Hz.Peygamber (s.a.s.). vefat edince, Muslumanlar kendilerini idÂre etmek uzere Hz.Ebû Bekir r.a'i Devlet Baskanligina getirdiler.

Bilindigi gibi, Hz.Peygamber (s.a.s.), iki gorevi birden ustlenmisti: Birisi, Allah'tan gelen vahyi, yÂni ilÂhi emirleri insanlara teblig etmek; ikincisi, bu vahiy hukumlerine gore, baskani bulundugu devleti yonetmekti.

Onun vefatiyla sadece vahiy degil, Peygamberlik de son buldu. Artik Peygamber gelmiyecek, inanan insanlar, son peygamber vasitasiyla gelen Kur'an'la ve bu son peygamber'in Sunnetiyle kendi yasamlarina yon verecek, duzenlerini kuracaklardir. Baska deyicle, inanmak isteyen insanlar, yÂni Muslumanlar, yasantilarinin her yonunu bu iki kaynaga gore tanzim edecekler, bu iki kaynaga ters dusen hayat kanunlarini tanimayacaklardir.

Bu iki kaynagin ozu olan IslÂm'i Allahu te'Âl tek nizam kabul etmis ve bunun disinda kalan sistemleri tanimayacagini soyle ferman buyurmustur:

"Kim IslÂm'dan baska bir din (top yekun bir hayÂt nizami) ararsa ondan asla kabul olunmaz ve o, ahirette de en buyuk zarara ugrayanlardandir"(1)

Hz.Peygamber (s.a.s.)'in vefatiyla, kanun degil, kanunun tatbikcisi olan Hz.Muhammed (s.a.s.). Muslumanlar arasindan ayrilmistir. Dolayisiyle, onun olumunden sonra, Muslumanlar yeni kaynaklara degil; zaten mevcut olan kaynaklari tatbik edecek bir insana, bir idÂreciye muhtactilar. YÂni vakia, kanun boslugu veya yoklugu degil, lider yokluguydu; bu lideri bulmak lazimdi ki, bu ihtiyaci da, baslarina "Halife dedigimiz devlet baskanlarini getirerek giderdiler.

Halife secimi

Hz.Peygamber (s.a.s.). kendi vefatindan sonra, Muslumanlari yonetmek uzere, sarahaten bir halife secmek istemediginden cunku buna yeteri kadar vakti vardi, halife secim isi Muslumanlarin insiyatiflerine birakilmis; onlar da, Peygamber'lerinin vefatindan sonra, kendilerini yonetmek uzere Hz.Ebû Bekir r.a'i secip biat' etmislerdir.

Hz.Ebû Bekir r.a'a biat etmis olmasina ragmen, daha sonraki senelerde, bazi grublar Hz.Ali r.a'i ona karsi gostermek istemisler ve maalesef bu sekilde baslatilan ihtilÂf asirlarca surmus, binlerce Muslumanin olumuyle neticelenen savaslara sebebiyet vermistir. Halbuki bunlar, dava arkadasi, cihÂd ve siper ortaklariydilar. Bunlar, hayatlarini Allah'a hizmette yaristirmis olan insanlardi.

Iste, bu konuyu en guzel bir sekilde tahlil ettigine inandigimiz, Hz.Ali r.a'in bir konusmasiyla aciklamak istiyoruz.

Hz.Osman r.a'in sehid edilmesiyle baslayan ve IslÂm tarihinde "el fitnet'ul kubrÂ" (en buyuk fitne) diye adlandirilan hareketten sonra, halife secilmis olup, hilÂfetini tanimayanlarla savasmak uzere Basra'ya gitmis olan Hz.Ali La'a, Ibnu'l Kevva' ve Kays b. IbÂd Basra'ya gidisinin sebebini sorup soyle dediler:

Bu konuda Resulullah'in bana bir ahdi yoktur

"Muslumanlarin karsi karsiya gelip birbirlerini oldurecekleri bu gelisin, Resulullah (s.a.s.)'in sana olan bir ahdi veya emriyle midir?" Hz.Ali r.a. su cevabi verdi:

