Hep bilmediğimiz farkına varamadan aramaktan vazgecemediğimiz bir arayış icinde olmadık mı hepimiz?

Olduk değil mi? ama bulamadık.

Daha once tanıdığımız arkadaşlarımızdan kacıyla goruşuyoruz; bir kacıyla goruşuyoruz belki, belki de hicbiriyle goruşmeyenlerimiz coğunlukta. Bazılarımız bu durumu anlamadığını ve duşunmeyi bıraktığını soyluyor belki de. Bircoğumuz icin fark eden bir şey yok aslında. Bazılarımız ise sırf değişmedi desinler diye haberleşmeye devam ediyor. Bir de bircoğumuzda olan şu duşunce; beni aramayanı bende aramıyorum.

Zaman değişti değil mi? artık herkes boyle. Bir zamanlar cocukluğumuzu paylaştığımız, aynı sınıfı paylaştığımız, aynı mahallede oturduğumuz, aynı yerde calıştığımız. Kısacası tanıdığımız herkes. Acısıyla-tatlısıyla kimisiyle beş gun, kimisiyle beş ay, kimisiyle beş sene, kimisiyle de daha uzun bir sure beraber olduğumuz. Tanıdıklarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımız.

Aslında değişen zaman değil bunun farkında mıyız acaba? Değişen insanlar, biziz! Hic kimsenin bizi anlamadığını duşunuyoruz, bizi anlamadıklarını duşunduklerimizi de anlamaya calışmayı bırakın; muhatap olmaya bile tenezzul etmiyoruz değil mi? ne oluyor peki sonucta? Herkes kendi icinde yaşıyor bir şeyleri, cok kucuk şeyler bile olsa yeri geldiğinde taşınamaz hale geliyor. Cağımızın en buyuk sorunu iletişimsizlik. Ve bunun getirisi her zaman kendini yalnız hissetme.

Zaman değişti. Şimdi bulunduğumuz ortamlardaki arkadaşlarımız, tanıdıklarımız, muhatap olduklarımızda bir sure sonra eskiyecek o zaman; bulunduğumuz ortamlardan ayrıldığımızda. Onlarla paylaştıklarımızın da, şuan ki arkadaşlarımızın da, tanıdıklarımızın da bir anlamı olmayacak. Onlarda unutulacak. Sonuc ne olacak peki? Yalnızlığımız devam edecek. Hani bir de şu kimse anlamadı, zaten anlayamaz duşuncesi var ya. Bu her şeyi acıklar değil mi sizce?

Nerde olursak olalım, kimle ne yaparsak yapalım; zaman gecince bir anlamı olmuyor değil mi hic birimiz icin. Olmayacakta boyle devam ettikce.

Aman boş ver diyenlerimizde olabilir icimizden, her şeye boş vere boş vere nereye kadar gidebiliriz? Boyle iyi, ben yalnızlığımla mutluyum diye teselli edip duracağız değil mi kendimizi. Kimse anlamadı, anlamaz, anlayamaz, anlamasını da beklemiyorum deyip duracağız değil mi?

Hic birimizin kendini yalnızlığa mahkûm etmeye hakkı yok!

Arkadaşlarınızın, tanıdıklarınızın değerini bilin. Ne goruşte, ne fikirde, ne halde, ne kadar uzakta olursa olsun; hepimizi yaratan tek!

Teknoloji ne kadar gelişti değil mi? Şu da bir gercek ki; teknoloji ne kadar gelişirse; insanlar birbirinden o kadar uzaklaşıyor. Herkes kendini yalnızlığa, bircok şeyi kendi icinde yaşamaya başlıyor. Ve boyle devam ediyor. Ve dur denilmediği surece yalnızlıklar devam edecek. Daha da kotu olacak, daha da dayanılmaz olacak. Ama buna dur demek cok kolay. Cozumu de cok basit, ama ya goremiyoruz, ya goz ardı etmek işimize geliyor/ya da gormek istemiyoruz.

Şu zamanda kızlar ilk bakışta erkek olarak değerlendiriyor karşındakini. Erkeklerde ilk bakışta kız olarak değerlendiriyor. Kimsenin insan gozuyle değerlendirdiği yok kimseyi.

Bugune kadar omru hayatımız boyunca tek bir kişiye kızmadık mı aslında; kendimize. Birine bağırmamız bile aslında kendimize bağırmamız olmadı mı? Neden mi? Cunku kendimizi ifade edemediğimizden. Kendimizi ifade edebilmiş olsak karşımızdaki anlar.

Kendi kendimize duşunup kızmadık mı hep? Hic kimseye anlatmak istediklerini anlatamıyorsun. İfade etmen gerekenleri ifade edemiyorsun, niye duşunmuyorsun diye!

Ailesiyle sorun yaşamayan kimse nerdeyse kalmadı bu zamanda. Zaman değişti değil mi? Bircoğumuz cocukluğunda sorun yaşadı, cevreden, ortamdan, aileden. İlgi goremedi ailesinden. Anlatmak istediklerini, ifade edemediklerini hep yuttu. Ne oldu? Yalnız kaldık hepimiz değil mi? “beni benden başka anlayan yok” diyenler kervanına katıldık hep. Peki, beni benden başka anlayan yok diyenlerimize soruyorum? Kendinizi anlayabiliyor musunuz? “Ben anlarım kendimi” diyenlerimiz. Nasıl anladığınızı anlatsanıza bana? -unutarak, farklı olduğunu duşunup, bir sure sonra oyle yapmışcasına hatırlayarak mı? Yada aman! Boş ver! Diyerek mi?

Kendimizi gercekten anlayabiliyor muyuz? Ben vereyim cevabını. Kendi icimizde tuttuklarımızla, kendi icimizde yaşadıklarımızla. Herkese belli olculer doğrultusunda yaklaşmakla. Sorunlarımızı icimize atarak, bir sure sonra boş ver diyerek; kendi kendine uzulerek değil mi?

Ama zaman değişti değil mi? artık herkes boyle. Kimse kimseyi anlamıyor bu zamanda! Peki, hic birbirinizi anlamayı denediniz mi? cok denediniz değil mi? yok ne desen boş. Olmuyor. Herkes boyle. Herkes kendini kurtarmaya calışıyor. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor ama nereye gittiğini biliyor mu acaba? Nereye gittiğimizi bilen varsa bana da soylesin? YÂda durun ben soyleyeyim: yalnızlığa! Ve her gecen zamanda daha da buyuyor yalnızlığımız.

