Genc bir oğrenci bir gece yarısı, mum ışığı altında ders calışmaktaydı. İlmî araştırmalara daldığı bir sırada kapısı calındı. O vakitte birinin gelmesinin meydana getirdiği hayret ve gelen misafirin kimliği hakkındaki merakla kapıyı actı. Karşısında genc ve guzel bir kızcağız durmaktaydı. Karşısındaki misafir, yolunu kaybettiğini ve etrafta başka bir ışık goremediği icin onun kapısını calmaya mecbur kaldığını soyledi.

Genc oğrenci, misafirini geri cevirip gece karanlığına ve sokağın soğuğuna terk edemeyeceği icin caresizce iceri aldı. Ona oturup dinlenebileceği bir koşe gosterdikten sonra da sabaha kadar dersine calışmaya devam etti. Utangac ve gizli-saklı nazarlarla onu seyreden kızcağız, genc talebenin bir haline oldukca şaşırmıştı. Genc, arada bir parmağını, onunde yanan mumun alevine tutmakta ve bir muddet oylece bekledikten sonra geri cekmekteydi. Bir defa ile de yetinmemekte ve bunu ara ara tekrarlamaktaydı. Bu hal uzere sabah olmuştu.

Gun ışıdıktan sonra genc kız oradan ayrılıp evine dondu. Halkın yardımıyla yolunu bularak ulaştığı ev, Osmanlı vezirlerinden birinin sarayıydı ve genc kız da vezirin kızıydı. Saray halkı, ona geceyi nerede ve nasıl gecirdiğini merakla sordu; cunku butun gece onu aramış ama bir turlu bulamamışlardı.

Genc kız başından gecenleri, gorduklerini ve ozellikle de kendisini misafir eden oğrencinin tuhaf hÂlini bir bir anlattı soranlara.

Bunun uzerine vezir, kızına yardım eden o genci sarayına davet etti ve ona nicin sabaha kadar elini yanan mumun uzerinde tuttuğunu ve elini yaktığını sordu. Yusuf yuzlu genc şu guzel cevabı verdi vezire:

Yolunu kaybettiği icin kapımı calan bir misafiri dışarıda bırakamazdım. Bu sebeple onu kulubeme aldım. Nefsimin desiselerine karşı koyabilmek icin de, elimi ara sıra mumun bana Cehennem’i hatırlatan alevi uzerine koydum. Şeytan beni kandırmaya yeltendiğinde, parmağımı ateşe tutarak, nefsime Cehennem azabını hatırlattım ve boylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum.

İffet ve ismet şuuruyla ve bir gun vereceği azim hesabın korkusuyla parmağını yakan gencin bu hareketi vezirin cok hoşuna gitti. Vezir, ondan kızı ile evlenmesini teklif etti. Teklifi kabul eden genc bundan sonra “Damat Efendi” lakabıyla meşhur olan Mecmau’l-Enhur isimli Hanefî fıkıh kitabının yazarı Muhammed bin Suleyman’dan başkası değildi.
alıntı


__________________