
KENDİ DİLİNDEN ALEMDAR YALCIN’IN BİYOGRAFİSİ
1950 yılında Kayseri'de doğdum. İlk ve orta oğrenimini bu ilde tamamladıktan sonra İstanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Turk Dili ve Edebiyatı Bolumu'nu bitirdim. Edirne Erkek Oğretmen Okulu ve Kırıkkale Lisesi’nde oğretmenlik yaptıktan sonra 1979 yılında Gazi Yuksek Oğretmen Okulu'na atandım. 1977'de "1920/1928 Yılları Arasında Yazılan Romanlarda Batılı İtikatlar ve Boş Taassup" isimli yuksek lisans tezimi, 1982 yılında "İkinci Meşrutiyet Tiyatrosu'nda İctimÂî Meseleler" isimli doktora tezimi tamamladım.
1984 yılında Gazi Universitesi Gazi Eğitim Fakultesi Turk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bolumu'ne yardımcı docent olarak atandım. 1986 yılında Rotterdam Eğitim Fakultesi'nde oğretim uyesi olarak calıştım. 1987 yılında Gazi Universitesi Basın Yayın Yuksek Okulu Mudur Yardımcısı ve Radyo Televizyon Bolum Başkanı olarak gorev yaptım. Aynı yıl icinde UNESCO Milli Komitesi uyeliğinde bulundum.
1989'da Bağdat Universitesi Diller Fakultesi, Turk Dili ve Edebiyatı Bolumu'nde misafir oğretim uyesi olarak calıştım. Bu sırada İngiltere’de Eastbourne’de dil ve eğitim calışmalarına katıldım. (Haziran/Eylul 1990)
Birinci Korfez Harekatı oncesi 1991'de geri donerek Basın Yayın Yuksek Okulu'ndaki mudur yardımcılığı gorevime devam ettim. 1991'de bu gorevimden ayrılıp Gazi Universitesi, Gazi Eğitim Fakultesi, Turk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bolumu'ndeki gorevime dondum ve aynı yıl docent oldum.
2006 - Şubat 2008 arası Abant İzzet Baysal Universitesi Rektor yardımcılığı ve Fen Edebiyat Fakultesi dekanlığı ve 2006 - Temmuz 2008 arası ise Turkiye Bilimsel ve Kulturel Araştırmalar Merkezi(TUBİKAM) Başkanlığı gorevlerini yuruttum. Halen Gazi Universitesi Gazi Eğitim Fakultesi Sosyal Alanlar Eğitimi Bolumu Turk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Anabilim Dalı oğretim uyeliğine devam etmekteyim.
ESERLERİ
1.Benim Devletim: Timur ve Cengiz Yasaları Doğu Devlet Yapılarına Giriş (1974).
2.Istılahat-ı Edebiyye
Muallim Naci /Alemdar Yalcın (1982).
3.Tiyatro (1986)
4.Cağdaş İnsan ve Edebiyat
Bu kitap, duşkunluklerimizin ve ustunluklerimizin yine insanın ic dunyasından başladığını, butun insanlığı başarıya ve mutluluğa goturebildiği gibi acılarla dolu bir duşkunluğun yok edebildiğini anlatır.
Cağdaş İnsan ve Edebiyat, gecmişin yanlışlıklarına bakarak doğruları bulmamız gerektiğini soylemeye calışan bir kitaptır.
5.Turkce Oğreniyorum: 1-2-3
(Kultur Bakanlığı Yay.)
Yurtdışındaki Turk Cocukları İcin Turkiye’yi Tanıtıcı İngilizce Cocuk Kitapları Serisi (Kultur Bakanlığı Yay.) - (Editor olarak)
6.Resimli, Uygulamalı Turkce-İngilizce Sozluk
(Editor olarak / Kultur ve Turizm Bakanlığı Yay. -Ankara, 1988)
Bu eser, ozellikle yurt dışındaki ve İngilizce konuşulan ulkelerdeki Turk cocuklarının ihtiyaclarını karşılamak amacıyla hazırlanmıştır.
7.İkinci Meşrutiyette Tiyatro Edebiyatı Tarihi
1. Baskı: 1984 2. Baskı: 2002 (Akcağ Yay.)
8.Siyasal ve Sosyal Değişmeler Acısından Cumhuriyet Donemi Turk Romanı - 1920-1946
1. Baskı: 1991, 2. Baskı: 1996, 3. Baskı: 1997, 4. Baskı: 1999 (Gunce Yay.) - 5. Baskı: 2002 (Akcağ Yay.)
Tanzimat'tan gunumuze Turk romanına sosyal ve siyasal değişmeler acısından bilimsel olarak toplu bir bakış yapılmamıştır. Oysa ozellikle Fransa'da ve diğer batı ulkelerinde artık roman sanatının ulkenin sosyal değişmesinin nabzını tuttuğu kabul edilmekte ve uzerinde disiplinler arası calışmalar yapılmaktadır.