Cocukluğumuzu yaşayamadık belki bircoğumuz. Bazı sebeplerden dolayı ailemizden ilgi goremedik belki de. İş, guc, koşuşturma. Ailevi problemlerden dolayı. Ama her birimiz kendi cocuklarına goremediği ilgiyi gosterecek değil mi? onlar seviyorsunuz? Peki, mutlu bir cocuk gorduğunuzde iciniz burkulmuyor mu? Yalnızlığınız aklınıza gelmiyor mu? Kendi cocukluğumuz geliyor aklımıza. Bizim cocuklarımız boyle olmayacak diyoruz. Cocukları severim diyoruz kendimize ve herkese. Hangi cocuğa gosteriyoruz sevgimizi? Kendi cocuğumuza gosteririz, bırak bu ağızları demeyin şimdi; her şeyin zamanı var değil mi? zamana bıraktığınız şeyleri, hayallerinizi, mutluluklarınızı gercekleştirebiliyor musunuz? Cocukluğumuzda ilgi goremedik diye; hic bir cocuğa gosteremediğimiz ilgiyi kendi cocuklarımıza gosterebilecek miyiz?

Peki, kardeşleri olanlar bu ilgiyi gosterebiliyor mu? Olmuyor değil mi? kendi cocukluğumuz geliyor aklımıza.

Yapmak isteyip de, icimizde kalanları yapamadık diye, yeri geldiğinde kendimize bile ifade edemediğimiz kıskanclıklarımız olmuyor mu cocuklara karşı? Sen buyu de gor dunyanın kac bucak olduğunu diye gecirdiğimiz olmuyor mu icimizden? Bunun yerine onlarla vakit gecirsek. Once insan oldukları icin, yaratılanı hoş gorsek, yaratandan oturu!

Ama olmuyor değil mi? her şeyimizi kendi icimizde yaşıyoruz. Beni benden başka anlayan yok! Anlayan olmadı! Olamaz. Anlamasını da beklemiyorum zaten.

Aman kim ne derse, ne duşunurse duşunsun bizim hakkımızda umurumuzda bile değil, değil mi?

Peki, icimizde kalanlar olsun. Yapmak istediklerimiz olsun. Neden yapamıyoruz?

Hem, kim ne duşunurse duşunsun benim hakkımda deyip duruyoruz ama kimse hakkımızda bir şey duşunmesin diye hep kabuğumuza cekiliyoruz. Cekildikce cekiliyoruz kabuğumuza, yalnızlığa itiyoruz kendimizi, yalnızlığa mahkûm ediyoruz.

Ailemizle yaşadığımız sorunlar yuzunden ailemizle aramızda kopukluklar oldu değil mi zaman zaman? Peki, onlar buyuk, onlar goremiyorsa ben hic gormem, onlar gorsun. Şoyle. Boyle. Falan. Filan.

Bu duşunceleri bir tarafa bırakıp yıkıcı taraf değil de, yapıcı taraf olmaya niye calışmıyoruz?

Olmuyor değil mi? beni kıranlarla olmuyor, ne yapsam ne etsem olmuyor!

Peki, bizi kıranları ne kadar tanıyoruz? Kırıldığımız insanların yaşadıklarının ne kadarını biliyoruz? Yeri geldiğinde yaşadıklarımız yuzunden kırmış olduklarımızın bizi anlamasını bekliyoruz da; neden bizi kıranların niye boyle yaptığını duşunmeye calışmıyoruz?

Zaman değişti değil mi?

İşteler.

Aman! Boş ver demeler..

İyi değişsin bakalım.

İcimizde evlilikten korkmayan var mı? Hatta ben evlenmeyeceğim diyenlerimiz? Evlilik dediğin nedir ki? Alt tarafı bir imza değil mi? peki ya sonrası? Mutlu olup olamama. Zaman değişti değil mi? sevmek yok bu dunyada! İnsani ihtiyaclar icin bir kurum sadece evlilik. İki taraf icinde.

Televizyonlar bangır bangır bağırıyor değil mi? sevip de evlenenler bile boşanıyor diye? Artık ya nasip ya kısmet diyoruz. En buyuk isyanı boyle yapıyoruz yaratana biliyor musunuz? Tepkisiz kalarak. Onumuze ne gelirse onu yapıyoruz. İyi mi kotu mu ne sonuclar doğuracak diye duşunmuyoruz.

Peki, liseyi bitirme, universiteye girme, bir an once iş hayatına atılıp hayatını kurmaya calışma. Vb. bunların sebepleri arasında sadece okuma, calışma hevesi mi var? Yoksa hayatınızı kurtarma, kendinizi garantiye alma, cevrenizdekiler başaramadı demesinler diye. Evlenip de anlaşamazsanız eğer, tabi evlenmeyi duşunuyorsak; ben kendime yeteyim duşuncesi mi? hepimiz icin gecerli bu! Hepimiz maddeye yonelmişiz. Başka her şeyi silmişiz. Once okumak/once calışmak/once evlenmek ama değil mi? bunları halledince gerisini hallederiz. Peki, her şey istediğiniz gibi gidiyor mu? Sıkıntı ve stres. Tek nedeni yalnızlık. Bir konuşabilsek oyle rahatlayacağız ki aslında; ama farkında bile değiliz.

Ama kendi icimizde yaşamamız gerekenler var değil mi? peki kendi icimizde yaşayabiliyor muyuz? Yaşayamıyoruz değil mi? ama boş ver diyoruz kendi kendimize. Elbet bir gun duzelir. Peki, o gun neden hic gelmiyor? Yada hic gelmeyecek mi? alıştık değil mi artık her şeye.

Zaman değişti.

Şu dunyada sevmekten daha değerli, daha anlamlı bir duygu var mı? Var değil mi maddiyat! Peki, şu gerceği goz onunde bulunduruyor muyuz? Maneviyat maddiyatı kabul ediyor da; maddiyat maneviyatı neden kabul etmiyor? İkisi bir arada olmuyor değil mi? eskiden nasıl oluyordu peki? Zaman değişti ama değil mi; masallarda o zamanlar.

Ortam olarak her girdiğimiz ortamda arkadaşlarımız var mı? Ya da her gittiğimiz yerde bir ortamımız var mı? Diyebiliyor muyuz? Kimi zaman diyoruz değil mi? ama bir sure sonra o da olmuyor.

Olmuyor.

Benim omru hayatım boyunca en buyuk sorunum ne oldu biliyor musunuz? İnsanların geceleri bile cıkartmadıkları, şeytanın gozlerine takmış oldukları guneş gozlukleri.

