FATİH SULTAN MEHMED MAHKEMEDE

İşte, Fatih Sultan Mehmet, işte İstanbul'da bir Rum;

Fatih Sultan Mehmet talepte bulunuyor, diyor ki:

"Orada cami yapacağım, arazini bana satmanı istiyorum."

Biliyorsunuz her arazinin bir rayic bedeli vardır; yani o cevrede o arazinin ne kadar para ettiği aşağı yukarı herkes tarafından bilinir. Alt hududu bir de ust hududu vardır. Fatih Sultan Mehmet, ust hududun iki katını veriyor; ama Rum vermemekle ısrar ediyor. Cami kurulmasına gonlu razı olmuyor. Bir Hıristiyan; bu da onun kabahati değil, icinden gelen şey oyle. Hak sahibi vermezse vermez; ama Fatih Sultan Mehmet'in de kızmış kafası.

"O kadar fazla para verdiğim halde, bu adam vermiyor; demek ki bunu inadından yapıyor; nefsani davranış bu. Ben cami yapacağım, benimki nefsani değil ruhani" diyor.

Alıyor adamın arsasını, bastırıyor; camiyi yapıyor.

Adam perişan. Adamı uzgun goren biri:

"Ya bu kadar uzuntunun sebebi ne?"

Anlatıyor adam derdini "İşte" diyor. "Yapabileceğim bir şey yok ki! Bunu yapan Padişah; daha otesi yok, onun ustunde kimse yok. O bana bunu yaptığına gore her şey bitti". diyor.

Bizim Osmanlı diyor ki: "Her şey bitmedi, bu memlekette kadılar vardır. Gidersin kadıya, adaletsizliği anlatırsın. Padişah da olsa o hesabı gorur".


"Yani" diyor "ne demek istiyorsun?" (Adam hic inanamıyor bir defa soylenenlere.) Adamcağız hic inanamıyor; ama "Hadi gideyim mahkemeye, ben muracaat edeyim." diyor. Kadıya muracaat ediyor.

Gercekten de Fatih Sultan Mehmet mahkemeye gelince, adamın gozleri hayretten acılıyor. Fatih Sultan Mehmet ayakta; Kadı Efendi oturuyor ve mahkeme başlıyor. Fatih Sultan Mehmet'in, adamın arsasını zorla iktisab etmekten elinin kesilmesi konusunda bir karara varılıyor. Fatih Sultan Mehmet'in eli kesilecek. Ama Osmanlı adaletinde, bir muessese daha var; eğer bir şeyin bedeli odenirse ve alacaklı taraf, hak sahibi taraf bunu kabul ederse, o ceza duşer. Bu kanun gereğince teklifte bulunuluyor.

Deniyor ki: "Bunun bedeli şu kadar altın, bu kadar altına karşılık, onun elinin kesilmesinden vazgeciyorsan,, Padişah odemese bile, onu sana beyt'ul mal oder. Razı mısın?"

Rum, şaşkın şaşkınPadişah'a bakıyor , inanamıyor, sonra "Tabi razıyım. Razı olmaz mıyım? O padişah" diyor.

Adam razı olduktan sonra, Fatih Sultan Mehmet diyor ki :

"Benden beyt'ul mal'ın talebi 200 altın; ama ben 2000 altın vereceğim ve her gun de bir altın daha odenmesini istiyorum. Senenin 365 gunu, her gun bir altın odenecek bu zata."

Ve mahkeme biter bitmez kadı yerinden kalkıyor, Fatih Sultan Mehmet'in ayaklarının yanına gelip diz cokuyor,

"Padişahım şu ana kadar ben, Allah'ı temsil ediyordum, ben oturuyordum siz ayaktaydınız. Cunku siz maznun mevkiindeydiniz. Allah'ı temsil eden siz değildiniz. Adaleti veya adaletsizliği temsil ettiğiniz mahkemenin sonunda belli olacaktı. Ben Allah'ı temsil ediyordum; adaletin sahibi bendim o sırada. Şimdi benim gorevim bitti. Şimdi bana, sana tÂbî olan, senin imparatorluğunun bir kadısı olarak el etek opmek duşer" diyor. Padişahın eteğini opuyor ve ondan sonra padişah oturuyor, otekiler dışarı cıkıyorlar.
__________________