Yazı yazmak, konuşmak insan olma sanatıdır.

Yazı yazmak, konuşmak insan olma sanatıdır. Oysa beynimde kelimeler, vurgun yemiş balıklar gibi yatıyor ve bir turlu oltaya (dile) gelip takılmıyor. Fakat yazıyı yaşam, yaşamı yazı belleyenlerin, soylemekten ve yazmaktan başka tercihleri var mıdır?

Kur’an kelÂm’dır (soz) ve kıyamete kadar diridir. Bu, şunu da gosteriyor ki, soz, insan var oldukca etkin olacaktır. İlk defa soz vardı, son demde de soz olacaktır ve hayat, iki soz arasında surup gidecektir. Oyleyse dunya meydanında soz padişahtır. Biz de sozu, sozle acalım:

Haydi gonlum uyan, ufuktan aklın guneşi doğmak uzredir. Haydi gonlum suslen, seni aklımla evlendirmek ve soz sarayına, sizden doğacak cocuğu padişah yapmak istiyorum. Ey gonlum, aklıma kucak ac, ey aklım gonlume tebessumler sun. Cocuk babanın sırrı, annenin aşkıdır. Sırrını ve aşkını kuşanmış cocuk beklemektedir yeryuzu. Yeryuzu, bugunku kadar sırdan ve aşktan uzak olmuş mudur acaba? Yansın aşk ateşi, toprak kaynasın, okyanuslar buharlaşsın ki, sır buhar buhar atmosferi tutsun.

Gul bahcesine girip gulleri koklamak istiyorum, bulbuller kartallaşıyor! CÂnanı uğruna canını ortaya koymayacak aşık mı vardır? Bulbulun sesinin guzelliği, gulun rengindendir. Sana sesim guzel gelmiyorsa, ya sen gul değilsin, ya ben bulbul değilim.

Butun şiirler, ayrılık vaktinin cocuklarıdır. Şiir, gonlun İsa’sıdır; cunku babasız doğmuştur. Ben, akıldan gebe kalmış gonlun doğuracağı Muhammedî kelÂmı arıyorum. Şiir de benim, İsa gibi; ama ben Muhammed ummetiyim, icimde kaybettiğim Muhammedimi arıyorum.

Sevgiliye koşarken kelimeler mısra olurlar, kitap olurlar. Bir kitap, sevgilinin ayak izlerini icinde taşımıyorsa, o karanlık bir orman ya da bir col gibidir. Mısralarında ruhlar inlemeyen şiirler yol vurucudur.
Yağmurun sesini can kulağı ile dinle, Davud’un sesini duyacaksın. Cıtır cıtır yanan ateşe kulak ver, İbrahim’e bestelediği en guzel şarkıyı işiteceksin. Varlığın nabzını tut, kendi nabzın olduğunu goreceksin, varlığın dili seni soyluyor, sen uyuyorsun!

İc dunyalarında sonsuzluğa pencere acamayanların dunya telaşı yoktur. Hicbir ses, gonlunun penceresini maveraya kapatmış bir insanın sesinden daha cirkin değildir. Bu yuzden eşeğin sesi, “seslerin en cirkini” olarak nitelendirilmiştir; cunku eşek, yalnızca midesi boşalınca ve şehvete gelince anırır.

D.Ali TAŞCI

__________________