Sararıp dokulmeye başlayan yaprakları, gokyuzundeki kara kara yağmur bulutları, adeta insanın yureğine urperti veren tum guzelliklerin uzerine cokmuş olan sisli havaya camdan bakarken, sevincle huznu bir arada yaşıyordu Zeynep.

Onu tanıyan arkadaşları cağın Zeynep’i lakabını takmışlardı. Ortaokulu, liseyi dışarıdan vermiş nihayet universite kapısına dayanmıştı.Bu arada lakabına yakışır bir şekilde bir gazetenin koşesinde yazdığı Kur’an merkezli, vahyi esas alan hikayeyi arac olarak kullanıp kaleme aldığı yazılarından dolayı bir cok kimse onu tanır, taktir ederdi. Cevresinde gorduğu aykırılıkları vahiy suzgecinden gecirip kaleme alır, insanların onune sıkılmayacakları bir tarzda kaleme alıp koyardı. Oysa artık kendi hikayesinin başlayacağından habersizdi. Ertesi gun sınavı vardı ama o,sınavdan cok sınava alınıp—alınmayacağı endişesini taşıyordu. Devamlı dua ediyordu. Rabbine sığınıyor, ondan yardım bekliyordu. Tum bu duygular benliğini kuşattığı bir anda acı acı calan kapının zil sesiyle irkildi Zeynep. Gelen en yakın arkadaşı, sırdaşı, aynı duşunceleri paylaştığı onun icin canı-cananı Haticeydi.

- Selamunaleykum. Zeynep’im nasılsın?

- Aleykumselam. Hamdolsun Hatice.Hoş geldin buyur iceriye.

Beraberce iceri girip karşılıklı oturur oturmaz Zeynep hararetle atıldı soze;

- Tamda ifadesi mumkun olmayan duşunceler icerisindeyken geldin cok iyi oldu.Seni gorduğume o kadar cok sevindim ki anlatamam.

Hatice Zeynep’in heyecanını, telaşını sezmiş olacak;

- Hayırdır.Sınav stresi erken başlamış olmalı.

- Keşke oyle olsa. Bu sınav benim ve benim gibi duşunenler icin gercekten bir donum noktası olacak gibi.

Hatice arkadaşının endişesini anlamış,onu rahatlamak istercesine muşfik bir şekilde karşılık verdi;

- Zeynep endişelenmene gerek yok. Biz duruşumuzu muhafaza edelim yeter ki. Sana uğramamdaki sebep hem seni gormek ,hem de akşam okuduğum ayetlerin duşunce dunyamda estirdiği fırtınalar....

Gece okuduğum surenin etkisinden olacak uyuyamadım. Belki de coğu defa gozumuzun onunde olan, okuduğumuz bu ayetler zinciri beni adeta tekrar diriltti.

- Hatice arkadaşım sen ne diyorsun?Seni dirilten bu ayetler hangileri, hangi sure bu?

- Zeynep’im Yusuf suresi. Yusuf (as) kıssasını bilirsin. Yusuf peygamberle kralın eşi Zuleyha’nın arasında gecen soz ve eylem aşamalarını hatırlar mısın? Hani Yusuf (as) oldukca yakışıklı bir gencti. Oyle ki,Zuleyhayı Yusufu beğenmesinden dolayı eleştiren ve bunun icinde saraya davet edilerek karşılarına cıkan Yusufa bakan bayanlar, onu gorunce neredeyse parmaklarını keseceklerdi. İşte Yusuf (as)’dan muradı olan Zuleyha, bu niyetini Yusuf’a actığında Rabbin nimeti sayesinde teveccuh etmiyor Yusuf. Bu noktada ortamdan kacmaya calışan Yusuf’a arkadan mudahale edip cekmeye calışırken Yusuf (as)’ın gomleğini arkadan yırtar Zuleyha. Muradına eremeyen Zuleyha bu sefer de iftira atar Yusuf’a. Şahitler dinlenir ve karar cıkar

- Şayet Yusufun gomleği onden yırtılmışsa suclu olan Yusuftur.Yok eğer arkadan yırtılmışsa suclu olan Zuleyhadır.

Yusuf (as) lehinde karar cıkar ve Zuleyha suclu bulunur. İşte Zeynep kısaca kıssa bu şeklide gelişir.

