Soze gonul ile başlayalım,
Her kelimede donup bir bakalım kalbimize.
Yola gonul ile başlayalım,
Her adımda donup bir soralım kalbimize.
Senin icin Rabbim.
KelÂm senin icin, yol sana gider. Şair kime soyler, yolcu kime gider?
Her zerrede maksut sensin. İnsanın maksudu kim?
Sen kalbime bakarsın. Kalbim kime bakar, neye meyleder?
Kalp ile başlamaktır niyet.
Kalbi KÂbe kılmaktır.
Allah icin mi?
Din, Allah icin sevmek, Allah icin kızmaktı. Boyle dedi Allah Rasulu s.a.v..
Sahabilerden Ebu İdris el-HavlÂnî r.a. bir gun Şam mescidine gitmişti. Orada bir genc gordu ki, dişleri parlıyor, yuzu gulumsuyor ve cevresinde kalabalık bir cemaat toplanıyor.
Cemaat herhangi bir konuda ihtilafa duştuğu zaman ona danışıyor, onun goruşunu alıyorlardı. Gencin kim olduğunu sordu. Muaz b. Cebel’dir, denildi.
Ebu İdris r.a. ertesi gun erkenden mescide gitti. O genci mescitte namaz kılar vaziyette buldu. Namazını bitirinceye kadar bekledi. Sonra karşısına gecip selam verdi ve gence şoyle dedi:
- Seni Allah icin seviyorum.
Muaz b. Cebel r.a.:
- Allah icin mi? dedi. Ebu İdris r.a.:
- Allah icin, dedi.
Muaz b. Cebel r.a. Ebu İdris r.a.’ ın elbisesinin kuşağından tutup kendine doğru cekti ve şoyle dedi:
- Mujdeler olsun sana! Cunku ben Allah Rasulu’nden şoyle duydum: “Allah Teal buyuruyor ki: Benim rızam icin birbirini sevenlere, benim rızam icin birlikte oturup sohbet edenlere, benim icin birbirlerini ziyaret edenlere ve benim rızam icin malını ve gucunu sarf edenlere muhabbetim vacip olmuştur.”
. . .
Hz. Ali r.a. bir harpte muşriklerden birisiyle savaşıyordu. Zorlu bir mucadeleden sonra adamı yere duşurdu ve kılıcını adamın boynuna dayadı. Bu sırada adam Hz. Ali r.a.’ın yuzune tukurdu. Hz. Ali adamı oldurmekten vazgecerek hemen bıraktı ve geri cekildi. Muşrik hayretle sordu:
- Neden beni oldurmuyorsun?
Hz Ali r.a .:
- Seninle Allah icin dovuşuyordum ve seni onun yolunda oldurecektim. Fakat sen bana tukurunce nefsim adına hiddetlendim. İşime kendi ofkem karıştığı icin niyetim zedelendi. Onun icin seni oldurmedim, dedi. Adam:
- Seni kızdırayım da beni cabucak olduresin diye yuzune tukurmuştum. Madem ki dininiz bu kadar saf ve halis, muhakkak hak dindir, dedi ve musluman oldu.
. . .
Sen yarattın Rabbim. Yarattığını severiz.
Senin yolundaki yolcuyu severiz.
Sana giden yolu severiz.
O yoldaki taşı toprağı severiz.
Ama kim ki fesat karıştırır dinine, kim ki engeller koyar sana giden yollara, kendimizi unutur, senin icin kızarız bir gun…
Niyetlerimiz yukselir
Kelimeler yere aittir, sozler toprağa ait, sesler bedene ait. Yerde kalır, unutulur taşa kazınsa…
Maksatlar ulaşır goğe, niyetler kanatlanır.
Rasulullah s.a.v. bir gun namaz kılmak icin ayağa kalktı ve mescittekilere sordu:
- Malik b. Duhşum nerede?
Oradakilerden biri şoyle dedi:
- O , Allah’ı ve Rasulu’nu sevmeyen bir munafıktır. Efendimiz s.a.v. şoyle dedi:
- Oyle deme! Gormuyor musun? O, l ilÂhe illallah dedi ve bununla Allah’ın rızasını murat ediyor. Allah Teal kendi rızasını murat ederek l ilÂhe illallah diyen kimseye cehennem ateşini haram kılmı ştır.
