Mekke'ye uc km. kadar uzaklikta bulunan Mina ile Mekke arasindaki bir mevkiye verilen Akabe adina bolgenin baska yerlerinde de rastlanmaktadir. Ayni adi tasiyan bircok yer bulunmasina ragmen Akabe denince ilk defa bu meshur ahidlesme ve anlasmalarin yapildigi mevkî hatira gelmektedir.
IslÂm'i cesitli kabile ve gruplara anlatmaga calisan Resulullah (s.a.s.) ozellikle Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen kabileler arasinda dolasiyor ve onlara bu yeni mesaji iletmeye ugrasiyordu. Bu hac mevsimlerinin birinde Yesrib (Medine)'den gelen ve bu sehirde yasayan iki Arap kabilesinden biri olan Hazrec kabîlesine mensup bazi kimselerle karsilasan Hz. Peygamber, onlari IslÂm'a davet etti. Peygamberliginin onbirinci yilinda onun bu cagrisina adi gecen kabileden alti kisi icabet edip, buyuk bir samimiyetle bu yeni dine sarildilar. Zira yillardir Yesrib'teki diger Arap kabilesiyle aralarinda surup gitmekte olan Buas savaslarindan bezmis olduklarindan bu yeni dinin aralarinda bir baris ortami olusturacagini umit ediyorlardi. Yesrib'e geri donduklerinde bu olaydan ve yeni dinlerinden kardes kabîle Evs'e bahsedip onlari da IslÂm'a davet edeceklerine ve gelecek yil yine Hacc mevsiminde ayni yerde Resulullah'la bulusacaklarina dair soz verip ayrildilar
Medine'de yasayan bu iki kabîlenin disinda ayrica uc Yahûdi kabîlesi daha bulunuyordu. Bunlar musrik Araplari dinlerinden ve putperestlik anlayislarindan dolayi hep hor goruyorlardi. Yahûdiler ellerindeki Tevrat'a, ayrica Âlimlerinden ve atalarindan isitip durduklarina gore yakinda bu bolgede zuhur edecek bir peygambere iman edeceklerini ve bu peygamberin destegiyle putperestlige son vererek Araplari ortadan kaldiracaklarini soyleyip duruyorlardi. Yahûdilerin bu sozleri Yesrib'li Evs ve Hazrec kabilelerinin zihninde yer etmisti. Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Akabe'de gorusunce, yahûdilerden once davranip bu peygamberin yaninda yer almakta hic tereddut etmediler. Bu ilk musluman Yesribliler Resulullah'a iman ederek soyle dediler: "Kavmimiz cok zor gunler yasiyor, hic iyi bir durumda degiliz. Yillardir suren catismalar aramizda sonu gelmez bir anlasmazliga sebep oldu. Bu yeni dinin bizleri biraraya getirecegine ve bizleri baristirip kaynastiracagina inaniyoruz." Gercekten Yesribliler Buas savaslarinin artik son bulmasini istiyorlardi. Hz. Peygambere iman eden Hazrecliler su kisilerden ibaretti: Es'ad b. ZurÂre, Avf b. HÂris, RÂfi' b. MÂlik, Ukbe b. Âmir, Kutba b. Âmir ve CÂbir b. Abdullah b. Riab. Bunlardan ilk ikisi Neccarogullarina mensup idi. (Ibn HisÂm, Sîre, II, 70 vd.; Ibn Sa'd, TabakÂt, I, 217 vd.). IslÂm'a gonul veren bu ilk Medineli muslumanlar memleketlerine geri donerek butun gucleriyle bu yeni dini tanitmaya ve akrabalarinin da iman etmelerini temine calistilar. Bu kucuk grubun Yesribliler uzerinde buyuk etkileri oldu. Evs ve Hazrec'ten bir cok kimse bunlarin araciligiyla IslÂm'a girdi. Ozellikle Resulullah'in dayilarindan olan Neccarogullarina mensup Es'ad b. ZurÂre ile Avf b. HÂris muslumanliklarini asla gizlemeksizin buyuk bir gayretle insanlari IslÂm'a davet ettiler. Gercekten IslÂm akîdesi Yesrib de yillardir suren savaslarin sona ermesinde buyuk bir etken oldu. Dusmanliklar sona erdi ve insanlar Allah'in rahmeti sÂyesinde kisa zamanda kardesler oluverdiler. Ertesi yil yani peygamberligin onikinci yilinda yine Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen Yesrib'li oniki kisi Akabe mevkiinde Resulullah (s.a.s.) ile geceleyin gizlice bulustular. Bunlardan altisi bir onceki yil musluman olan kisilerdi. Birinci Akabe Bey'ati adi verilen bu bey'atta bulunan sahÂbelerden UbÂde b. es-SÂmit, hadiseyi soyle anlatir:
"Refahta oldugu kadar sikintida, sevincte oldugu kadar uzuntude de onu destekleyecek ve her konuda emirlerine itaat edecegimize, Resulullah'i kendi nefislerimizden aziz tutup, durum ne olursa olsun ona muhalefet etmeyecegimize, Allah yolunda hic bir kinayicinin kinamasindan korkmayacagimiza, Allah'a asla sirk kosmayacagimiza, hirsizlik ve zina yapmayacagimiza, cocuklarimizi oldurmeyecegimize, kendiligimizden uyduracagimiz yalan ve dolanlarla hic kimseye iftirada bulunmayacagimiza, hic bir hayirli iste Resulullah'a muhalefet etmeyecegimize dair bey'at ettik. Ayrica bizden birinin verdigi sozunde durmasina karsilik onun ecir ve mukÂfÂtinin Allah'a ait olduguna ve ona Cennet nimetinin verilecegine; kim insanlik haliyle bunlardan birini isler de ondan dolayi dunyada cezaya carptirilirsa bunun ona keffÂret olacagina; kim de yine bunlardan birini isler de isledigi o sucu Allah aciga vurmazsa onun isinin Allah'a kalacagina; Allah'in dilerse onu bagislayip dilerse azaba ugratacagina dair Resulullah'in bize bildirdigi hususlara sadik kalacagimiza da soz verdik."
