HidĂ‚yet... Cenab-ı Hakk'ın bazı kullarına rahmet deryasından sunduğu "bir testi su" gibidir Ă‚detĂ‚... HidĂ‚yet, rahmet bulutlarından bir sağanak yağmur hĂ‚linde yağar yureklere... O taştan da katı olan yurekler, artık bir gul bahcesine donmuştur! Kimileri bu bir testi sudan kana kana icerek otelere yelken acarken, kimilerinin maĂ‚lesef bundan nasibi yoktur.
İşte Aksana (Hira) kardeşimiz de, bu gul bahcesine girenlerden biri... Haydi gelin hidayet oykusunu hep beraber O'nun dilinden dinleyelim.
-Hira Hanım, once bize kısaca kendini tanıtır mısın?
Eski adım, Aksana Sigacova... 25 yaşındayım. Rus bir anne ve Yahudi bir babanın ikinci kızı olarak İjevsk'te doğdum. Evli ve bir cocuk annesiyim. Aynı zamanda tıp fakultesi oğrencisiyim. 4 yıldır Moskova'da yaşıyorum. Musluman olduktan sonra "Hira" adını aldım.
-İstersen, senin bu ilginc hidĂ‚yet hikĂ‚yene en başından başlayalım. Bize, seni adım adım hidĂ‚yete sevk eden hĂ‚diseleri anlatır mısın?
5 yaşımdayken annem ve babam ayrıldılar. Ben ve diğer iki kız kardeşim, cok iyi bir insan olan anneannemin himayesinde buyuduk. Cocukluğumda ne sık sık bizi ziyaret ederek ilgilenen annem, ne anneannem, ne akrabalarım, ne de okuduğum okul bana bir din eğitimi verdi. Zaten din eğitiminin yokluğu, insanların coğunun dînî esasları dikkate almayan ve nefislerini tatmin etmeye donuk bir hayat tarzı benimsemelerine yol acmış idi. Hatta okulda Sovyet rejimi, "ateizm" ve "sosyalizm" propagandası yapmakta, insanları ve kĂ‚inĂ‚tı AllĂ‚h'ın yarattığını inkĂ‚r eden Darwin Teorisi okutulmakta idi. Darwin Teorisi, biyolojiye olan olağanustu merakımdan dolayı beni derinden etkilemişti. 15 yaşıma kadar ateist olarak yaşadım.
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla oluşan serbest ortamda, gerek Hıristiyanlar ve gerekse Muslumanlar dinlerine sahip cıkmaya ve sarılmaya başladılar. Annem de bizi zaman zaman Pazar Ă‚yinleri icin kiliseye goturmeye başlamıştı. Yine bir Pazar gunu kiliseye gitmiştik. Ben dinimi bilmediğim icin gitmekte isteksiz davranıyor, fakat annemi de kıramayacağım icin onunla beraber gitmek zorunda kalıyordum. Annem, kilisede mum yakıp teslis inancını sembolize eden ikonların onune koymamı istediğinde, ona bunu ne icin yaptığımızı ve hangisinin onune koymam gerektiğini sordum. Bana tam bir cevap veremedi. Bunun uzerine annemin de dinimiz hakkında bir şey bilmediğine kanaat getirdim. Ve bu sorunun cevabını duşunerek kendim bulmaya karar verdim. Duşundukce daha farklı sorular cıkıyordu karşıma. Mum yakıp kilise ikonlarının onune koymadan yapılan bir duĂ‚ kabul olamaz mı idi? Kilise olmayan yerlerdeki Hıristiyanlar ne yapacaktı? Âcilen yapılması gereken duĂ‚lar icin Pazar gununu beklemek, ya da mutlaka kiliseye mi gitmek gerekliydi? Allah ile kulları arasında direk bir bağlantı olması daha doğru değil miydi? Hıristiyanlar olarak neden Muslumanlar gibi evimizde ibĂ‚det yapamıyorduk? Bu gibi sorular, cocuk aklımı kurcalamaya başlamıştı. İşte Hıristiyanlığı ilk sorguladığım an, bu an idi. Aklıma, diğer dinlerin bu hususlarda ne icerdiği sorusu da gelmişti.