Bu kitap 1920-1946 yılları arasında Turk romanına işte bu acılardan bakan bir calışmadır.
9.Siyasal ve Sosyal Değişmeler Acısından Cağdaş Turk Romanı
(1946-2000)
1. Baskı: 2004 Akcağ Yay.
Bu kitap, cok partili demokratik duzene gecişten (1946) yeni milenyumun başına kadar cağdaş Turk romanları ve romancılarını, yeni eleştiri yontemleri ve yeni bilimsel yaklaşımlar cercevesinde yapılmış bir değerlendirme calışmasıdır. Son 54 yıl icerisinde yazılan ve adından soz ettiren bircok roman tematik bir tasnifle ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
“Siyasal ve Sosyal Değişmeler Acısından Cumhuriyet Donemi Turk Romanı (1923-1946)” isimli calışmanın farklı bir yontemle oluşturulan devamı niteliğindeki bu kitap, daha once yapılan calışmalardan farklı olarak ulkemizin sosyal ve siyasal koşullarına bağlı gelişmelerin romana, romanın bu gelişmelere yaptığı katkıyı ortaya koymaya calışmaktadır.
- Kırşehir Eğitim Fakultesi, Ders Kitabı Olarak Okutulmaktadır.
- Afyon Kocatepe Universitesi, Turk Dili ve Edebiyatı Bolumu, Ders Kitabı Olarak Okutulmaktadır.
10.Tiyatro ve Canlandırma (Gıyasettin Aytaş’la Muşterek)
1. Baskı: Eylul 2002 (Akcağ Yay.) 2. Baskı: Eylul 2003 (Akcağ Yay.)
Bu kitap universiteleri eğitim fakultelerinde yeni bir alan olarak oğretmenlerin dramatizasyon bilgisine dayalı ders vermesi amacıyla Yuksek Oğretim Kurulu’nun hazırladığı eğitim programı esas alınarak hazırlanmıştır. Ancak bu kitap aynı zamanda orta dereceli okullardaki sosyal etkinliklerin tamamında oğretmen ve oğrencilere yardımcı olacak bilgileri icine aldığı gibi amator universite topluluklarının calışmalarına da ışık tutacaktır. Boylece ulkemizde bulandaki boşluğu doldurmayı amaclamaktadır.
11.Cocuk Edebiyatı (Gıyasettin Aytaş’la Muşterek)
1. Baskı: Eylul 2002 (Akcağ Yay.) 2. Baskı: Eylul 2003 (Akcağ Yay.)
Bu calışma ulkemizde cocuk edebiyatı alanında uygulamalı ve teorik olarak cocuk, cocuk psikolojisi, cocuk gelişimi, edebiyat ve cocuk edebiyatı kavramlarının bir araya getirildiği, en son bilimsel gelişmeler ışığında hazırlanmıştır.
- Pamukkale Universitesi, Ders Kitabı Olarak
- İ.U. Edebiyat Fakultesi, Turk Dili ve Edebiyatı Bolumu, Cocuk Edebiyatı Dersi Ders Kitabı Olarak Okutulmaktadır.
- TOBB Ekonomi ve Teknolojisi Universitesi, Fen Edebiyat Fakultesi'nde Ders Kitabı Olarak Okutulmaktadır.
12.Turkce Oğretim Yontemleri
Dil eğitim ve oğretimi konusu bircok bakımdan yeni cağın en onemli konuları arasında yer almaktadır. Bu yuzden her yıl uzerinde binlerce yeni makale yazılmakta ve araştırmalar yapılmaktadır. Bircok alanda calışan bilim adamlarının elde ettikleri yeni bulgular ise hızla eğitim oğretim yontemlerine, kitaplara ve oğretmenlere aktarılarak eğitim icine sokulmaktadır.
- Univerzitetu Tuzli /University of Tuzla Filozofski Fakultet Ders Kitabı Olarak Okutulmaktadır.
13.Anadolu Ezgisi
1. Baskı: Nisan 1997 (Gunce Yay.) 2. Baskı: Şubat 1998 (Gunce Yay.)
3. Baskı: Eylul 2002 (Akcağ Yay.)
Bu eser, aydınlarımız ve sanatcılarımız arasında her gecen gun artan kavram kargaşası ve iletişim kopukluklarının temelini oluşturan bazı kavramları ele almakta ve ortak doğruları bulmayı amaclamaktadır. Bir aydına duşen gorev, icinde cıktığı toplumu kuşatan, onları hep guzelliklere yonlendiren doğruları bulmak ve yaymaktır.