Hepimiz huzur aramıyor muyuz? Sadece huzur arıyoruz değil mi? bir de bulabilsek aslında.

Yonelmiş olduğunuz maddiyattan, maddeden; başınızı kaldırıp maneviyatınızı, sevginizi gorun artık. Mutsuzluklarınız, yalnızlıklarınız bitmez yoksa! Maneviyatınıza yoneldiğinizde; sıkıntı stres icinde bir turlu halledemediğiniz, istediğiniz gibi olmayan madde bile o kadar kolay olacak ki.

Her şeyin başı sevgi!

En buyuk hayalimiz huzur değil mi?

Hepimiz her birimizden zekiyiz, hepimizin birbirinden guzel, farklı ozellikleri, meziyetleri var. Hepiniz farklı yerlerde; farklı meslekler yapacaksınız belki, ama mutlu olabilecek misiniz? Hep zamana bıraktığınız mutluluğu, bulabilecek misiniz? Şu an mutlu olamadığınızdan, o zaman gelince mutlu olabilecek miyim duşuncesini coktan bıraktınız mı yoksa?

Bazı şeyleri kabullenmek zor mu geliyor? İşteler değil mi hep? Zaman değiştiler. Zaman değişmez bilmiyor musunuz? Bundan bin yıl onceki zamanda aynı değil miydi? Ama o zaman başka aletlerle belirleniyordu değil mi zaman zaman değişmez! Zaman insanlara uyar.

İnsanlar değişir. Ve yalnızlıkların, mutsuzlukların hukum sureceği bir hayata doğru surukleniyoruz hepimiz. Buna dur demek elimizde; sadece iletişimle. Konuşarak. Birbirimizi anlayarak. Ama ilk once sevgi! İnsan olduğumuz icin. Once insanları sevmeliyiz.

Hepinizi guneş gozluklerinizi cıkartmaya davet ediyorum! Tabi ben mutsuzluğumla, yalnızlığımla, kendi icime attıklarımla mutluyum diyebiliyorsanız o başka.

İnsan olduğunuz icin sevin birbirinizi. İnsanları sevin. Ve muhabbet edin. Ne konuda olursa olsun. Bir sure sonra bircok şeyin değiştiğini goreceksiniz. Ve icinize atıp da zamanın unutturduklarını bile hatırlayıp, butun sorunlarınızdan kurtulacaksınız.

Mutsuz olmak istemiyorsanız tabi ki!

Tabi psikologa falan gitmeyi duşunmuyorsanız? Ama deli derler değil mi psikologa gittik mi? uyuşturucu ilaclar haricinde yapabildikleri hic bir şey yok. Aslında her şeyin cozumu o kadar basit ki; sadece sevgi, saygı ve iletişim. Muhabbet. Başka bir şey değil.

Ama zaman değişti demeler, işte demeler, aman! Boş ver demeler!

O kadar kor etmiş ki gozlerimizi, en aydınlık anda bile onumuzu goremiyoruz.

İsteyenler zaman değişti demelere, işte demelere, boş ver demelere devam etsinler. Bu dunya mutlu olmak icin kısa, mutsuz olmak icinse cok ama cok uzun.

Her şeyi zaman diye kestirip atmak yerine, bazı şeyleri de biz yapmaya calışalım; kendi hayatımız ve sevdiklerimiz icin.

Cağa uyacaksın ama değil mi? bu cağı bu hale getirenler insanlar değil mi?

Ben istesem dunyayı devirir, dağı taşı yerinden oynatırım ama işte deyip duruyoruz değil mi? istedikten sonra yapabileceklerimizin farkında değiliz ama?

Yeri geldiğinde bildiğimiz bir konuda bile hata yapabiliyoruz değil mi? cok basit bir konuda bile hata yapabiliyoruz. Mesela bildiğimiz bir soruyu yanlış yapabiliyoruz, cevabı oğrendikten sonra; biliyordum nasıl yapamadım diye kızıyoruz değil mi kendimize?

Ailemiz bize guvenmiyor değil mi? ama biz kendimize yeteriz. Herkese karşı kendimizi kanıtlamaya calışıyoruz/ calıştık bir sure olmayınca bıraktık belki; ilk once kendimize kanıtlasak her şey cozulecek aslında biliyor muyuz? Ama olmuyorlar, işteler, zaman değiştiler, artık herkes boyleler.

Ailemizden ilgi goremedik belki; sorunlar yaşadık, istesek aslında butun sorunları anında cozebiliriz değil mi? ama olmuyor! Ne yapsak, ne etsek olmuyor! Yaptığımız her yanlışta biraz daha kabuğumuza cekiliyoruz. Ama her zaman ben kendime yeterim; beni benden başka anlayan yok, anlamadı; anlamasını da beklemiyorum zaten deyip duruyoruz değil mi? ama kendimizi cevremize karşı, ailemize karşı gostermeye calışıyoruz. Ne yapsak olmuyorlar, işteler, şoyleler, boyleler. Butun sorunlarımızı cozebileceğimizin farkındayız aslında ama olmuyor değil mi? ne yapsak ne etsek olmuyor? Her yeni kırgınlık biraz daha kabuğumuza cekilmemize sebep oluyor. Hep demiyor muyuz: -zamanı var; gun gelecek her şey duzelecek.

Hep tek bir şeye yonleniyoruz değil mi? onu başardım mı her şeyi yaparım diyoruz. Kimini yapıyoruz, kimini yapamıyoruz; peki mutlu olabiliyor muyuz? Yetmiyor değil mi? ne yapsak ne etsek olmuyor. Hep bir yanımızda eksiklik oluyor. Duşunmemek icin uyukluyoruz belki, başka uğraşlar buluyoruz kendimize. Ben gucluyum deyip alıştım deyip, unutuyoruz sorunlarımızı. Ama ne yapsak ne etsek olmuyor.

Kendimize haykırarak bir şeyleri anlatmak istediğimizde bile susuyoruz, hep zamanı var bekle diyoruz. Gun gelecek. Şunu yapacağım, bunu yapacağım; her şey yoluna girecek diyoruz. Ama o gun geldiğinde de olmuyor değil mi? bir şeyler duzelmiyor. Daha da kotu oluyor. Yalnızlığımız, hayata kuskunluğumuz, mutsuzluğumuz daha da artıyor, daha da acı verici oluyor değil mi? hem kimsenin anlamasını istemiyorum diyoruz, hem herkes anlasın diyoruz. Hicbir şey yapmıyoruz kimse anlamasın diye. Uzgun zamanlarımızda biri bizimle ilgilendiği zaman bize acıdığını duşunuyoruz belki, kendi kendimize acıyoruz sonra, kendi kendimize kızıyoruz. Başkalarının uzulduğunu gorduğumuzde kendi uzuntulerimiz geliyor aklımıza, ilgileniyoruz, sonra ona acıdığımızı duşunduğunu zannediyoruz. Bazen de guclu olduğumuzu gosterebilmek icin kayıtsız kalmaya calışıyoruz. Ama hep ben yapardım, yapabilirdim, niye yapmadım, ben var ya ben diyip duruyoruz.