Aslında aklımı kurcalayan birkac husus daha vardı: AllĂ‚h'ın cocuğu olabilir miydi? O zaman Allah, bir anne olmalı değil miydi? Papazların, bizlerin gunahlarını bir cırpıda affetmesi kabul edilebilir bir şey miydi? Yani daha işlemediğimiz bir gunah icin bile affedilme garantisi vardı. Bu nasıl bir adĂ‚letti? Her isteyen affedildiğine gore "suc" diye bir mefhum olamazdı. Bir insanın malı, canı ya da hakkına tecĂ‚vuz edilmesini, diğer bir insan nasıl affedebilirdi? Papazlara bu hakkı kim vermekteydi? PekĂ‚lĂ‚ cennet ve cehennem kimler icindi? Bu durum "cennet" ve "cehennem" kavramlarının mĂ‚nĂ‚sını yok etmiyor muydu? Fakat bu sorular, sadece kiliseye gittiğimiz Pazar gunleri aklıma geliyordu. Sanırım o donemlerde bunları olduğu gibi kabul etmem dışında, pek de bir alternatifim bulunmadığı icin sorulara tatmin edici cevaplar bulamamak beni fazlaca rahatsız etmemişti.
2001 yılı yazında, kız kardeşim Natalya ile beraber Turkiye'ye tatile gitmiştim. İstanbul'da tanıştığım bir Turk ile evlendim. Evleneceğim zaman kayınvalidem, nikĂ‚h oncesi Musluman olmamı istedi. Benim icin Hıristiyan ya da Musluman olmak hicbir şey ifade etmiyordu. Musluman olmak icin ne yapmam gerektiğini sordum. Kelime-i şehĂ‚det getirmemin yeterli olacağını soylemeleri uzerine kelime-i şehĂ‚deti, mĂ‚nĂ‚sını dahî bilmeden telaffuz ederek Musluman oldum. Sadece adım Musluman olmuştu. Yaşantımızda değişen bir şey yoktu. Acıkcası ben, bu durumu biraz yadırgamış idim. Biz Hıristiyanlar ile eşimin Ă‚ilesinin yaşantısı arasında orf, Ă‚det ve toresel birtakım farklar dışında, cok buyuk bir fark goremiyordum. Kısacası eşim ve Ă‚ilesi, Turk toplumunun coğunluğunun aksine dindar değillerdi. Tabiî ki, bu donemde kocamın dine yakın veya uzak olması, benim icin bir onem arz etmiyordu.
Musluman oluşumla birlikte yeni dinimi merak etmeye başladım. Bu merakım, bu dini yaşamak isteyişimden değil, sadece buyuk ve kadîm bir din olan İslĂ‚m hakkında hicbir şey bilmememden kaynaklanıyordu. Bize misafirliğe gelen komşu, akraba ve tanıdıklar bu konulara girmiyor, daha ziyade Rusya'yı, Rusya'daki hayatı ve Sovyetler Birliği doneminin komunist rejimini merak ediyorlardı. Fakat komşularımızdan Sumeyra cok farklı idi. O, diğerlerinin aksine başortuluydu. Ben, hĂ‚linden ve kıyafetinden onun İslĂ‚mî esaslara uygun bir hayat surdurduğunu anlamıştım. Onceleri onun bana başımı ortmem, namaz kılmam ve İslĂ‚mî olculere gore yaşamam gerektiği konularında sıkıcı telkinlerde bulunacağını sanmıştım. Hatta onun soyleyebileceklerine karşı kendimi savunmak hususunda hazırlanmıştım. Fakat Sumeyra ornek bir tebliğ uslûbu kullanarak, oncelikle AllĂ‚h'ın varlığı ve birliği konusunu duşunmemi onerdi. Bunu aklımı kullanarak bulabileceğimden, buna tam olarak inanmadan ibadet yapmak konusunda bir motivasyonumun olamayacağından bahsediyordu. Haklıydı da... Aklı iknĂ‚, kalbi tatmin olmamış bir insan, yuzde yuz saflıkta inanmadığı bir şey icin birtakım fedĂ‚kĂ‚rlıklar gerektiren ibadetleri yapamazdı. Sumeyra İslĂ‚miyet'e başka bir acıdan bakmamı sağladı. Daha ziyĂ‚de ben sordukca anlatıyor, beni urkutmemeye gayret ediyordu. Bana, duşunerek AllĂ‚h'ı bulmayı oğretti. KĂ‚inĂ‚ttaki her şey, nicin ve kime hizmet icin yaratılmıştı? Kime hizmet etmekteydi? Biz ne icin yaratılmış idik? Bu soruları soruyor ve cevaplandırıyordu. İzahları, bana mantıklı ve tutarlı geliyordu. Artık ben de duşunmeyi oğrenmiştim. Oğrenmiştim, zira hicbir canlıya verilmeyen akıl, biz insanlara verilmişti. Aklımı kullanmamın zamanı geldiğini duşunuyordum. Artık İslĂ‚m, benim icin basit ve faydasız bir din olmaktan cıkmıştı.