MAKALELER
1.KÂtip Cıkmazı, Fikir ve San’atta Hareket, Mart-Nisan, 1972, S. 75-76.
2.Anna Karenina, Fikir ve San’atta Hareket, Haziran, 1972, S. 78
3.Duvak, Turk Edebiyatı Dergisi, Temmuz, 1972, S. 7
4.Tiyatromuz, Fikir ve San’atta Hareket, Aralık, 1972. S. 84
5.Sevmek Varken, Turk Edebiyatı Dergisi, 1972, S. 18
6.Duşunce Acısından Tiyatromuz, Yeni Sanat Dergisi, Nisan, 1974, S. 5
7.Bağdat Hatun Gungur Dilmen ve Cengiz Yasası, Yeni Sanat, Mayıs, 1974, S. 6
8.BÂkiler’in Şiirlerinde Mazi Fikri, Hisar Dergisi, Haziran, 1979, S. 262
9.Muhsin Ertuğrul’un Ardından, Hisar Dergisi, Kasım, 1979, S. 264.
10.Hisar Şairlerinin Otuz Yılı, Hisar Dergisi, Mayıs, 1980, S. 270
11.Yeni Yayınlar-Kaybolmuş Gunler, Hisar Dergisi, Aralık, 1980, S. 277
12.Yeni Yayınlar, Duşman Kazanmak Sanatı, Hisar Dergisi, Ağustos, 1980, S. 273
13.Yeni Yayınlar-Kaybolmuş Gunler, Hisar Dergisi, Aralık, 1980, S. 277
14.Yeni Yayınlar, Yakın Cağ Turk Kultur ve Edebiyatı Uzerine Araştırmalar II, Hisar Dergisi, Ekim, 1980, S. 275
15.Bu Ayın Dergileri, Doğuş Edebiyat, Nisan, 1982, S. 25
16.Edebiyatımızda Tenkit, Doğuş Edebiyat, Mayıs, 1982, S. 26
17.Buhranın Kaynağında veya Acılarımızın Romanı, Doğuş Edebiyat, Aralık, 1982, S. 33
18.Turk Edebiyatında Kadın Romancılar ve Emine Işınsu, Tore Dergisi, Aralık, 1982, S. 139
19.1982 Roman, Doğuş Edebiyat, Ocak, 1983, S. 34
20.O Kadar Yaklaştım Ki Pınarın Kaynağına, Doğuş Edebiyat, Mart, 1983, S. 12
21.Yahya Akengin’in Şiirlerinde Hayal Unsurları, Doğuş Edebiyat, Mayıs, 1983, S. 38
22.Zamanın Elinden Tutmak mı? Cağının Aynası Olmak mı?, Tore Dergisi, Eylul, 1983, S. 148
23.Gokalp’i Anlamak, Tore Dergisi, Ekim, 1983, S. 149
24.Yahya Kemal’in Şiirlerinde Zaman Kavramı, Tore Dergisi, Kasım, 1983, S. 150
25.Garipciler ve Hisarcılar, Turk Edebiyatı Dergisi, Kasım, 1983, S. 121
26.Genc Turk Sanatcısının Sorumlulukları, Tore Dergisi, Aralık, 1983, S. 151
27.1860-1918 Arası Bazı Oyunlar Hakkında Bilgi, Turkiye Kultur ve Sanat Yıllığı, 1984
28.Edebî Manada Tenkit..., Turkiye Kultur ve Sanat Yıllığı, 1984
29.1920-28 Yılları Arasında Basılan Turk Romanları, Turkiye Kultur ve Sanat Yıllığı, 1984
30.Yorgun Savaşcı’nın TRT Macerası, Tore Dergisi, Şubat, 1984, S. 153
31.M.Âkif Ersoy’un TBMM’ndeki Faaliyetleri İle AlÂkalı Bazı Yeni Bilgiler, Turk Edebiyatı Dergisi, Mart, 1984, S. 125
32.Turk Romanında Şehirleşme, Tore Dergisi, Mart, 1984, S. 154
33.Romandan Televizyona Kucuk Ağa, Tore Dergisi, Mart, 1984, S. 156
34.Turk Kulturu’nden Yahya Kemal’e, Turk Edebiyatı Dergisi, Mart, 1984, S. 125
35.Dilde Birlik Gonulde Birlik, Turk Edebiyatı Dergisi, Eylul, 1984, S. 131
36.Zamanın Elinden Tutmak Uzerine Bir Soruşturma, Bizim Ocak, Mayıs, 1985
37.Turk Edebiyatı’nda Teorik ve Pratik Olarak Tenkid Yoktur!, Doğuş Edebiyat Dergisi, Mayıs 1985, S. 29.
