O’da Efgani mezhebsizini savunanlardan.[1] Turkiye’deki mezhepsiz reformcuları kaynak alarak kitaplar yazanların icinde kalemi guclu bir isim. Hic değilse İmamlar ve Sultanlar kitabında, imam-ı Azam (rh.a) efendimizi Ebu Hanife’den haric “Azam” lakabı ile anabilmiş, Allah rahmet eylesin, şehid imamdır diyebilmiştir.Tabi burada maksadı tağuta karşı kendine malzeme olarak İmam-ı Azam efendimizi secmek değilse !

Bu cumlelerinin onu Muhammed Abduh, İbn Hazm, İbn Teymiyye, M.Abdulvehhab, Mevdudi..vs. gibi isimlerin ve rafizi vehhabi etkilerinden kurtarmaya bir sebep olmasını dilerim. Zira kitaplarında kaynak olarak ele aldığı isimlerden bazılara bunlar ! Bu isimlerin ne korkunc itikad hırsızları olduğunu benim gibi ilimsiz biri tesbit edebildiğine gore, kendisinin bunları bilmemesi duşunulemez !Geriye bir tek ihtimal kalıyor : Bu isimlerin cağırdığı itikadı-Allah korusun- benimsiyor olmak !

Bahsi gecen kitabında (sh: 178) İmam-ı Yusuf (rh.a.) gibi bir muctehidi yargılaması haddini bilmezlik olsa gerek.Bu mubarek imamı yargılamaktan geri durmayan birinin, mezhepsiz olduğu bilinen Mevdudi’yi de aynı sayfada İmam Yusuf’a nispet edercesine ovmesi enteresandır.

Bir başka kitabında cok talihsiz cumleleri var. Sevgili Peygamberimizin gozlerinin, mubarek ağız biciminin, inci dişlerinin guzelliğini, sesinin gur cıktığını, yani peygamberi mucizeden olmak uzere, seslerinin cok uzaklardakilerin dahi duyabildiğini, boylarının herkesten yuksek gorunduğunu, tenlerinin misk-i amber gibi koktuğunu, bir cocuğu sevse o cocuğun başında mubarek ellerinden yayılan kokunun gunlerce ayrılmadığını ceşitli muteber ehl-i sunnet kitaplarında okumuşsunuzdur.

İslamoğlu’da tum bunları epey malumatla mezkur kitabında naklettikten sonra bakın ne diyor : Rabbimiz Hz.Peygamberi ornek olarak gosterdiği halde, nedense klasik ulema ille de onu efsaneleştirmek icin ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır… Verilmek istenen insan tipi taklid edebilecekleri bir nebi değil de kendisine sadece hayranlık duyulmak icin oldukca aşkınlaştırılmış insanustu bir peygamber tipi cizmekteler…Elbette efsaneler ornek alınsın diye değil, sadece insanlara ” onlar kim, biz kim! ” dedirtmek ve hayret ıslıkları caldırmak icin oluşturulur…Gecmişte bu tavır nicin takınıldı, bilemem.Lakin cağın mantığı da buna cok benziyor. Kutsa ve muzeye kaldır.. Onun ornekliği iki ayaklı Kur’an oluşundan gelir.Onunla ilgili soylenenler gercek de olabilir..(!) [2]

nedense klasik ulema.. İmam-ı Suyuti,İmam Muslim, İmam Buhari, İmam Taberani, İmam-ı Kastalani, İbn-i Cerir M.Taberi (RA) gibi mubarek ve mutemet isimler mi klasik ulema ? Yani eski bakışlı, dar ufuklu klasik ulema demek istiyor. Efendimiz aleyhisselatu vesselamın hayatlarını cephe cephe gozlemlemiş, yıllarca hizmetlerinde bulunup O’nu (SAV) aşkla yeterince anlatamamış olmanın sıkıntısını cekmiş sahabe mi klasik ? Zira senin klasik dediğin ulemalar bu sahabe zincirinden gelen anlatımla bize o şanlı Peygamberi anlattılar.Yine bu dini biz -Allah razı olsun- onlardan oğrendik.

Siz cağdaş ulema olmaya ozendiniz ve mezhep tanımazları akıl hocası bildiniz ! Cağdaş Hamidullah alcağı, Peygamber duztabandı, tukruğunden başka mucizesi yoktu dememiş miydi.? Kitabında nakillerde bulunduğun M.Abdulvehhab “benim elimdeki bastonumun bana faydası var, Muhammedin (SAV) faydası yok dememiş miydi ? “Kişi sevdiğiyle beraberdir” onu efsaneleştirmek icin ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır… İlk nur ve son Peygamber.Allah (CC)’ın “habibi” sevgilisi..Buna rağmen sen, Allah Resulunun bizlerden farklı yanının olacağını, diğer insanlardan ustun vasıflara haiz olacağını kabul etmiyor musun? Kaba bir maddeci bakışla dinin tebliğ eden elciydi hepsi o kadar mı ? Tebliğ ettiklerine bakın, tebliğciye bakmayın diyorsan, Al-i İmran suresi: 31′i muteber ehl-i sunnet tefsirlerinden oku. Biraz da Mesnevi’yi okuyalım ki, maddi gozumuz kapansın, manevi aşk gozumuz acılsın.

