Zaman İhtiyarladıkca Kur'Ân Gencleşiyor
SUAL: “Zaman İhtiyarladıkca Kur’Ân gencleşiyor.” deniliyor, izah eder misiniz?
CEVAP: Kur'Ân-ı Kerim ezelden gelmiş, ebede kadar da devam edecektir. HÂl-i hazır, gecmiş ve gelecek zamanı butunuyle, tÂbiri caizse son noktasına kadar bilen Hz. Allah’ın ilminden gelmiş Kur'Ân-ı Mu'cizul BeyÂn'ın, gunumuze ve gunumuzden sonraki devrelere ait meseleleri insanlığın durumunu ve onun kazanacağı halleri parlak olarak anlatması Kur'Ân'ın mu'cizesidir ve Kur'Ân'a şayeste bir keyfiyettir.
Evet, Kur'Ân 14 asır evvel nazil olmuştur ama, O, mele-i ÂlÂdan, her şeye hakim bir noktadan, dunu, bugunu, yarını kabza-i kudretinde teşbih taneleri gibi ceviren, sistemleri idare eden, kalbimizin atışlarını dahi bilen Allah'ın ezelî ve ebedî ilminden gelmiştir.
Evet, zamanın ihtiyarlaması ile Kur'Ân gencleşiyor. Nasıl ki, insan yaşlandıkca beynine doğru giden bir kısım damarlar acılıyor, genişliyor belki hafızasında zaaf hÂsıl oluyor.
Fakat terkib kabiliyetinde inkişaf meydana geliyor, daha salim, daha oturaklı duşunuyor ve daha isabetli karar veriyor. İşte fert boyle olduğu gibi cemaatler de boyle, zaman da boyledir. Yani zaman ihtiyarladıkca sanki zamanı besleyen bir kısım kanallar ve damarlar acılıp genişliyor ve zamanın icinde ona esas değer kazandıran insanların sa'yi, cehdi ve gayreti ile kÂinattaki sırlı şeyleri gozlerimiz onune seren ilimler ortaya cıkıyor. Bu halde, sanki fizik zamanın damarları icinde gelişen, İnkişaf eden ve onu besleyen; daha doğrusu onu aksettiren bir ilim olarak karşımıza cıkıyor.
Kimya, Astronomi, Astrofizik, Tıp ve sair ilimler de boyle... Yani her fen zamanın icinde ve zamanın seyri İle kÂinata ait bir kısım esrarı alıyor ve onu teşhir ediyor. Dolayısıyla zaman kıyamete doğru giderken, biz dunyamızı daha olgunlaşmış ve daha kÂmil bir halde goruyoruz. İlimler Âdeta, dunyamızın şakaklarında ak tuyler gibi kemÂl emaresi olarak belirmiş ve ahir zamanda olum kendisine yaklaştıkca o daha da kÂmil gorunuyor.
İşte bu hÂl Kur'Ân'ın anlaşılmasına yardım ediyor ve bir gun gelecek Avrupa'da en Âli mahfillerde, ilimlerin sırlı hakikatleri casus gibi araştırması neticesinde Kur'Ân'ın anlaşılması ile rukûa giden insanlar olacak ve insanlık, "Allah'ım ne buyuksun" diyecektir. Evet, teleskoplarla ışık hızıyla trilyon sene oteleri gorduklerinde, Paskal gibi, hıckıra hıckıra ağlayacak ve "Allah'ım ne buyuksun" diyecekler.
Kur'Ân-ı Kerim 14 asır evvel en arızasız bir toplumun ictimaî kanununu vaz' etmiş, fakat biz bunu henuz anlayamamışız, anlayamadığımız icin de, kapitalizm, komunizm, faşizm, liberalizm karşısında Kur'Ân'ın bu ictimÂi yonunu aksettiren meseleleri gerektiği gibi anlatamamışız. Sadece, ictimaî noktaları değil, beşerin hayatına taallûk eden diğer butun noktaları da anlayamamışız... Şimdi butun bunları izah edip asrın hastalıklarına karşı care haline getirme, bir recete gibi arz etme bize duşuyor.
Biz Allah'ın izniyle bunu yaptığımızda, Kur'Ân-ı Kerim'in nasıl derin bir menbÂdan geldiği, dış gorunuş itibariyle derinliği sezilememesine rağmen, icinde bin bir ilmî gerceğin sergilendiği gorulecektir. Biz bugun daha iktisadî meselelerimizi halledememişiz! Dun bir sistem ortaya konuyor. Ertesi gun o sistem başımıza bin gaile acınca, bu sefer "bu memleket şu sistemle yukselir" diyor; ancak onun uygulanması sonucunda da bir suru banker ve bunun karşısında bircok mağdur, sefil ve perişan insanlarla karşılaşıyoruz. Butun bunlar durmadan değişip gidiyor ve bizler de sistemlerin elinde oyuncak olup gidiyoruz.