38.Destanlarımızdan Ornekler, Belgelerle Turk Tarihi Dergisi, Ağustos, 1985, S. 6
39.Cumhuriyetin İlk Yıllarında Eğitim Durumumuz, Belgelerle Turk Tarihi Dergisi, Eylul, 1985, S. 7
40.1984’de Roman, Turkiye Kultur ve Sanat Yıllığı, 1985
41.Şıpka Kahramanı Suleyman Paşa’nın Savunması, Belgelerle Turk Tarihi Dergisi, Ocak, 1986, S.11
42.İzmir’in İşgali Hatıraları, Belgelerle Turk Tarihi Dergisi, Haziran, 1986, S. 16
43.İstiklÂl Marşımızın Kabulu Uzerine, Turk Edebiyatı Dergisi, Mart, 1988
44.Vatan Duşuncesinin Yapıtaşları ve Hemşehrilik Duygusu, YÂren Meclisi, Ocak, 1993, S. 1
45.Hacı Bektaş Veli ve Gunumuz, Birlik ve Dirlik, Haziran, 1994, S. 1.
46.Yaşadığımız Topraklar Tekin Değil, Ayyıldız, Ocak, 1995, S. 3
47.Transkafkasya veya Kıpcak Bozkırlarının Kilidi Cecenistan, Ayyıldız, Şubat, 1995, S. 4
48.Turkiye’nin Yumuşak Karnındaki Bıcak Kuzey Irak, Ayyıldız, Mart, 1995, S. 5
49.Bir Yolculuğa Cıkmalıyız, Ayyıldız, Nisan, 1995, S. 6
50.Siz Uyanmazsanız Sizi Acı Bir Yok Oluş İcin Uyandıracaklar, Ayyıldız, Mayıs, 1995, S. 7
51.Kacın ve Saklanın Ey İnsanlar, Ayyıldız, Haziran, 1995, S. 8
52.Sisler, Buğular ve Tutsuler Ulkesinde Yol Bulmak, Ayyıldız, Kasım-Aralık, 1995, S. 13-14
53.Yine İnsan, Toprak İlişkisi Uzerine, Ayyıldız, Şubat, 1996, S. 16
54.Ac Kapıyı Biz Geldik, Ayyıldız, Mart, 1996, S. 17
55.Anadolu’yu İyi Tanımalıyız, Ayyıldız, Nisan, 1996, S. 18
56.Ey Unutulmak, Sen İnsanoğlu İcin Ne Buyuk Bir Cezasın!, Ayyıldız, Mayıs, 1996, S. 19
57.Turkce Ders Kitaplarının PlÂnlanması ve Yazılması, Turk Yurdu, Temmuz, 1996, S. 107
58.Otuz Ağustos’tan Yeni Bir Turk Medeniyetine Doğru, Ayyıldız, Ağustos, 1996, S. 22
59.Cecenistan... Cecenistan..., Ayyıldız, Eylul, 1996, S. 23
60.Kuzey Irak Duğumu, Ayyıldız, Ekim, 1996, S. 24
61.Serinliğin ve Sağlığın Kaynağı Yayla, Akdeniz Maki, 1996, S. 4
62.Ey Vatan Toprağı! “Sen, Seni Sevenlerin Mezarı Değilsin...”, Diyalog, 1996, S. 1
63.Din ve Ordu, Ayyıldız, Ocak, 1997, S. 27
64.İc Dunyamızın Tuzaklarından Kurtulmak, Son Duvar, Mart, 1997, S. 1
65.Yeni Bir Cağa Yeni Bir Geleceğe Doğru, Son Duvar, Mayıs, 1997, S. 3
66.Sıradan ve Sade İnsan... Ozumuz Sensiz... , Ayyıldız, Mayıs, 1997, 31
67.Turkce Ders Kitaplarının PlÂnlanması ve Yazılması, Turk Yurdu, S. 107, Temmuz, 1996, s.24-27.
68.Anadolu Seni Bir Turlu Tanıyamadık, Ayyıldız, Haziran, 1997, S. 32
69.Ayağımızın Altını Boş Hissediyoruz, Bizim Anadolu, 8 Eylul 1997
70.Biz Diyoruz ki, Bizim Anadolu, 15 Eylul 1997
71.Gelin Urettiğimiz Bilgiyi Doğru Sunalım, Bizim Anadolu, 22 Eylul 1997
72.Edebiyatcılar Ulkedeki Aydınların Sozcusudur, Kurultay Gazetesi, 11 Ağustos 1997.
73.Cumhuriyet Doneminde Turk Romanı, Yeni Turkiye Dergisi, Ankara 1998.
