Turkce Namaz Olur mu?


Turkce Namaz'ın cÂiz olmadığını muctehid alimlerin fetvalarıyla -kaynaklı olarak- ispatlamak ve konuyu sonuclandırmak istiyoruz. İnşÃ‚allah, bu acıklamalarımızdan sonra, artık medyada, Tv'lerde yer alan, "Turkce Namaz" tantanalarının "İslÂm'a uygun olmadığı" acıklığa kavuşmuş olur, bu konuyu bilmeyen arkadaşlarımızın zihinlerinde.

Şafii alimlerinden İmam Nevevi şoyle der: "Mezhebimizde okuyan kimse namazda olsa da olmasa da Kur'an'ı Arapca'dan başka bir dilde okuması cÂiz değildir. Cumhur-u ulem da bunu desteklemişlerdir."
(el-Mecmu, 3/379)


MÂliki mezhebine dair yazılmış olan Dusukî Haşiyesinde şoyle gecer: "Kur'an'ı Arapcasından başka bir dilde okumak cÂiz değildir.
(Dusukî Haşiyesi, 1/232, 236)


Hanbeli mezhebinden İbn KudÂme şoyle der: "Arapca okumayı bilse de bilmese de Arapca'dan haric Kur'an okumak cÂiz değildir, yeterli olmaz."
(el-Muğni, 1/526)


Hanefi alimleri ise bu konuda "İmam Ebû Hanife ilk ictihadında namaz kılanın Arapca'dan başka bir dilde FÂtiha'yı okuyabileceğine hukmetmişti" derler.
(Bkz. el-Mebsut, 1/37, Bedaiu's Sanai', 1/112)


Fakat Ebû Hanife sonradan bu goruşunden vaz gecmiştir. Vaz gecmiş diyenler, Ebû Hanife'nin arkadaşı Nûh b. Ebî Meryem, Ebû Yûsuf'un arkadaşı Ali b. Cad, ve Hanefilerin mutemed alimi Ebû Bekir el-CessÂs'tır. Malum, muctehid bir goruşunden vaz gecerse o goruş ona nispet edilemez ve onunla amel edilmez. İmam Ebû Hanife'nin Kur'an'a "Sırf mana değil, hem lafız hem manadır" demesi onceden soylediği ictihaddan vaz gectiğine en acık delildir.

Ali Bezdevi kendi meşhur Usûl'unde şoyle der: "Tum alimler katında Kur'an hem lafız, hem de manadan oluşan bir Kitab'dır. Ebû Hanife'nin sahih goruşu de budur."
(Usûlu'l Bezdevî, 1/23)


İmam Merğinani şoyle der: "Bu konuda İmam Ebû Hanife, sahibeynin goruşune donmuştur. İtimad edilen goruş de budur. Dolayısıyla Arapca bilen bir kişi Farsca Kur'an okuyamaz."
(el-HidÂye, 1/201)


Sahibeyn: İmameyn demektir. Hanefi mezhebinde İmam Ebû Hanife'nin talebeleri olan, İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e birlikte verilen bir isimdir. Bu iki alim de mutlak muctehiddirler.


İmam Ebû Hanife'nin cumhur-u ulemÂnın goruşune donduğune başka bir delil daha soyleyelim: "İmam Ebû Hanife'nin Âmmenin goruşune donduğu sahihtir. Nûh b. Ebî Meryem ondan nakleder. Musannif, Mebsut'un şerhinde zikretmiştir. Kadı Ebû Zeyd ve tum muhakkikler bu goruşu desteklerler."
(Keşfu'l EsrÂr, 1/25)


HÂsıl-ı kelÂm; namazda iken Kur'an, Arapca'dan başka hicbir dilde okunmaz. Zira Kur'an'ın lafzında gizlenen belağat tercumeden sonra o ozelliğini kaybeder. İcinde munderic olan i'cÂzını tercume anında yitirir. Arapca'dan başka Kur'an'ın nazım ve uslubunu hicbir dil ihtiva edemez. Onun icin İslÂm tarihi boyunca tum muctehid alimler, "Kur'an Arapca'dan başka bir dilde okunamaz" diye, ittifak etmişlerdir. Fakat gunumuzde bazı İlÂhiyatcılar, Ebû Hanife'nin adını kullanarak, Turkce Namaz'ın cÂiz olduğunu soyleyerek, bu İmam'a acıkca iftira etmektedirler. Kaldı ki, boyle bir goruşu ortaya atmakla da "ilk olmakla" gurur duymaktadırlar! Oysa boyle bir goruşun -tum ulemanın yanında- hicbir değeri olmadığı icin, İslÂm tarihi boyunca, ortaya atılmamış, destek gormemiş ve savunulmamıştır.


Bu tur goruşleri ancak dinde reform yapmak isteyen bid'atcılar ve Turk-İslÂm sentezini muslumanlara kabul ettirmek icin dinin etki ve gucunden yararlanmak isteyenler ortaya atabilir. Ben bir Turk olarak diyorum ki; "Ben Turk'um, ama ırkımdan, rengimden once gelen kimliğim musluman olmamdır." Musluman olarak Kitabımızın dili Arapca'dır. Kur'an da; hem lafız, hem de manasıyla Allah'ın Kelamıdır. Tum alimlerin ittifak ettiği gibi, namazda Kur'an kıraati farzdır. Kur'an'ın Turkce, Kurtce, Farsca, İngilizce vs cevirilerine Kur'an denmez!


Yukarıdaki kaynaklı acıklamalarımızda 4 mezhebin muctehidlerinin ictihadlarıyla konu acıklığa kavuşmuştur...

__________________