Her gecen gun kabuğumuza biraz daha cekiliyoruz.

Belki de bircoğumuz bunları bile duşunmeden vazgecti değil mi? bunları duşunmeyi bile bıraktı. Ben kendime yeterim, beni benden başka anlayan yok. Kimse anlamadı. Anlayamaz zaten beni. Biri anlamaya calışsa; kim anladı ki beni sen anlayacaksın diyoruz. Cekildikce cekiliyoruz kabuğumuza. Yalnızlığımız artıyor gun gectikce. Ama ben gucluyum, yıkılmadım. Yıkamaz beni hic bir şey diyoruz değil mi? en ufak bir şeyde bile yıkılmıyor muyuz? İcimizdekiler kat kat acı vermiyor mu?

Bizi gercekten tanıyan insanlar; gulen gozlerimizin altından suzulen gozyaşlarımızı gorebilenlerdir değil mi aslında? Peki, gozyaşlarımızı gizlemek icin de her şeyi yapıyoruz değil mi? bir taraftan da herkesin bizi anlamasını istiyoruz. Bir taraftan da beni benden başka anlayan kimse yok. Anlamasın deyip duruyoruz.

Ailemiz buyuduğumuzu goremiyor değil mi? Ne kadar uğraşsak da bize guvenmiyorlar! Ama onlar da biliyorlar aslında bir gun guvenebileceklerini.

Bizi anlamıyorlar değil mi? Peki, biz onları ne kadar anlayabiliyoruz? Bir yanlışlık yaptıklarında, isteseydim mudahale ederdim; duzeltirdim, dağı taşı yerinden oynatırdım diyoruz ama yine mudahale edemiyoruz!

Herkesi silmişiz hayatımızda ama kaybetmemek icin bir şeyler yapmaya calışıyoruz değil mi? ne yapsak ne etsek olmuyor değil mi? bizi bizden başka anlayan yok. Ne istediğimizi bilen yok. Peki, biz kendimizi anlayabiliyor muyuz? Ne istediğimizi bilebiliyor muyuz? Anlayamıyoruz değil mi? beni kimse anlamadı ki, ben nasıl anlayayım diyoruz. Bir anım bir anıma uymuyor ki, yanar-donerim diyoruz. Ama bir gun ne istediğimi bileceğim ve yapacağım diyoruz değil mi? o gun geldiğinde neden mutlu olamıyoruz? Neden ben yaptım, mutluyum diyemiyoruz? Kendi kendimizi avutuyoruz aslında; yaptım, başardım, ben boyle mutluyum. Boyle geldi, boyle gider diyoruz. Ama hep bir yanımız eksik kalıyor değil mi? kırgınlığımız, yalnızlığımız artıyor gun gectikce. Biri bir şey dese; mabedimize dokunmaya kalksa hemen susturmaya calışıyoruz değil mi? haykırmak isteyip de icimizde tuttuklarımızı, sır dediklerimizi; aman kimse duymasın hakkımda ne duşunurler, bir taraftan hem herkesin anlamasını bekleyerek, hem de hic kimse anlamasın diye her şeyi yaparak.

Peki, ne olursa olsun, değişmeyen bir tek şey var değil mi hepimiz icin; ben ve yalnızlığım; mutsuzluğum. Ne yaparsak yapalım bir turlu ustesinden gelemiyoruz değil mi? Ama bir gun geleceğiz? Cok yakında? Az kaldı değil mi? Ama bir turlu gelmiyor değil mi o gun? Ne yaparsak yapalım gelmiyor. Olmuyor bir turlu.

Ailemize bir şeyler yapabileceğimizi gostermek icin her şeyi yaparız değil mi? ama hic bir şeyi yapamıyoruz. Bize guvenmelerini bekliyoruz ama buyuduğumuzu kanıtlayamıyoruz. Buyuduğumuzu gormuyorlar, gormek istemiyorlar değil mi? peki buyuduğumuzu kendimize ispatlayabiliyor muyuz? Ben buyudum diyebiliyor muyuz? Ben buyudum diyoruz, ama neden boyle yapıyorsun diyoruz değil mi? neden cocuk gibi davranıyorsun deyip kızıyoruz kendimize. Bir taraftan herkesin anlamasını bekliyoruz, bir taraftan kimse anlamasın diye elimizden geleni yapıyoruz.

Her gecen zaman yalnızlığımız artıyor değil mi? mutsuzluğumuz artıyor. Ufacık bir şeyde hata yapabiliyoruz. Nasıl yaptım ben bu hatayı deyip, daha da cekiliyoruz kabuğumuza. Hayattan soyutluyoruz kendimizi. Ama kimse anlamasın diye sahte gulucukler savuruyoruz etrafımıza, bir taraftan herkesin anlamasını istiyoruz, bir taraftan kimse anlamasın diyoruz. Anlamaması icin de her şeyi yapıyoruz değil mi?

Hep buyuduğumuzu gostermek icin buyukler gibi davranmaya calışıyoruz değil mi? ama buyuduğumuzu kanıtlayamıyoruz bir turlu. Ama bir gun gelecek, her şey yoluna girecek. O gun neden hic gelmiyor diye isyan ediyoruz kaderimize. Sonra kendi kendimize kızıyoruz neden boyle yapıyorsun diye. Zaman değişti. Artık herkes boyle deyip duruyoruz değil mi? avutuyoruz kendimizi. Olmuyorlar!

Yalnızlığımız gun gectikce artıyor. Aslında buyuk işler yapabilecekken, kucucuk hatalara takılıp kabuğumuza cekiliyoruz ve bunu neden yapamadın, sen hic bir şeyi yapamıyorsun, yapamazsın deyip duruyoruz kendi kendimize; kızıyoruz. Bir taraftan herkesin anlamasını bekliyoruz. Bir taraftan da hic kimse anlamasın diyoruz. Peki, kendimizi kendimize ispatlayabiliyor muyuz?