74.Son Donem Osmanlı Edebiyatında Fikir Hareketlerinin Etkisi, Yeni Turkiye Dergisi,
75.Arnavutluk Notları, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 15, (s. 11-25), Ankara, Guz- 2000.
76.Ataturk Etrafında Gelişen ve Değişen Anlayışlar, Turk Yurdu, Aralık 2000.
77.Soruşturma: Turk Romanı, Turk Yurdu (Turk Romanı Ozel Sayısı), S. 153-154
78.Aydınlanma ve Dil, Turk Yurdu (Turkceye Saygı Ozel Sayısı), S. 162-163, Şubat-Mart 2001.
79.Kargın Ocaklı Boyu İle İlgili Yeni Belgeler, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 21, (s. 13-88), Ankara, Bahar- 2002.
80.Baki Oz’un Ardından, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 22, (s. 17-20), Ankara, Yaz-2002.
81.Pehlivan Oymağına Ait Yeni Belgeler, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 22, (s. 23-48), Ankara, Yaz-2002.
82.Kureyşan Ocağı Hakkında Bazı Yeni Bilgiler, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 23, (s. 9-26), Ankara, Guz-2002.
83.Kultur ve Dil İlişkisi Acısından Turkce, Turkbilig Turkoloji Araştırmaları, Ankara, Nisan-2002 (3)
84.Bulgaristan Gezisi, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 26 (s. 11-14), Ankara, Yaz-2003.
85.Bir Ocağın Tarihi: Seyyid Hacı Ali TurÂbî Ocağı’na Ait Yeni Bilgiler, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 26 (s. 83-120), Ankara, Yaz-2003.
86."Alevilik Sorunu Bilimsellikten Uzak Tartışılıyor", Toplumsal Barış, Sayı: 3, İstanbul, Temmuz 2004
87.“Yargıtaydaki Gelişmelere Bir Bakış”, Toplumsal Barış, Sayı: 6, İstanbul, Ekim 2004
88.“Alevilik ve Azınlık Kavramı”, Toplumsal Barış, Sayı: 11, İstanbul, Mart 2005
89.“Bir Edebiyat ve Duşunce Adamı Olarak Attil İlhan”, Turk Turdu, cilt:25, s: 219, Kasım 2005
90.“21. Yuzyılda Yeni Gelişmelerin Eğitime Yansıması”, Oğretmen Dunyası, Sayı: 316, Nisan 2006 Ankara
91.“Eski Donemlerden Anadolu'ya Turk Sosyal Dayanışma Kurumları”, Turkler / 3. İlkcağ, s.107-122
SOYLEŞİ-Alemdar Yalcın
Aydınımız kabuğunu kırıp Anadolu'ya cıkmalı
NURİYE AKMAN
Zaman 2 Mart 2008
Turkiye Bilimsel ve Kulturel Araştırmalar Merkezi (TUBİKAM), Anadolu'nun yaşayan kultur unsurlarını doğum, duğun ve olum ekseninde bir belgeselde topladı.
Maltepe Universitesi'nden iki ekip, Kultur Bakanlığı uzmanlarının da katkısıyla iki yıldır elli bin kilometre yol yaparak, 5 ulke, 72 il, 264 ilce, 140 belde, 330 koyu dolaştı. İzzet Baysal Universitesi ve UNESCO'nun da desteklediği projenin finansmanını, Metal İşcileri Sendikası, Ford Otosan ve Kultur Bakanlığı karşıladı. Yakında gosterime girecek olan 16 bolumluk belgeselin cekimleri İran, Turkmenistan, Ozbekistan, Azerbaycan, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Yunanistan'da devam edecek. 4 Nisan'dan başlayarak 2008 yılı Moskova'da Turk kultur yılı etkinlikleri olarak kutlanacak. Belgeselden derlenen elli dakikalık film once Moskova'da, eylul ayında da Frankfurt'ta gosterilecek. Japonya ve Kanada film festivallerine katılacak. Daha şimdiden 60 bin sayfayı bulan doğum, duğun, olum gelenekleri ile ilgili butun yazılı dokumanlar bir araya getirilerek ciltler halinde yayınlanacak. Gundem, sınırotesi operasyondan turbana, celere kadar kavgadan gecilmiyor. Bizi birbirimize duşuren ayrılıkların karşısında, birleştiren ortak değerlerimizi hatırlamanın zamanıdır diye duşundum. Alemdar Yalcın, kentli aydınları, karanlık kabuklarından cıkıp Anadolu'ya bakmaya cağırıyor.
Anadolu'yu gezip belgesel cekmek nereden aklınıza geldi?