- Evet Hatice kıssayı bu haliyle biliyorum bende.

- Zeynep bu ayetleri okuyunca bir an kendimi sahabilerin yerine koydum. Her ikimizde aynı ayetlerle muhatabız. Onlar ve biz. Aynı menbaadan kana kana icmeye calışan bizler. Neden aynı tavırları sergileyemiyoruz? Vahyin onlarda bıraktığı etki ile bizim uzerimizde bıraktığı etki neden aynı olmaz? Neden fark eder ki?

- Hatice haklısın. Bu bizim en onemli hastalığımız. Belki de bizler yaşantımızda vahyi konuşturacak iken, vahyin karşısında konuşmuşuz. Durumumuzu, konumumuzu, her şeyimizi ifade etmek icin, meşrulaştırmak adına vahye gitmişiz. Her şeyimizi ona onaylattırmışız. Yuruyen Kuran olan bir peygamber gerceği ortada iken vahyi hayata taşıyamamışız. Hep bir takım endişeler kuşatmış bizleri. Ben’lik duygularımızı aşıp ta Biz diyememişiz ki hic. Biz demenin hazzını tadamamışız ki.

- Evet kardeşim katılıyorum tum dediklerine. Ama bu Yusuf suresi beni cok duşundurdu. Gomleğin yırtılmasındaki anlam nedir? Gomlek onden-arkadan yırtılmış olsa ne ifade eder ki? Derken cozdum. İşte o an sahabilerle aynı frekansı yakaladığımı hissettim. Her şey Yusuf (as) ile Zuleyha da saklı. Yusuf (as) Zuleyha’ ya meyletmedi, yonelmedi. Yuzunu muvahhid olarak Rabbine cevirdi. Zuleyhadan kactı, ondan Rabbine hicret etti. Zuleyhanın muradından cok Rabbinin muradına koştu. Acaba bugun vahyi yaşantıya hakim kılma yonundeki engeller nelerdir? Bunlar bizim icin birer Zuleyha değil midir? Bize Allah ve Resulunden daha sevgili gelen Zuleyhalarımız nelerdir? İşte asıl gundem bu olmalı. Pratikteki Zuleyhalarımızı tesbit edip, bunlar karşısında Yusuf (as) gibi bir duruş sergileyemediğimiz an kaybettiğimizin işaretidir. Bizle bu kavgada gomleği arkadan yırtılanlardan olmak durumundayız. Bu ise devamlı onde olduğumuza işaret eder. Onde olan biziz geride olanlar ise Zuleyhalarımız. Arkaya donmeden, bakmadan emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak kaydıyla yuzumuzu Rabbim’ize cevirmeliyiz.

- Hatice gercekten ben bu ayetleri hic boyle duşunmemiştim. Aman Yarabbi. Tuylerim urperdi. Coğu zaman kıssa der geceriz. Ama oyle mi kardeşim. Sen bugun bana Rabbim’in bir lutfu oldun. Hatice şimşekler caktırdın duşunce dunyamda. Tamda sınav arifesinde. Nasıl ki Yusuf (as) gomleğini cıkarmadıysa benim gomleğimde ortumdur. Tesetturumdur. Şimdi anladım. Ben bu kıssaya muhtacmışım. Bu kıssa beni diriltti. İşimi kolaylaştırdı.

Tum bunları ifade ederken Zeyne’in gozleri ışıl ışıl parlıyor. Kabına sığmaz bir hale burunuyordu. Sanki bayramdı o an onun icin. “Rabbin verecek ve sende hoşnut olacaksın” emri tezahur ediyordu.

Hatice ile Zeynebin sohbetleri ilerledikce ilerledi. Nihayet ilerleyen saati dikkate alan Hatice;

- Kardeşim Zeynebim. Artık kalkmalıyım. Ama duamız odur ki, “Rabbimiz Zuleyhalarımız karşısında gomleği arkadan yırtılanlardan eyle. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sensin bizim mevlamız. Bizim senden başka kimimiz, kimsemiz yok. Bizlere yardım eyle.(AMİN) Rabbim yarın ki imtihanında yar ve yardımcın olsun. O sığınağın, o yaranın, o goren gozun, yazan kalemin olsun. Sen ve senin gibi cağın Zeyneblerine....