-Hira Hanım, seni İslĂ‚m'a tam olarak ısındıran, yonunu İslam'a ceviren hĂ‚dise ya da donum noktası neydi? Ne oldu da, hic kimse seni Muslumanca yaşamaya zorlamazken sen İslĂ‚mî bir hayat tarzına gecmeye karar verdin?
Musluman olmuş idim, ama tam bir Musluman değildim. Anladığım kadarı ile Sumeyra kendisini sorumlu hissetmiş ve benimle ilgilenmeye başlamıştı. Hayatın amacının ne olduğunu duşunmemi istiyordu. Bana, duşunduğum takdirde hakikati kendimin de bulabileceğini soyluyordu. Bana Kur'Ă‚n'da bircok yerde akletmemiz, duşunmemiz ve tefekkur etmemiz gerektiğinin bildirildiğini soylemişti. Yine Kur'Ă‚n'da kĂ‚inĂ‚tın ve canlıların akıl sahipleri icin AllĂ‚h'ın varlığı ve birliğine işaret eden delillerle dolu olduğunun yazıldığını soyluyordu.
Bir ara kendimi duşunceye verdim. Bir nevi inzivĂ‚ sureci başlamıştı. Beni ve bu kĂ‚inĂ‚tı kim yaratmıştı? Yaratmasının sebebi neydi? Oldukten sonra bir hayat var mıydı? Âhiret hayatı olmayacaksa, bu bazı insanlar icin bir haksızlık, bir adĂ‚letsizlik değil mi idi? Tum hayvanlar, bitkiler, guneş, denizler, yağmur, ruzgar... yani Kur'Ă‚n'ın ifĂ‚desiyle "yer, gok ve her ikisi arasındakiler" insanlara hizmet etmekte ve insandan daha ustun bir canlı bulunmamaktaydı. Bu nimetleri verenin, gelecekte bizlerden hesabını sormaması mumkun muydu?
Artık zaman buldukca Sumeyra'ya gidiyor, bulamadığım cevapları ondan dinleyerek rahatlıyor ve tatmin oluyordum.
Bir ara Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de neler yazılı olduğunu merak ettim. Acaba bizi yaratan, bize ne soyluyordu? Sumeyra aradığım cevapları orada bulabileceğimi soylemişti. Bazı komşular aralarında zaman zaman toplanıp Kur'Ă‚n okuma toplantıları yapıyorlardı. Onlara, "Okuduğunuz bu sûrede ne anlatılıyor?" dediğimde bana bilmediklerini soylemeleri beni cok şaşırtmıştı. İnsanlar neden bilmedikleri bir şeye, bu derece hurmet etmekte ve değer vermekteydiler? Daha doğrusu bu kadar değer verdikleri bir şeyin mĂ‚nĂ‚sını, okuma imkĂ‚nları olduğu hĂ‚lde, bunu neden yapmıyorlardı?! Sanırım, bazı şeyler zamanla orf ve gelenek hĂ‚line gelmişti. Dinin kısmen zor vecîbelerini yerine getirmekte gevşek davrananların, Kur'Ă‚n'ı sadece Arapca'sından okuyarak veya birtakım iyiliklerde bulunarak dînî bir vecibe îfĂ‚ etme huzuru ile rahatladıklarını, psikolojik bir tatmine vardıklarını duşundum.
