-Yalnızım, cok yalnızım.
-Hatırlıyor musun; "cok yakınım ben" demiştim sana, "cok yakın!" Senin sana olduğundan bile yakın. Kendi kendini cağırdığında ne kadar yakından duyuyorsan, ondan da yakınım. Kendinden bir şey istediğinde ne kadar cabuk cevap veriyorsan, bundan daha hızlıyım.
-Doğru. Sen hep yakınsın ama, nedense, ben uzaklardayım. Bana kusmuşsun sanıyorum.
-Oyleyse, secde et ve yaklaş! Alnına dokunacak yakınlığım. Aslında alnına yazılıdır yakınlığım. Araya benliğini koyduğun icin, bencilliğini one surduğun icindir bana uzaklığın.
-Yuzum yok yakınında olmaya. Cok kusurluyum. Gunah ustune gunah işledim. Sozum yok sana sakladığım. Kirli dudaklarım. Yalanlar soyledim, boş sozlere değdi dilim.
- Pişmanlığını goruyorum elbet. İcindekileri yakıcı sızıları duyuyorum. Soylemek isteyip de soyleyemediklerini de ozur olarak kabul ediyorum. Yuzunun kızarması bile kabulum. Bilmiyor musun ki, bağışlamayı seviyorum ve seve seve bağışlıyorum.
-Biliyorum ama yine de unutup hata ediyorum. Gorduğunu gore gore, gormuyormuşsun gibi yaşıyorum. İşittiğini bile bile, işitmiyormuşsun gibi boş şeyler konuşuyorum. Sozumden donuyorum yine. Utanıyorum. Bağışlar mısın sahiden?
-Dedim ya; bağışlamayı kendime ilke edindim. Hicbir şeye mecbur olmadığım halde, merhamet etmeyi kendime kural diye yazdım. Affetmeyi her şeyin onune koyuyorum.
- Ben seni hep yakar diye tanıyorum. Hemen kızıp gazaplandığını duşunerek, korkuyorum, titriyorum. Carparsın diye keyfimce yaşayamıyorum. Gazabın da var senin.
-Rahmetim gazabımdan once gelir. Kızmam bile rahmetimin hatırınadır. Ben yakmam seni. Sen ateşe atarsın kendini. Seni senden korumak icindir tehditlerim.
-Yine de korkuyorum. Cok korkuyorum.
-Defalarca ve en once merhamet sahibi olduğumu hatırlattım sana. Her sozun başında. Her işin eşiğinde. Daha cok, hatırımı saymanı isterdim. Bir hatırlasana; bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey değildin. Eksikliğini kimsenin dert etmediği donemlerde, seni var kılmak istedim. Kendi yokluğunu kendinin bile fark etmediği yıllarda, seni insan etmeye karar verdim. Şimdi seni en cok sevdiğini soyleyenlerce insafsızca cope atılabilecek bicimsiz bir et parcasıydın; sana yuz verdim. Sana yaptığım iyiliğini bilmeni istedim. Hep teşekkur etmeni bekledim.
-Curuyecekmiş bedenim. Toprağa girecekmişim. Yuzum eriyecekmiş. İsmim silinecekmiş. Dar bir yere bırakılıp terk edilecekmişim. Bu dehşet icinde nasıl teşekkur etmemi istersin?
-İlk soylemede, anlamamış olmanı anlayışla karşılıyorum, yine soyluyorum. Unutabileceğini bile bile yeniden hatırlatıyorum. Kolayca gozden cıkarılacak, leke diye silinebilecek, kirli ve isimsiz bir damlaydın; seni adam ettim. Yokluğunda seni yakıp yok edebileceğim halde, varlığından niye oc alayım, niye seni onemsiz sayayım? Senin varlığını herkes inkÂr ederken ben inkÂr etmediğim halde, seni niye unutulmuşluğa terk edeyim? Seni kendime muhatap sececek kadar onemsediğim halde, niye kurumuş kemiklerini toprakta bırakayım? Seni hic yoktan yarattığım halde, hic sebepsiz var eylediğim halde, ikinci defa yaratmakta niye usanayım, niye vazgeceyim?
- Keşke bunui daha sık hatırlatsan!
-Hatırlasana kuşluk vaktini. Her sabah uyandığında yeniden bulmuyor musun bedenini? Gozlerini acar acmaz, hatırlamıyor musun unuttuğunu kendini? Ayrıca, bir bak yeryuzunu olumunun ardından nasıl dirilttiğime. Kurumuş cubukları, olmuş dalları, soğumuş kokleri cicek cicek, rengarenk, teru taze tenlerle, sıcacık meyvelerle yeni baştan dirilttiğimi gormuyor musun bugunlerde?
- Unutmuşum, Rabbim, affedersin, cok affedersin. Sen affetmeyi cok seversin.
Senai Demirci
__________________
"Unutmuşum, affedersin..."
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- "Unutmuşum, affedersin..."
-
12-09-2019, 23:57:29