Kuran’ın anlattığı dinden uzaklaşılmasında, dinin kutsallarının aşırı yuceltilmesi onemli bir yer tutar. Dinin ovduğu Peygamberler’i aşırı yuceltmek bunun en onemli orneğidir.
O, size melekleri ve Peygamberler’i Rabler edinmenizi emretmez. Siz Musluman olduktan sonra, size kafir olmayı mı emredecek?
3-Ali İmran Suresi 80

Peygamberler’i dinin mantığına aykırı bir şekilde yuceltenler; “Yoksa sen Hz. İsa’yı sevmiyor musun? Sen Hz. Muhammed’i yok mu sayıyorsun?” tarzındaki sorularıyla, saf dinin ortaya cıkmasına calışanları yıldırmaya calışırlar. Kutsala saygısı olan, Peygamberler’i seven bircok saf insansa, ne yazık ki bu sorularla gerilemektedir. Zaten kutsalı aşırı yuceltmenin hedefi de budur: Allah dışındaki ilahların hicbirini kabul etmeyen dindar kitleye, kendi kutsallarını aşırı yuceltip, zayıf oldukları yerden yaklaşmak suretiyle dini bozmak. Hz. İsa gibi Allah’ın sevgili bir kuluna ilahlık makamının verilmesinin Hıristiyanlık dunyasındaki sonucları ortadadır. Peygamberimiz’le ilgili uydurmalar ise (bu bolume kadar gorduğumuz ve ilerideki bolumlerde goreceğimiz gibi), daha cok, Peygamberimiz’e, Allah’ın yanında ikinci bir hukum oluşturucu sıfatının verilmesiyle olmuştur. Bu yaklaşımla mezhepci kitleler, Allah’ın vahyi olan Kuran’da olmayan hukumleri, kendi uydurdukları veya yanlış yorumladıkları “hadis” ve “sunnet” adını verdikleri, Peygamber’e iftiralarla dolu kitaplarda toplamışlardır. Oysa Peygamberimiz’e Kuran’da şunlar soyletilir:

De ki: “Size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da (algılanamayanı da) bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben bana vahyedilenden başkasına uymam.”
6-Enam Suresi 50

Gorulduğu gibi Peygamberimiz de aynı bizim gibi vahye, yani Kuran’a uymakla yukumludur ve bu vahiy dışında başka bir şeye uymayacağına gore, bu vahiy dışında bir hukum oluşturması da mumkun değildir. Peygamber’e “sunnet” veya “hadis gibi Kuran’ın belirtmediği başlıklarla hukumler atfedenler, uydurdukları din rağbet gorsun diye Peygamberimiz hakkındaki bircok ayete aykırı yargılar ortaya atmışlardır.

