Merv şehri Kadısı’nın dunyalar guzeli bir kızı vardı. Yuzu guneş gibi parlayan, ceylan bakışlı bir dilber… Kaşlarının, guzellikte bir başka benzeri bulunmaz, yuzu o guzel saclarının altında parıl parıl parlar, boyu selvi… Bu guzel kızın namı ulkenin dort bir koşesine yayılır. Devletin ileri gelen butun zengin, makam ve mevki sahibi kimseleri ona talip olur. Merv Kadısı olan babası ise biricik kızını hic kimselere layık goremez. Kadı’nın “Mubarek” adında bağ ve bahce işlerine bakan bir kolesi vardır. Şehre geleli iki ay olmasına rağmen
Mubarek, bahceye baştan başa farklı bir gorunum kazandırır, ekinler ve meyveler olgunlaşmaya başlar, toprağa bolluk ve bereket gelir.
Bir gun efendisi Mubarek’ten uzum ister. Carcabuk uzum toplayıp efendisine sunan Mubarek’in ikram ettiği uzumler, bağın en diri salkımları olmasına rağmen henuz tam olgunlaşmamıştır. Başka bir uzum getirmesi istenir. Mubarek’in getirdiği uzumler bir turlu Kadı’yı tatmin etmez. “Bahcede o kadar uzum varken nicin boyle ekşi uzumleri koparıp getiriyorsun?” diye kızar. “Efendim, ekşisini tatlısını bilmiyorum!” der Mubarek. Bağ sahibi Kadı, “Subhanallah! İki aydır bağdasın, daha hangi uzumun ekşi, hangisinin tatlı olduğunu bilmiyorsun” diye cıkışır. “Siz benden bağınızdaki meyvelerin muhafazasını istediniz, yememi soylemedikce alıp yemem” der kole.
Boyle bir hadiseyle ilk defa karşılaşan Kadı bu inceliğe hayran kalır. Gonlunde Mubarek‘e karşı sıcak bir sevgi ve muhabbet oluşur. Gunler sonra bir vakit Mubarek’in yanına gelir ve “Sana bir şey soracağım. Benim bir kızım var, malı makamı yuksek pek cok kimse onu sitedi. Hangisine vereceğimi bilemiyorum. Bu hususta bir fikrin olur mu?” diye sorar. Mubarek’in yanıtı bilgeliğini gosterir: “Efendim, insanlar cahiliye devrinde damat beğenirken soya sopa, Yahudiler ve Hristiyanlar guzelliğe, Rasulullah (s.a.v) zamanında ise dindarlığa ve haramlardan sakınmaya dikkat ederdi. Zamanımızda ise mala ve makama bakılıyor. Artık bunlardan dilediğini sec!…” Bu bilgelikten etkilenen Kadı, “Dindarlığı ve takvayı seciyorum: kızımı seninle evlendirmek isityorum; cunku sende haramlardan kacma, dinine bağlılık, iyi hal, emanet ve guvenilirlik gordum” der.
Kole bu cevap karşısında cok şaşırır. Kendisinin parayla satıldığını, boyle olunca evlenmesinin garip karşılanacağını, hem kızın buna razı olmayacağını soyler. Kadı kolenin tum itirazlarına karşı, “Kalk eve gidelim” der. Eve varınca Kadı, hanımına; “Bu salih, dindar, takva sahibi bir hizmetlidir. Kızımızı onunla evlendirmek istiyorum, senin fikrin ne?” deyince hanımı, “Sen bilirsin, lakin bir de kıza soralım” der. Anne, durumu kıza acıp babasının niyetini bildirir. Kız da bu kararı anne ve babasına bıraktığını soyler. Hanım, kızın razı olduğunu eşine anlatır ve hemen nikah kıyılır. Fakat Mubarek, kızın yanına evlendikleri 40. gun olmasına rağmen gitmez. Bu durumu kızı annesine acar. Anne, “Kızımı kolene verdin, aradan bunca zaman gectiği halde donup yuzune bile bakmadı. Bu nasıl iş?” diyerek Kadı’ya şikayet ve sitemde bulunur. Bunun uzerine Kadı damadının yanına vararak, “Ey Mubarek! Kızıma naz mı ediyorsun? Nicin yanına gitmiyorsun?” diye merakla sorar. Mubarek, mahcup bir edayla niyetini şoyle anlatır: “Efendim! Bu nasıl soz? Sizin kerimenize naz etmek ne haddime! Lakin Kadı’sınız. Ola ki kızınız şupheli bir şey yemiştir. Şupheden uzak olmak icin bu zamana kadar bekledim ve ona helal yemek yedirdim. Ola ki, Allah-u Teala bize salih bir evlat verir. Bundan başka duşuncem yoktur.”…
Semerkand Aile Dergisi – Hanzade YUCEL
__________________
Damadın boylesi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●23 Görüntüleme
-
12-09-2019, 21:35:05