Kureselleşme ve hızlı kentleşme ile beraber ozgun kultur unsurlarının tumu yok oluyor. Biz bu yok oluş karşısında kendi kultur değerlerimizi toplayalım ve yaşanılır hale getirelim dedik. UNESCO, maddi olmayan kultur varlıklarının yani sozlu geleneklerin korunması konusunda 150 ulkede bağlayıcı bir karar aldı. Bu da TUBİKAM olarak bize destek oldu. Malzeme topladığımız zaman gorduk ki, bazı kulturel unsurlar hem kaybolmak uzere hem de neden yapıldığı ve yaşandığı bilinmiyor.
Eski kultur unsurlarının zaman icinde yerini yeni unsurlara bırakması doğal bir surec. Buna mudahale edilebilir mi?
Yok, mudahalecilik değil bu. Bu yıl icerisinde İngilizlerin yaptığı Beawolf diye mitolojik bir film var. Sanayileşme ile beraber İngiliz kulturu hızlı bir yok oluş surecine girmiş. Bunun uzerine İngiliz hukumeti, buyuk paralar vererek bu filmi cektirdi. 17. yuzyılda Karanlık Dağları'na gidip hic kentleşme surecine girmeyen İngilizlerin yaşayan kulturunu topladılar. Toplumsal bilincte oluşan kultur unsurları, yapıcılığı ve yaratıcılığı da beraberinde getiriyor. Gunumuzde toplumsal kurumlar bir logo ile butunleşiyor. Bu logoların geliştirilmesinde bizim damgalarımız, halılarımız ve kilimlerimizdeki cok nitelikli motifleri kullanabiliriz. Ve bu motiflerin de dili var. Mesela yaşam ağacı dediğimiz, metafizik dunya ile yaşadığımız reel dunyayı birleştiren eşsiz bir simge var. İngiliz bilim adamlarının araştırmasına gore bu simge eski Mısır ve eski Yahudi kulturune Kafkaslar'dan gelerek girdi. Bizim halılarımızda, kilimlerimizde bol miktarda var. İstedik ki; biz butun bu motiflere dikkat cekelim, bunlar yeniden kullanılabilir hale gelsin.
Neden doğum, duğun ve olum temalarını sectiniz?
İnsan yaşamının bu uc onemli donemine ait kultur unsurları toplanırsa, hem maddi hem de sozlu kulturumuzu bir butun olarak kavramak mumkun olur diye duşunduk. Mesela bebeğin doğumu oncesi yapılan hazırlıklar, doğum sonrasında yapılan butun torenlerle inanc kavramları yan yana geldiğinde, beşiğin hazırlanması, giysileri maddi kultur olarak derlenebilmekte, gobeğin kesilmesi, yıkanması, kundaklanması, diş cıkarması ve benzeri durumlar icin yapılan torenler de unutulmaktan kurtarılmış oluyor. Bu, duğun ve olum torenleri icin de gecerli. Hepsinde bir gizem, bir beklenti var. Ne kadar sanat becerimiz varsa ozenerek o torenlere yukluyoruz. Ve gorduk ki doğum, duğun ve olum bir eşik olarak kabul edilmiş. Kulturumuzde eşiğe buyuk saygı gosterilmiş. Muthiş bir evrensel dongu var rituellerimizde. Bu yaştan sonra oğrendik ki; biz olumu bir bitiş ve yok oluş olarak algılamıyormuşuz.
Allah Allah! Siz bunu yeni mi oğrendiniz?
Hayır, bunun kokenlerini yani yaşamdan yok oluşumuzu nasıl ustalıkla tolere ettiğimizi gorduk. Mesela, 'iki kapılı bir handayız'diyoruz. Yolculuğumuz doğumla başlıyor, olumle devam ediyor. Mesela bazı yorelerde hanımların oldukten sonra yıkanırken başına kına yakıyorlar.
Cunku gelin gidiyor oteki dunyaya değil mi?
Evet. Erkekler icin de benzeri şeyler var. Onu da Hakk'a yuruyen insan olarak gonderiyor. MevlÂnÂ'nın Duğun Gecesi dediği şekilde adeta bir duğune giden damat gibi gonderiliyor o da. Halbuki Schopenhauer'ın Aşkın Metafiziği'ni alırsak aşk bile yok olma korkusunun, ureme icgudusunun doğal yansıması olarak değerlendiriliyor. Bizde metafizik bir varoluşu da beraberinde getiriyor. Bunun eşikler arası geciş ve donence olduğuna baktığınız zaman olumu bir yok oluş olarak gormuyor Anadolu insanı. Evrende her şey donuyor. Galaksiler, dunya, mevsimler... Butun bu donencelerle ilgili rituellerimiz var, adeta varoluşumuzun koku hissedilmiş. Dikkatimiz başka noktalara cekildiği icin genc kuşaklar, ozellikle okumuş kesim bunu bilmiyor.
