RUM ELCİSİ
"Rum elcisi, Medine-i Munevvere'ye siyasi bir goruşme icin gelir. Halife Hz. Omer'in sarayını sorar. Sorduğu kimseler:
"Halife'nin koşku yoktur. Onun parlak bir gonul sarayı vardır. Kendisinin dunyaya aid yalnız, fakirlerin ve gariblerin barındığı gibi bir kulubesi vardır." derler.
Rum elcisinin bu sozler uzerine dehşeti ve hayreti artar. Yukunu, atını, hediyelerini başıboş bırakır. Hz. Omer Farûk' aramaya koyulur. Her tarafta Halife'yi sorar. Hayretle kendi kendine:
"Demek dunyada boyle bir hukumdar var ki, aynı rûh gibi, etrafın nazarından gizli kalıyor!..." diye mırıldanır Halife'ye ram olmak icin, O'nu aramaya devam eder...
Bir Arap kadın:
"İşte senin aradığın Halife, şu hurma ağacının altındadır! Herkes yatakta, doşekte yatarken; O, bunların zıddı olan kumların uzerindedir! Git de, hurma ağacının golgesinde yatan zıll-i ilahi'yi (Hakk'ın golgesini) gor!..." der.
Uyumakta olan Hz. Omer'den elciye heybet ve ruhuna hoş bir hal gelir. Elci, muhabbet ve heybet, birbirinin zıddı iki haslet olduğu halde, bu tezadın kendi ruhunda nasıl birleştiğine hayret eder. Kendi kendine;
"Ben imparator gormuş ve onların nezdinde takdir toplamış bir kimseyim! Onlarda hicbir heybet gormediğim halde, bu kişinin heybet ve muhabbeti şuûrumu izale etti."
"Bu Halife, silahsız, mudafaasız yerde yatıyor ve uyuyor. Ben ise, karşısında butun bedenim ile titriyorum! Bu hal nedir? Bu hal neyin nesidir? Demek ki bu heybet, Hakk'ındır. Şu aba giyen kimsenin değildir!.." der.
Rum elcisi, boyle ruhi ihtilaclar (calkantılar) yaşarken, Hz. Omer (ra) uykudan uyanır. Rum elcisi, Hz. Omer'e ta'zim ile selam verir. Halife selam mukabele eder. Ondan sonra yureği oynamış elciyi can sarayına alır; huzura kavuşturur. Virane olmuş gonlunu tamir eder. Ona, ince, derin, esrarlı sozler soyler.
Elci, hal ve makam muşahede eder.
Hz. Omer'e ağyÂr (yabancı) suretinde gelen elci, yar olur. Bu sohbetin neşvesiyle kendinden gecer. Hatırında ne elcilik, ne de bir haber verip almak kalır...

KAYNAK: TOPBAŞ, Osman Nuri, Mesnevi Bahcesinden Bir Testi Su, Erkam Yayınları Altınoluk Dizisi 20, s. 146-147
__________________