Hazreti Omer ve Sa'd İbni Vakkas Hazretleri, İran'a at satmaya gitmişlerdi. İran'a vardıkları zaman şehrin girişinde cirit oynayan bir kısım genc gorup seyre daldılar. Bir ara yabancıların kendilerini seyretmekte olduğunun farkına farkına varan genclerden birisi yanlarına gelip "Bedeviler" gibi sozlerle hakaret ettikten sonra, satmak icin getirdikleri ve uzerine bindikleri Arap atlarını ellerinden zorla aldılar.

Hazreti Omer ve Sa'd ibni Ebi Vakkas Hazretleri ticaret maksadıyla geldikleri şehre meyus ve mukedder vaziyette girdiler. Yanlarında yiyecek bir şeyleri olmadığı gibi paraları da kalmamıştı. Ac susuz akşam olmasını beklediler. Akşam olunca da bir hana vardılar. Kapıdan girer girmez hancı, misafirlerin yabancı olduğunu ve uzuntulu olduklarını anladı. Neden uzuntulu olduklarını sordu. Hazreti Omer daha uzuntulu gorunuyordu. O hic konuşmadı. İbni Vakkas Hazretleri ise başından gecenleri hancıya dert yanarak anlattı. Hancı misafirlerini dinledikten sonra:
- Siz kederlenmeyin, bizim hukumdarımız son derece Âdildir. Ya atlarınızı buldurur, yahut bedelini tazmin eder. Sizin anlattığınıza gore elinizden atları alan hukumdarın kendi oğludur. Ama o mutlaka bu meseleyi halleder, diyerek teselli verdikten sonra:
-Her sabah hukumdarımız pazar yerinde halkın onunden gecer ve halk ona dert ve dileklerini bildirirler. O da ne icab ediyorsa hemen yapar. Siz sabahleyin hemen pazar yerine gidin vaziyeti anlatın dedi.
Sabah, Hazreti Omer ve arkadaşı pazar yerine cıkıp hukumdarı beklemeye başladılar. Biraz sonra hukumdar yanında tercumanları olduğu halde geldi. Herkes nesi varsa acık acık soyluyor o da gerekeni hemen orada yapıyor veya yapılmasını emrediyordu. Sıra Hz. Omer ve İbni Vakkas'a geldi. Onlarda başlarından gecenleri anlattılar., atlarının bulunup geri veilmesini dilediler.
Hukumdar bunları dinleyince yuzu cok asıldı ve uzuntulu olduğu her halinden belli idi. Bir kese altın verdi ve atlarının da bulunacağını soyledi. Hukumdar tercuman vasıtası ile konuşuyordu, tercuman ise atı alanların hukumdarın oğlu olduğunu soylememişti. Hazreti Omer ve Ebû Vakkas Hazretleri yine akşam kaldıkları hana geldiler. Bu sefer yanlarında paraları da vardı, karınları da toktu. Hancının parasını verdiler, o gece de orada kalıp sabahleyin yola cıkmayı duşunuyorlardı. Hancı ne olduğunu sordu. Onlar hukumdarla goruştuklerini ve atları bulacağını soylediler, dedi.
Hancı birden ofkelendi ve :
-Demek kendi oğlu olduğu zaman iş değişiyor, dedi.
Sabah oldu bu sefer hukumdarın karşısına hancı cıkıp:
-Hukumdarım, sucu işleyen başkası olur ceza verirler de, sizin oğlunuz olursa cezasız kalır oyle mi? dedi.
Nuşirevan bunu duyunca rengi değişti ve cok sinirli olduğu besbelli idi:
-At sahipleri yarın şehir terketsinler... Fakat biri şehrin kuzey, biri guney kapısından cıksın dedi.
Sabah oldu ve atların değerinden fazla para verdi. Hazreti Omer ve Ebû Vakkas Hazretleri şehri terkediyorlardı. Bir de ne gorsunler, şehrin bir kapısına atı alan genc, diğer kapısına ise hukumdara yanlış bilgi veren tercuman asılmışlar ve olmuşler bile...
Fakat ne yazıktır ki, adaletiyle meşhur bu hukumdara iman nasip olmamış ve Efendimiz (s.a.v.) imansız gittiklerine teessuf ettiği isimler arasında bunu da saymıştır.
__________________