2 yıldır Turkiye'deydim ve Rusya'daki Ă‚ilemi cok ozlemiştim. Kocamın da rızĂ‚sını alarak kısa bir sureliğine Rusya'ya dondum.
İcimdeki ateş hĂ‚lĂ‚ dinmemişti. Hemen bir cĂ‚miye giderek Rusca Kur'Ă‚n meĂ‚li aldım ve okumaya başladım. Annemin beni delirmiş olarak nitelemesine yol acacak derecede Kur'Ă‚n meĂ‚li okuyordum. Ozellikle kimleri, hangi amellerinden dolayı Ă‚hirette ne gibi bir akıbetin beklediğini anlatan cehennem ile ilgili Ă‚yetler beni derinden sarstı. Cok irkildim. Artık bir karar vermem gerektiğini duşundum. Annemin tepkisinden cok cekinsem de, bu ikileme bir son vererek AllĂ‚h'ın istediği şekilde yaşamayı sectim. Rusya'dan, Turkiye'deki eşime telefon acarak yeni tercihimi kendisine bildirdim. İslĂ‚mî bir hayat tarzı surdurmemesi hĂ‚linde kendisiyle olan evliliğimizin surmesine pek sıcak bakmadığımı anlattım. Musluman'ca bir yaşantıyı reddettiği icin onunla ayrılmak zorunda kaldık.
-Ayrıca senin gibi İslĂ‚miyet'i sonradan tercih eden iki kız kardeşin var. Natalya ve İlona'nın Musluman olmasında senin İslĂ‚miyet'i secmiş olmanın tesiri var mı? Bu konuda neler soyleyeceksin?
Turkiye'den dondukten sonra İslĂ‚miyet'i kabul ettiğimi, ilk olarak kardeşim Natalya'ya anlattım. Ona, Allah ve Ă‚hiretten bahsettim. Ozellikle "Esmau'l-HusnĂ‚" denen AllĂ‚h'ın 99 sıfatının her birini ona şerh ettim. Yani onun aklındaki "Allah cok buyuk ve yucedir."den oteye gecmeyen "Allah" kavramını daha acık ve net bir şekle sokmak istedim. AllĂ‚h'ı, ona hic anlatılmayan yonleriyle tanıttım. Yaratıcısının kim olduğunu ve O'nun nelere muktedir olduğunu anlamasını istedim. Ufkunun acılması ve hakîkati gormesi icin calıştım. Geleceğini duşunmesi gerektiğini soyledim. Kardeşim Natalya (Medine) Hazret-i Ebubekir misĂ‚li bir teslimiyet ile bana guvendi ve itirazsız İslĂ‚m'ı kabul etti.
Natalya'nın İslĂ‚miyet'i secmesi, bana diğer kardeşim İlona'yı (Meryem) da bu guzel yola dĂ‚vet etmem noktasında guc verdi. Ama kardeşim bu dĂ‚vete icĂ‚bet etmedi. Bir sure sonra evlendim ve Moskova'ya taşındım. Kocam Andrey (Abdullah) benden 10 yıl once Kur'Ă‚n meĂ‚li okurken etkilenerek Musluman olmuş biriydi. Kardeşim İlona'nın neler kacırdığının bilincinde olmamasına uzuluyordum. Onun da hidĂ‚yete ermesi icin kendisine Moskova'dan defalarca mektup gonderdim. Fakat yine bir netice alamamıştım. Bizde misafir olarak kaldığı bir haftalık ziyĂ‚reti esnasında İslĂ‚mî yaşantımız ve değişen Ă‚ile ortamımızdan etkilenerek, o da kendiliğinden Musluman oldu.
-Peki anne, baba, kardeş ve akrabaların Musluman olmanı nasıl karşıladılar? Onlarla şimdiki ilişkilerin ne durumda?
