Ey Hak Ziyası Husamettin, sen oyle bir ersin ki Mesnevi, senin nurunla ayı bile gecti, aydan bile parlak bir hale geldi. Ey lutfu, keremi ile umulan, yuce himmetin bu Mesneviyi nereye cekmekte? Allah bilir. Bu Mesnevinin boynunu bağlamış, bildiğin yere doğru cekmektesin.
Mesnevi, koşup gitmekte... ceken gizli. Fakat gorecek gozu olmayan gafilden gizli. Mesnevinin yazılmasına once sen sebep olmuşsun... artar, uzarsa arttıran, uzatan yine sensin. Madem ki sen boyle istiyorsun. Allah da boyle istiyor... Allah takva sahiplerinin dileğini ihsan eder.
Evvelce sen, varlığını Allahya verdin... karşılık olarak Allah da varlığını sana verdi. Mesnevi sana binlerce şukretmede... ellerini kaldırıp dualar eylemede... Allah, Mesnevinin diliyle, eliyle sana şukrettiğini gordu de ihsanlarda bulundu, lutuflar etti, keremini coğalttı. Cunku Allah, şukredenin nimetini coğaltmayı vaat etmiştir.
Nitekim secdenin karşılığı, Allahya yakın olmaktır. Allahmız “Secde et de yaklaş” dedi... bedenlerimizin secde etmesi, canlarımızın Allahya yaklaşmasına sebeptir. Mesnevi, ziyadeleşiyorsa, uzuyorsa bu yuzden ziyadeleşiyor, bu yuzden uzuyor... fazla ve buyuk gorunmek icin değil!
Uzum cubuğu, yazdan nasıl hoşlanırsa, onunla nasıl bağdaşmışsa biz de seninle oyle bağdaşmışız, senden oyle hoşlanmaktayız... istiyorsan emret, cek de cekip goturelim!
Ey sabır, varlığın anahtarıdır sırrının emri, bu kervanı guzel guzel ta hacca kadar cek, gotur!
Hac. Allah evini ziyarettir, ev sahibini ziyaretse erliktir. Husamettin, sen bir guneşsin, onun icin sana ziya edelim... bu iki soz, Husam ve Ziya, senin vasıflarındır. Bu Husam ve Ziya birdir... Şuphe yok ki guneşin kılıcı ziyadandır.
Nur, ayındır, bu ziya da guneşin... Kuran’ı oku da bak! Babacığım, Kuran guneşe ziya dedi, aya da nur... hele bak da gor! Guneş, aydan daha ustundur ya... Şu halde Ziyayı da mertebe bakımından nurdan ustun bil!
Hic kimse gidilecek yolu ay ışığıyla gormedi de guneş doğunca yol meydana cıktı, gorundu. Guneş, alınacak, satılacak şeyleri guzelce gosterdi de bu yuzden pazarlar gunduzleri kuruldu. Kalp akceyle sağlam akce iyice ayırt edilsin, kimse hileye kapılmasın, aldanmasın diye.
Guneşin nuru yeryuzune adamakıllı vurdu, alışveriş edenler icin alemlere rahmet kesildi. Fakat bu, kalpazanların istemedikleri bir şeydir. Onlara pek ağır gelir bu iş... cunku guneşin nuru, onların işine kesat verir, kalp akceleri gorunur, fark edilir de gecmez olur?
Kalp akce, sarrafın can duşmanıdır... yoksula kopekten başkası duşman olur mu?
Peygamberler, duşmanlarla savaşırlar... melekler de “Yarabbi, sen koru!” diye dua ederler. Allahnın pek nurlu olan bu kandili hırsızların uflemesinden, onların nefesinden uzak tut! Hırsız ve kalpazan, nura duşmandır vesselam...
Ey feryada yetişen Allah, sen feryadımıza yetiş! Husamettin, bu dorduncu deftere nurlar sac! Cunku guneş de dorduncu kat gokten doğar, alemi nurlara gark eder. Sen de bu dorduncu defterle alemlere guneş gibi nurlar sac da şehirlerle ulkelere parlarsın, her tarafı nura gark etsin!
Bu kitap, masal diyene masaldır... fakat bu kitapta halini goren, bu kitapla kendini anlayan kişi de erdir! Mesnevi, Nil ırmağının suyudur... Kıptiye kan gorunur ama Musa kavmine kan değildir, sudur! Bu sozun duşmanı, şimdi gozume şoyle gorunmede... Cehenneme baş aşağı duşmuş!
Ey Hak Ziyası, sen onun halini gordun... Hak, sana, onun işlerine karşılık verdiği cevabı gosterdi! Gayb alemini goren gozun, gayb alemi gibi ustattır. Bu goruş, bu ihsan, şu alemden eksik olmasın!
Bizim halimiz olan şu hikayeyi burada tamamlarsan yakışır. Adam olmayanları, adam olanların hatırı icin bırak; hikayeyi bitir, hikayeye son ver! Hikaye ucuncu cilt de tamamlanmadıysa işte dorduncu cilt... onu, burada duzene koy, tamamla!
