Her gittiği yerde el ustunde tutulan Abdal Musa Hazretleri adı gecen Akdağların Fethiye’ye yuzundeki koylere gelmiş. Diğer koylerde olduğu gibi burada yaşayanlar tarafından da buyuk itibar gormuş, el ustunde tutulmuş. Kendisine koylerinin misafirperverliğinin gereğini yerine getirmişler. Ayrıca ununu duydukları icin saygıda kusur işlememişlerdir. Abdal Musa gunlerce bu koyun birisinde konuk olarak kalmış, Koyluler “Hoca bir şey buyuracak mı?” Diye gozlerinin icine bakmışlar. Yemediklerini yedirmişler, icmediklerini icirmişler, gonlunu hoş etmişler, duasını almışlar. Koyluler de onun sohbetlerinden cok hoşlanmışlar. Abdal Musa da bu koyluleri cok sevmiş. Gozlerinin tokluğunu, almadan vermesini bilen konukseverliklerini pek beğenmiş. Bu saf ve temiz insanlara ısınmış. Kendisine gosterilen yakın ilgiden dolayı onlara bir iyilik etmek istemiş. Koyden ayrılıp kendi koyune donme zamanı yaklaştığında onlara:
“-Ey guzel Allah’ın sevgili kulları, Alah gozunuze, gonlunuze gore versin. Şimdi ben gidiyorum. Soyleyin bakalım bir eksiğiniz, isteğiniz var mı?” Koyluler Abdal Musa’nın bu ovgu dolu sozlerine cok sevinmişler. Kendisine teşekkur etmişler.Hep bir ağızdan:
“-Sağ olasın Efendi hazretleri, sayenizde hicbir eksiğimiz yoktur. Sağlığına duacıyız” demişler
Abdal Musa bu gozu ve gonlu tok ve misafirperver insanları mukafatsız bırakmak istememiş ve sararan ekinlere, ağaclara ve uzayıp giden kırac, susuz tarlalara bakmış da:
“Eksiksiz koy mu olur? Mutlaka bir ihtiyacınız vardır, soyleyin hele!”demiş.
Abdal Musa’nın bu anlayışlı konuşmasından cesaret alarak hep bir ağızdan:
-Herşeyimiz var, var olmasına da, sulama suyumuz yok ya Efendi hazretleri. Malımız, davarımız, ekinlerimiz, ağaclarımız susuzluktan kırılıyor. Ekinlerimiz evinsiz oluyor” demişler.
Abdal Musa’nın yuzu bulutlanmış, aslında bu kadar buyuk talep beklemiyormuş.”
“İyi de” demiş Abdal Musa: “Sizler bu guzellikler, guzel davranışlarla birlikte bol suya kavuşursanız, cok zengin olursunuz. Cebiniz para bulunca Allah’a asi olursunuz, yabancı bir konuk gelince ağırlamazsınız. Onlara guler yuz-tatlı dil gostermezsiniz. Bundan korkuyorum” demiş.
Koyluler telaşlanmışlar, korkmuşlar, yeminler, kasemler etmişler.
“Aman Ya Efendi hazretleri! Suyumuz bol olur da bağ bahce sahibi ve zengin olursak gelenlere daha iyi bakarız. Yeter ki suyumuz olsun” demişler.
Abdal Musa ağır ağır yerinden kalkmış. Dualar okuyarak yurumuş. Asası elinde bir muddet yurudukten sonra bir kayanın onune gelmiş, yine bir zaman elleri havada dua ettikten sonra “Ya Allah!” Diyerek elindeki asası nı kılıc gibi kayanın boğrune saplamış. Koylulerin şaşkın bakışları arasında kayada acılan yarıktan buz gibi sular akmaya başlamış. Bu suyun ilk cıktığı yer kendiliğinden genişlemiş, bir cay halini almış. Koylulerin sevincleri ise gormeye değermiş.
-Koylulerin sevincleri, dualarıve sevincleri, teşekkurleriyle koyun cıkışına kadar uğurlanmış.
Suyun cıkmasıyla birlikte koyun cehresi değişmiş. Bağlar, bahceler yeşillenmiş, tarlaların verimi artmış. Koyluler birkac yıl icinde zengin olmuşlar. Aradan epey zaman gecmiş. Abdal Musa’nın yolu koye duşmuş. Koydeki gozle gorulur değişikliği hemen fark etmiş. Yeşillikler, meyve yuklu ağaclar, bağlar, bahceler ve yuzu gulenekin tarlaları koye ayrı bir guzellik katıyormuş. Halk buyuk bir koşuşturma icindeymiş. Kimse onun geldiğinin farkında bile değilmiş. Bir kac saat gecmiş, yorgunmuş, aclıkta başlamış.Onu gorenler kimsin? Necisin? Diye sormamış bile. Koylunun birinden yiyecek ekmek istemiş, “Allah rızası icin bir parca ekmek verin” demiş. Dinleyen bile olmamış, ustelik bir de azar işitmiş:
-“Haydi yoluna, hangi yuzle yiyecek istiyorsun. Benimle tarlada, bahcede, harmanda calıştın mı?”Kendi ağzıyla ekmek istediği halde koylulerden ekmek alamayan Abdal Musa cok uzulmuş. Daha once bu koylulere su vermesi icin Allah’a yalvardığına bin pişman olmuş. Yine ellerini havaya acarak yuksek sesle şoyle dua etmiş:
Ey Allah’ım! Bu nankor insanlar, senin verdiğin nimetin değerini bilemediler. Varlık sahibi oldular ama, zenginliğin gereğini yerine getirmediler. Gururlandılar, kibirlendiler.Tanrı misafirini ac koydular, var iken vermediler. Onlara armağan olarak verdiğin guzel suyu muhanet kıl, onlara yarayacağı zaman hic akmasın. Kış mevsimi geldiğinde de bulanık aksın” diye dua etmş. Gurul gurul akan su, o dakikada kesilivermiş. Koyluler işin farkına varmışlar, pişman olmuşlar. Abdal Musa’nın ayaklarına kapanmak istemişler, ama Abdal Musa kayboluvermiş…
Şimdilerde Mayıs sonlarında veya Haziran ayı başlarında Akdağ’ın Gombe Yaylasından taraflarına bakan yuzunde buyuk bir gurultuyle bir su patlar. Etrafına guzel goruntuler vererek yukseklerden ucar. Bu suya UCARSU derler. Bu su adı gecen Muhanet koylerin kullandığı sulama suyudur. Abdal Musa’nın duası uzerine ekim ayı sonuna kadar muhteşem goruntulerle Gombe taraflarına akar. Ekim ayından itibaren de Akdağ’ın diğer yuzundeki Muhanet koylere akar ama bulanık olarak.
Her yaz on binlerce kişinin ziyaret ettiği Saklıkent kanyonundan akan sular: “Yaz ortalarında birden bulanır ve birkac gun bulanık akar.”
ALINTI#
__________________
Abdal Musa ve Ucarsu Efsanesi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Abdal Musa ve Ucarsu Efsanesi
-
12-09-2019, 21:45:18