PEYGAMBERLERİ YARIŞTIRMA

O’nun elcileri arasında hicbirini ayırt etmeyiz.
2- Bakara Suresi 285

Kuran’ın bu ayetine gore bizim Peygamberimiz’i, Hz. İbrahim’i, Hz. Musa’yı, Hz. Nuh’u, Hz. İsa’yı yarıştırmamamız gerekir. “Bizim Peygamberimiz en ustundur” dememiz yasaktır. Museviler’in ve Hıristiyanlar’ın duştukleri bu hataya, Kuran’ın bu acık ayetine rağmen ne yazık ki duşulmuştur. Peygamberimiz’in sayesinde tum insanların yaratıldığı, Peygamberimiz olmasa ne dunya, ne de başka bir mekanın yaratılacağı şeklindeki meşhur uydurma, hadis kılıfıyla insanlara yutturulmuştur. Oysa Kuran’da boyle bir ifade gecmemektedir. Peygamberimiz’in hammaddesinin diğer insanlardan ayrı olup nurdan yaratıldığı, Kuran’da anlatılmayan yuzlerce mucizesinin olduğu, namaz vakitleri icin adeta Allah’la pazarlık yaptığı şeklindeki uydurmalar hep Peygamber’i aşırı yuceltme gayretinin neticesidir. Bu yaklaşım sonucunda, Peygamberimiz’e utanc kaynağı olacak şekilde cinsel mucizeler yakıştırılmış, kişileri koturum etmek icin beddualar ettiği iftiraları ileri surulmuştur. Tum bu iftiralar, hep uydurulmuş hadislerle halka sunulmuştur ki; kutsala karşı gelme korkusunu icinde taşıyan ve dini az bilen halk, bu uydurmaları itirazsız kabullensin. Diğer dinlerin duştuğu hataları Kuran’da okuyup, onları hem eleştirip, hem de aynı hataya duşmek ne acıdır! Diğer bir uydurma hadise goreyse tum Peygamberler kıyamet gunu kendi dertlerine duşmuşken, Peygamberimiz “ummetim, ummetim” diyerek ummetini duşunecektir. Bu uydurma, kaş yapayım derken goz cıkarmanın cok guzel bir orneğidir. Peygamberimiz’i yuceltmek isteyenler, diğer Peygamberler’in bencilliği manasına gelebilecek yukarıdaki hadisi uydurmuşlardır. Bunlar Peygamberimiz’i diğer Peygamberlerle yarıştırmakla kalmamış; 1-Hz. Muhammed, 2-Hz. İbrahim, 3-Hz. Musa, 4-Hz. İsa şeklinde diğer Peygamberler’i de ustunluk sırasına gore dizerek hadlerini iyice aşmışlardır.


Seni sapmış bulup da doğru yola iletmedi mi?
93-Duha Suresi 7

Bu ayete gore Peygamberimiz vahiy gelmeden once sapmış bir haldedir. Allah’ın gonderdiği vahiy ile duzelmiştir. Allah’ın acıkca soylediği bu gerceğe Şura Suresi 52. ayette de rastlıyoruz:
İşte boylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin.
42-Şura Suresi 52

Bazı mezhepciler Peygamberimiz’in vahiy almadan once de hak bir dine mensup olduğunu soyleyerek ayetlerle acıkca celişmektedirler. Bu ayetlerin birinden Peygamberimiz’in onceden sapmış olduğu, diğerinden ise imanı, kitabı onceden bilmediğini anlıyoruz. Hak bir dine mensup olan nasıl imanı bilmez, nasıl kitabı bilmez, nasıl sapmış olur? Peygamber’i Kuran’da anlatıldığı gibi değil de kafalarında şekillendirdikleri gibi bulmak isteyenlerin bu celişkilere duşmeleri hic de surpriz değildir. Mezhepcilerin duştukleri celişkilerden biri de Peygamberimiz’in atalarında hic putperest olmadığı ve bunun Hz. Adem’e kadar boyle gittiği iddiasıdır. Oysa Kuran’dan, Hz. İbrahim’in babasının putperest olduğunu anlıyoruz. Hz. İbrahim’in Peygamberimiz’in atası olduğunu duşunursek bu iddia da dayanaksız kalır. Gerci gelenekci zihniyet, “Hz. İbrahim’in babasından kasıt gercek babası değil, uvey babasıdır veya amcasıdır” şeklinde saptırmalara gitmektedir. Ama Kuran’da acıkca “babası” denmektedir. Bu cekiştirme, gelenekcilerin dini bozucu zihniyeti icin bir delil niteliğindedir.



