OLUMLE YUZLEŞEBİLİYORMUYUZ?


Gercektende bizler olumden bahsederken, korku ile karışık bir urperti duyarız. Onun icinde aklımıza bile getirmek istemeyiz olumu. Bu korkumuzun nedeni nedir diye hic duşunduk mu?


Olumden neden korkarız? Neden olen bir kişinin ardından ağıtlar yakarız? Bazen de adeta isyana varan davranışlarımızla yakınlarımızın, sevdiklerimizin olumunu kabullenemeyiz. Tum bu aşırı davranışlarımızın ardındaki duygunun ozunu, once tespit etmeliyiz ki, yaptıklarımızın sınırını daha doğru belirleye bilelim.


Dunyaya ağlayarak geliriz. Yakınlarımız bu ağlamamızdan memnun olur, cunku sağlıklı olduğumuzun işaretidir. Ya bu Dunyadan goctuğumuzde durum nasıldır? Tam tersi bu sefer olenin yakınları uzulurler, ağlarlar. Ya olen kişinin duyguları, nasıldır diye hic duşunduk mu?



İnsanoğlu bilmediği, emin olmadığı her şeyden korkar. Bildiği konularda ise hic tedirgin olmaz ve korkmaz. Orneğin ucağı hic gormeyen, bilgisi olmayan, ilkel bir insanı ucak yolculuğuna ikna edemezsiniz. Ama bugun gunumuzde, ucak konusunda buyuk bir coğunluğunun korkusu yoktur. Cunku emniyetli ve rahat bir yolculuk yapılacağını bilir.


İşte bizlerin olumden korkması, aşırı tepkiler gostermesi, olen bir yakınımızın ardından adeta yas tutarak, isyan derecesine gelmemizin nedeni de, olum konusunda doğru bilgilerimizin olmadığı, kulaktan dolma bilgiler olmasından kaynaklanmaktadır. Tabi bir başka neden de, gercek yuvamıza donuş icin hic bir hazırlık yapmadığımızdır. Bu hazırlıksız oluşumuz, uzuntumuzu artırdığı gibi, davranışlarımızı da etkiliyor.


Şoyle duşunelim, peygamberimizin evlatları olduğunde, sizce bizlerin gosterdiği aşırı tepkiyi gostermiş midir? Eğer olen bir yakınımızı, sonsuzluk mekÂnına, huzur ve mutluluğa gonderdiğimizi bilmiş olsaydık, acaba bu kadar uzulur muyduk?


Bizler olumu, kelime anlamı ile nasıl algılıyoruz? Yok, olmak mıdır olum? Yoksa tam tersine, sonsuzluğun başlangıcımıdır? İşte tum bu bilgileri doğru oğrenebilmemiz icin, doğum, olum ve sonrası neler olacağını oğrenmek icin, doğru bir kaynaktan bilgiler edinmeliyiz. Bu kaynakta, Rabbin rehberi Kur’an dan başka ne olabilir? Kur’an ı yeterli gormeyen bizler, edindiğimiz velilerin rehberliğinde oğrendiğimiz yanlış bilgilerle İslam ı yaşarsak, elbette olumden de korkarız.


Bizler elimizdeki yaşam rehberine, kullanma kılavuzuna bakmak yerine, onu herkesin anlayamayacağı bir rehber ilan etmemiz, bizlerin yaşam gerceğini doğru kavrayabilmemizi de engellemiştir.


Allah ın yemin ederek kolaylaştırdığını soylediği Kur’an ı, bizlerin Allah ın rehberiyle arasına girenler, oyle zorlaştırmış ve dine oyle korku salmışlar ki, bırakın olumden korkmayı, yaşarken bile dini zorlaştırarak, toplumu korkutarak, hayatı zindan etmişlerdir.


Allah sizleri imtihan icin bu Dunya ya, gecici olarak gonderdim der Kur’an da. Buradan da anlıyoruz ki, asıl evimiz, yuvamız bizlerin bu Dunya değil. Şoyle bir ornek verelim. Uzak bir yerde, bir yakınımızı ziyarete gittik. Belirli bir zaman gectikten sonra, evimize donmek isteriz, evimizi ozleriz. Cunku herkes kendi evinde, daha rahattırhuzurludur.


O halde bizler bu Dunyaya gecici olarak geldiysek, neden asıl mekÂnımıza, yuvamıza vakti gelip goc eden yakınlarımızın ardından, sınırları zorlarcasına, aşırı uzuluyoruz, ağlıyoruz ve kederleniyoruz, bunu hic duşunduk mu? Eğer gercek mekÂnımızın Allah ın mekÂnı olduğuna iman ediyorsak, donuş vakti gelenlerin ardından takındığımız tavır, davranış biraz aşırı değil mi sizce?


