İmam Bûsîrî ve Kasîde-i Burde
HassÂn ibn SÂbit ve Ka'b ibn Zuheyr'den itibaren İslÂm dunyasında yetişen sairler, deh ve sanatlarının en olgun urunlerini Hz. Peygamber icin yazmış oldukları naat ve kasîdelerde ortaya koymuşlardır. Fakat bunlardan bazısının eseri sanat değerinden cok, kazandığı şohret bakımından diğerlerinden daha şanslı sayılmaktadır. iste bu kervanın onde gelenlerinden biri XIII. yuzyılda Mısır'da yasamış olan imam Bûsîrî'dir. 1 şevval 608/7 Mart 1212'de Yukarı Mısır'daki Behnes şehrine bağlı Behsim'de dogan Muhammed el-Bûsîrî, Berberî asilli olup Fas'taki HammÂd Kalesi'nde Habnûnogullari diye tanınan bir aileden gelmektedir. Baba tarafından Bûsîrli olduğu icin Bûsîrî, annesi tarafından DelÂsli olduğu icin de DelÂsî nisbesiyle anılmaktadır. sairin, bazen bu iki kelimeyi birleştirerek DelÂsîrî nisbesini kullandığı da gorulur. Cocukluk yılları, ailesiyle birlikte yerleştiği DelÂs'ta gecmişti. Daha sonra Kahire'ye giderek burada islÂmî ilimlerin yanı sıra dil ve edebiyat tahsil etti. Ozellikle hadis ve siyer ilimleriyle daha cok meşgul olduğu, ayrıca Yahudi ve Hıristiyanlığa karsı yazmış olduğu reddiyelerden onun Tevrat ve İncil hakkında geniş malumata sahip bulunduğu anlaşılmaktadır. Bir sure Bilbis şehrinde maliyede kÂtip olarak calıştıktan sonra Kahire'ye donmuş ve denen Kur'an dershanesinde eğitim ve oğretim faaliyetinde bulunmuştur. Daha sonra el-Mahalle ve Seh şehirlerinde kÂtip olarak calışırken mesÂi arkadaşları olan Hıristiyan memurların yaptıkları yolsuzluklardan fazlasıyla rahatsızlık duyarak bunları şiirlerinde dile getirmiştir.
Kısa boylu ve zayıf bir bunyeye sahip olan Bûsîrî'nin başlıca huzursuzluk kaynağı, hanımının hırcınlığı ile cocuklarının cokluğu ve gecim sıkıntısı olmuştur. sÂzelî tarikatının kurucusu Ebu'l-Hasan es-sÂzelî'ye intisap eden sair, onun olumu uzerine yerine gecen Ebu'l-Abbas el-Mursî'ye hitaben yazdığı 142 beyitlik "dal" redifli mersiyede şeyhinin fazilet ve meziyetlerinden sitayişle soz eder. Oyle anlaşılıyor ki unlu mutasavvıf ibn AtÂullah el-iskenderî ile Bûsîrî, şeyh sÂzelî'nin en onde gelen iki murididir. Ancak ibn AtÂullah ilÂhî aşk temasını islerken, Bûsîrî daha cok peygamber sevgisini terennum etmiştir.
Hayatinin sonlarına doğru felc olan Bûsîrî, rivayete gore Hz. Peygamber icin yazdığı bir kaside sayesinde bu hastalıktan kurtulmuş ve uzun bir omurden sonra seksen kusûr yaşlarında İskenderiye'de vefÂt etmiştir (696/1296-97).
