Allah rızası icin yapılan butun hayır ceşitleri salih amel kapsamına girer. Farz, vacip, sunnet, mustehap, mendup gibi dinin emir, teşvik ve tavsiye ettiği butun işler salih amel olarak tanımlanır. Salih amele hayırlı iş de denir. Salih ameller kalp, beden ve mal ile yapılabilir.
İman, Allah icin sevmek, ihlas, tevekkul gibi ameller kalple yapılan salih amellerden bir kacıdır. Namaz, zikir, oruc, hac, Allah yolunda hizmet, anne-babaya hurmet, fakirleri sevindirme, guzel davranışlar, helalinden rızık kazanma gibi işler, bedenle ve mal ile yapılan salih amellere ornektir. Haramlardan sakınmak da salih ameldir.
Kitab ve Sunnet’e uymayan bir amel salih değildir. Guzel ameli yapmak kadar korumak da onemlidir. Bir amelin ahirette fayda vermesi icin, ahirete kadar goturulmesi ve korunması gerekir.
İyi işler ovunme değil, şukur gerektirir
Salih amellerin yapılmasında ve korunmasında bazı engeller vardır. Her şeyden once şeytan, kulun niyetlendiği hayır amele mani olmaya cılışır. Bunun icin onune bir suru engel cıkarır. Bunu başaramaz ise, amelin icine riya, gaflet, cehalet katarak amelin sevabını azaltmaya veya hepten yok etmeye gayret eder.
Onda da başarılı olamaz ise, olene kadar kulun amelini calmaktan ve zayi ettirmekten umidini kesmez. Once insanı ameline guvendirir; yaptığı hayırlar ile ovundurur, kendini beğendirir, Allah’ın yardım ve rahmetini unutturur. Bazı hayırları başa kaktırır, hayır yaptığı kimseyi hor gordurur; boylece hayır ameli ahiretten once yok etmeye uğraşır.
Şeytanın bunca engelinden gecirilip ahirete goturulduğu halde, hesap anında elden cıkan hayırlar da mecuttur. Dunyada tevbe edilip helallik alınmayan kul hakları, gıybet, zulum, hakaret, alay gibi gunahların hesabı ahirete kalır. Bu gunahları işleyen kimsenin hayır amelleri alınıp, hakkını yediği, malını caldığı, gıybetini ettiği, alaya aldığı, bir şekilde zulum yaptığı kimselere verilir.
Oyle olur ki, dağlar gibi hayırla, namaz, oruc, hac, zikir ve hizmet sevabıyla Allah’ın huzuruna gelen kulun elinde hicbir hayrı kalmaz. Alacaklılar daha bitmediği icin onların gunahları buna yuklenir ve cezasını cekmek icin cehenneme suruklenir. Bu kimseye ahiret muflisi denir.
Salih ameller ovunme değil, şukur gerektirir. Yapılan iyiliklerle ovunmek, nefsini beğenmek ve insanları kucuk gormek amelin sevabını yok eder.
Guzel bir amel yaptıktan sonra, “ben bunun karşılığında muhakkak sevap alırım; bu sevaplarla cennetin kapısını acarım, yuksek makamlarda ucarım” demek doğru değildir. Yapılan bir salih amele sevap vermek Allahu Teal uzerine vacip değildir. Ancak O, mumin kulların yaptığı bir hayra karşılık en az on sevap vereceğini vaad etmiştir. (Enam/160). Bu O’nun rahmetidir.
Bizler, yaptığımız amele değil, Allah’ın bu vaadine ve geniş rahmetine guvenmeliyiz. Hz. Rasulullah (A.S.) Efendimiz, bu konuda buyurur ki:
“Salih amellerle Allah’a yaklaşmaya calışın. Amelde istikamet ve orta yol uzere bulunun ve bununla birlikte hic kimsenin ameli ile kurtulamayacağını da bilin.” Yanındakiler:
“Siz de mi ya Rasulallah?” diye sorduklarında Efendimiz:
“Evet, ben de sırf amelimle kurtulamam. Ancak Allahu Teal lutuf ve rahmetiyle beni saracak ve cennetine koyacaktır.” buyurdu. (Buharî, Muslim, İbnu Mace)
Onemli olan son nefestir
İtibar sonadır. Her mu’min omrunun sonunu hayır uzere kapamak icin care aramalıdır. İman cevheri ve salih ameller olene kadar korunmalıdır. Olum halinde akla ve amele değil, Allah’ın sonsuz rahmetine guvenmelidir. İman selameti icin icin inlemeli, gonulden yalvarmalıdır.
Hadis-i şerifte belirtildiği gibi, bazı insanlar uzun bir zaman hayır uzere hayat surerler. İnsanlar onlara cennetlik gozuyle bakar, hallerine imrenirler. Ancak bazı kulların başına buyuk bir imtihan gelir, kaderdeki hukum one gecer. Kul, bir sozu ile kufre girer, elindeki iman ve hayırları kaybeder. Oyle ki, cennete iyice yaklaşmışken cehenneme girer.
Aynı şekilde omrunun coğunu inkÂr, isyan ve gafletle gecirmiş bazı insanlar da, Allah’ın yardımı ile son gunlerinde tevbe eder, halini guzelleştirir; kader cizgisi hayırla biter, taat icinde ilahî huzura cıkar. Cehenneme iyice yaklaşmışken yolu cennete cevrilir. (Buharî, Muslim, Tirmizî

Bu hal, ilahî bir takdirdir ve buyuk bir imtihandır. Ancak genelde herkes yaşadığı gibi olur, olduğu hal uzere dirilir ve o şekilde mahşere gelir. Allahu Teal hic kimseye zulmetmez, amelini zayi etmez.
Hic kimse sonundan emin olmamalıdır. Hicbir mumin, salih amellerinin kendi elinde olduğunu, onları sadece kendi aklıyla yaptığını ve koruyacağını soyleyemez. Omrun nasıl biteceğini ancak Allahu Teal bilir. Onun icin kimse ameline bakıp kendisini kurtulmuş, başkalarını helÂk olmuş gormemelidir.
Şimdiki hali kotu olan bir kimse de, butunuyle guzel amel ve akıbetten umidini kesmemelidir. Allahu TealÂ’nın yardımı ile kÂfir imana, fasık itaata gelebilir ve Allah’ın duşmanı olan bir kimse, O’nun dostluğuna adım atabilir.
Rasulullah Efendimiz (A.S.) buyurdular ki: “Allahu Teal bir kula hayır murad ettiği zaman onu bu yolda kullanır.” Bir sahabi: “Bu nasıl olur ya Rasulallah?” diye sordu. Efendimiz:
“Olmeden once onu guzel ameller işlemeye muvaffak kılar.” buyurdu. (Tirmizî, Ahmed)
Hz. Enes (R.A.) anlatıyor: Hz. Rasulullah (A.S.) Efendimiz sık sık şoyle dua ederdi:
“Ey kalpleri istediği tarafa ceviren Allah’ım! Kalbimi dinin uzere sabit tut.” Ben kendisine:
“Ey Allah’ın Rasulu! Biz sana ve senin getirdiklerine iman ettik. Bundan sonra bizim icin korkuyor musun?” diye sordum; buyurdu ki:
“Evet. Hic şuphesiz kalpler Allahu TealÂ’nın iki parmağı arasındadır; onları istediği gibi cevirir. Allah doğruluk uzere tutmak istediği kalbi istikamette tutar, eğrilmek istediğini eğriltir. Mizan, rahman olan Allah’ın elindedir; kıyamete kadar dilediği kavmi yukseltir; istediğini alcaltır.”
__________________