İsrailoğulları'ndan bir adam vardı. Adamın cocuğu olmuyordu. Bu hususta başvurmadığı doktor, denemediği ilÂc kalmamıştı. Butun carelerin fayda etmediğini gorunce, gunun birinde artık cocuk sahibi olabilmekten umidini kesti. Kesin umitsizliğinin icine yerleştirdiği ruh cokuntusu adamı, cocuklu ailelere ve bilhassa cocuklara karşı kindar bir duşman haline getirmişti. Bu yuzden sokakta yalnız rastladığı cocukları oyuncak ve hediyeler vererek kandırıyor; evine goturuyor ve oldurdukten sonra zemin katında actığı derin bir kuyuya gomuyordu. Karısı durumu biliyor ve kocasının bu canavarca huyuna engel olmaya calışıyordu. Fakat ruhu nefretle dolup taşan adam ne Allah'ın, ne vicdanın ve ne de karısının onu bu yırtıcılıktan alıkoymak isteyen sozlerini dinlemiyordu.
Bir gun karısı adama kesin bir ifade ile yalvararak şoyle dedi: "efendi ne olur, şu korkunc canavarlığına bir son ver. Yoksa Allah başımıza oyle bir bel verecek ki, hem bu dunyamız hem de obur dunyamız mahvolacak." Kalbi iyice nasır bağlayarak azgın bir canavar haline gelen adam, karısının bu sozlerine kulak asmayarak şu cevabı verdi; "Ne kadar zamandan beri şu kadar sayıda cocuk oldurdum. Hani başıma hicbir belÂ, hicbir musibet geldi mi?"
Kadın her şeye rağmen belki yola gelir diye gozu donmuş kocasına dedi ki; "Dediğin doğrudur. Uzun zamandan beri devam eden cinayetlerinin henuz belÂsını bulmadın. Fakat iyi bilmelisin ki, Allah'ın sabrı geniştir, gozu donmuş gunahkÂrlara ustun esirgeyiciliği ile muhlet ve musaade verir. Kulum aklını başına toplayarak eğri yolu bırakacağı ve Allah'a yoneleceği gunu bekler. Yaptığı gunahları bir bir yazmasına rağmen cezasını hemen vermez. Fakat gunah deryasına iyice dalarak doğru yola donmesinden iyice umit kestiği zaman, gunahkÂr kula yaptıklarının cezasını toptan verir. O zaman başına felÂket ustune felÂket yağan inatcı gunahkÂr, kurtarıcı hicbir kapıya başvurmadan felÂketin ucurumuna yuvarlanır."
Cocuk kasabına, kadının bu sozleri tesir etmedi. Diğer nasihatler gibi bunları da duymamazlıktan geldi. O sadece katil ruhunda coreklenmiş koyu kininin bir anlık tatminini duşunuyordu. Bunun dışındaki herşey ona gore boş sozden ve asılsız masaldan başka bir şey değildi. Bir gun sinsi bakışlarla avını kollayan bir kurt gibi sokaklarda dolaşırken, tenha bir koşede oynayan iki cocuk gormuştu. Cocuklar analarının yeni giydirdiği suslu ve boncuklu elbiseler icinde neşe sacarak ve kaygısız kahkahalar atarak oteye beriye koşuyorlardı. Katil canavar, yalancı bir guler yuzlulukle cocuklara sokularak daha onceden hazırladığı oyuncak ve eğlenceliklerle yavruları kandırarak evine goturur.
O ana kadar yuzunden sahtekÂr guluşunu esirgemeyen canavarın birden rengi dondu; gozleri karardı ve kudurgan bir canavar edasına burundu. HikÂyenin bundan sonraki kısmı tahmin edebileceğiniz gibidir. Zavallı yavruları da koyunlar gibi boğazlayarak diğer kurbanların yanına gomdu.
Akşam olunca cifte yavrunun ana-babaları cocuklarını aramaya cıktılar. Bir turlu cocuklarını bulamayınca o cevrede oturan ve aynı zamanda Allah dostu bir gonul eri olarak şohret kazanan buyuk bir din Âlimine başvurdular. Buyuk Âlim ana-babaya sordu; "Cocuklarınız en cok ne ile oynar, oyalanırlardı." Kayıp yavruların ana-babası "Evimizde kucuk bir kopek yavrusu var. Cocukların her ikisi de en cok o hayvancağızla oynayıp eğlenirlerdi. " Allah dostu gonul eri, ana-babaya "cabuk bana o kopek yavrusunu getirin" dedi. Ana-baba yavrularına kavuşabilmenin umidi ile derhal kopek yavrusunu Âlime getirdiler. Âlim kopeği eline alıp yatırdı, ellerini acarak varlıkların yuce sahibine epey bir muddet dua ettikten sonra gozu yaşlı ana-babaya donerek "şimdi siz bu kopeğin arkasından ayrılmayın. O hangi kapıya doğrularsa siz de peşinde olun daldığı eve girin. Bir şey olursa bana haber verin hemen geleceğim."
Ana-baba, yola koyulan kopek yavrusunun peşine koyuldular. Hayvan oteyi beriyi koklayarak epey bir muddet dolaştıktan sonra bir evin kapısından iceri daldı. Ev, yırtıcı cocuk canavarının eviydi. Hayvancağız evin koşe bucaklarını koklaya koklaya zemin kata indi... Katil canavarın kimsenin bulamayacağını sanarak yıllardan beri emin bir ceset deposu haline getirdiği kuyunun başına varınca birden durdu ve yeri eşelemeye başladı. Etraftan toplanan meraklılarla birlikte cocukları kaybolan ana-baba, hayvancağızın eşindiği yeri kazınca sapık canavarın, olu ceset deposu ile karşılaştılar.
Mini mini yavruları da en yeni kurbanlar olarak, eski ve yeni diğer cesetlerin uzerine atmıştı. Ana-babanın, taşları bile inleten cığlıkları arasında halk durumu şehrin emniyet kuvvetlerine bildirdi ve sapık canavarın derhal idamına karar verildi. Canavar kocası ile birlikte kendi namusu, şerefi ve hayatı da yıkılan kadın idam edilirken karşısına gecerek ona şu sozleri soyledi:
"Sana her zaman cana kıyma, Allah'ın verdiği canı almaya kalkışan kul, varlıkların sahibine ortak cıkan, hatta ona kustahca meydan okuyan asi bir canavardır ve mutlaka bir gun yaptıklarının cezasını gorur diyordum. Sen sozlerimi duymak bile istemiyordun; her gecen gun cinayetlerine bir yenisini ekliyordun. Yaptıkların yanında kalacak, kıydığın sayısız canların hesabı senden hicbir zaman sorulmayacak sanıyordun. Şimdi artık belÂnı buldun; kendin ucuruma yuvarlandığın gibi benim de hayatımı mahvettin. Allah'ın lÂneti uzerine olsun..."
__________________
Cocuk Katili
Dini Bilgiler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
-
12-09-2019, 23:13:18