Bûsîrî'nin kaleme aldığı eserlerin tamamına yakını manzum olup coğu Hz. Peygamber hakkında yazılan kasidelerden ibarettir. şiiri, yapı ve uslûp bakımından son derece sağlam ve liriktir. Bu yuzden asırlar boyu onun naat ve kasideleri İslÂm coğrafyasının her bolgesinde buyuk ilgi gormuş, dinî toplantılarda en cok okunan şiirler arasında yer almıştır. Klasik kaynaklarda dağınık bir şekilde bulunan on iki kasideden ibaret olan şiirleri bir araya getirilerek DîvÂnu'l-Bûsîrî adıyla yayımlanmıştır (nsr. Muhammed Seyyid KeylÂnî, Kahire 1374/1955). islÂmî edebiyat alanında dunya capında en meşhur eseri Kasîdetu'l-burde diye bilinen 160 beyitlik kasidesidir. Coşkun bir peygamber aşığı olan Bûsîrî'yi şohretin zirvesine taşıyan bu kasideye kendisi el-KevÂkibu'd-durriyye fî medhi hayri'l-beriyye adini verdiği halde, yukarıdaki isimle tanınması gorduğu bir ruyÂdan kaynaklanmaktadır. soyle ki hayatinin sonlarına doğru felc hastalığına yakalandığı bir sırada, rivayete gore ruyÂsında Hz. Peygamber Bûsîrî'den kendisi icin yazdığı kasideyi okumasını ister; o "y Resûlallah! Ben sizin icin cok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?" deyince, Hz. Peygamber kasidenin matla' beytini okuyarak bu kasideyi işaret eder. Bûsîrî kasidesini okurken Hz. Peygamber iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Yine rivayete gore Bûsîrî'yi odullendirmek uzere hırkasını cıkarıp yatmakta olan hasta şairin uzerine orter; bir diğer rivayette ise vucudunun felcli kısmını eliyle sıvazlar. Şair heyecanla uykudan uyanır, gorduğu ruyÂnın zevkiyle toparlanmaya calışırken felcten bir eser kalmadığını fark ederek sevincinden ne yapacağını şaşırır. Bu sırada şafak sokup sabah namazı vakti yaklaşmaktadır. Bûsîrî abdest alıp mescide giderken bir dervişle karşılaşır. Derviş ondan bu gece Hz.Peygamberin huzurunda okuduğu kasideyi kendisine vermesini ister. iste bu olay duyulduktan sonra kaside buyuk bir une kavuşur ve zaman asimi ile sairin verdiği isimle değil, ruyÂda Hz. Peygamber tarafından uzerine ortulen hırka sebebiyle Kasîdetu'l-burde diye anılmaya baslar. Bazı kaynaklarda hastalıktan kurtulması sebebiyle Kasîdetu'l-bur'e diye geciyorsa da bunun yakıştırmadan ote bir değeri yoktur.
Dunyada en meşhur ve en cok okunan kasideler arasında yer alan bu eser, belli başlı butun kultur dillerine tercume edildiği gibi, Afrika, Guneydoğu Asya ve Balkanlardaki mahalli dillere de cevrilmiştir. Ceşitli bolge ve ulkelerde genellikle sunnet, nisan ve duğun merasimlerinde, mubarek gun ve gecelerde, ayrıca haftalık evrad olarak okunmakta, son munacÂt kısmı ise felcli hastalar uzerine yedi gun sureyle okunup CenÂb-i Hakk'tan şifa niyaz edilmektedir.
Tesbit edilebildiği kadar kasideye yapılan şerhlerin sayısı 110, tahmisler 58, tesdisler 16 civarında olup, uzerine sayısız nazireler yazılmıştır. Biz bu calışmamızda kasideyi Turkce tercumesi ile birlikte verirken ayni zamanda Kasîde-i Burde'yi Turkce Soyleyiş başlığı altında her beyiti Turkce terennum etmeye calıştık. Dinî heyecanı canlı tutmak ve peygamber sevgisini yaşatmak icin sanatın gucunden her donemde istifade edilmiştir. Genc nesillerin bu gerceği dikkate alarak bu konuda daha guzel ornekler ortaya koyacakları umidiyle..
Prof. Dr. Mahmut KAYA
Kaynak: Altınoluk dergisi, Ağustos 1998
__________________
kaside-i burdenin hikayesi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- kaside-i burdenin hikayesi
-
12-09-2019, 23:37:21