Padişahın kızı ile evlenmek isteyen cobanın Allah Allah zikri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Padişahın kızı ile evlenmek isteyen cobanın Allah Allah zikri
-
12-09-2019, 21:34:38
Henuz yirmisinde olan genc bir coban… Bir kıza gonlunu kaptırmış, o derece aşık olmuş ki, sevdiğinden başka bir şey duşunemez, derdini kimseye anlatamaz olmuştu.
–Ne haldesin, sana ne oldu? diyenlere mahzun bir tebessumle bakar, hicbir şey soylemezdi. Onun bu hali cevresinde bulunan herkesi merak icinde bırakmıştı. Onun derdini birlikte cobanlık yaptıkları yakın arkadaşından başka kimse bilmezdi. İki arkadaş gunduzleri koyun koyunlarını guder, geceleri de kaldıkları tek oda bir kulubede yaşarlardı.
Gunlerden bir gun, gunluk işlerini yapmış, kulubelerine donmuşlerdi. Aşık olan coban her zamanki gibi kulubelerinin az ilerisindeki bir kaya parcasının uzerine oturmuş, yaşlı gozlerle guneşin batışını izlemektedir. Diğer coban da akşam yemeği icin hazırlık yapmaktadır. Tam bu esnada kulubelerinin onune gelen bir ihtiyarın sesi duyulur.
–Hey delikanlı!
Aşık coban ihtiyarı duyacak durumda değildir. İhtiyar birkac defa seslenir ama aşık cobanın duyacağı yoktur. Dışarıdan gelen sesi işiten diğer coban kulubeden dışarı cıkınca ihtiyar bir adam karşılaşır.
–Buyrun efendim! Bir şey mi istediniz?
İhtiyar:
–Evladım! Ben yolcuyum, susadım, bana icecek biraz su verir misin?
Genc iceri girer, su kabını eline alarak ihtiyara verir. İhtiyar bir yandan suyu yudum yudum icerken, bir yandan da ileride duran genci gormuş ve dikkatini cekmiştir. Birkac defa seslenmesine rağmen sesini duyuramadığından sağır mıdır diye de merak eder.
İhtiyar sorar:
–Arkadaşın hasta mıdır?
Genc:
–O gecelerini uykusuz gecirmektedir. Kendine bakmıyor, yemesi, beslenmesi cok duzensiz… Kızdan başka hicbir duşuncesi yok. Uykusu kız, yemesi kız, icmesi kız, cevresi kız, onun her şeyi kız olmuş… Aşk bu olsa gerek.
Genc cobanı dikkatle dinleyen ihtiyar sorar:
–Arkadaşın kime Âşık olmuş?
Coban:
–Padişahın kızına.
İhtiyar şaşkındır, az ileride konuşmalardan habersiz bir kaya parcasının uzerinde oturan gence baktı. Sacı sakalı birbirine karışmış, zayıf celimsiz bir genc hali vardı.
Aşık cobanın arkadaşı:
–Efendim! Ben ona cok soyledim. Sen kim, padişahın kızı kim? Senin neyine padişahın kızına Âşık olmak, ama dinletemedim.
İhtiyar:
–Cağır bakalım şu Âşık cobanı da bir de onunla konuşalım.
Genc coban arkadaşının yanına gider ve birlikte ihtiyarın yanına donerler. Aşık coban ihtiyarın yanına gelince, durumun cok daha vahim olduğu gozlerden kacmamıştır. Genc cobanın ayakta duracak takati yoktur.
İhtiyar:
–Evladım bu halin nedir? Uzulme, caresi olmayan dert, şifası olmayan hastalık yoktur, dedikten sonra derin duşuncelere dalar gider. Kısa bir sessizlikten sonra, ihtiyar, cobanlara yere oturmalarını soyledikten sonra anlatmaya başlar.
Kapılarına kadar gelen bu alim zat, devrin padişahının danışmanlarından biriymiş. Uzun yıllardır, padişah her sıkıntıya duştuğu meselede ilk danıştığı bu ihtiyar alim olurmuş. Padişah bu ihtiyarı cok sevmiş, onu kendine danışman yaparken bir istekte bulunmuştu: “Benim danışmanım olduğunu kimseye soylemeyeceksin, falanca dağın eteğinde bir kulubede yaşayacaksın, ben seni cağırınca geleceksin.” O zamanlar genc olan bugunun ihtiyarı, padişahın talebini kabul etmiş ve yılladır dağın eteğindeki kulubesinde tek başına yaşıyor, boş zamanlarını da gul satarak geciriyordu. Padişahın onu sevdiği gibi o da padişahı cok seviyordu. Bu yaşantıya sırf padişahı sevdiği icin katlanmıştı.