"Bu konuda Resulullah (s.a.s.)'in bana bir ahdi olup olmadigini soruyorsunuz. Bana verilmis boyle bir ahid yoktur. Vallahi ona ilk inanan ben oldugum gibi, ona ilk defa yalan isnÂd eden ben olmayacagim. Sayet bu konuda Resulullah (s.a.s.)'in bana bir ahdi olsaydi, Ebû Bekir ve Omer'in onun minberine cikmalarina musaade etmezdim, elimle onlarla savasirdim (Resulullah (s.a.s.)'in emri oldugu icin. Fakat Resulullah (s.a.s.). ne olduruldu, ne de aniden oldu. Hastaligi bir kac gun ve gece devam etti. Muezzin ona namaz vaktini bildirmek icín geldiginde, O Muslumanlara namaz kildirtmak icin Ebû Bekir'e emrederdi. Kaldi ki, benim orada oldugumu da goruyordu. Hanimlarmdan birisi (2) Hz. Peygamber (s.a.s.)'e, bu gorevi Ebû Bekir'den almasini soyleyince kizdi ve "siz kadinlar Hz. Yusufun basini derde sokanlarsiniz, Ebû Bekir'i gecirin Muslumanlara namazi kildirsin!" dedi. Allah, Peygamberinin ruhunu alinca, isimize baktik ve Resulullah (s.a.s.)'in dinimiz icin lÂyik gordugunu dunyamiz icin sectik. Namaz, IslÂm'in aslidir; o dinin emri, dinin diregidir. Biz (bunun icin) Ebû Bekir'e biat ettik ve o bu isin ehliydi. Icimizden iki kisi dahi ona muhalefet etmedi. Ebû Bekir'e hakkmi ed ettim ve ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri icin de cihad ettim. Bana verdigini aldim, savasa gonderince gittim; onun emriyle had cezalarini kendi kamcimla yerine getirdim. Olunce, yerine Omer geldi ve arkadasinin (yÂni Ebû Bekir'in) yolunu takib etti, onun gibi hareket etti. Boylece Omer'e biat ettik ve icimizden iki kisi dahi ona muhalefet etmedi. Hic birimiz de baskasini ona tercih etmedik. Omer'e hakkim ed ettim ve

ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri icinde cihad ettim. Bana verdigini aldim, savasa gonderince gittim; onun emriyle had cezalarini kendi kamcimla yerine getirdim. Olunce Hz. Peygamber (s.a.s.)'e olan akrabaligimi, IslÂm'da onceligimi ve selefiyyetimi ve bu ise liyÂkatimi dusunerek bu konuda baskasinin bana tercih edilmeyecegini sandim. Oldukten sonra, onun yuzundcn halifenin bir gunah islememesi ve kendini mesuliyetten kurtarmak icin Omer hilÂfeti cocuguna yasakladi ve yeni halifeyi secmek uzere alti kisilik bir heyet secti ki ben onlardan biriyim. O isteseydi oglunu secebilirdi; yapmadi.

Heyet toplaninca, kimsenin bana tercih edilmeyecegini sandim. Abdurrahman b. Avf, kimi halife tayin ederse (3) ona kesinlikle itaat edilecegine dair bizden soz aldiktan sonra Osman b. Affan'in elini tutarak, eline vurdu ve biat etti. Ben de isime baktim. Ona itaatim ise, biatimdan once oldu. Boylece Osman'a biat ettik. Ona hakkini ed ettim ve itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri icinde cihÂd ettim. Bana verdigini aldim, savasa gonderince gittim; onun emriyle had cezalarini kendi kamcimla yerine getirdim.

Vurulunca, kendi isime baktim. Resulullah (s.a.s.)'in iki halifesi gitmis, birisi de vurulmustu. Haremeyn'deki (Mekke ve Medine'deki) ve iki bolgedeki Muslumanlar bana biat ettiler. Bunun uzerine birisi ortaya atildi ki, dengim degil; ne Resulullah (s.a.s.)'e olan akrabaligi benimki kadar yakin, ne ilmi benim ilmime denk ve ne de IslÂm'daki onceligi benimki gibi eskiydi. Dolayisiyle ben bu ise ondan (yÂni Muaviye'den) daha lÂyiktim!"(4)

Degerlendirme

1. Hz. Peygamber (s.a.s.)., hilÂfet konusunda kesin bir tavir takinmamis, kimseyi halife secmemistir. Nitekim Hz. Ali'nin yukarida buyurdugu gibi, o bu konuda bir emir vermis olsaydi, onun emri kanun oldugundan, mutlaka yerine getirilirdi.

2. Namaz IslÂm'm aslidir. Asilsiz, yÂni temelsiz hic bir sey dusunulemedigi gibi, namazsiz bir IslÂm tasavvur edilemez. Hz.

Ali r.a. bunu delil kabul ederek, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in namaz icin sectigi imÂmi, yÂni devlet baskani olarak kabul ediyor.

3. Hz. Ali, kendinden once biat ettigi halifelere kesin bir itaatla baglidir.

4. Hz. Ali, Hz. Muaviye'den de kendisine ayni sekilde itaat istiyor ve hilÂfete kendisinin lÂyik oldugunu soyluyor.

5. Asirlardir Muslumanlara kabul ettirilmeye calisildigi gibi, Hulefayi rasidin birbirine dusman degillerdir. Oyle olsaydi, yÂni Hz. Ali, Hz. Omer'i sevmeseydi ona kizi Ummu Gulsum'u verir miydi? Allah'in aslani olan Hz. Ali'nin korkudan "takiyye" yapip kizini Hz. Omer verdigini dusunmek en azindan haksizlik olur.

6. O ornek halifelerin bir tek endisesi vardi: IslÂm'in geregi gibi tatbiki!

Dipnotlar:
(1) Kur'ani Kerim, Ali Imran suresi, 85
(2) Hz. Ebû Bekir'in kizi Hz. Aise
(3) Abdurrahman b. Avf adayliktan cekildigi icin, ona halifeyi secme yetkisini sura vermisti
(4) Suyûti, Tarihu'l-HulefÂ, el-Kahire, 1964, s. 177-178
__________________