Annem; ben ve kardeşim Natalya'nın Musluman olmasına cok ciddî reaksiyon gosterdi. Annem bir muddet diretti, fakat ucuncu kardeşim İlona da İslĂ‚m'ı tercih edince, kararlılığımızı gorup bizi yolumuzdan ceviremeyeceğini anladı. Artık bundan sonra bizi kendi hĂ‚limize bıraktı. Ben ve Natalya, Musluman eşlerle evlenip annemden ayrıldıktan sonra ise, aramızdaki bu gerginlik azaldı. Onun bu durumu kabul etmesinin kendi acısından ne kadar zor olduğunu anlıyorum. Annem ile hĂ‚lĂ‚ goruşmekteyiz. Ben, onu cok seviyorum. Onun da bir vesîle ile hidĂ‚yete ermesi icin cok duĂ‚ ediyorum.
-Hira hanım, bir Musluman olarak Moskova'da, bir başka deyişle Musluman olmayan bir toplum icerisinde Muslumanların dinlerini yaşamaları noktasında karşılaştığın zorluklar nelerdir? İslam'ı tercih ettikten sonra en cok hangi hususlarda zorlanmaya başladın?
Rus halkının pek de alışık olmadığı İslĂ‚mî giyim tarzı ve başortulu hanım imajı, buradaki Muslumanların en buyuk meselesi!.. Halkımızda bu konuda eskiden bu yana devam eden bir onyargı mevcut!.. Bunu kırmak sanıldığı kadar kolay değil... Caddede, metroda ya da markette tum gozlerin devamlı size cevriliyor olması, rahatsız edici elbette. Fakat buna alıştık. Her gecen gun insanların da buna alışacaklarını duşunmekteyim. Aslında bircok mesele, her buyuk şehirde karşılaşılan meselelerden... Zorluk olmadan kolaylık da olmuyor. Sabretmek gerekiyor. Bildiğiniz gibi Kur'an'da "Ey inananlar! Sabır ve namazla yardım dileyin. Allah, muhakkak ki sabredenlerle beraberdir." (el-Bakara, 153) ve "Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır." (el-İnşirah, 6) buyrulmakta...
-İslĂ‚miyet'i tercih ettikten sonra, yeni dininde seni şaşırtan, seni etkileyen ve hayran bırakan şeylerle karşılaştın mı? Daha doğrusu İslĂ‚m'ın hangi yonunu en cok beğendin?
Bu hususta uc şey soyleyebilirim: Musluman olduktan kısa bir sure sonra Ramazan ayı girmişti. Muslumanlar hic beklemediğim şekilde birbirine yardım ediyor, ikramda bulunuyor, derdi olana care olabilmek icin aralarında organizasyonlara gidiyor, hayırda Ă‚detĂ‚ yarışıyorlardı. Bir coğunun durumu, pek de iyi olmamasına rağmen elindekinin bir kısmını ihtiyacı olan bir diğerine gozunu kırpmadan veriyordu. Kendi nefsi icin yaşamaya alışmış bir toplumdan gelmiş olmam munasebeti ile bu bende cok buyuk bir şaşkınlık ve hayret uyandırmıştı.
İkinci olarak; gunahları affeden, ama kendileri de insan olan ve gunahlar işleyebilen papazların, Allah adına bu bağışlamayı yapmalarını hic kabul edemiyordum. Bunun aksine İslam dininde "zerre kadar da olsa yapılan her hayır ve şerrin hesabının gorulecek olduğunu" (el-ZilzĂ‚l, 7-8) oğrenmek, bende AllĂ‚h'ın ne kadar Ă‚dil ve yuce bir yaratıcı olduğu noktasında derin bir hayranlık duygusu uyandırmıştı. Artık bir kez daha kesinlikle doğru yolda olduğumu duşunmuştum.