İhtiyarı dinleyen gencler şaşkındır, hele aşık coban şaşkınlıkla birlikte icinde umit ışıkları yanmaya başlamıştır. Nihayet padişahla yakınlığı olan birine rastlamıştır.
Aşık genc sorar:
–Benim derdime bir care bulabilir misin?
İhtiyar alim:
– Dediklerimi harfiyen yaparsan elbette demiş.
Aşık genc hemen:
– Elbette demiş her şeyi hemde ne istersen her şeyi yaparım demiş, cok zayıf olan umitlerinin yeşermesiyle sevincten birden canlanmış, yuzune tekrar renk gelmiş ve can kulağı ile dinlemeye başlamış.
İhtiyar alim:
–Benim kaldığım kulubenin ust kısmında bir mağara var, sen oraya cekileceksin. Kırk gun hic dışarı cıkmadan Allah, Allah diye zikirde bulunacaksın. Ne duyarsan duy, ne gorursen gor vazgecmeyeceksin, sana gelenlere itibar etmeyeceksin, hatta padişah bile gelse, dunyayı sana teklif etseler dahi itibar etmeyeceksin işte o zaman muradın gercek olacak.
Her şeyi yapmaya hazır olan aşık genc iyice şaşırmıştır, bu iş bu kadar kolay mıdır?
Aşık genc:
–Gercekten bu kadar kolay mı? Ben şimdi elime tespihimi alacağım, mağarada kırk gun Allah lafzı celili ile zikir cekeceğim, sonra sevdiğime kavuşacağım, oyle mi?
İhtiyar alim:
–Evet, bana inan ve dediklerimden cıkma yeter demiş sadece.
Coban sabahı beklemeden, arkadaşıyla vedalaşarak ihtiyarla birlikte hemen yola koyulur. Birlikte yol alırken cobanın morali yukselmiş, yuzune renk, ayaklarına kuvvet gelmişti. İhtiyar, cobana mağaranın kapısına kadar eşlik eder. Kapıda coban ile ihtiyar vedalaşırlar. Coban hemen iceri girer ve Allah zikrine başlar. Niyetini padişahın kızına, dilini de Allah’ın zikrine yoneltir.
Aradan birkac gun gecmiştir, coban zaruri ihtiyaclarının dışında sadece zikirle meşgul olmaktadır. Coban mağarada zikirle meşgul olurken, civar koylerde bir soylenti kulaktan kulağa dolaşmaya başlamıştır bile. Herkes birbirine şoyle diyordu: “Şu dağdaki mağaraya keramet ehli bir derviş yerleşmiş, gece gunduz zikirle meşgul olmaktadır.” Soylenti artarak devam etmiş, sadece yakın koylere değil, zamanla kasabaya, oradan da ulkenin her tarafına yayılmış. Soylenti her yayılışta, bire bin katarak abartılıp cobana bircok kerametler izafe edilir.
Cobanın mağaraya cekilmesinin uzerinden bir ay gecmişti ki, bir gun arkadaşı coban onu ziyarete gelir. Mağaradaki kendini zikre o kadar vermişti ki, arkadaşının geldiğini fark etmemiştir. Seslendikten sonra ancak kendine gelebilmiştir. Kısa bir hasret gidermeden sonra, arkadaşı mağaradan ayrılır ve coban zikre devam eder.
Kırk gunun dolmasına uc–beş gun kalmıştı ki, cobanın şohreti butun ulkeye yayıldı. O kadar duyuldu ki; sarayda bile konuşulur olmuştu. Derken padişah da derviş haberini duyar. Bir gun padişah vezir ile bu meseleyi konuşur.
Padişah:
–Boyle Allah dostlarının yanımızda olması bize cok buyuk faydalar sağlar.
Vezir:
–Sultanım! Elimizi cabuk tutalım, zikir ehli bir yerde fazla durmaz, onlar dunyayı dolaşırlar, bu dervişi saraya alıp, burada ikamet ettirelim.
Padişah:
–Guzel duşundun, var git dervişi al saraya getir.
Padişahtan talimatı alan derviş doğruca dağın yolunu tutar. Yanındakilerle birlikte cobanın yanına varır. Durumu cobana anlatır, coban teklifi kabul etmez. Coban direkt olarak padişahın kızını kendisine teklif edileceğini bekliyordu. Vezir, cobanı padişaha goturmek icin her ne teklif yaptıysa, kabul edilmez. Uzgun bir şekilde saraya doner.
Padişah, vezirinden olanları oğrenince uzulur.
Vezir:
–Sultanım! Allah dostları dunya malına değer vermez. Derviş Efendi de bunun en guzel orneği oldu, der.