Buyuklerimize “bana guvenin, ben buyudum” dercesine bakıyoruz ama buyuduğumuzu kabullenemiyorlar değil mi? ne yapsak, ne etsek buyuduğumuzu kanıtlayamıyoruz. Peki, herkesin bize guvenmesini bekliyoruz ama biz kendimize guvenebiliyor muyuz? Guveniyoruz aslında değil mi? ben var ya! Ben istesem dağları taşları yerinden oynatırdım diyerek. İşteler, oylelerle, boylelerle, zaman değiştiler.

Bir yanlışlık gorduğumuzde ben bunu yapmam diye onyargıyla yaklaşıyoruz once. Bir sure sonra aynı yanlışın daha buyuğunu kendimiz yapıyoruz. Sen boyle yapmazdın, sen boyle değildin! Sen bu olamazsın deyip kızıyoruz kendimize. Ben normal değilim diyoruz değil mi kendi kendimize. Herkes anormal zaten, ben nasıl normal olabilirim ki, zaman değiştiler. Şoyleler, boyleler.

Her şeyimiz buyudu ama kimse buyuduğumuzu gormek istemiyor değil mi? yaşımız buyudu, bedenimiz buyudu. Her yonden geliştirdik kendimizi; istesek dağları deviririz aslında ama şoyleler, boyleler yuzunden yapamıyoruz. Herkesten kacmaya calışıyoruz. Bizi gucsuz zannederler, bizi anlamazlar diyerek, bir taraftan da herkesin anlamasını bekleyerek. Ama her gecen gun kabuğumuza daha da cekilerek. Hayatımız celişkilerle gecti değil mi hep? Kimse icimizdekileri gormesin diye soyutladık kendimizi.

Ama buyuduk kimse kabullenmiyor; neden kabullenmiyor diyerek. İşteler, şoyleler diyerek.

Her şey buyudu de; bir icimizdeki cocuk buyumedi değil mi? icimizdeki cocuğu buyutemedik. Artık kendimiz icin, yalnızlığımızdan kurtulmak icin, mutlu olmak icin, bir şeyler yapma zamanı gelmedi mi? yoksa şoyleler, boyleler diyerek, yalnızlığımızla, mutsuzluğumuzla, ben kendi kendime yeterim deyip, yetemeyerek; mutsuzluğumuza mutsuzluk, yalnızlığımıza yalnızlık katarak devam etmek mi istiyoruz.

Bazılarımız belki de bunları bile duşunmeden bıraktı değil mi her şeyi? Bazılarımız da duşunmekten vazgecti.

Yaptığımız her şey boş. Ne yapsak, ne etsek olmuyor. Farkına varmak mı istemiyoruz hala? Bilmediğimiz halde arayıp da bulamadığımızı aramaktan vazgecebiliyor muyuz?

Aslında bu işin aslı yok. Bu zamandaki hic bir şeyin aslı yok. Zaman değiştiler, şoyleler; boyleler diyerek avutuyoruz kendimizi. Boyle devam etmek istiyor muyuz?

Sacmalık bunlar değil mi?

Bir yanınız anlıyor; bir yanınız anlamak istemiyor değil mi?

Kimi zaman buyuklerimizin uzuntuleriyle, kimi zaman sorunlarıyla, kimi zaman tartışmalarıyla, kimi zaman onlarla sorunlar yaşayarak, kimi zamanda onların yokluğuyla geldik değil mi bu gunlere? Ben onlar gibi olmayacağım dedik kimi zaman cocukca, gerekirse evlenmeyeceğim, evlenirsem mutlu olacağım, cocuklarımı uzmeyeceğim, kimseyi uzmeyeceğim. Herkes neden mutsuz, kimse mutsuz olmasın, herkesi mutlu edeceğim. Bu nasıl dunya herkes mutsuz; eskiden boylemiydi diyerek; kimi zamanda mudahale etmeyi duşunerek gecmedi mi cocukluğumuz? Belki cok istedik mudahale etmeyi ama korktuk, cekindik; uzulduk, ağladık gizli saklı koşelerde. Cocukluk işte değil mi? ama buyuduk şimdi. Cocuktuk o zamanlar. Cocuktuk. Buyuduk artık. Peki, buyuduk de, niye hala kimse gormuyor buyuduğumuzu? Neden kimse kabullenmiyor. Zaman değiştiler, şoyleler, boyleler, aman boş ver diyerek geciştiriyoruz değil mi?

Hep bilmediğimiz farkına varamadan aramaktan vazgecemediğimiz bir arayış icinde olmadık mı? Ne istediğimizi bilemedik, duşunduk kimi zaman bulamadık.

Bazılarımız bunları bile duşunmeden bıraktı belki. Kader utansın dedi, kaderim boyleymiş dedi. Bunları bile duşunmeden; her şeye boş ver diyerek, kimi zaman ağlayarak, kimi zaman gulerek geciştirdi değil mi?

Başka uğraşlarla geciştirdik bu duşuncelerimizi, başka uğraşlar aradık hep, başka insanlarla tanışıp konuşmak istedik; ama esas derdimizi: bilmediğimiz, cozemediğimiz halde arayıp ta bulamadığımızı buluruz umidiyle davranmadık mı hep? Davrandık değil mi? ama bir sure sonra olmuyorlar, zaman değiştiler, şoyleler, boyleler. Engellerine takılmadık mı hep?

Şunu yaparsam, başarırsam olacak, her şey yoluna girecek demedik mi?

Kendi sorunlarımızı, ailemizdeki sorunları, cevremizdeki sorunları, bazen de butun insanların sorunlarını cozebileceğimizi duşunerek başarmaya calışmadık mı? Başarabildiklerimiz bir sure oyaladı belki bizi, ama beş gun, ama bir yıl, ama bir dakika, ama beş yıl.

Ama her zaman olduğu gibi bir yanımız yarım kaldı değil mi? ne yaparsak yapalım, bilmediğimiz halde aradığımız; başka uğraşlarla bulmaya calıştığımızın ne olduğunu bulamadık değil mi?

Her başarımızın sonu husran olunca, her yeni insanla tanışıp bu sefer bilemediğimiz, cozemediğimiz halde arayıp ta bulamadığımızı buluruz umidiyle bakmadık mı her şeye? Hayatımızdaki her şey bir sure oyaladı belki bizi, ama hep bir yanımız yarım kalmadı mı?

