Hayatı ve dunyayı kendi kucuk dunyaları ile sınırlı tutanlar bizi anlamazlar.

Tarih, gelecek icin kavga verip, yitmiş bile olsa, insanlık icin vuruşanları hic unutmaz.

YÂrin yanağından gayri her şeyde, her yerde, hep beraber!

Kotu ve Cirkin işlerle uğraşan insanlar Hak’tan uzaklaşmışlardır. Cehennem işte budur. Cennetle cehennemi başka yerde aramak sacmalıktır.

Beni kara toprakta değil, hakikatı anlamış insanların yureklerinde arayın!..Ben de halimce Bedreddinem.

İnsanlar Muslumanlıktan once somut bir puta taparlardı, cağımızda ise hayali bir puta tapıyorlar. Belki bir gun Hak kendisini gosterirde Hak olarak ona taparlar.

Gercek iktidar, insanlar uzerinde değil, yurekler uzerinde kurulur.

Hakikat bize insanları varlıklarına, dinlerine, dillerine gore ayırmamızı değil, birleştirmemizi buyurur.

Ay ve guneş herkesin lambasıdır, hava herkesin havasıdır, su herkesin suyudur. Ekmek neden herkesin ekmeği değildir?

İnsanlar eylemleriyle, duşunce ve fikirleriyle guzeli ve iyiyi bulabildikleri oranda Hak’la kavuşmuşlardır.

İnsanlar birbirlerine yahut haksız mala, meşru olmayan paraya veya rutbe ve mevkilere yiyecek ve iceceklere ibadet ediyorlar da, Allah’a ibadet ediyoruz sanında bulunuyorlar.

Başka halklar uzerinde baskı uygulamak, ozunde kendi halkı uzerindeki baskıyı gizlemeye ve unutturmaya yoneliktir.

Gercek tasavvufcu, hic bir insan gozunun gormediği, kulağının işitmediği, gonlunun sezmediği şeyhleri bilir. Onları halka, kafalarının alabileceği şekilde anlatır. Ama aslını icinde gizler. Eğer halk bunu oğrenirse, kendisini oldurur.

Kişilerin elde ettikleri olgunlukların tatları, huriler, koşkler ve cennetlere benzetilmiştir. Bunlara verilen adlar takma adlardır. Cunku eksik, cahil ve kıt akılları bulunan kişilere gercek bu vesile ile anlatılabilir.

Tanrı dunyayı yarattı ve insanlara verdi. Demek ki; dunyanın toprağı ve bu toprağın butun urunleri insanların ortak malıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim, sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Cunku butun bunlar hepimiz icindir ve hepimizin malıdır.

İbadet etmekten amac; ezeli ve buyuk varlığa gonullerin yonelmesi ve kapılmasıdır. Yoksa dunya umuruna dalmış bir kalp ile bin sene namaz kılmış, oruc tutmuş olsan, bundan dolayı hic bir sevap ve mukÂfat kazanamazsın.

Butun namazlar ve niyazlar ahlÂkın duzeltilmesi icin ic yuzun arınlanması icin birer vasıtadan ibarettir. Hakiki ibadetin hic bir vakit kayıt ve şartı yoktur. Hangi tarzda yapılırsa yapılsın, Tanrının dileğine uygun olur. İbadetin temeli maksudun Hak olmasıdır. Bir cemaatte bu temel bulunmayınca yaptıkları ibadetler de kaybolur. Yalnız kotu toplantılar kalır. Fenalık uzerinde toplananlardan sen hemen uzaklaş.

Olmezden once olmek, dunyanın zevklerinden ve hayvani hırs ve şehvetlerinden sakınmaktır. Onu yapabilen insan, şuphesiz ki; hakiki varlık ile birleşir. Ve sonsuz hayat ile diri olur. Ancak insanlar dunyanın bin bir turlu cekici ve aldatıcı zevkinden, ceşit ceşit yakıcı hırslarından ayrılmadıkları icin buna gonul vermezler.

__________________