Offf!” diyerek yığılıverdi.

Ebû Muslim şuphelenmeye başladı:

– Hanım, sende bir değişiklik var, nedir bu oflamalar?

Cevap verdi:

– Ne olacak, yorgunluk, bitkinlik! Butun gun ev işleriyle meşgul oluyor, yorulup bitkin duşuyorum. Halbuki sen halifenin huzuruna girince bir hizmetci istesen, seni kırmaz hemen verirmiş.

– Hanım, halifenin bana hemen bir hizmetci vereceğini nereden biliyorsun? Benim boyle itibarım var mı ki?

– Varmış!

– Nereden biliyorsun?

– Nereden olacak, işte komşu kadını! O, senin boyle yuce bir itibara sahip olduğunu soyledi. Hem halifeden sadece hizmetci değil, başka daha neler istesen alırmışsın. Onun icin nufuzunu kullanmanı, hizmetci ile kalmayıp biraz da maddî yardım talebinde bulunmanı istiyorum.

Kendisini tekbirlerle namaza uğurlayıp, yine tekbirlerle karşılayan hanımının birden fikrinin bozulup dikkatinin dağıtıldığını goren Ebû Muslim, buna cok uzulur, ne yapacağını şaşırır.

Halife Hz. MuÂviye’den boyle bir talepte bulunmayı asla istemez ama, kadın da bunda ısrar eder:

Bu defa gazaba gelen buyuk velî, elini acar ve bedduasını yapar:

– Allah’ım, beni tekbirle namaza gonderip yine tekbirle karşılayan bu sÂliha kadının kim fikrini celdi, aklını bozdu ise, onun gozunu kor eyle!.

O anda evin oteki koşesinde bir feryat kopar!

– Ortalığı aydınlatın, gozlerim gormuyor!

Meğer gecim bozup, yuva yıkmakla meşhur olan komşu kadını henuz evdeymiş, birdenbire dunyasının karanlığa gomulmesini ışığın sonmesine hukmetmiş.

Ancak, bunun ansızın gelen korlukten başka bir şey olmadığını anlayınca başlamış buyuk velîye yalvarmaya: – Ben ettim, sen etme!...

Bundan dolayı derler ki:

– Dindar hanımlar, dindar olmayan kadınların verdikleri yanlış fikirleri dinlememeli, yanlış fikir verenler de gunun birinde mutlaka bir belÂya uğrayacaklarını hatırdan cıkarmamalıdır!..

Nitekim komşu kadını yanlış fikir verdi, korluk cezasına mustahak oldu.

Kaynak:Yeni Aile İlmihali, Ahmed Şahin, Cihan Yayınları

__________________