Yaşlı coban surusunu otlatmak icin yaylaya cıktığında tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak:
"Hadi bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık".

Ve bir elma duşerdi, en guzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı cakısını cıkartarak onu dilimlere ayırır ve kucuk bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra, babasından kalan Kur'an'ını okumaya koyulurdu.

Coban, bu ağacı yirmi yıl kadar once diktiğinde sık sık sular, bunun icin de buyukce bir guğume doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı. Elma ağacının kokleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa surede serpilip meyve vermeye başlamıştı. Coban o zamanlar henuz genc sayıldığından şoyle bir uzandı mı en guzel elmayı şıp diye koparırdı. Fakat aradan gecen bunca yıl icinde beli bukulup boyu kısalmış, ağacınkiyse bir cınar gibi buyuyup goklere yukselmişti. Ama boyu ne olursa olsun, ağac yine de yavrusu değil miydi? Onu bir evlat sevgisiyle okşarken :
"Ver yavrum, derdi, gonder bakalım bu gunku kısmetimi."
Ve bir elma duşerdi hic nazlanmadan, yıllar boyu hicbir gun aksamadan.

Koyluler, uzaktan uzağa gozledikleri bu hadiseyi birbirlerine anlatıp yaşlı cobanın veli bir zÂt olduğunu soylerlerdi.

Yaşlı adam, ağacın altında dinlenip namazını kıldığı bir gun, yine elmasını istedi. Ancak dallar dolu olmasına rağmen nedense birşey duşmemişti. Sonra bir daha, bir daha tekrarladı isteğini. Beklediği şey bir turlu gelmiyordu. Gozyaşları, yeni doğmuş kuzuların tuylerini andıran beyaz sakalını ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp koyunların arasına attı kendini. Yavrusu, meyve verdiği gunden bu yana ilk defa reddediyordu onu. İhtiyar cobanın beli her zamankinden fazla bukulmuş, gucsuz bacakları da vucudunu taşıyamaz olmuştu. Hayvanlarını usulca toplayıp koye doğru yoneldiğinde, aşağıdaki caminin her zamankinde daha nurlu minarelerinden yankılanan ezan sesiyle irkildi birden. Yeniden doğmuştu sanki coban. Birşey hatırlamıştı.
Cocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona şefkatle sarılırken :
"Canım" dedi, hıckırıp ağlayarak.
"Benim guzel evladım, mis kokulum. Şu unutkan ihtiyarı uzmeden once neden soylemedin, bu gunun Ramazan'ın ilk gunu olduğunu ?"

__________________