Sahabe-i Kiram hazaretı Efendimiz (SAV) mubarek sakal-ı şeriflerini tarasa, saclarından kesseler, teller toprağa değmeden kapışıyorlardı.Hicbiri senin gibi tebliğ ettiğine bakın, Peygamberin şahsından size ne demediler.Peygamberimizin birileri tarafından efsaneleştirilmeye, buyutulmeye hic ihtiyacı yoktu.O (SAV) zaten en buyuk ve en ustun İNSAN idi.

Yoksa “Bu ovguler ovene nispetledir.Yoksa bu ovuş sana bir kınamadır, bir hicivdir.” yani Ey Resul seni kendimizce, bilgimizce ovduğumuzu sanırız, kendi vasıflarını bilen, senin katında ise bunlar ne eksik şeylerdir.[3]

Verilmek istenen insan tipi… hayranlık duyulmak icin oldukca aşkınlaştırılmış insanustu bir peygamber tipi cizmekteler…, haşa yani Peygamber boyle değildi de, boyle hayali bir insan aktarıldı. Aşkınlaştırılmış, abartılmış demeye getiriyor.Prens Bismark bile “Sana layık bir vucud olamadığımdan dolayı muteessirim Ya Mu…. derken, bizim yerliler saf İslam diye diye, Yuce dinimizde mana mefhumu adına, mucize adına hicbir şey bırakmadılar.

M.Hamdi Yazır -rahmetullahi aleyh- efendi, Al-i İmran : 33. Ayetini tefsir ederken, peygamberlikteki ozellik ve ustunlukleri şoyle acıklar : “ Peygamberler, gerek cismani kuvvetlerde, gerekse ruhani kuvvetlerde başkalarına benzemezler. Dış ve ic duyguları gibi idrak gucleri, gorme, işitme, koklama, tatma ve dokunma duyuları; hafıza ve zeka gibi zihinsel gucleri, akli ve ruhi gucleri, yalnızca derece bakımından değil, nitelik bakımından da diğer insanlardan farklı bir mukemmelliğe ve varılabilecek en yuksek duzeye sahiptir. Mesela uzakları gormekle kalmazlar, arkadan ve perde gerisinden de gorebilirler. Başkalarının işitmediğini işitir, duyamadığını duyar, tadamadığını tadarlar. Şifa-i Şerif’tede genişce acıklandığı gibi Peygamber -sallahu aleyhi vesellem- Efendimizin cismani ve ruhani kuvvet melekeleri ne kadar yuksekti.”[4] diyen alimlere mi, yoksa butun bu alimleri ve ittifakla naklettiklerini hice sayan reformcu cağdaş naylon muctehid taslaklarını mı dikkate almalıyız. Vallahi yakınlarıma hep şunu soyluyorum: Y.Nuri gibileri seyredeceğinize, acık-sacık bir film seyretmeniz daha evladır..Zira ilki itikadını bozup, dinden eder, ikincisi de cirkin olmakla beraber yalnızca gunahkar eder! Durum bu kadar vahimdir. Peygamber varisi gercek alim murşid-i kamil zatlarda bu varisliklerinden ve peygamber veresesinden nasiplerini alırlar.Oyleyse gunumuzde bile peygamber varisi evliyaya dikkat!

” onlar kim biz kim! ” dedirtmek ve hayret ıslıkları caldırmak icin oluşturulur…Yani Peygamberden insani yapı olarak, aslında hicbir farklı yanımız yok demeye getiriyor.Hani şu onlar adamsa bizde adamız meşhur soylemleri gibi!..Onun ornekliği iki ayaklı Kur’an oluşundan gelir. Şu bedbah tanıma bakın! Kainatın Fahrini -sallahu aleyhi vesellemi- nasıl kaba bir tanımlamaya, tozuna kurban olacağımız mubarek varlıklarını bu şekide dillerine dolayabiliyorlar.Oysa ehl-i sunnet ve cemaat onderleri Ol Rasulu taşımak şerefindeki binitlerine dahi (katır) demeyip, ester dediler, binitlerinin bile Allahresulunce verilmiş isimleri vardı.Kaba softaların kaba dili o Allahın boyası ile boyanmış aynaya zaten iz duşurmez!