ALLAH’IN PEYGAMBER’E OVGULERİ

Mezhepcilerin anlamadığı nokta, Peygamberimiz’in tum bu uyduruk sozde yuceltmelere ihtiyacı olmadığıdır. Kuran’da Allah, Peygamberimiz’i ovmekte, onun ustun bir ahlak uzerinde olduğunu soylemektedir. Allah’ın kendisine elcilik gorevi vermesi, kitabında kendisini ovmesinden daha buyuk yuceltme ne olabilir? Vahiy almadan onceki Peygamber’in durumu veya Peygamber’in atalarından birinin putperestliği Peygamber’i kucultmez. Kuran’dan herkesin kendi davranışlarından sorumlu olduğunu anlıyoruz. Ne Peygamber oğlu olan yucelir, ne de kafir babası olan kuculur. Nitekim Hz. İbrahim’in babası da Peygamber babasıydı, ama sapkınlığı Kuran’da gecmektedir. Kişileri soyuna sopuna gore değerlendiren gelenekci kafa, Peygamberimiz’i de boyle değerlendirmeye kalkmış ve bu konuda uydurma hadisler turetmiştir. Bu uydurmalar Kuran’la, gelenekcilerin bu zihniyeti İslam’la celişmektedir.
Allah Peygamberimiz’i secti ve ona buyuk bir iyilikte bulundu (4- Nisa Suresi 113). Onu guzel ve buyuk bir ahlak sahibi kıldı (68-Kalem Suresi 4). Onu Âlemlere rahmet yaptı (21-Enbiya Suresi 107). Ve Peygamberimiz’in tum gunahlarını bağışladı (48-Fetih Suresi 2).
Gorulduğu gibi Kuran’da Peygamberimiz en guzel şekilde ovulmektedir. Orneğin Enbiya Suresi 107. ayette, Peygamberimiz’in Âlemlere rahmet olduğu soylenmektedir. Eğer tum Âlemlerin Peygamberimiz icin yaratıldığı doğru olsaydı, bu da Peygamberimiz’in Âlemler icin rahmet oluşu gibi soylenebilirdi. Cunku bu izah, doğru olsaydı, tum bu izahlardan daha onemli bir bilgi olurdu. Gercek olsaydı, Kuran, bu daha da onemli olan bilgiyi, hadis gibi Kuran’da belirtilmeyen bir kaynağa elbette bırakmaz, kendisi belirtirdi.



KIL TAPINMACILIĞI

Allah en guzel şekilde Peygamberimiz’i ovmuşken, Kuran’ın onay vermeyeceği kıl tapınmacılığı goruntuleri verenler, akılları sıra Peygamberimiz’e saygı gostermektedirler. Camilerde “Peygamber’in sakalı” diye bir suru beze dolandırılıp sarılmış kılları, buyuk bir toren havasında acıp, halka bu kılları opturenler, bu yazılarımızı okuduklarında elbette rahatsız olacaklardır. Onlara gore bu kıl opturme torenleri Peygamber sevgisidir, Peygamber’e saygıdır. Ne yazık ki Peygamber’in olduğu iddia edilen kılları, dini bir ibadet havasında insanlara opturme faaliyeti hÂl devam etmektedir. Hıristiyanlığı ikonlarından dolayı kınayanlar, benzer hurafeleri dinimize kendileri sokmuşlardır.
Peygamberimiz Kuran’da iki sıfatla anılır. Birincisi “nebi” kelimesidir ve “haber getiren” manasındadır. Kuran’da bu kelime, aynen Farsca’dan dilimize gecen “Peygamber” kelimesi gibi yalnız “Allah’tan haber getiren insanlar” icin kullanılmıştır. İkincisiyse “resul” kelimesidir ki Turkcemiz’deki “elci” kelimesinin karşılığıdır ve Kuran’da Peygamberler en cok bu kelimeyle anlatılırlar. Bu kelime, aynı Turkce’deki gibi; hem Allah’ın elcileri, hem diğer elcilikler icin kullanılır. Peygamberimiz’i ve diğer Peygamberler’i tarif ederken kullanılan bu kelimeler Peygamber’in nebi (haber getirici), resul (elci) olduğunu gosterir. Yani Peygamber, Allah’tan aldığı mesajı insanlara ileten kişidir, Peygamber kendinden dine % 1 bile bir şey katamaz. O zaman din, Allah ve Peygamber ortak yapımı bir muessese olur. Peygamberimiz’e gelen vahiy Kuran’dır. Bunun dışındaki bir hadis, bir mezhep izahı, birisinin ictihadı icin “dinin bir hukmu veya bir bolumudur” demek; Allah’ın olan dini Allah, Peygamber ortaklığına veya Allah, mezhep imamı, Peygamber ortaklığına cevirmek olur. Kısacası Peygamber’i doğru yere oturtmak, dini doğru kavramanın bir şartıdır. Peygamberimiz aldığı haberi (Kuran’ı) insanlara iletmiştir. Din, bu haberdir. Elcilik (resulluk), haber getiricilik (nebilik) bu mesajı (Kuran’ı) insanlara ulaştırmaktır. Allah’ın elcisi olmak cok buyuk bir onurdur. Peygamberimiz acısından duşunursek, bir insanın milyarlarca insana onculuk etmesidir. Ne yazık ki bazıları, Kuran’dan anlaşılan bu Peygamber tarifini yaptığımızda “Siz Peygamber’i cok basit goruyorsunuz” demektedirler. Ne yazık ki bu davranışlarıyla bundan sonra 29. bolum’de inceleyeceğimiz Hıristiyanlar’a benzemektedirler. Peygamberler hakkında aşırıya gitmek, sadece bir Peygamber’i Allah’ın oğlu ilan etmekle olmaz. Yalnızca Allah’ın olan dini hukumler oluşturma yetkisi; sunnet, hadis gibi suslu ve sozde Peygambersever tavırlarla Peygamber’e de veriliyorsa, o da dinde bir sapmadır.