Kur'Ân-ı Kerim yeniden ele alındığında ve zaman ihtiyarladıkca, gelişen ilimler sayesinde ondan cok cedîd ve ceyyid şeyler anlaşılacak ve o yeni nazil olmuş gibi kendisini gosterecektir. Henuz Kur'Ân hakkında cok derin araştırmalar yapılmadığı gunumuzde bile minik kafalarımızla ve hicbir hakikat icerisine girmeyecek kadar dar gonullerimizle, bazen Kur'Ân'dan oyle şeyler anlıyoruz ki, bunu beşer soyleyemez, demek mecburiyetinde kalıyoruz.
Evet, fennin ceşitli dallarına ait hakikatleri Kur'Ân birer cumleyle ifade etmiş ve gozlerimiz onune sermiştir. Bu zaviyeden hangi sahada araştırma yapılırsa yapılsın, elde edilecek ilmî neticeler ile Kur'Ân ayetleri arasında muvafakat bulunacak ve her yerde Kur'Ân'ın bayrağının dalgalandığı gorulecektir. Buraya kadar soylediğimiz sozler birer iddia değil, ilmî tecrube ve denemelerle ortaya konarak ispatlanmış şeylerdir.
Bir iki misal ile buna ışık tutmaya calışalım:
"Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun goğsunu İslÂm'a acar. Kimi de saptırmak isterse onun goğsunu (o kimse) goğe cıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar. Allah, inanmayanların ustune işte boyle pislik (Sıkıntı ve musibet) cokertir.”
Bu ayet bir tabiat kanununa işaret etmektedir. Şoyle ki, burada "Sema" kelimesi kullanılıyor. “Yessa’adu” fiilin aslı “sa’ade” “Yessa’adu” yukselme, yukarı doğru cıkma demek, bu tefe'ul babına konulup denilerek, tekellufun hakim olduğu yani yukarılara doğru cıkarken bir zorlamanın esas olduğu hakikatine işaret edilmektedir. “Yessa’adu” fiili okunurken bile, okuyanın nefesini kesmektedir, işte bunlarla Kur'Ân şu gerceği dile getiriyor. İnsan yukseğe cıktıkca basınc duşer ve nefes alması zorlaşır.
Zira her yuz metre yukseldikce hava basıncı bir derece duşmektedir, 20.000 metreyi gecince ozel cihazlar (oksijen maskeleri) olmadıkca insan nefes alamaz ve olur.
Başka bir misal:
Bu Âyet de henuz 20. yuzyılda anlaşılan ilmî gerceği Kur'Ân'ın 14 asır once soylediğinin bir gostergesidir. Şoyle ki;
"Ruzgarları aşılayıcı olarak gonderdik de gokten su indirdik, boylece sizi suladık. (Yoksa) siz suyu depo edemezdiniz."
Ruzgarlar su buharından meydana gelen bulutları birbirine carpıştırır. Bu carpışmadan bulutlarda pozitif-negatif elektron gecişmesi olur, şimşek meydana gelir. RuzgÂrlar bulutları sıkıştırarak yere yağmuru aşılar. Aynı zamanda ruzgÂrlar, bitkiler uzerinden eserken erkek tohumları dişi tohumların uzerine kondurmak suretiyle onları asılar. Bitkilerde dollenmeye yardım eder.
Yine bu Âyet, gokten inen yağmur sularının yerin dibinde depo edildiğini, oradan ceşmeler ve kuyular acmak suretiyle cıkarılarak canlıların sulanabileceğini anlatmaktadır ki Kur'Ân 14 asır once bu tabiat kanuna işaret ederek mucize olduğunu gostermektedir.
Bir başka Âyet “Ve min kulli şey’in halakn zevceyni” Arapca'da, "umum" butun manasına gelen "kul" kelimesi marifeye (bilinen) muzaaf olursa umum eczayı ifade eder. Yani butunun parcalarını icine alır. Nekreye (bilinmeyen) muzaaf olursa umum efradı ifade eder. Ne kadar ferd varsa hepsini ihtiva eder. “Ve min kulli şey’in halakn zevceyni” derken buradaki “şey’in” kelimesi nekredir.
"Her şeyi" cift yarattık demektir Allah'a bile "şey" denir. Fakat sozu soyleyen Allah olduğundan O, bunun dışındadır. O'nun dışında olan her şey cift olarak yaratılmıştır. İnsanlar nasıl ciftse, sair canlılarda oyle cifttir. Nebatatta cift olup onlar arasında da erkeklik dişilik vardır. Ayetteki "Zevceyn" kelimesi erkek ve dişiyi belirtir. Hatta her şeyin asıl maddesi olan atomlar bile cifttir. Onların da bir kısmı artı, bir kısmı eksi yukludur. Ayrıca her şeyde cazibe ve dÂfia olmak yonuyle de bu ikilik değişik bir şekilde tezahur etmektedir. Eşyadaki bu hususiyet ortadan kalktığı takdirde mevcudatın kendi kendilerini devam ettirmeleri de duşunulemez.
Yasin suresindeki Âyet bu hakikati daha mufassal olarak şoyle anlatıyor:
"O Allah'ı tesbîh u takdis ederiz ki; yerin bitirdiklerinden nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan butun ciftleri yaratmıştır."
