Kur’an meclislerinde buyudum ben...
Annem var benim, her derdime derman; şefkatli, sevgi dolu, her sıkıntımda yanımda, sırdaşım, gonuldaşım, haliyle ornek olan, ilim meraklısı, bir dakikasını bile boşa harcamayan, mis gibi corbalar pişiren, sıcacık yatağımdan kalktığımda hazır bulduğum sevgi dolu kahvaltılar, gece uyurken yanağıma konan muhabbet buseleri olan …

Başında beyaz nur başortusu, elinde Kur’an-ı ve tespihiyle, dilinde zikriyle, nur doludur annem…
Nezih arkadaşları var annemin. Secicidir gittiği meclisleri; ya sohbettir, ya Kur’an meclisi, ya zikir halkası, ya akraba ziyareti, ya bir dost sofrası, ya da anne babasının gonlunu almaktır muradı… O ne kimseyi incitir, ne de incinir. Affı kendisine ilke edinmiştir. Şimdi ki anneler gibi dizilerde vakit kaybetmez. Kumanda tutmak yerine ellerimin sıcaklığını hissetmeyi tercih eder. Evlilik programları yerine gozlerimin icine bakmayı, sevgisiyle ruhumu doyurmayı tercih eder.
Zamanını cok dikkatli harcar. Boş vakitlerinde gencliğinden kazaya kalmış namazlarını eda eder. Vazifelerini elinden geldiğince aksatmamayı ister. Her an Ahiret kapısı acılır beklentisiyle, rikkatlidir annem…

Babam vardır benim. Hani derler ya ’’ adam gibi adamdır’’. Gunduz rızkımız icin alın teri doker. Sırtımı dayadığım biricik babamdır O. Akşamları TV bağımlısı değildir. Muhabbet sofrası tertip eder. Bizleri etrafına toplar. Gun boyu neler yaptığımızı anlattırır bir bir…
Her gun akşamı iple cekeriz biz. Bir bakarım Kur’an okur, bir bakarım elindedir tespihi. Bel fıtığı, bacak ağrısı, nasırlaşmış ayakları O’nu yıldırmaz. Bizim gozlerimizdeki mutluluk pırıltısı O’na en guzel hediyedir Mevlamızdan…

Hafta sonları buyuk alışveriş mekÂnları değildir gezdiğimiz yerler. Ya bir akrabamızı, ya bir aile dostunu, ya bir Allah dostunu ya da bir turbedir, ziyaretlerimiz… Ya da evimize aldığımız misafirlerdir, bizim tatil mutluluğumuz… Anneannem, Babaannem ve dedemler huzurevinde değildir bizim…Evimizin bir kanepesi her zaman onlar icin ayrılmıştır. Şeyh Edebali’nin sozunu hatırlatır babam hep: ’Bereket buyuklerle beraberdir.’ Buyuklerini ihmal edenlerin hem dunya, hem de ahirette iflas edeceğini anlatır devamlı…

En cok da babamın ve annemin gozlerinde ki ışığı severim ben. Onların gozlerine bakınca yureklerinde ki gul bahcelerini seyrederim. Kulağıma tatlı bir esinti gelir. Bazen ne anlattıklarını anlamam ama bildiğim bir şey varsa oda sevgiye acıkmadığımdır. Bizim evimizin en buyuk zenginliği sevgidir. Biz uyuşturucu, alkol bilmeyiz. Sigara ve alkolun kotu kokusu evimize uğramaz. Bizim evimiz cennet kokar, sevgi kokar, alın teri kokar, corba kokar, kek kokar,portakal kabuğu kokar,poğaca kokar…

Musluman cocuğuyum ben. Allah’ı, Peygamber’i, Vatanı, anne -babayı , kardeş sevgisini, Kur’an-ı, Namazı, orucu, sohbeti, hak yememeyi, yalan soylememeyi, hırsızlık yapmamayı,vefayı, sozunde durmayı, kitap okumayı, ilme duşkunluğu ve daha nice guzellikleri ben anne ve babamdan oğrendim.

Annem ve babam bazen tartışırlar ama hic boşanmayı duşunmezler. Onlar evlilikteki tartışmalara şoyle diyorlar:
‘’Yuvamız gemiymiş, eğer gemi sağlam olursa fırtına ve dalgalarda batmazmış.’’

Daha evlenirken ikisi de Allah’a dindar eş icin dua etmişler. ’Bereketini ve huzurunu yıllardır goruyoruz,’ diyorlar. Bizim sevgimiz eksilmiyor daha da coğalıyor, diyorlar. Her evlilik yıldonumunde cıtayı, daha yukarı yıllara takıyorlarmış.
Yuvalarını menfaate bağlı temellere kurmamışlar, ummet-i Muhammede hayırlı nesil bırakmak, vatana, millete faydalı bireyler yetiştirmekmiş niyetleri… Hepsinden once de Allah rızasıymış yuvalarının temeli ve hizmetlerindeki sırları…


Mihrican Ulupınar
__________________