Orneğin suc işlemiş bir cocuğu duşunun. Anne ve babasının korkusundan eve bile gitmekten korkar. Cunku cezalandırılacağını bilir. İşte ne yazık ki bizlerde bu yaşamımızda, imtihanımızı genelde unutup, nefsimizin esiri olup, kendimize bile yapılmasını istemediklerimizi başkasına yaptığımızdan olsa gerek, olduğumuzde yani geri donuşte ne ile karşılaşacağımızı hesap edemiyoruz ve bu korku bizleri aşırı tedirgin ediyor.



İşte bunun icindir ki olumden hepimiz korkuyoruz. Yoksa olum eve, yuvaya, Rabbimize donuştur. Kim eve, Yaradan a donmek istemez. Bizler sonsuz mekÂnda, bizleri bekleyen cetin bir sorgunun tedirginliğini yaşıyoruz. Bizi tedirgin eden geri donuş değil, hazır olmadığımız gerceğidir. Korkumuz olume değil yaptıklarımıza, yapmak istediğimiz halde yapamadıklarımıza.



Bizler bu Dunyanın malına, mulkune, şanına, şohretine oyle alışıyoruz ki, bırakın yarını, yıllar sonrasına planlar yapıyoruz. Kiminle yaptık bu anlaşmayı? Geri donuş icin, hic mi planımız yok? Hani bir gun, er ya da gec donecektik? Bu Dunyanın zevkine, gecici heveslerine oyle kapılıyoruz ki, doneceğimiz gerceğini bizlere unutturuyor.


Allah sizleri malla, mulkle, evlatlarınızla imtihan ederim diyor. Bizler tapusunda ismimiz yazan evleri, arsaları, ya da evlatlarımızın asıl sahipleri bizler olduğumuzu sanıyoruz. Hayır, hic biriside bizlerin değildir. Bizlere Allah ın emanetidir. İstediği zamanda geri alır.


Ama bizler emaneti teslim gunu geldiğinde, verdiğini geri almak isteyen gercek mulkun sahibine, davranışlarımızla, hareketlerimizle neredeyse isyan ediyoruz. Sizce buna hakkımız var mı?


Bu emanetleri Yaradan dan teslim alırken, boylemi davranmıştık? Aldığımız evler, arabalar, doğan evlatlarımızı sevincle teslim almıştık. Emanetini geri almak istediğinde, Yaradan a teslim ederken, bu davranışımızdaki takındığımız tavır niye?


Allah sizleri evlatlarınızla imtihan ederim diyor da, elcisini bile evlatları ile imtihan ediyorsa, nasıl olurda bizler, genc yaşta kaybettiğimiz evlatlarımızın, kardeşlerimizin, anne ve babalarımızın acısına yenik duşerek, nefsimizin isyanını dizginleyemeyiz?


Elbette sevdiklerimizi, hepimizin doneceği asıl mekÂna yolcu ederken, onları uğurlamak, onlardan gecicide olsa ayrılmanın etkisiyle, bizlere uzuntu vermesi cok doğaldır. Uzaktan evimize misafir olarak gelen anne ve babalarımız, bir muddet sonra kendi evlerine bile donerken uzuluruz, hatta ağlarız. Ama onların, yaşadıkları kendi mekÂnlarında mutlu olduklarını bilmemiz, uzuntumuzun gecici olmasını sağlar. Peki, en yakınlarımızın olumleri, gercek evine donuşleri yani Rahmana kavuşmaları, sonsuzluğa intikal etmelerine, bizlerin aşırı tepki gostermemiz, isyana varan davranışlarımız, bu durumda yanlış olmaz mı?



Bizler yaşarken ne yazık ki, hayatın gerceklerini aklımıza bile getirmek istemeyiz. Yaşadığımız o şaşalı ortama, cok cabuk alışırız. Bundan dolayıdır ki, yaşamın gerceği olan OLUMLE YUZLEŞMEKTE HİC İSTEMEYİZ.


Gerceklerden uzak yaşamamızdan dolayı, olum bizlere ağır gelir. Olumun her an bizlerle olduğu gerceğine, kendimizi hazırlamadığımız surece, olum bizlere her zaman ağır gelecektir. Olum gerceğini, yaşantımızda bir surpriz olarak değil, her an karşı karşıya gelebileceğimiz, Allah ın mekÂnına daveti olarak gormemiz, bizlerin olumle yuzleşmemizi sağlayacaktır. Olum asla bir son değil, sonsuz mekÂna acılan aydınlık bir kapıdır.


Dilerim cumlemiz, yaşantımızdaki olum gerceğiyle yuzleşebilen, onun yukunu hafifletmek icin, nefsini FURKAN ile eğiten, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________