Her iki arkadaş birbirlerine şimdiye kadar hic yaşamadıkları bir duygu seli ile sarılıp, kucaklaştılar., selamlaşıp ayrıldılar.

Zeynep; Haticenin sozlerini duşundu, durdu. Derken hayli ilerleyen zamanı gorunce Namazını kılıp,derin duşunceler icerisindeyken uykuya dalıp gitti .

Sabah erkenden sınava gireceği okulun yolunu tuttu.Yol boyunca hemen hemen nereye baksa sınava girecek insanların telaşlı halini, koşuşturmalarına şahit oldu.Otobuslerde, ozel araclarda, kaldırımlarda sınav yarışı daha şimdiden başlamıştı sanki. Nihayet oğrenciler sınav numaralarının son rakamına gore grup grup sınava girecekleri sınıflara alınmaya başlamıştı ki, Zeynep’i başortulu olmasından dolayı endişe sardı bir an. Ama o her an hazırlıklıydı. Problemsiz bir şekilde diğer oğrencilerle beraber oda sınava gireceği anfi şeklindeki oldukca buyuk salona girdi. Salondaki diğer arkadaşlarıyla da bekleme surecinde oldukca guzel sohbetler, diyaloglar geliştirdi.Salondaki diğer oğrencilerde onun başortulu bir şekilde sınava girebilmiş olmasından memnun gibiydiler. Hem neden olmasınlardı ki? Hemen hemen bir coğumuzun Annelerinin, bacılarının başları ortulu değil miydi? Bir bez parcasından rahatsızlık duymak asıl yobazlık değil de neydi? Derken soru kitapcıkları dağıtılmaya başlandı. İşte tam o sırada sınav komisyonu başkanı ve beraberinde adeta badygard gibi gezen birkac kişiyle sınav salonuna geldi. Gozler sanki bir şey arıyordu. Değerli bir şeyini kaybetmenin verdiği endişeyle aranan yuz ifadesi vardı sanki. Derken Zeynep ile goz goze geldi.

- Hanımefendi lutfen dışarı gelir misiniz? Bu şekilde sınava girmeniz mumkun değil.

Bu ifade Zeynep kadar sınava giren diğer arkadaşlarını da uzmuş, birkac kişinin sozlu ifadeleri fayda vermemişti. “Cağın Zeynebi” ismi ile amil olan bu genc kız oturduğu sıradan ayağa doğru doğruluyor. Ve Zuleyhasını kurban ediyordu.

- İmtihan icin geldiğim bu ortamdan, imtihanı kazandığıma inanarak cıkıyorum. Benim icin Rabbimin imtihanı daha cetin, daha zor. Ben onu kazanayım da varsın bu imtihana girmeyeyim. Yusuf (as) ifadesiyle;

“...Rabbim zindan, bunların beni kendisine cağırdıkları şeyden daha sevimlidir. ..”(Yusuf.33) ayetini okudu.

Zeynep yavaş yavaş oturduğu masasından cıkıp, gosterildiği gibi dışarıya doğru ilerlerken geride bıraktığı koskoca anfideki yuzlerce kardeşi ayağa kalkmış cağın Zeynebini desteklercesine alkış ritmi tutuyordu. Zeynep hıckıra hıckıra koşar adımlarla dışarı cıkarken bahcede en yakın arkadaşı adeta onun onunu beklemekteydi. En sevdiği arkadaşı Haticeydi bu. Aralarında birkac metre kadar bir mesafe kalmıştı ki, bir an durakladı Zeynep. Elleriyle gozyaşlarını silip, hıckırıklarını icerisine gomdu adeta. Kendini toparladı. Yuzlerce oğrenci yakınının olduğu okul bahcesindeki sessizliği Zeynebin feryadı bozdu;

- Hatice . Kardeşim Haticem. Zuleyhama arkamı dondum. Gomleğimde arkamdan yırtıldı.Şahid ol kardeşim şahid ol.

İki kader arkadaşı kalabalığın alkışları arasında cevirdikleri bir taksiye atlayarak yoğun trafiğin arasında kaybolup gittiler.

Mukerrem BULUT

alıntı
__________________