Ve Efendimiz s.a.v. buyurdular: “Kim insanların kalbini kazanmak icin guzel konuşmayı oğrenirse ve Allah’ın rızasının dışında, Allah’tan başkasını murat ederek ilim oğrenirse, ateşteki yerini hazırlasın.”
Kalbimizdeki niyetlerdir cehennem ateşini sonduren ya da gul bahcelerini yakıp kavuran…
O andaki niyetler
Biliriz gonlumuzde başlar en buyuk mucadeleler. Din yalnız senin oluncaya kadar cihat gonlumuzdedir. Cunku sen “Cihada hazır bulunun” (Âl-i İmran, 200) buyurdun.
Efendimiz s.a.v. bir gun şoyle dediler:
“Ummetimin şehitlerinin coğu başı yastıkta olenlerdir. Onlar harbe gitmeyi ve cengÂver olmayı isterler fakat buna bir turlu imkan bulamazlar. Onların niyetleri onemlidir. Başları yastıktadır, fakat niyetleri cok ustundur.
Savaş alanında nice oldurulenler vardır ki, onların niyetlerini de ancak Allah bilir.”
. . .
Allah Rasulu s.a.v. arkadaşlarıyla Tebuk yolculuğundaydı, buyurdular: “Medine’de bıraktığımız nice kimseler vardır ki bizim kateddiğimiz mesafe, ciğnediğimiz topraklar, kÂfirleri kızdıran her adımımız, infak ettiğimiz her şey, cektiğimiz sıkıntı ve aclıktan alacağımız mukafat gibi onlara da mukafat vardır.”
Sahabiler , bu nasıl olur, diye sordular. Allah Rasulu s.a.v. buyurdular:
- Cunku onların niyetleri bizimledir, onları mazeretleri geri bırakmıştır.
. . .
Başı yastıkta şehit olanlar vardı.
Bununla beraber…
Birisi cihat meydanında oldurulmuştu. Ona “katil-i himar ” yani “merkebi peşinde olen adam” dediler. Cunku o, savaştığı adamın azık, elbise ve merkebini almak gayesiyle savaşmış fakat onları alamadan oldurulmuştu.
. . .
Bir sahabi gelerek Efendimiz s.a.v.’e sordu:
- Ya Rasulallah ! Dunyalık kazanmak maksadıyla cihat etmek isteyen kimse hakkında ne buyurursunuz?
Efendimiz s.a.v .:
- Onun icin hicbir ecir yoktur, buyurdu. Sahabiler bu cevabı cok ağır buldu ve soruyu soran zata:
- Tekrar sor. Belki maksadını iyi anlatamadın, dediler. Adam tekrar sordu:
- Ya Rasulallah ! Dunyanın gecici menfaatini arayarak Allah yolunda cihada cıkmak isteyen kimse icin ne dersiniz?
Allah Rasulu s.a.v. şoyle buyurdu:
- Onun icin hicbir ecir yoktur.
Oradakilerin isteği uzerine sahabi sorusunu bir kez daha sordu ve yine aynı cevabı aldı:
- Onun icin hicbir ecir yoktur!
. . .
Hz Omer r.a.’ın hilafeti devrinde bazı sahabiler toplanmış, Allah yolunda herhangi bir şekilde calışırken katledilmiş kişilerden soz ediyorlardı. Birisi:
- Allah yolunda calışıyorlardı. Ecirleri Allah’a aittir, dedi. Bir başkası da şoyle dedi:
- Allah onları olduruldukleri andaki niyetleri uzere diriltir.
Konuşulanları duyan Halife şunları soyledi:
- Evet! Ruhumu elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, Allah onları olduruldukleri andaki niyetleri uzere diriltecektir. Oyle ya, bazıları gosteriş icin veya duysunlar diye, bazıları dunyalık, bazıları da savaşmaktan başka care bulamadıkları icin muharebe ederler. Kimileri de sabreder, mukafatını Allah’tan bekleyerek Allah rızası icin cenk ederler.
. . .
Bir bedevi, Nebi s.a.v.’e gelerek iman etti, kendisine tabi oldu ve şoyle dedi:
- Senin yanında hicret etmek istiyorum.
Peygamberimiz s.a.v. de onu bir sahabiye tavsiye etti. Ve bedevi mucahitlerin develerini otlatmaya başladı.
Hayber Gazası yapılmıştı. Ganimetler pay ediliyordu. O kişiye da pay ayırdılar. Adam sordu:
- Nedir bu?