Bu anlattıklarınızı film olarak gormek bir kentliyi ne kadar etkiler?
Bu film ile bunu gundeme getirmeyi ve gunluk yaşama olabildiği kadar sokmayı duşunuyoruz. Bazı simgelerimizi cocuklarımızın okul kitaplarında, kalemlerinde, silgilerinde, kullandıkları her turlu malzemede desenler olarak yaşatalım istiyoruz. Mesela carkıfelek dediğimiz bir şey var. Carkıfelek Anadolu'da halka halinde hızla donerek oynanan oyun. Carkıfelek, var olan her şeyin donduğunu anlatan enteresan bir figur. Şimdi yeni bir logo oluşturulurken, sanatcılarımız yurtdışında tasarlanmış kitaplara, web dosyalarındaki hazır logolara bakıyorlar. Bunları şirketlerin, kurumların logosu haline getiriyorlar. Halbuki bizde hayvanlar icin kullanılan damgalar var. Bunlar o kadar zengin ki, o kadar da stilize ki. Her biri bin yıllık toplumsal zek ile uretilmiş şeyler. Bunları da sanatcılarımızın dikkatine sunmak istiyoruz. Mesela gelin kızın ceyizindeki eşyalarda kullanılan desenlerin dili var. Orada kullanılan motiflerin hangi anlama geldikleri unutulmuş. Ama olanların tumunu derliyoruz. Bu bakımdan son derece onemli.
Peki siz ne oğrendiniz bu belgeselden?
1994'ten sonra Bingol'den İzmir'e kadar olan bolgedeki bircok koyde yattım kalktım. Şunu gordum: Biz aydınlar olarak beynimiz ve kalbimiz kapalı olarak geliyoruz Anadolu'ya. Halkımızın urettiği şeyleri surekli cahillik, kucuk ve basit şeyler gibi duşunuyoruz. Bu cekimler sırasında Malatya'nın bir koyune gittik. Yaşlı bir adam, bir dortluk soyledi. Ben beynimden vuruldum. Anlayabilmem icin adama yarım saat sormak zorunda kaldım. Gordum ki, tasavvufun en derini orada yaşıyor. Tunceli'nin Yenikoy'unde ilkokul mezunu yaşlı bir adamın failatun failatun faiulun vezni ile bin dizeyi ezbere bildiğini gorduk. Başka bir koyde bir zamanlar medrese varmış. Bu medresede bulunan kitapları cıkardılar bize. Goruyorsunuz ki orada muthiş bir zenginlik var. Ve yaşıyor. Dolayısıyla halk kulturu şu anda Anadolu'da yok olmuş değil. Bizim bunları derlememiz gerekiyor. Afyon'un Şuhut kazasında bir koye gittik. Bana bir sandık cıkardılar. Sandığın icerisinden cıkanları soyleyeyim size. 16. yuzyıldan elyazması kitaplar var tasavvufla ilgili. Şaşırdığım şeylerden birisi Roussau'nun 1911 yılında cevrilmiş eski yazı kitapları var koyde. Şu anda televizyonlarda yapılan tartışmalarda bir kor dovuşu var. Yabancı bilim adamları bizden daha etkin bir şekilde geliyor Anadolu'ya. Bizim de aydınlar olarak yoğunlaşıp, dikkati bu yone cekmemiz gerekiyor. İstanbul'da hayatında hic Anadolu'ya cıkmamış insanın Anadolu ile ilgili değerlendirmelerine bakıyoruz. Cok basit kalıyor. İnsan uzuluyor dinlerken. Halbuki doğum, duğun ve olum rituellerimiz oylesine zengin ki.
Rituellerimizde zıtların birliğini de goruruz. Olumde helva kavrulması. Duğunde gelinin ağlatılması. Huzun ve neşe hep ic icedir değil mi?
Zaten asıl temamız bizim, bu sizin soylediğiniz şey. Kızın baba evinden koca evine gonderilişi sırasında huzun var. Ve bu huzun, kızın damat evine girdiği sırada da buyuk bir sevince donuşuyor. Kızın ağlaması bir eşikten diğer eşiğe gecerken ruhsal eğitim gibi. Eşiğe basmadan, atlayarak gecmesi geri donuşu olmayan bir sureci anlatıyor. Ondan sonra 40 gun konuşmaması gibi birtakım simgesel ritueller var. Konuşmuyor; cunku yeni hayatı ile ilgili gozlem yapıyor. Yani yeni evine uyum sağlama eğitiminden geciyor. Kız bir prenses gibi her şeyiyle korunuyor. Evlendiği anda o toplumun en seckin kişisi olarak alkışlanarak ileriye doğru itiliyor. Anne olduğu zaman da yine toplumun en seckin kişisi olarak, ozenilerek ileriye doğru itiliyor. Bu şekilde olgunlaşarak yaşamını tamamlıyor.
