Bir gun dilenci kılığında birisi tarafından Ahmed Kuseyrî'nin evinin kapısı calınır. Kim olduğu sorulunca, Ahmed Kuseyrî'yi gormek istediğini soyler. Evde olmadığı bildirilince;

- Size bir emÂnetim var." diyerek bir dağarcık, bir torba ve kucuk bir cıkını bırakıp almalarını soyleyerek ayrılıp gider. Giderken de;

- Sonra uğrarım." der.

Ahmed Kuseyrî hazretleri gec vakit eve gelir. Hanımı da kapıya gelen ziyÂretciden ve bıraktıklarından bahsetmeyi unutur. Gece yarısı mutfaktan sesler işiterek gidip bakarlar. Bırakılan kucuk kaptan kazanlar dolduracak kadar bal taşıyor. Torbadaki bir avuc darı cuvallar dolduracak kadar artıyor. Cıkından ise cil cil altınlar taşıp yerlere dokuluyor.

Ahmed Kuseyrî;

- Nedir bu hÂller? diye sorunca hanımı şaşkın ve hayretler icinde;

- Bilmiyorum." der.

Ahmed Kuseyrî;

- Bugun bize gelen oldu mu? diye sorar.

Hanımı hatırlayıp;

- Evet bir ihtiyar geldi. Sizi sordu. Sonra uğrarım diyerek bunları bıraktı. Bereketlenip taşan bu şeyler ona Âittir, dedi.

Ahmed Kuseyrî hazretleri bir an duşunup;

- Bu gelen Hızır aleyhisselÂm mıydı yoksa? deyince, bırakılan kaplardaki artmalar ve taşmalar durdu.

Boylece Hızır aleyhisselÂmın bereketine kavuştular.

__________________