GUDULEN SURU OLMAYALIM
Biz “Peygamber’i aşırı ve Kuran’a aykırı yaklaşımlarla yuceltmeyelim” diye feryat ederken, ne yazık ki bircok tarikatta evliya, şeyh, ulema gibi yaftalar yapıştırılmış adamlar bile putlaştırılmaktadır. Peygamber’in bile aşırı yuceltilmemesi gerekir dedikten sonra, herhalde bunlar icin ilave bir acıklamaya gerek yoktur. Bakara suresi 104. ayete değinerek bu konuyu bitirmek istiyoruz. Bakara suresi 104’te: “Ey iman sahipleri raina (bizi cobanın suruyu guttuğu gibi gut) demeyin.” denmektedir. Bu ayette Peygamber’e bile “raina” denmesi yasaklanmaktadır. Kuran toplumun suru, bireyin ise onların guducusu olmasını istememektedir. Buna karşın tarikatlardaki uygulamalar ve mezhep bağlılığında bircok zaman suru psikolojisi hakimdir. Kuran’ın insanı; duşunen, akleden, Allah’ın mesajı Kuran’a sıkı sıkıya sarılan, Peygamber’i canından cok seven fakat Kuran’a aykırı yuceltmeyen, Allah’ın hukum yetkisini hicbir kişiye paylaştırmayan insandır.
Muslumanlar’ın gorevi Allah’ı, Kuran’ı, Peygamber’i tam yerli yerine oturtmaktır. Allah’ın yetkisinde olan hukum koymayı, kutsal olanı istismar ederek Peygamber’e verenler, daha sonra uydurdukları hadislerin sahibini Peygamber olarak gostermiş, boylece dini bozmuşlardır. Dini bozmada kullanılan arac Peygamber olunca, Kuran’la ters duşen hadisler uydurulmuş, her şeyin Peygamberimiz icin yaratıldığı şeklinde sacma iddialar, Peygamberler’i yarıştırmak gibi haddini bilmezlikler olmuştur. Hic şupheniz olmasın ki, nasıl kendisi hakkındaki aşırı izahları gorse en cok kızan Hz. İsa olacaksa, Kuran’ın ruhuna aykırı şekilde kendisi hakkında uydurulan hadisleri, Allah’la miracta pazarlık ettirmeleri gorse bunları uyduranları ilk kınayan, bu hadis kitaplarını ilk yakan Peygamberimiz olurdu.
__________________