Bu bir cerceve. Ama icine baktığınız zaman da korkunc bir eziyet, kadını aşağılama, oğlan doğurmadığında cezalandırma da var. İkisi ic ice.
Eğer bu gelenekler bilincli olarak yapılırsa muthiş bir ic eğitim oluyor. Ama siz bunun altındaki temel değerleri yitirir de, bunu sadece şekli olarak gelenek, gorenek olarak bilincsiz olarak yaparsanız o zaman işkenceye donuşuyor. Hangi işin niye yapıldığını cok iyi anlayarak yapmak gerekiyor. 16. yuzyılın sonlarından itibaren buyuk bir yoksullaşma ve gerileme donemi gecirmişiz. Ve her on yılda bir buyuk savaşlara girmişiz. Anadolu surekli kan kaybetmiş. Ve ilk defa 1920'den gunumuze kadar işte Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Kıbrıs Barış HarekÂtı'nı ve Kore'yi saymazsak hic savaşmadan surekli olarak nufusumuz artıyor. Ekonomik imkÂnlarımız da yavaş yavaş gelişiyor. Yani 1960'lı yıllara gore şimdi alım gucumuz daha iyi. Bakışımız daha iyi. Ve artık biz bu kultur unsurlarının farkına varmaya başladık. Ekonomik savaşımız bittikce, kultur unsurlarımızın değerini yeni yeni keşfetmeye calışıyoruz. Bir unutma donemi gecirildi. Bir bilinc yitirme donemi gecirildi. Bizim şimdi bu bilinc yitirme doneminden tekrar bir yukseliş trendine girmemiz icin bu kultur unsurlarını merkeze almamız gerekir.
Peki bu calışmalardan sonra hayata daha farklı mı bakıyorsunuz?
Bir kere şu var. Biz aydınlar olarak biraz seckinciyiz. Seckinci derken şunu soyluyorum: Butun dunyayı odamızdan, sınıfımızdan goruyoruz. Okurlarımız, dinleyenlerimiz veya oğrencilerimiz bize bir paye veriyorlar. Bir de devlet bir paye veriyor; profesor diyor. Eğer siz bu cizgi icinde, sadece buyuk kentte kalırsanız, yaptığınız değerlendirmelerin tumu ya eksik, ya yanlış oluyor. Ama kabuğunuzu kırar da bizim gittiğimiz gibi Anadolu'ya, koylere cıkarsanız cok eşsiz guzelliklerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Mesela Cemişkezek'e gittik. Altı bin nufuslu bir ilce. Ama o kadar guzel, o kadar yaşanılabilir bir yer ki. İnsanları o kadar olgun ki, o kadar hoşgorulu ki. Yani bizim buyuk kentlerdeki bircok insanımızdan, okumuş, hatta uc dort dil bilen insanlardan yeminle soyluyorum, cok daha hoşgorulu, birbirlerine sevgi ile bağlı.
xxxxxxxxx
DSP’de surpriz başkan Prof. Alemdar Yalcın
DSP’de Genel Başkan adayını belirlemek icin dun kurucu genel başkanı Rahşan Ecevit’in evinde 25 il başkanı ile duzenlenen toplantıdan cıkan surpriz isim, Gazi Universitesi Oğretim Uyesi Prof. Dr. Alemdar Yalcın oldu.
Bir grup il başkanının onerdiği Yalcın icin Rahşan Ecevit de "Sevdiğim, guvendiğim bir isim. İtirazım yok" dedi. Prof. Yalcın’ın, bugun basın acıklamasıyla adaylığını kamuoyuna acıklaması bekleniyor. "Ulusal Danışmanlar Kurulu" uyesi olan Yalcın, Ecevit’in Başbakanlığı doneminde de Alevilikle ilgili calışmalarıyla kendisine destek vermişti. Ecevit’in isteğiyle Toplumsal Kalkınma Projeleri Merkezi’ni kuran yalcın, Ecevit’in arşivinin duzenlenmesi calışmalarına da katıldı. 17 Mayıs’ta yapılacak olağanustu kurultayda genel başkanlık icin Yalcın, eski bakanlar Masum Turker ve Tayfun İcli ile Parti Meclisi uyesi Serdar Savaş ile yarışacak. Kulislerde Zeki Sezer’in de yeniden aday olabileceği de konuşuluyor.
Şehriban OĞHAN
Hurriyet 6 Mayıs 2009
__________________