Son olarak Muslumanların devamlı olarak, AllĂ‚h icin bir şeyler yapmaları beni cok etkilemişti. Muslumanlar her şeyi Ă‚hirete gore tasarlıyordu. Yalan soylemekten, hırsızlık yapmaktan, başkasının hakkını yemekten ve adĂ‚letsizlik yapmaktan uzak duruyorlardı. Namaz kılıyor, oruc tutuyor, sadaka veriyor, nasihatlerle dolu sohbetlere iştirĂ‚k ediyor, AllĂ‚h'ı zikrediyorlardı. Hatta sorumlu olmadıkları hĂ‚lde sunnet ve nĂ‚file ibĂ‚detlere de teveccuh gosteriyorlardı. Elbette butun Muslumanlar, İslĂ‚m'ı bu derecede yaşamıyor, ama yaşayanların oranı cok fazla!.. Hatta namaz kılmayanların ve dininin gereklerini pek de umursamayanların coğunda bile bunlar belli oranda mevcut... Yani İslĂ‚m, hayatın en ince anlarına kadar yayılmış durumda... Kucucuk şeyler dahî AllĂ‚h'ın rızasını kazanmaya endekslenmiş. Yoldaki bir taşı, insanlara eziyet vermesin diye kaldırmak veya bir hanımın akşamları kocasını guleryuzle karşılayıp onune guzel bir sofra kurması dahî AllĂ‚h'ın rĂ‚zı olması icin yapılıyor. Bu ve benzerleri de beni etkileyen şeyler arasında... Boyle bir din, hangi insanı etkilemez. Akıllı bir insan, İslam'dan nasiplenmemişse, bence bunun sadece bir acıklaması vardır; o insana ulaşılıp bu guzellikler kendisine guzelce anlatılmamıştır.
Hıristiyanlarda boyle bir yaşantı, maalesef yok. Herkes, kendi menfaati icin yaşıyor. Diğerinin derdiyle pek ilgilenen yok.
-Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz hakkında neler soylemek istersin?
Oncelikle O'nu cok sevdiğimi soyleyeyim. Cunku kendimi sorumlu hissederek kardeşlerim ve annem başta olmak uzere bircok kişinin hidĂ‚yete ermesi icin calıştığım ve bunun ne kadar zor olduğunu anladığımda hep O'nu duşundum. O yuce insan, hayatı boyunca bu zor vazifeyi icraya calışmıştı. Size bu dĂ‚vetler esnasında karşılaştığım tahammulu zor guclukleri anlatmayacağım. Ama O'nun bu yolda cektiklerini okurken hep gozlerim dolar. O'nu anlayabilmenin, O'nun yolundan gitmekle daha kolay anlaşılacağını soylemek isterim.
Duşunebiliyor musunuz? Hayatınızda ornek alabileceğiniz, hayran kalarak değer verdiğiniz, kendisi gibi olmak istediğiniz hicbir insan yokken, karşınıza hayal dahî edemeyeceğiniz derecede mukemmel bir insan bir "usve-i hasene" cıkıyor. Bunu kelimelerle anlatmak, sizce ne kadar mumkun? O bizim icin bir ideal olcu!.. Bence O'nu Kur'Ă‚n'dan sormalı. Kur'Ă‚n'da O'nun hakkında soylenenleri duşunursek, O'nu ne kadar sevmemiz gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.
-Kur'Ă‚n-ı Kerîm'in meĂ‚lini defalarca okuduğunu soylemiştin. Seni en cok etkileyen Ă‚yetler ya da sûreler hangileri oldu?
Belirli bir Ă‚yet ya da sûre ismi zikretmek, Kur'an'ın butunune saygısızlık olur. Onun her Ă‚yeti birbirinden etkili... Fakat FĂ‚tiha Sûresi'nin benim uzerimdeki tesiri bambaşka olmuştur. O bir oz!.. Her şeyi ozetliyor. Bir de Allah -celle celĂ‚luhû- kimlerin Ă‚kıbetinin ne olacağını belirtirken, cehennemden ve oraya girenlerin hĂ‚llerinden bahsediyor. Bu da beni hep urpertmiştir. Aklımda olan birkac Ă‚yeti de soyleyeyim isterseniz:
"Andolsun ki, «Allah ancak Meryem oğlu Mesih'tir» diyenler kĂ‚fir oldular. Oysa Mesih, «Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan AllĂ‚h'a kulluk edin; kim AllĂ‚h'a ortak koşarsa, muhakkak, AllĂ‚h ona cenneti haram eder, varacağı yer ateştir, zulmedenlerin yardımcıları yoktur.» demişti."(el-MĂ‚ide, 72)
"Andolsun ki, cehennem icin de bir cok cin ve insan yarattık; onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gozleri vardır ama gormezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gĂ‚fillerdir." (el-A'rĂ‚f, 179)
"Size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan birtakımı Allah'ın sozunu işitiyor, ona akılları yattıktan sonra, bile bile onu tahrif ediyorlardı. MunĂ‚fıklar, inananlarla karşılaştıkları zaman, «İnandık!» derlerdi; birbirleriyle yalnız kaldıklarında, «Rabbinizin katında size karşı huccet gostersinler diye mi AllĂ‚h'ın size acıkladığını onlara anlatıyorsunuz? Bunu akıl etmiyor musunuz?» derlerdi. Gizlediklerini de, acıkladıklarını da AllĂ‚h'ın bildiğini bilmiyorlar mı?" (el-Bakara, 75-77)
"Vay, KitĂ‚bı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere satmak icin, «Bu Allah katındandır» diyenlere! Vay ellerinin yazdıklarına! Vay kazandıklarına!" (el-Bakara, 79)
-Onceki hayatın mĂ‚lûm... İslĂ‚m'a da sonradan katıldın. Her iki dine ve bu dinlerin insanlarına Ă‚şinĂ‚ birisi olarak Muslumanlara ve Hıristiyanlara neler soylemek istersin?