Onunla ilgili soylenenler gercek de olabilir..(!)Once mubarek onderimizi (SAV) kucultucu izah et, şuphe tohumlarını ek, sonra da onunla ilgili soylenenler gercek olabilir de. İlmine mağrur şeytan kıssasını bir anlayabilseydik ! Bir Musluman icin gercek olabilir, diye bir duşunve olamaz. Şuphe yok.O (sav) şuphesiz Elmalılı tefsirinde (yukarıda) verdiğimiz gibiydi, hatta daha da ustte,-haşa- Allah demeyecek kadar muazzez ve muhteşemdi.

Verilmek istenen insan tipi… hayranlık duyulmak icin oldukca aşkınlaştırılmış insanustu bir peygamber tipi cizmekteler.. Şimdi bu cumleyi bir daha ele alalım. İslamoğlunun başka bir cumlesini buraya taşıyalım : “ Tek kişilik bir ordu, tek kişilik bir ummettir, goklerin kendine dar geldiği kartaldır.” Peh peh peh..! İslamoğlu bu hayranlık uyandıracak, aşkınlaştırılmış kelimeleri başka bir yerde kullandığını unutmuşa benzer. Biz kendisine hatırlatalım. Yukarıdaki bu cumleleri Kafir, mason Cemaleddin Efgani icin kullanmıştır. [5] Allah Resulune -sallahu aleyhi vesellem- cok gorduğu meth-u sena iceren cumleleri bir mason icin kullanmaktan cekinmemiştir!

Cağdaş yazarlar, siz; peygamberlik sanatlardan bir sanattır diyen, mezhepsiz ve mason birini goklerin kendine dar geldiği bir kartal olarak anarken, fena yakayı ele verdiniz. Kişi sevdiği ile beraberdir. Biz Hazreti Peygamberi, arkadaşlarını, aşıklarını ovmeye devam edeceğiz. Siz de masonları ovun. Er yarın Hak divanında belli olacak !

Tarikat meselesinde, batıl tarikatleri asli tasavvufa ornek gostermesi ve hak tarikatlerden misaller getirmemesi (sh: 100), kelam ilmini faraziye olarak nitelemesi, (sh:45 ); Hz.Osman (RA) efendimize yapılan iftiraları ayrıntılı gozler onune guya tarafsız ve savunmadan vermesi (!) (sh: 38-39 dip notları ); aşere-i mubeşşere’nin sayısı, İmanın ve İslam’ın şartının kac oluşuna kadar, herşeyi yeniden tesbit etme ve gecmiş ehl-i sunnet muctehidlerini, alimlerini yetersiz gosterme eğilimleri gibi hic de uzerine vazife olmayan ihtilaflardan, yeni ihtilafları doğurmuş !

“Ehl-i sunnet ici tekfir yarışmasına Hanbeliler de Eş’ariyi tekfir edip, kanının helal olduğu yollu fetvalar vererek katılırlar.”(sh: 43 ) Hak mezhebleri birbirine garazlı gosterme gayreti bir kere daha karşımıza cıkıyor. Hanbeliler dediği, hanbeli mezhebinin bulunduğu bolgede, Teymiyye yandaşı vehhabilerdir. Vehhabilerin ise ehl-i sunnetin kanını, malını, ırzını helal addettikleri bilinen birşey. (Yusuf Nebhani hazretleri bunu eserlerinde acıkca belirtir.) İslamoğlu’nun cağdaşı Karaman’da bir televizyon konuşmasında Arabistanın vehhabilerini Hanbeliler olarak tanıtmıştı !!

Bu kitabı da satır satır ele alsak, yazacak cok şeyimiz olurdu elbet. Lakin bu memleketimizin ehl-i sunnet alimlerinin, hocalarının (erbabının ) yapmak zorunda oldukları bir iş. Eskiden icazetli ulema, ilmi yayınları titizlikle takip edip, gerekli gordukleri zaman tenkid yazıları yazarak; ummete duyururlardı.

Gunumuzde heva kitapları, her turlu kontrolden uzak, boş meydanda at oynatmaktadır. Hic kimse rahatını bozmak istemiyor. Ahmed Davudoğlu ve Necip Fazıl merhumdan sonra bu vadide bir M.Şevket Eygi, Ebubekir Sifil hoca kaldı. Bir de son zamanlarda cesurca; bu sapık fikirli insanların uzerine Furkan dergisinde giden Muhterem Sadeddin Ustaosmanoğlu vardı. Şer’i konularda hassas kalemlere ne kadar cok ihtiyacımız var !

[1] Furkan Dergisi, sayı: 26. yıl : 1997

[2] M.İslamoğlu, İman Risalesi sh: 281 vd.

[3] Mesnevi, Golpınarlı c.VI, sh: 89,

[4] M.Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur’an Dili, II/1090 vd.

[5] M.İslamoğlu, “Anadolu”, Denge yay. C.2, sh: 152,285,298,299,300,303




__________________