Her yıkımdan sonra biraz daha cekilmedik mi kabuğumuza? Kendi kendimize sozler vermedik mi bir daha boyle yapmayacağız diye? Ama ne olursa olsun bilmediğimiz halde arayıp ta bulamadığımızı buluruz umidiyle yaklaşmadık mı her yeni olaya, gozumuzu diktiğimiz her başarıya, her yeni tanıştığımız insana. Bazılarımız bunları bile duşunmeden bıraktı değil mi duşunmeyi. Kader dedik. Rabbim boyle uygun gormuş dedik. Hem beni benden başka anlayan yok dedik. Kimi zamanda beni Rabbimden başka anlayan yok dedik. Kimi zamanda isyan etmek istemiyorum ama neden hep boyle oluyor? Neden her şey beni buluyor dedik değil mi? icten ice isyan etmedik mi gercekte? Ama ben Muslumanım, inanclıyım, Rabbim beni sen biliyorsun. Beni senden başka anlayan yok dedik kimi zaman. Kimi zamanda beni, benden başka anlayan yoklarla geciştirdik hep, arayıp ta bulamadığımızı.

Ne aradığımızı bulabildik mi peki? Bulamadık değil mi? cunku ne aradığımızı bilemedik. Ama her yeni uğraşta, ufkumuza diktiğimiz; bunu başarırsam her şey yoluna girecek diyerek, başarabilirsek bir sure sonra bir yanımızın yarım olduğunu gorerek, mutsuz olmadık mı? O zamanlarda mutlu olmak icin ben ne yaptım ki bugune kadar rabbim bana mutluluk versin dedik belki kimi zaman? Mutluluk bana haram dedik belki. Hayattan kustuk. Ama bilmediğimiz, cozemediğimiz halde artık her şey bitti diyerek, hicbir şey yapmayacağım diyerek, kendi kendimize soz verdiğimiz halde, her yeni uğraş; tanıdığımız her yeni insan bizim icin yeni bir başlangıc olmadı mı?

Oldu değil mi? hayatımızda ki her şey yeni bir başlangıc oldu coğumuz icin. Belki bircoğumuz bunları bile duşunmeden, isyan etmek istemiyorum ama neden hep ben diyerek, icten ice isyan ederek, kaderim boyleymiş diyerek, duşunmeyi bile bıraktı belki değil mi?

Yanlış gorduğumuz bir olayı, hata dediğimiz bir davranışı; bu boyle olmamalıydı demedik mi kimi zaman. Ben boyle yapmayacağım diyerek soz vermedik mi kendimize. Nefret ettiğimiz şeyleri bile daha fazla hata yaparak, kendimize kızarak geciştirmedik mi? kendimize verdiğimiz sozleri bile tutamadık değil mi kimi zaman? Kendimize guvenemedik. Kendimizden nefret ettik kimi zaman ne istediğini bilmiyorsun diye. Neden ben dedik kimi zaman. Olmadı ama değil mi? ne yapsak, ne desek, bir şeyi başarsak; başaramasak da ne olduğunu bilemediğimiz, arayıp ta bulamadığımız, hep bir yanımızı eksik bırakan ama aramaktan asla vazgecemediğimizi aramaktan vazgecmedik değil mi?

Bazılarımız bunları bile duşunmeden kader dedik, mutlu olmayı hak etmemişim dedik, ben mutlu olmak icin ne yapmışım ki mutlu olayım, ben mutlu olmak icin bir şey yapmadım, isyan etmek istemiyorum ama neden hep ben diyerek icimize gomduk değil mi isyanımızı? Zaman değişti dedik. İşteler, şoyleler dedik. Hep celişkilerle gecirdik hayatımızı. Ama her yeni umut bizim icin yeni bir başlangıc oldu değil mi yine? Her başarımızda, başarısızlığımızda neden ben dedik hep. Bilmeden aradığımızı, farkına varamadığımızı aramayı bıraktık belki kimi zaman. Ama her yeni umutta yeni bir başlangıc yaptık her zaman. Celişki uzerine celişki yaptık hep.

Guclu birini gorduğumuzde ona imrendik once, ben neden bu kadar guclu değilim diye. Ona benzemeye calıştık, Sonra ben ondan daha gucluyum dedik.

Daha guclusunu bulduğumuzda ona imrendik; eskisine baktık, ben bunu mu ornek almışım kendime demedik mi? ben bunları mı yapmışım demedik mi? dedik değil mi?

ben kendime yeterim diyerek, beni benden başka anlayan yoklarla, zaman değiştiler, şoyleler, boyleler diyerek, ben onlar gibi olmayacağım demelerle, mutlu olacağım demelerle, mutlu olmayı hak etmemişim kilerle, bu zamanda kim mutlu olmayı hak etmiş ki ben hak edeyim kilerle. İcten ice haykırmak isteyip de haykıramadıklarımızla, kimsenin anlamasını beklemiyorum demelerle, herkesin anlamasını isteyerek; bir taraftan da kimse anlamasın diye hata ustune hata yaparak, bilmediğimiz; farkına varamayıp ta aramaktan asla vazgecmediğimizi aramaya devam ederek, isyanımızı icimize gomerek, her gecen gun kabuğumuza biraz daha cekilmedik mi?

Aman beni şoyle bilmesinler, benim hakkımda şoyle duşunmesinler demedik mi icten ice. Bir taraftan kimse beni anlamadı, anlamasını beklemiyorum ama gun gelecek mutlaka biri anlayacak diyerek. Kendini sen bile anlayamıyorsun ki, başkası nasıl anlasınlar la, başkalarının bizim icin duşunmediklerini, soylemediklerini, kimi zaman icten ice daha ağır hakaretler, daha ağır laflar etmedik mi?

Ama ben farklıyım dedik değil mi hep? Farkımızın ne olduğunun farkına kendimiz bile varamadık. Ne yapsak, ne etsek olmadı ama. Zaman değişti demelerle, şoyle demelerle, boyle demelerle, artık herkes boyle demelerle, beni benden başka anlayan yok demelerle, ya rabbim beni sen biliyorsun demelerle, beni herkes gunu geldiğinde anlayacak demelerle, bir taraftan kimsenin anlamamasını isteyerek, bir taraftan herkesin anlamasını bekleyerek, ben kendime yeterim demelerle, ben kendime yetemiyor muyum demelerle. Celişki uzerine celişki kurarak gecirmedik mi hayatımızı?

Gecirdik değil mi? ama hep bir yanımız eksik kalmadı mı? Ne istediğimizden, ne aradığımızdan emin olamadık hicbir zaman, bulamadığımız icin başka uğraşlarla uğraştık belki buluruz umidiyle. Ama olmuyor demelerle, ne yapsak, ne etsek beceremedik demelerle, yapamıyoruz demelerle; icten ice haykırmak istediklerimizi bile icimize gomduk. İsyanımızı icimize gomduk hep.