- Allah Rasulu’nun senin icin ayırdığı hissedir, dediler. Bunun uzerine bedevi Allah Rasulu s.a.v.’in yanına vararak:
- Ben sana bunun icin tabi olmadım. Atılan bir ok ile boğazımdan vurulup oleyim de cennete gireyim diye sana tabi oldum, dedi. Peygamberimiz s.a.v .:
- Eğer doğru soyluyorsan Allah seni doğrular, arzuna kavuşursun, buyurdu.
Sonra duşmanla savaşmaya gittiler. Bir sure sonra o bedevinin cesedini getirdiler. Tam gosterdiği yere, boğazına ok saplanmıştı. Peygamberimiz s.a.v .:
- O bedevidir, değil mi? dedi. Sahabiler:
- Evet odur, dediler. Peygamberimiz s.a.v.:
- O Allah’a doğru soyledi, Allah da onu doğruladı, buyurdu. Sonra onu kendi mubarek cubbesiyle kefenleyerek namazını kıldırdı. Namazda iken şoyle dediği duyuldu:
- Allahım ! Bu senin kulundur, senin yolunda hicret ederek yurdundan cıkmıştı. Şehit olarak olduruldu. Ben buna şahidim!
. . .
Senin yolundayız.
Gonlumuz şahit olsun, gonlumuz doğrulasın yonumuzu, dilimizi.
Bedir’de bulunsaydık, Hendek’ten bir taş da biz kaldırsaydık, Uhud Dağı’nda bir dağ gibi duşseydik toprağa…
Yolda olmak
Hicret emri gelmiş, muslumanların coğu hicret etmiş, Medine’ye gitmi şti. Mekke’de yalnızca bir ozru sebebiyle gidemeyen cok az sayıda musluman kalmıştı. Leys Oğulları’ndan gozleri gormeyen, fakat cok zengin bir musluman olan Damra r.a. da geride kalanlardandı. Kendini hicretten muaf tutulanlardan gormedi ve bir gun yardımcılarına şoyle dedi:
- Ben istisna tutulanlardan değilim, hicrete imkan bulabilirim. Cunku hem malım var hem de yardımcım. Haydi beni bir deveye bindirin.
Deveye bindirildi ve ağır ağır yola cıktı. Ten’im denilen yere vardığında ecel onu yakaladı. Vefat etti ve Ten’im’de defnedildi. Damra r.a. hakkında şu ayet nazil oldu:
“Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryuzunde gidecek cok yer de bulur, genişlik de bulur. Her kim de Allah’a ve peygambere hicret maksadıyla evinden cıkar da, sonra olum kendisine yetişirse, muhakkak ki onun ecri Allah’a duşer. Allah cok yarlıgayıcı, cok esirgeyicidir.” ( Nisa, 100 )
Kimileri Medine yolunda duşer lakin Medine’dedir. Kimileri ise…
. . .
Sahabilerden biri, Ummu Kays r.a. ile evlenmek istedi. Fakat Ummu Kays o gunlerde Mekke’den Medine’ye hicret etmeyi duşunuyordu. Kendisiyle evlenmek isteyen sahabiye , niyeti ciddi ise Medine’ye hicret etmeyi ve orada evlenmeyi teklif etti.
Mekke’deki kurulu duzenini henuz terk etmeyi duşunmeyen o sahabi, Ummu Kays r.a. ile evlenmek arzusuyla Medine’ye hicret etmek zorunda kaldı.
Bu durumunu bilen sahabiler ona “ Ummu Kays’ın Muhaciri” diye takılmaya ve onun hicret sevabı alıp almadığını tartışmaya ba ş ladılar . Bu tartışmadan haberdar olan Rasul-i Ekrem s.a.v. meseleye acıklık getirmek icin şoyle buyurdu:
“Yapılan işler niyetlere gore değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine gore alır.
Şimdi, kimin niyeti Allah’a ve Rasulu’ne varmak, onlara hicret etmek ise, eline gececek olan sevap da Allah ve Rasulu’ne hicret sevabıdır.
Kim de elde edeceği bir dunyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak icin yola cıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye gore değerlenir.”
Mekke uzaktır bize, Medine uzaktır.
Lakin hicret gonulledir.
Kalbin her halde KÂbe’ye yonelmesiyledir.