O adamın, bekciden korkup bağa at surduğunu anlatıyorduk. O adamın aşık olup bu dertle tam sekiz yıl yanıp yakıldığı guzel de meğerse o bağdaymış! Aşık o sevgilinin golgesini bile gormeye imkan bulamıyordu. Ancak Zumruduanka’yı duyar gibi onun da vasfını işitmekteydi.
Kazara nasılsa onu, bir kerecik gormuştu, o ilk goruşte ona vurulmuş, ona gonul vermiş gitmişti. Ondan sonra ne kadar calıştı cabaladıysa o sert huylu dilber, bir turlu mecal vermemiş, bir turlu kendisini gostermemişti. Ne yalvarmamın bir caresi olmuştu, ne mal, mulk vermenin... o fidan sevgilinin gozu toktu, tamahı yoktu!
Allah, her huner ve sanata, her dilenen ve istenen şeye aşık olan kişinin dudağını, ilk once o şeye dokundurur, ona lezzeti tattırır... Ondan sonra aşıklar, o lezzetle, dileklerini aramaya koyuldular mı her gun onlerine bir tuzak cıkarır, ayaklarına bir bağ vurur!
Aramayıp taramaya giriştiler mi “hele nikah parasını getir bakalım” diye kapıyı kapar. Aşıklar da, o umitle doner dolaşır, koşarlar... Her an ricaya duşerler, her an umitsizliğe kapılırlar. Herkesin, bir şey elde edeceğim diye bir umidi vardır... nihayet bir gun olur, ona bir kapı da acarlar. Acarlar ama hemencecik yine o kapıyı orterler. O kapıya tapan, oraya umit bağlayan kişi de umitlenir, o umitle ateş kesilir, işe girişir!
O genc de hoş bir halde o bağa girince ansızın ayağı defineye batıverdi! Allah bekciyi sebep etti... bekci korkusundan geceleyin koşa koşa bağa girdi, sığındı da, Bağdan gecen ırmağa yuzuğunu duşurmuş olan sevgilisinin elinde bir fener, yuzuğunu aramakta olduğunu gordu.
O anda neşesinden Allah’ya şukurler ederek bekciye hayır dualarda bulunmaya başladı:
“Bekciden huylanıp kactım, ziyanlara girdim, ama yarabbi, sen onun yirmi misli altın ve gumuşu onun başına sac! Onu, kotu kişilerin şerrinden kurtar... ben nasıl neşelendiysem onu da sen neşelendir! Onu bu alemde de mesut et, o alemde de... Onu kotulukten, kopeklikten kurtar!
Allahm, gerci o kotu kişinin huyu daima halkın belasını istemektir. ( ama yine sen onu koru). Kotu kişi, padişah, Muslumanları suclu buldu diye bir haber duydu mu semirir, neşelenir... Yok... eğer padişah, merhamet etti, o cezayı comertliğiyle Muslumanlardan bağışladı diye bir soz duysa, bu soz yuzunden canı sıkılır, yaslara duşer... kotu kişide daha buna benzer yuzlerce yomsuzluklar vardır.
Fakat o aşık, kotu bekciye hayır dualar edip duruyordu. Cunku rahata onun yuzunden kavuşmuştu. Bekci herkese zehirdi, fakat ona panzehir! Bekci, onun sevgilisine kavuşmasına sebep olmuştu. Goruyorsun ya, dunyada mutlak olarak kotu bir şey yoktur. Kotu, buna nispetle kotudur. Sonra şunu da bil ki,
Alemde hicbir zehir, yahut şeker yoktur ki birine ayak, oburune ayakkabı olmasın! Evet... birine ayak olur, oburune bukağı. Birisine zehirdir, oburune şeker gibi tatlı! Yılanın zehiri, yılana hayattır, insanaysa olum! Deniz mahluklarına deniz, bağ, bahce gibidir...fakat karada yaşayanlara olumdur, dağdır!
Ey iş eri, bu nispeti birden tuttur da boylece bine kadar saya dur! Zeyd, birisine gore şeytandır, oburuneyse sultan! O, zeyd pek yuce bir kişidir der... Bu zeyd gebertilecek bir kafirdir der!
Zeyd, bir adamdır ama ona oyledir, bunaysa baştanbaşa zahmettir, ziyandır! Eğer onun, sana gore de şeker haline gelmesini istiyorsan var, onu aşıklarının gozuyle gor! O guzele kendi gozunle bakma... isteneni isteyenlerin gozuyle gor!
Kendi gozunun yerine, ona aşık olanlardan ariyet bir goz edin...Hatta ariyet olarak ondan bir goz, bir goruş, al da onun yuzune, onun gozuyle bak! Bak da bıkmadan, usanmadan emin ol. İşte ululuk ıssı peygamber, bunun icin “Kim kendini Allahya verirse Allah, kendisini ona verir” dedi...
“Onun gozu de ben olurum, eli de, gonlu de... bu suretle devleti, bahtsızlıktan kurtulur” buyurdu. Ne olursa olsun, kotu ve istenmeyen bir şey bile olsa değil mi ki sana kılavuzluk etti,sevgiline ulaştırdı, sevimlidir, dosttur!
Mesnevi'den Hikayeler
Alıntı
__________________
Aydan parlak
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
-
12-09-2019, 21:56:56