Vezirini dinleyen Padişah, bir de kendisi gitmeye karar verir. Hazırlık yaptırır ve yola cıkarlar. Padişah dağdaki cobana giderken ihtiyar danışmanına haber salmış, onu da yanına almıştı. Padişah mahiyeti ile cobanın bulunduğu mağaranın kapısına gelir.
Tevafuk bu, padişahın mağaraya geldiğinde coban inzivadaki kırkıncı gununun icindeydi. Padişah, zikir halindeki cobana tekliflerini yapar. Coban sessizce dinler, padişah bitirince, coban zayıf ve kısık bir sesle “hayır istemem” der.
Padişah da, mahiyeti de şaşkındır. Bu teklifler oyle kolay kolay reddedilecek teklifler değildir. Orada bulunanların hicbiri bu işe bir anlam veremez. Herkes bu durumu aşık cobanın maneviyatının yuksekliğine bağlar. Padişahı reddetmesi, cobanın itibarını kat kat arttırmıştır. Orada bulunanların icinde işin ozunu bilen, sadece ihtiyardır.
İhtiyar danışman padişaha der ki:
–Padişahım! Bu derviş Efendiyi kızınızla evlendirirseniz, amacınıza ulaşırsınız.
Padişah:
–Kabul eder mi?
İhtiyar:
–Edebilir, bir deneyelim, der.
Dunya malına meyletmeyen boyle bir dervişi kendi tebasına almak fikri padişahın hoşuna gider. O sırada padişahın mağaradaki dervişi ziyaret ettiği haberi cevre koy ve beldelere ulaşmış, haberi duyan dağa akın eder. Kısa zamanda dağda kalabalık bir insan topluluğu meydana gelir.
Padişah ile ihtiyar danışmanı arasında bu konuşma gecerken, gun akşam olmuş, guneş batmak uzeredir. Aşık cobanda huşu icinde zikrine devam etmektedir. Padişah ve danışmanı dervişe doğru ilerlerler.
Padişah bu teklifi yaparken, aşık cobanın coban arkadaşı da mağaranın kapısına kadar gelebilmiş, sevinci yuzunden okunuyordu. Arkadaşı kac yıldır hasretini cektiği sevdiğine kavuşacaktı. İhtiyar da umutluydu, cobanın bu mağaraya hangi gaye icin kapandığını biliyordu.
Mağaranın kapısında cobana oneriyi yapar:
–Derviş Efendi, seni kızımla evlendireyim.
Bunu duyan cobanın arkadaşı da, alim ihtiyarda cobanın hemen kalkıp teklifi kabul etmesini beklerken, cok farklı bir durum olmuştu.
Cobandan gelen ilk tepki bu sefer cok yuksek bir sesle Allah (c.c) lafzı duyulmuştu ve coban ayağa fırlamıştı. Padişah bu teklifi yaptığında guneş batmış, ufukta batan guneşin bıraktığı kızıllık vardı. Bu sesle Padişah da dahil herkes teklifi kabul ettiğini duşunmuştu ama coban elindeki tespihi yavaşca cebine koydu ve yerine oturdu.
Herkes pur dikkat ne diyeceğini beklerken,
Coban:
–Hayır padişahım, kızınızla da evlenmek istemiyorum.
Şaşırmak sırası, ihtiyar danışmanda ve cobanın arkadaşındaydı. Nasıl olur? Coban bu mağaraya padişahın kızını alabilmek icin kapanmıştı.
Dağ derin bir sessizliğe burunmuştu. Herkes hayret icindeydi, bu dervişin gercek manada Allah dostu olduğuna kimsenin şuphesi kalmamıştı. Cunku ona yapılan teklifleri kimse reddedemezdi. Hele cobanın arkadaşı bu işe iyiden iyiye bu işe şaşırmıştı. Oyle ya Padişahın kızını elde edebilmek icin neler cekmişti, neredeyse hayatını kaybedecekti. Şimdi ise bunu elde etti, ama kabul etmiyordu.
Nefsi ancak zikir terbiye eder
Aşık coban uzgun bir eda ile kafasını iyice eğerek. Ben sadece kırk gun padişahın kızına kavuşmak icin Allah dedim. Rabbim ise buna rağmen zikrinin hurmetine padişahı, mahiyetini ve hayal edemediğim kadar mal varlığını, ayrıca şu kadar insanı ayağımın onune serdi.
Ben ne yanlış yoldaymışım. Keşke ben padişahın kızı icin değil de, Allah icin Allah demiş olsaydım demiş ve bir kac defa daha yuksek sesle Allah Allah diye zikrederek son nefesini verdi.ALINTI#
__________________