Az veren gonulden
Efendimiz s.a.v. insanları sadakaya teşvik ettiğinde, Ebu Ukayl r.a. cok az miktar hurma karşılığında bir gece sabaha kadar sırtında su taşıdı. Aldığı hurmanın yarısını ailesine ayırdı, diğer yarısını da Rasulullah s.a.v.’e sadaka olarak verilmek uzere getirdi. Efendimiz s.a.v. “Gotur, sadaka malları uzerine dok.” buyurdular.
Munafıklar, Ebu Ukayl’ın sadakasını dillerine dolayıp alaya aldılar ve:
- Ebu Ukayl’a bakın! Şuncağız hurmalarla Allah’a yaklaşmış, dediler.
Bunun uzerine Allah Teal Tevbe Suresi’nin 79. ayetini nazil eyledi:
“Sadaka vermekte gonulden davranan ve ancak elinden geldiği kadar verebilenlerle alay eden kimselere, bu davranışlarının cezasını Allah verir! Onlara can yakıcı bir azap vardır!”
Değil mi ki gonulden veriliyor, değil mi ki maksut O; O’nun rızası, verilen yarım hurma da olsa goklere kanatlanır.
Lakin niyetler ihlÂsını kaybeder de, nice kurbanlar yuk olur omuzlarımıza, engel olur dolanır ayaklarımıza…
O kadar gizli ki…
Allah Rasulu s.a.v. buyurdular:
“Şehitler, malını infak edenler ve alimler , amellerinin mukafatı olarak cennet isteyecekleri zaman Allah Teal onları yalanlayarak her birine şoyle der: ‘Yalan soylediniz; biriniz desinler diye comertlik etti, diğeriniz kahraman desinler diye cesaret gosterdi, diğeriniz de falanca ne alimdir desinler diye okudu.’ Ve hic biri mukafat alamaz…”
Sahabilerden biri bir gun Ubade b. Samit r.a.’a sordu:
- Ben harbederken Allah rızasını murat ettiğim gibi, başkalarının beni ovmesini de isterim.
Ubade r.a .:
- Sana bu amelinden bir hayır yok, dedi. Adam bu sualini uc defa tekrar etti, hep aynı cevabı aldı:
- Sana bu amelinden bir hayır yok!
Hz. Ubade r.a. sonra, Allah TealÂ’nın “Ben ortaklardan en cok uzak olanım.” buyurduğu kudsi hadisi okudu.
. . .
Efendimiz s.a.v. bize bildirdi ki, şirk, gecenin zifiri karanlığında, kara bir taş uzerinde yuruyen bir karıncanın ayak izinden daha gizli. Ve muslumanı elbette taşa, yıldıza tapınma gibi bir şirk beklemiyordu. Bizlere şu uyarı geliyordu:
“…Kim Rabbi’ne kavuşmayı umit ve arzu ediyorsa guzel bir amel işlesin ve Rabbi’ne ibadette hicbir kimseyi ve hicbir şeyi ortak tutmasın.” (Kehf, 110)
İnsanlar unutur, bırakır gider.
Bir bakarız yalanlarlar. Şahitlikler bozulur.
Gonlumuze yazılanlar kalır bir tek…
İyi niyet taşları
“Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla doşelidir” diyor bir duşunur. Gonlumuzdeki iyi niyetler elimizin işlediği şerli, gayri meşru aykırı işleri hayra cevirmez. Temiz bir kalpten ancak temiz işler sÂdır olur. Rabbi’ne teslim bir kalp, rızık endişesiyle, gelecek korkusuyla harama uzanmaz. “İlim oğrenmek de farz”, ya da “insanlara hizmet!” kaygısıyla kendini ateşe atmaz. Hic değilse gunahını bilir de tevbeye yonelir, bir de niyeti yuk etmez omuzlarına.
. . .
“Yaptıkları her işi ele alır, onu toz duman ederiz.” (Furkan, 23)
Bu ayetinin dehşetinden sana sığınırız Rabbim.
Kalbimiz doğrulasın yapıp ettiklerimizi ki, boş bir yorgunluk kalmasın geriye. Kuru kuruya bir aclık kalmasın geriye.
Sırat’ta yuk olmasın ibadetlerimiz, toza dumana karışıp kaybolmasın.
Bir gun oyle isteyelim ki seni, kendimizi unutalım, yapıp ettiklerimizi unutalım, cenneti unutalım.
Herkes senden isterken, biz seni isteyelim.
__________________
Yalnız Senin İcin
Dini Bilgiler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
-
12-09-2019, 23:46:36