AT HIRSIZI

Abdullah-ı İlÂhî anlatıyor:

Bir hırsız geceleri at calıp satardı. Omrunu boyle heb ederdi. Bir defÂsında da, bulunduğu şehrin en buyuk Âlimi ve evliyÂsının atını calmak icin ahırına girmişti. Tam atı cozup gotureceği sırada, ahırın duvarı yarılıp, iceriye bir nûr yayıldı. Bu nûr icinde, iki nûr yuzlu zÂt gozuktu. Hırsız bu hali gorunce, kendini hemen at gubrelerinin arasına atıp gizlendi. Korku ve telaş icinde boğazına kadar gubre icine gomuldu. Bu sırada yarılan ahırın diğer duvarından daha parlak bir nûr gozuktu. Bu nûr arasında da, o zamÂnın kutbu, en buyuk velîsi olan ev sÂhibi cıktı. Oncekiler onu gorunce hurmet gostererek selÂm verdiler.

Ev sÂhibi diğerlerine nicin geldiklerini sorunca;
- Falan evliy arkadaşımız vefÂt etti. Onun yerine kimi tÂyin edeceğiz? Size arzetmek istedik, dediler.

Atların sÂhibi olan zÂt;
- Onun yerine, at hırsızını tayin ettik, dedi.

Soran iki zÂt da evliy olup ricÂl-ul-gayb denilen velîlerden idiler. At hırsızlığı yapmaya gelen kimsenin, gubreler arasına gomulup saklandığını biliyorlardı. Hemen yanına varıp, onu gubreler arasından cıkardılar, gonlunu alıp, tebrik ederek kucakladılar. Atların sÂhibi ve zamÂnın kutbu evliy zÂtın da yanına gelip, elini optuler. Sonra hep birlikte vefÂt eden arkadaşlarının cenÂzesini kaldırmaya gittiler.

Abdullah-ı İlÂhî, sohbetinde bulunanlara bunu anlattıktan sonra şoyle dedi:

"Şimdi at hırsızlığı yapmaya giden kimse, nasıl bir calışma yaptı da ricÂl-ul-gayb denilen evliya arasına girdi? diye bir sûal hÂtıra gelmesin. Cunku o zavallının gubreler arasında mahcûbiyetinden ne kadar zorluk ve ne kadar pişmanlık cektiği bellidir. Kurtuluş yolu kalmadığını kesinlikle anlayınca, at calmak uzere harama yonelişinden dolayı butun kalbiyle pişmÂn olup, o zamana kadar yaptığı işlere oyle bir tovbe etti ki, işlediği kotu işlerden gonlu temizleniverdi. Allahu teÂlÂya yonelip riyÂzet ceken kimseler, onun o anda yaptığı tovbeyi nice seneler yapamaz."

__________________