Cok onemli bir meseleye değindiniz. Bu konu, ozellikle Rusya gibi Hıristiyan ve Muslumanların ic ice yaşadıkları ulkeler icin cok şey ifĂ‚de ediyor. Aslında bu, başlı başına ayrı bir roportaj konusu olabilir. Ama kısaca ifĂ‚de edecek olursak, Muslumanlar Kur'Ă‚n'ın meĂ‚lini okumakta ve AllĂ‚h'ın -celle celĂ‚luhû- Kur'Ă‚n'da buyurduğu gibi "akletmek"te, "duşunmek"te gevşek davranıyorlar. İdrĂ‚k yeterince gercekleşmeyince amel de eksik oluyor. İnsanlar, hayatın akışı icerisinde durup duşunebilme fırsatı bulamıyorlar. Bunun icin de bazı hakîkatleri yeterince idrak edemiyorlar. Hayat bir "oyun ve eğlence"!.. Sanırım tek bir gun de olsa dunyevî işlerimizin tamamını bir kenara bırakıp îtikaf benzeri bir seans yapmalı... Bir gun tefekkur etmeli!.. Sadece bir gun!.. Sanırım tefekkur sonrası, kişi dunyaya, hayata ve her şeye farklı bir acıdan bakar hĂ‚le gelecektir. İdrĂ‚k buyuk bir kavram!.. Anlamak değil, idrĂ‚k etmekten bahsediyorum. Zihnî değil, hissî bir şey bu. Derinlemesine duyulan, yaşanan bir duygu...
Hıristiyanlıkta ise "teslis inancı" akıl karıştırıyor. Neye îmĂ‚n edileceği konusunda tereddut var. Bana gore, insan fıtratı, tek bir tanrıya inanmak ve ona yonelmek uzere programlanmış. "Uclu tanrı inancı" (Teslis) beni hicbir zaman tatmin edememişti. Allah, ucun ucuncusu olmamalı bence!.. Musluman olmanın birinci şartı olan kelime-i şehĂ‚dette Hazret-i Muhammed -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-'in Allah'ın "kulu" ve "elcisi" olduğu vurgulanıyor. Bu daha doğru ve tatmin edici... Hıristiyanlıkta inanc konusu muallakta... Hıristiyanların ozellikle bu îmĂ‚n konusunu tekrar tekrar duşunmeleri gerektiği kanaatindeyim.
-Evet, gercekten film gibi bir mĂ‚ceran var. Ne mutlu sana ki, uzaklardan gelerek bir coğunun Musluman bir toplum icerisinde olmasına rağmen farkına varamadığı bu buyuk hakikati keşfettin ve bu mutlu sona erdin. Allah bundan sonraki hayatınızda da muvaffakıyetler ihsĂ‚n eylesin.
Âmin. Doğru yolu sectiğimi duşunuyor ve diğerlerinin de bunu yapmasını arzu ediyorum. İlginize teşekkur ederim.
Hatice Toprak
__________________
Muslumanlara Tefekkur Cağrısı!..
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Muslumanlara Tefekkur Cağrısı!..
-
12-09-2019, 21:03:17