Eski bir tarihte, Anadolu'nun bir beldesine uğrar Hızır Aleyhisselam. Maksadı halkın ahvaline muttali olmak, yardıma muhtac olanlara kol kanat germektir. Belde ahalisinden iki kişi cok dikkatini ceker. Birincisi şehrin ibadete en duşkun insanıdır. Mescit kuşudur Âdeta... Belli, yaşlı ibadetlerden kalan vaktinde dahi boş durmayıp surekli zikreder, duşunur, tefekkur eder. Kîl u kÂle, boş lakırdıya tenezzul edip de kulak asmaz. Butun derdi tasası ahiret... Ve nail olduğu mertebenin buyukluğu gorulur uzerinde. Yuruyuşunde, oturuşunda, kalkışında, insanlara bir cift soz edişinde bir ululuk, bir tekebbur vardır. İbadet ve itaatle gecen omrunun akıbetinden yana duyduğu buyuk bir emniyet icerisindedir sanki. Ve Hızır Aleyhisselam o belde halkından kim ile konuştuysa, bu mubarek, muhterem insanın, yuzde yuz cennete gireceğine inandıklarını muşahede eder.
Ondan başkası olamaz!
Deseler ki hani, "bu belde halkından sadece bir kişi Cennete girecek" AhÂli "mutlaka odur" der. "Ondan başkası nasıl olabilir ki?"Acaba bir insan bu kadar da hurmete lÂyık mıdır, diyerek şaşar Hızır... Onun hayretle muşahede ettiği bir ikinci kişi ise, bu muhterem şahsın tam tersi istikamette yol alan bir gunahkÂrdır. Omrunde ondan daha murdar, daha mendebur bir insan gorup gormediğini duşunur. Vaktiyle butun haramları işlemiş, curumden isyandan yana takati kalmadıysa da, aklı fikri hÂl mÂsıyette. İcki icerken bir koşede sızar kalır. Kendine gelir gelmez ilk işi, şişesinden bir yudum daha icmektir. Hani guzel bir insandan bahsedilirken, her halinde bir guzellik var, denilir ya... Bu adamın da her halinde başka bir cirkinlik var. AhÂliden biri onu uzaktan gorse hemen yolunu değiştirir. Yakınından gecmek mecburiyetinde kalsalar, tiksintiyle yuzlerini buruşturup hic oralı olmamaya calışırlar... Sanki o pis herif orada yok. Gorup de ne yapacaklar zaten, şeytan gorsun yuzunu. Duşunmezler ki şeytan gorse ne yapacak ki? Onca yıldır ikaz edip dert anlatamadıkları herife hakaret etmeye dahi doymuşlardır artık. Kimsenin gozunde kuldan sayılmaz. Ve ahÂli inanır ki bu fÂsık, cehenneme bile giremez. Allah TeÂl boylesi bir kulu cehennemine alıp da ne yapacak ki. Boyle bir kula cehennem mukÂfÂt olur. Buna da şaşar kalır Hızır Aleyhisselam. Bir kul da hic bu kadar duşer mi acaba?
Cennetlik miyim?
Abid şahsın yanına gidip kendisinin Hızır olduğunu soyler. Bir isteği var mıymış oğrenmek ister. "Rabbimin katındaki mevkiimi bilmek isterim mumkunse. Cennetliklerden miyim, yoksa hafazanallah cehennemliklerden mi?" "Peki inşallah" deyip yanından ayrılırken, sallana sallana gelir otekisi. Her hÂli tavrı ibadet olan muhterem, hemen yuz cevirip uzaklaşır oradan. Konuştuklarını duyan adam da sarhoş bir ed ile rica eder: "Benim de yerimi oğrenebilir misin? Acaba ben cehennemlik miyim? Sualin garabetine şaşıp adamın haline acıyan Hızır, "peki oğreneyim" der ve beldeden ayrılır gider uzaklara. Bir iki sene aradan sonra Hızır Aleyhisselam o beldeye tekrar uğrayıp Abid'i ibadetlerinin mukÂfatı olarak kendisine ihsÂn edilen cennet ile mujdelemek ister. Karşılaştıklarında Abid hic acele etmeden, sukûnet ve teennî ile sorar. Hızır tebessum ve surur icinde en guzel haberi verir kendisine: Mujdeler olsun sana, Cennetliksin, ne kadar şukretsen azdır değil mi?" Bu muazzam haberi soğuk bir tebessumle karşılayan Abid: "Biliyordum zaten" der, o her zaman ki emin haliyle.
Uzuntusu iki kat artar
O basit tebessum, insanın icini donduruveren buz gibi gulumseme, dağlardan ağır gelir Hızır'a... Bu kibir goruntusu karşısında Âdeta ezilir, ici titrer ve arkasına dahi bakmadan uzaklaşmaya calışır. Bu sefer de ayakta dahi duramayan o rezil herif dikilir karşısına. Sallana sallana sorar kendisine. Uzuntusu iki kat daha artar Hızır Aleyhisselam'ın, ici daha bir ezilir: "Yazık etmişsin kendine, cok yazık etmişsin.
Cehennem mi dedin sen?
Seni Cehennemlikler arasında gordum" der. Duyduklarına inanamayan adam, hayretten buyuyen gozleriyle şaşkın şaşkın sorar: Cehennem mi dedin sen? Allah beni Cehennemine kabul mu etmiş?" deyip bırakır kendini yere... Omrunde secde etmeyen adam, bir turlu beceremez secdeyi de, yerde goz yaşları icerisinde debelenir durur. Bir yata bir kalka, iyiden iyiye toza toprağa bulanır. Gorenler şaşkın şaşkın ona bakar, kimi tiksinir doner arkasını gider. O onlarla da alay etmekten geri durmaz. Sarhoş nÂrasını andıran bir ÂvÂz ile: "N'olduuu... Allah seni cehenneme almaz diyordunuz hani. Hani ben cehenneme bile layık değildim n'olduuu... Gordunuz mu Rabbim bana Cehennemi bahşetti. Beni hiclikle, yoklukla cezalandırmadı sizin gibi." Cıkarır cebinden icki şişesini, vurur yere, parcalar, yakasını pacasını yırtar ha bire: "Aha benden tovbe Sana Allah'ım. Madem beni kabul ettin cehennemine, ben de Senin cehennemine lÂyık bir kul olmaya calışacağım bundan sonra. Sana soz, bak bir daha gunah işlemeyeceğim, Sen tek beni kulun olarak gor e mi? Ben yokmuşum gibi yapma. Var ettin ya beni, yoklukla cezalandırma."
Ne oldum dememeli
Zavallıyı kendi hÂline bırakan Hızır, ne olup bittiğini anlayamamanın şaşkınlığı ve hayreti icerisinde kendi kendine soylenerek uzaklaşır: "Bu iki insan, şu anda makamlarının değiştirildiğini bilselerdi."
selam ve dua ile...
__________________
Değişen makamlar
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Değişen makamlar
-
12-09-2019, 23:50:11