İnsanoğlu, ozu itibarıyla iyi bir varlıktır. Ondan kotuluk sadır olması, ozundeki bu iyiliği işine, eşine, hayatına, yoluna, yoldaşına taşıyamamasından kaynaklanır.
Peki nicin taşıyamaz?


Kendini kaybettiği icin. Kendini kaybeden kendini bilmez. Kendini bilmeyen haddini bilmez. Haddini bilmeyen, kadrini ve kıymetini bilmez. Bunları bilmeyenin kula ve eşyaya kul olması da, kulları kendine kul etmeye kalkması da her an mumkundur.
İnsanoğlu yaratılmışlar icerisinde bilgiyi en cok ureten ve kullanan varlıktır. Fakat bu meziyetine rağmen bir de zaafı vardır: Yine yaratılmışlar icerisinde en cok unutan varlık da insandır.


Unutur. Kendisini unutur. Haddini ve hududunu unutur. Her haddini bilmezlik aslında unutmanın sonucudur. İnsanoğlunun unutması sadece dışındaki varlıklarla sınırlı kalmaz. Bizzat kendisini unutur. Bu unutma o derekeye varır ki, artık kendisine “şah damarından yakın olanı” unutur. O, Allah’tır; yani yaratıcısı, var edeni, her şeyini borclu olduğu ve O’nsuz hicbir şey olduğu zat.


Şah damarından yakın olanı unutan, şah damarını dunden unutur; değil mi?


Şah damarından daha yakın olanı unutmak, unutmaların en vahimidir. Unutma oraya varmışsa, o insandan artık her kotuluk beklenir. Cunku, artık onun unutamayacağı hicbir şey kalmamıştır.


Boylelerinin kendini kaybetmesi beklenen bir durumdur. İnsanlığını kaybetmesi de oyle. İnsaf, vicdan, şefkat gibi insani değerlerden nasıl bu kadar yoksun olabilmesine şaşmamak gerek. Cunku o Allah’ını bile unuttuktan sonra hangi guzelliği hatırlayabilir ki?


Allah, guzelliğin kaynağıdır. Tum guzellikler O’ndan neş’et eder. Zira bir şeyin guzel olduğunu soylemek, onun “anlamsız” ve “amacsız” olduğunu reddetmekle mumkundur. Bir şey amacsızsa guzel de değildir. Bir şey anlamsızsa guzel de değildir.


Anlam ve amactan soz edilen her yerde doğrudan ya da dolaylı olarak Allah’tan soz ediliyor demektir. Var olan her şeyin bir anlam ve amac taşıyor olması, şu alemdeki en istisnasız yasadır. Yercekimi yasasından da, sebep-sonuc yasasından da daha temel bir yasadır.


Varlığın bu en temel ve istisnasız yasasını her an akılda tutmak, ancak her an Allah’ın huzurunda bulunduğumuzu unutmamakla mumkundur. İşte Kur’an da bu gerceği hatırlatır:


“De ki: Size tek bir oğudum var: İster başkalarıyla birlikteyken ister yalnız, daima Allah’ın huzurunda bulunduğunuzu unutmayın.” (Sebe, 46)


Bu, kulun Allah karşısındaki esas duruşudur.
Bu, insanın Yaratan karşısındaki klas duruşudur.
Musluman’ı karşısında “esas duruşta” gormek isteyen, bunu goremeyince cılgına donen her sahte gucun unuttuğu budur. Musluman Allah huzurundaki esas duruşunu, kulların keyfi icin bozamaz.

Musluman’a esas duruşunu bozdurmayı beceremeyenlerin Allah’a duşmanlıklarının altında, işte bu gercek yatar. Kendinden aşağıdakileri kendine kul edenler, kendinden yukarıdakilere gonullu kulluk edenler, Allah huzurundaki esas duruşunu bozmayanlar icin sorarlar: Bunların arkasında kim var? Bu cesareti nereden alıyorlar?


Arkalarında biri yok. Sadece Allah’ın huzurunda olduklarını unutmuyorlar. Allah’a karşı esas duruşlarını bozmuyorlar.


Onlar bozmuyor diye, birileri neden bu kadar bozuluyor ki?

Mustafa İslamoğlu

__________________