Gorulduğu gibi o gunun insanının muşahedesine arz edilen tablonun dışında o devre gore bilinmeyen bir kısım şeylerden bahsediliyor. Ve diyor ki; daha sizin bilmediğiniz şeyleri de cift yarattı.
Başka bir Âyet ve başka bir mevzu:
"SemÂyı azametle biz kurduk ve ona durmadan vus'at veriyor ve genişletiyoruz"
Arapca’da fiil cumleleri teceddut, isim cumleleri sebat ve sureklilik ifade eder. “Ve inn lemûsiûn” bir isim cumlesidir ve mÂn itibariyle uc zamandan birine inhisar etmeyip sureklilik ifade eder. Yani, "Eskiden genişlettik, bıraktık." "Şu anda genişletiyoruz." "ileride genişleteceğiz" gibi mÂnÂlara değil de "Devamlı ve surekli olarak durmadan genişletiyoruz" mÂnÂsına geliyor.
En yakındaki beş veya altı galaksi mustesna butun galaksilerin bizden uzaklıkları ile mutenasip hızlarla uzaklaştıklarını 1922'de Astronom Hubble bildirilmişti. Ona gore bir milyon ışık senesi bizden uzak olan bir sehabiye, bizden senede yuz-altmış sekiz kilometrelik bir hızla uzaklaşıyor; iki milyon ışık senesi uzaklıkta olan iki misli, uc milyon ışık senesi uzaklıkta olan da uc misli hıza ulaşmakta. Bu da Belcika'lı matematik Âlimi, rahip Lemaitre 'nin iddia ettiği gibi kÂinatın, genişleme (expansion) halinde olduğuna delÂlet eder.
İlim mahfillerinde ağırlığını devam ettiren "MekÂn genişlemesi" 1400 sene evvel Kur'Ân-ı Kerim'de zikrediliyordu.
Butun ilim dunyası, ilim Âlemi, bir umminin gozuyle gorulen bu hakikÂt karşısında Kur'Ân'a "senin taleben oldum" deyip hayret secdesine kapanması gerekirken, maalesef ortada gorulen yalnız onların nankorlukleridir.
Bir diğer ayet de ise “Dunya, kutuplardan biraz basık bir kure şeklindedir.”
Arapca’da “tekvîr” kelimesi, bir yuvarlak etrafına sarık sarma, bir yuvarlak etrafında donme mÂnasına gelir. Buna gore ayet; "Geceyi gunduze gunduzu geceye sarıyor." demektir. Boylece “tekvîr” kelimesiyle Kure-i Arzın kureviyetine apacık parmak basmaktadır. Diğer taraftan Naziat Sûresinin 30. Âyetinde bu mesele kelimenin koku itibariyle daha acık, anlatılmaktadır; "Gokleri nizÂma, intizÂma koyduktan sonra yeri de Allah, deve kuşu yumurtası haline getirdi."
Demek oluyor ki; dunyamız kutuplardan basık bir kure, bir deve kuşu yumurtası şeklindedir. Te'vil ve tefsire girmeden cok sarih bir şekilde Kur'Ân'ın bu hakikatini da hafızada tutmada yarar var.
Bu hususlarda Kur'Ân'ın işaret etmiş olduğu cok Âyet-i kerimeleri sıralamak mumkun. Fakat bu kadarı ile iktifa ediyoruz. Ayrıca; Kur'Ân terbiyeye ait bir kısım esaslar da vaz'etmiştir. Ama terbiye-i Kur'Ân bırakılarak, denenen butun terbiye sistemleri, psikoloji ve sosyolojinin uygulanan butun kanunları karşımıza bir suru problemli genc, sergerdan ve cakır keyif tipler cıkarmıştır. Bu boyle devam ettiği muddetce beşer bunalımdan bunalıma suruklenecektir. Ama insanlık Kur'Ân'la tanıştığı zaman, onu anlayacak, idrak edecek, O'na teslim olacak; gonulleri huzura kavuşturma, kalpleri duzene koyma, kafaları zapt-u rabt altına alma da yine Kur'Ân’ın emirleri ile tahakkuk edecektir.
İşte butun bunlardan dolayıdır ki, zaman ihtiyarlarken daha doğrusu kÂmilleşirken, bizim "ahir zaman" dediğimiz zamanın şu devre de, Kur'Ân'ın hakikatleri inşallah araştırıcılar tarafından gokteki yıldızlardan daha parlak, daha derin, daha yapıcı ve beşerin gonlunu ikna edici mahiyette ortaya konulacak ve Kur'Ân'ın gencliği bir kere daha apacık gorulecektir. Belki insanın iradesi elinden alınmayacak ama, akla cok kapılar acılacak ve cok kimseler “LÂ İlÂhe İllallah Muhammed’un Rasulullah” diyecektir
Yeni Umit Dergisi (1.cilt Temmuz, Ağustos ,Eylul 1988)
Yazar: Yeni Umit
__________________
Zaman İhtiyarladıkca Kur'Ân Gencleşiyor
Dini Sohbetler0 Mesaj
●38 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Zaman İhtiyarladıkca Kur'Ân Gencleşiyor
-
12-09-2019, 12:00:51