Ama ne aradığımızı bulamadık hicbir zaman. Gun gelecek bulacağız ama değil mi? belki buluruz bir gun. Belki mutlu olurum. Belki huzur bulurum. Yok, yok ben mutlu olmak icin bir şey yapmadım. Mutlu olmayı hak etmedim. Mutlu olmayı hak etseydim boyle doğmazdım. Şuyum şoyle olmazdı, buyum boyle olmazdı. Demedik mi?

Dedik değil mi?

Ne aradığımızın farkına varabildik mi peki? Bilemeyip de neyi aradığımızın farkına varamadık değil mi? ama gun gelecek belki buluruz dedik. Ama o gun hic gelmedi değil mi? her yeni başlangıca yeni bir umutla bakmadık mı, belki buluruz bu sefer umuduyla. Bulamadığımızı duşunduğumuzde eskileri aramadık mı? Sen boyle değildin demelerle! Mutsuzsun demelerle. Mutsuz olmaya mahkûmsun sen demelerle! Nerde yanlış yaptın diyerek! İsyan etmek istemiyorum ama neden hep benlerle, neden her şey beni buluyor demedik mi hep?

Bizden zayıf, bizden gucsuz birini gorduğumuzde kucumseyerek baktık hep! Ezmeye calıştık, guclu olduğumuzu hissettik kimi zaman, oyle de olmadı değil mi? gucsuzluğumuz, kırgınlığımız hic bitmedi. Bitmeyecekte. Ama bir gun biterlerle; nereye kadar boyle gidebiliriz kilerle.

İcten ice nefret ettik kendimizden, ne aradığımızı, ne istediğimizi, bir turlu farkına varamayıp ta aramaktan vazgecemediğimizi aramaya devam edip durduk değil mi hep?

Şoyleler, boyleler deyip durduk hep. Zaman değiştiler. Artık herkesler boyleler.

Ama bunları birine anlatsak bize cocuk derlerle! Bize deli derlerle! Sen kendine yetemiyor musunlar la, susarak her gecen gun kabuğumuza biraz daha fazla cekilerek gecirmedik mi omrumuzu.

İcimizdeki cocuğu susturmaya devam mı edeceğiz? Her ne kadar susturmaya calışsak ta susturamadığımız, icimizdeki sesler konuşmaya devam edecek!

Kimi zaman susarak, kimi zaman bakışlarımızla, kimi zaman ağlayarak, kimi zamanda bağırarak, kimimizde surekli susup icine atarak her şeyi; ailemize, buyuklerimize, cevremize karşı isyanımızı gosterdik değil mi? ben buyum dedik kimi zaman! Ben boyleyim, beni boyle kabullenin dedik. Ama hayatımızdaki herkesin istediğimiz gibi olmasını istedik. Bizim istediğimiz şekilde olmasını istedik hayatımızdaki her şeyin. Hep yapmak istediklerimiz ama yapamadıklarımız oldu değil mi? bunun icin yapmamız gerekenleri yapmadık bazen. Kimi zamanda yapmaya kalktık ama yapamadık. Niye yapamadık diye duşunduk kimi zaman, kimi zamanda boş ver dedik. Zaman değişti dedik. Şoyleler, boyleler diyerek gecirdik her şeyi değil mi?

Her yeni uzuntunun ardından yeni bir amaca diktik gozumuzu. Bu yeni bir başlangıc dedik hep. Bunu yaparsam olacak dedik her zaman. Her şey yoluna girecek dedik. Kimini yaptık, kimini yapamadık. Ama hep bir yanımız yarım kaldı değil mi bir sure sonra? Ne yapsak ne etsek olmadı. Kimimiz dışa vurdu isyanını, kimimizde icten ice isyan etti.

Hep terk etti sevdiklerim paramparca dunyam benim, tanrım beni baştan yarat’larla, aşkım baksana bana’larla, sevdim seni bir kere başkasının sevemem’lerle, ağladıkca’larla, sen ağlama dayanamam’larla, ALLAH belanı versin ALLAH seni kahretsin’lerle, git hadi git’lerle, cabuk olalım aşkım’larla, ALLAH ALLAH ALLAH ALLAH bu nasıl sevmek’lerle, dertlerin kalkınca şaha bir sitem yolla ALLAH’alarla…

Falanlarla, filanlarla gecirdik kimi zaman omrumuzu.

Şarkı soylemek gunah dedik kimi zaman. Ama bir sure sonra zaman değişti dedik. Şoyle dedik. Eğer değişmeseydi boyle olmazdı dedik. Doğru olan bu dedik. Peki, neyin doğru olduğundan emin olabildik mi bugune kadar? Bir sure olduk değil mi? ben buyum dedik! Ben yaptım oldu dedik. Hayatımda hic pişman olmadım dedik. Bugune kadar her şeyimi tek başıma yaptım dedik kimi zaman. Ama ayağımız taşa takılsa, tutunacak bir dal aradık, ama bulamadık. Beni anlamayanı ben anlamam dedik. Kimseyi anlamaya calışmadık bu yuzden. Ortam yok dedik. Gruplaşmalar var dedik. Yalnızız dedik. Zaman değişti. Ben farklıyım dedik kimi zaman. Rabbim sen biliyorsun beni dedik. Kimi zamanda kader utansın dedik. Kaderim boyleymiş dedik. Kızlar şoyle, erkekler boyle dedik. Buyukler şoyle, kucukler şoyle dedik, yaşlılar şoyle bebekler boyle dedik, hemşireler şoyle doktorlar boyle dedik. Polisler şoyle memurlar boyle dedik. Dedik de dedik. Herkesi sınıflandırdık değil mi? hic kimseye insan gozuyle bakmadık ama. İnsan gozuyle değerlendirmedik. Zaman değişti dedik; artık herkes boyle dedik. Ama ben farklıyım dedik bir taraftan; peki herkes boyle, zaman değişti diyerek nasıl bir farkımız oldu? Daha doğrusu; kimi zaman kızarak, kimi zaman kucukseyerek; baktığımız insanlar gibi davrandığımız icin mi farklıyız? Nerde farkımız peki?