Bu birinci Akabe Bey'atina katilan oniki kisiden altisi bir onceki yil iman eden kimselerdi. Diger altisi ise Muaz b. HÂris, ZekvÂn b. Kays, UbÂde b. es-SÂmit, Yezid b. Sa'lebe, AbbÂs b. UbÂde ve Ebu'l-Heysem MÂlik b. Teyyihan idiler. Bazi kaynaklarda bir onceki yil Resulullah ile tanisan alti kisiden biri olan CÂbir b. Abdullah yerine Uveym b. Saide'nin birinci Akabe Bey'atinda bulundugu ifade edilir.
Medineliler, hacdan geri donerlerken, yanlarinda, IslÂm'i ogretmek uzere Resulullah tarafindan tayin edilen Mus'ab b. Umeyr'i goturduler. Kisa surede Medine-i Munevvere'de IslÂmiyet hizla yayildi. Mus'ab b. Umeyr, Rasûlullah'i Medine'deki her hareketten haberdar ediyordu. Kisa zamanda Evs ve Hazrec kabilesinin butun evleri IslÂm'in nuruyla aydinlanmaya basladi. Artik Medine, bir IslÂm devletinin dogusuna hazir hÂle gelmisti. Mus'ab b. Umeyr'in gayret ve etkisiyle Yesrib'in ileri gelenlerinden Sa'd b. Muaz ve Useyd b. Hudayr musluman oldular. Bu iki buyuk reisin IslÂm'a girmesiyle IslÂm, Medine'de bir hayli kabul gordu. Bunun uzerine Medineliler Hz. Peygamberi sehirlerine dÂvet etmeye karar verdiler.
Birinci Akabe Bey'atindan bir yil sonra Medineliler yeniden hac icin Mekke'ye geldiler. Iclerinde ikisi kadin yetmis bes musluman vardi. Allah Resûlunun bu defa onlarla ilgi kurmasi IslÂm'in tebliginden ibaret degildi. Cok onemli kararlar arifesindeydiler. Bulusma yeri yine Akabe mevkii oldu. Bulusma gizli yapilacak ve hic kimseye haber sizdirilmayacakti. Gece yarisina dogru, Medineliler, gayet tedbirli hareket ederek kararlastirilan yerde toplandilar.
Rasûl-i Ekrem Akabe'ye bu defa amcasi AbbÂs ile birlikte geldi. AbbÂs henuz ya musluman olmamis, yahut muslumanligini gizliyor, ancak yegenini himaye ediyordu. Boylesi bir toplantida bulunmayi bir aile borcu kabul etmisti. Toplantida ilk sozu Hz. AbbÂs aldi:
- Ey Hazrecliler, Muhammed (s.a.s.)'in aramizdaki mevkii bildiginiz gibidir. Biz, onu dusmanlarindan koruduk ve koruyacagiz. Kendisi burada, ailesinin yaninda, nezdimizde izzet ve ikrÂm icindedir. Fakat sizinle bir andlasma yapmak ve size katilmak istiyor. Ona verdiginiz sozu tutmak, kendisine muhalefet edenlere karsi gelmek hususunda azminiz kuvvetli ve saglam ise buna bir diyecek yoktur. Fakat onu ele verecek, yaniniza geldikten sonra yalniz basina birakacaksaniz, bunu simdiden soyleyiniz ve onu kendi haline birakiniz.
Medineli Muslumanlarin cevabi soyle oldu:
-Dediklerinizi dinledik. Ey Allah'in resulu, siz soyleyin! Kendiniz adina, Allah adina istediginiz andi bizden aliniz. Biz haziriz.