Buyukler bizim vebalimizi aldılar değil mi? buyuklerimiz sucluydu kimimiz icin kimi zaman, bizi dunyaya getirdikleri icin. Her başımız sıkıştığında onların yanına koştuğumuz halde, hayatımızda guzel giden bir şeyler olduğunda soyutladık kendimizi onlardan, uzaklaştık onlardan. Onları da bizden uzaklaştırdık. Beni benden başka anlayan yok dedik; beni anlayan yoksa ben niye başkasını anlayayım dedik! Beni anlayan biri olmadan ben kimseyi anlamam dedik kimi zaman. Her zaman haklının yanındayım, hep hak olanı savundum dedik. Ama zaman değişti demelere, şoyle demelere, boyle demelere yenik duştuk değil mi? farklıyız dedik, ortamlara uyduk kimi zaman. Onlar ne yapıyorsa biz de onu yaptık. Olmadı ama değil mi? ne yapsak ne etsek olmadı. Bir sure sonra eksik kalan yanımız daha da eksik olarak acıttı icimizi. Ne yapsak ne etsek olmadı. Başarsak da başaramasak da ufkumuza diktiklerimiz gozumuzdeki perdenin –guneş gozluğunun- sayesinde bir sure oyalayabildi bizleri.

Buyuyunce duzelecek dedik kimi zaman. Okul bitince duzelecek dedik kimi zaman. Universiteye gidersem duzelecek dedik. İşe girersem duzelecek dedik. Ama zaman değişti dedik, beni benden başka anlayan yok dedik. Şoyle, boyle diyerek gecirdik omrumuzu. hic bir şeyi duzeltmeye calışmadık değil mi? ama lafta her istediğimizi yaptık! Peki, hep yarım kalan yanımızın ne olduğunu bulabildik mi?

Buyumek de aradık kimi zaman. Okulu bitirmekte aradık kimi zaman. Askerlikte aradık kimi zaman. Universite dedik. İş dedik. Evlilik dedik. Hep bir sure oyaladı bunlar bizi değil mi? bazılarını yapabildik, bazılarını yapamadık. Ama bir sure sonra yine yarım kalan yanımız icimizi acıttı değil mi?

Rabbim her yerde, hepimizi goruyor dedik. Ben kendime yeterim, ben istediğimi yaparım diyerek; kimi zaman isyan ettik, kimi zaman yasak şeyleri yaptık. Kimimizde yapmadığı halde duşundu değil mi? kimimizde bunları bile duşunmeden zaman değişti dedik. Boş ver dedik. Artık herkes boyle dedik. Nasip kısmet dedik.

Boyle olması gerekmeseydi, Rabbim uygun gormeseydi; boyle olmazdı dedik kimimiz kimi zaman. Muslumanların kaderi buymuş dedik. Eskileri oğrendik. İmrendik kimi zaman değil mi? şimdi niye boyleleri yok dedik. Hep birilerinin hayatımıza mudahale etmesiyle ya da ufkumuza diktiğimiz her yeni umutta, hayatımızdaki her şeyin hic bir şey yapmadan duzeleceğine inandık. Sadece bunu başarayım her şey duzelecek dedik kimi zaman. İsyan ettik kimimiz dışa vurarak, kimimiz de icten. Niye boyle oluyor hep diye. Neden her şey beni buluyor dedik. Oysa ben farklıydım dedik. Ama zaman değişti dedik. Şoyle dedik, boyle dedik. Bizde boş ver dedik. Kim kurtarmış ki bu dunyayı ben kurtarayım dedik. Hep kendimizi duşunduk. Beni kıranlarla olmuyor dedik. Beni benden başka anlayan yok dedik. Hayatımızdaki herkesi kırdık bilerek veya bilmeyerek beni anlarlar duşuncesiyle. Peki, anlamaya bile calışmadığımız insanlar; icimizdekileri gorup de deli derler diye, hem herkesin anlamasını bekleyerek, hem de hic kimse anlamasın diye kabuğumuza cekilerek; yaptıklarımızdan sonra anlayabildiler mi bizleri?

Bulamadık değil mi aradığımızı? Ama bir gun bulacağız umidiyle avuttuk kendimizi. Kimi zamanda cileli doğmuşum zaten ezelden dedik. Nasip boyle dedik. Zaman değişti dedik. Şoyle dedik. Boyle dedik. Kimi zaman dışardan, kimi zamanda icten ice isyan ettik hayata karşı.

Bizden sonraki kuşaklar, bizden daha kotu ortamlarda ve daha buyuk hayal kırıklıklarıyla, daha buyuk mutsuzluklarla buyuyecek biliyor musunuz? Ama "bana ne" değil mi? ben mutlu olamıyorsam başkası niye mutlu olsun kiler. Once ben dedik. Başkası ne yaparsa yapsın dedik değil mi?

Bizden doğanlar, hatta torunlarımız, torunlarımızın cocukları; tabi o zamana kadar ilahi takdir gercekleşmezse; daha da kotu olacaklar biliyor musunuz? Ama bizim cocuklarımız bize benzeyecekler değil mi? goremediğimiz ilgiyi gostereceğiz onlara. Onlar bize isyan etmeyecekler değil mi? ne dersek yapacaklar! Sayacaklar bizi. Peki, hangimiz buyuklerimize benziyoruz?

Zaman değiştiler, şoyleler, boyleler. Ama bizim cocuklarımız oyle olmayacaklar.

Kimimiz evliyiz, kimimiz evlenecek. Kimimizde evlenme duşuncesini bile bıraktı belki bir sureliğine zaman değiştiler, şoyleler, boyleler diyerek. Ne ekersek onu biceceğiz biliyoruz değil mi? sesli isyan ettiysek cocuklarımız daha sesli isyan edecek bize. İcten ice isyan ettiysek sesli isyan edecek cocuklarımız bizlere. Ailemizin yapmayın dediklerini; gizli saklı yaptıklarımızı; bizim cocuklarımız ayan beyan ortada yapacak; gozumuzun onunde yapacak kimisi.

Ama ben farklıyım demeler, benim cocuklarım oyle olmayacaklar. Peki, farkımız ne? Ne farkımız var? Yaşadıklarımız mı? Zaman, yer, kişiler ve olaylar farklı sadece hayatlarımızda; Gerisi aynı tiyatro. Hep bir yanımız eksik.

Bizden doğanlar daha sesli isyan edecekler hayata. Bize isyan edecekler yeri geldiğinde. Sen benim cocuğum olamazsın dercesine bakacağız yuzune. Boyle olmaman gerekiyordu diyeceğiz. Ben farklıydım seninde farklı olman gerekiyordu. Peki, bugune kadar farkını bulabilenimiz oldu mu? Bir gun buluruz umidi değil mi?


__________________