Resulullah Hz. Muhammed (s.a.s.) Kur'an-i Kerim'den bazi ayetler okuduktan sonra soyle buyurdular:
"Kadinlarinizi ve cocuklarinizi nasil koruyorsaniz, beni de oylece korumak uzere size elimi veriyorum"
Elini ilk uzatan, Ber b. Ma'rur oldu. O, soyle dedi:
-Bey'at ettik ya Resulullah, seni Hak dinle gonderen Allah'a yemin ederiz ki kendimizi, cocuk ve hanimlarimizi korudugumuz gibi seni de koruyacak ve savunacagiz. Biz, zaten harp icinde yogrulmus kimseleriz. Zirha aliskiniz. Bu, bize atalar mirasidir.
Bera'dan sonra soz alan Ebu'l Heysem de:
- Ya Resulallah, dedi. Bizim yahudilerle bir takim baglantilarimiz vardir. Bu baglantilari kesecegiz. Biz bunu yaptiktan sonra siz de Allah'in inÂyetiyle muvaffak olunca bizi birakip kendi kavminizin yanina doner misiniz?
Resulullah (s.a.s.) gulumsediler ve dediler ki:
"Kanim sizin kaninizdir. Siz bendensiniz, ben de sizdenim. Kiminle dovusurseniz" ben sizin yaninizdayim. Kiminle baris yaparsaniz, ben de onunla baris yaparim. "
Resulullah (s.a.s.)'in bu sozlerini duyan herkes, bey'at etmek uzere elini uzatiyordu. Bu sirada AbbÂs b. UbÂde ortaya atilarak sunu soyledi:
-Hazrecliler! Bu zata nicin bey'at ettiginizi biliyor musunuz? Ona bey'atla insanlarin kirmizisina ve siyahina, yani Arap ve Arap olmayana karsi savasa hazir olmayi kabul etmis oluyorsunuz. Bir felÂkete ugradiginiz ve ulularinizin maktul dustugunu gordugunuz zaman onu yalniz basina birakacaksaniz simdiden birakiniz. Bu, daha dogru olur. Yoksa dunyada ve ahirette rusvay olursunuz. Fakat ona verdiginiz sozu tutacak, malca felÂkete ugramayi, buyuklerinizin olumuyle karsilasmayi goze alacaksaniz, bunu yapiniz. Cunku dunya ve ahiret hayri bundadir.
Hepsi kabul ettiler ve sordular:
- Ey Allah'in Resulu, buna karsilik bize ne va'd ediyorsunuz?
Resulullah:
"Cennet" dedi.
Bey'at kisa zamanda tamamlandi. Hepsi de darlikta ve genislikte her halukarda itaate, sozun ancak dogrusunu soylemeye ve Allah yolunda hic bir kinayicinin kinamasindan korkmamaya soz verdiler.
Bey'attan sonra Resulullah (s.a.s.), Hazrec'den dokuz, Evs'den uc kisi olmak uzere on iki nakip sectiler. Es'ad b. ZurÂre de hepsinin basi ve emîri secildi. Bunlardan her biri bir kabîlenin reisi idiler. Bunun anlami, oniki kabilenin IslÂmiyeti kabul etmesiydi.
Bey'at gece karanliginda tenhada ve gizlilik icinde yapilmisti. Fakat bey'atin bitiminde bir ciglik karanligin perdesini yirtti:
- Ey Kureys, Muhammed ile atalarinin dininden cikanlar, sizinle dogusmek icin andlasma yaptilar!..
Fakat muslumanlarin artik kimseden cekindikleri yoktu. Bu sesi duyar duymaz Abbas b. UbÂde soyle dedi:
- Ya Resulallah, seni hak ile gonderen Allah'a yemin ederim ki istersen sabah olur olmaz kiliclarimizi kinindan siyirir uzerlerine saldiririz. Resulullah (s.a.s.) ise soyle buyurdular:
"Hayir... Bize savas izni daha verilmis degildir. Simdilik hepiniz yerlerinize donunuz."
IslÂm'a teslim olup Resulullah'a tam anlamiyla bey'at eden bu ilk musluman kitle icin emre itaat mutlak idi. Akabe'deki bu toplanti dagildi ve herkes yerine dondu. Sabah olunca Kureysli musrikler bu bey'attan haberdar olmuslardi. Musrikler bu anlasmanin mahiyetini arastirmaga basladilar. Fakat henuz musluman olmamis olan Yesribliler'in Hz. Peygamber ile anlasmalarina bir turlu anlam veremiyorlardi. Mekkeli musrikler bu gizli anlasma hakkinda bir bilgi alamadan Yesrib'li muslumanlar sehri terk etmislerdi .
IslÂm Devleti'nin kurulmasinda onemli bir donum noktasi olan ikinci Akabe bey'atina, Resulullah'in savas ve barista korunacagina dair prensiplerin tesbit edildigi ve kararlarin alindigi bir bey'at olmasindan dolayi, "Bey'atu'l-Harb" adi verilir. Ikinci Akabe bey'at'inin gerceklesmesiyle IslÂm tarihinde yeni bir donem basliyor ve o gun IslÂm Devleti'nin temeli atilmis oluyordu
__________________
Akabe biatlari
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
-
12-09-2019, 21:32:09